UKRAYNA’DA YAŞANANLAR ve ENERJİ POLİTİK DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL
Giriş
Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Ukrayna, yaşadığımız süreçte sıkça dünya gündemini işgal eden konulardan biri haline gelmiş bulunmaktadır. Hayli önemli bir konuma sahip olan Ukrayna; Rusya, Belarus, Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya ve Moldovya ile komşudur (Şekil 1). Ukrayna, küresel konjüktür açısından bakıldığında; farklı ülkeler açısından farklı değerlendirmelerle öne çıkmaktadır. Özellikle, en uzun sınıra sahip olduğu Rusya için Ukrayna ayrı bir öneme sahiptir. Bir başka deyişle Ukrayna, jeopolitik açıdan global dengeleri etkileyebilecek konuma sahiptir denebilir.
Şekil 1 Ukrayna’nın Konumu
Günümüzdeki haliyle (bütün halinde) Avrupa kıtasında bulunan en büyük ülke olan Ukrayna çok da eski geçmişe sahip olmayan bir devlettir. Rusya Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak 1917’de oluşturulmuş, ara evrilmelerden sonra Sovyetler Birliği’nin kurucu üyesi olarak yerini almıştır. II. Dünya harbinde Alman işgalini yaşamış, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla da Ağustos 1991’de bağımsızlığını kazanmıştır.
Ukrayna coğrafyası (Ukrayna adıyla olmasa da), sahip olduğu verimli topraklar ve stratejik konum nedeniyle dikkatleri üzerine çekmiş bir bölgedir. Bu bölge tarihsel sırayla; İskitler, Hunlar, Hazar Türkleri, Kıpçaklar, Peçenekler, Kumanlar, Oğuzlar, Altınordu Devleti ve Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. Görüldüğü üzere bölgenin, birçok Türk kavminin ve ülkelerinin etkisinde kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Halen (Tatar) Türkler esas itibariyle Kırım bölgesinde yaşamaktadırlar.
Ukrayna 1991’de bağımsızlığını kazandıktan sonra da hayli çalkantılı olaylar yaşanmıştır. Önemli olarak nitelenebilecek bir değişim 2004’te yaşanmış olan “Turuncu Devrim”dir. 2014 yılında da bir kargaşa görülmüş ve ayrılıkçı olaylar kendini göstermiştir. Burada Rus nüfusun etkin olduğu (Donetska ve Luhanska’nın da yer aldığı) Donbass bölgesi ve Kırım’da dinamik olaylar yaşanmıştır. Bu süreçte (Rusya’ya bağlanmaya ilişkin olarak) Kırım’da yapılan (ve Türklerin katılmadığı) referandum sonucunda Rusya’ya bağlanma karar çıkmasıyla, Rusya Kırım’ı ilhak etmiş bulunmaktadır.
Başkenti Kiev olan Ukrayna’nın nüfusu 50 Milyon kadar olup, demografik olarak içinde farklı grupları barındırmaktadır. Ülkede, Ruslar en büyük etnik grubu oluşturmaktadır. Rusların daha çok, doğu ve güney bölgelerde yerleşik oldukları gözlenmektedir (Şekil 2).
Şekil 2 Ukrayna’da Rus Nüfusun Dağılımı
Özellikle “Donbass” bölgesindeki Luhansk ve Donetsk vilayetlerinin de içinde yer aldığı yörede ayrılıkçılığının kuvvetle ortaya çıktığı görülmektedir. Öte yandan, Kharkiv ve Zaporizhia vilayetlerinde de Rus nüfus hayli önemli bir oranda bulunmaktadır. Nitekim Rus nüfusun yüksek olduğu Kırım’da, yapılan referandumda Rusya’ya bağlanma kararı çıkabilmiştir.
Öte yandan, “Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması” 2012’de gündeme gelmiş, ancak Ukrayna’daki siyasi çalkantılar nedeniyle hayata geçirilme konusunda sorunları yaşanmıştır. Bu bağlamda 2019 yılında Ukrayna Anayasası’nda, NATO ve Avrupa Birliği (AB) üyeliğine giden yolu yasal olarak açan değişimler yapılmıştır. Ayrıca, Ukrayna, (2030 yılına kadar Avrupa Birliği’ne katılmak üzere) 2024’te AB üyeliğine resmen başvurmaya hazırlanmaktadır. Fazla olarak, Ukrayna’nın NATO’ya üye olabileceğine de işaret edilmektedir. Buna karşın Rusya konuya ilişkin olarak “Ukrayna’nın NATO’ya katılımı konusunda endişeliyiz, bu bizim kırmızı çizgimizdir” açıklamasını yapmış bulunmaktadır.
Enerji Politik Bakış Açısıyla Ukrayna
Ukrayna, jeopolitiğinin yanısıra verimli yerüstü kaynaklarıyla birlikte yer altı kaynaklarına da sahip bulunmaktadır. Yeraltı kaynaklarının önemlileri arasında; demir, kömür, demir dışı metaller, petrol, gaz, mineral tuzlar, kil gibi kaynaklar sayılabilir. Donbass bölgesi kömür cevheri açısından öne çıkan bir bölge durumundadır.
Burada şunu belirtmek yerinde olur ki; bütün bunlardan daha önemli olan husus, ülkenin enerji geçiş bölgesi olmasıdır. Şöyle ki; Ukrayna, Rusya petrol ve doğal gazını Avrupa’ya ulaştıran ana arter enerji hatlarının geçiş ülkesi durumundadır (Şekil 3). Bu bağlamda, Ukrayna’nın jeopolitiği ve enerji terminali olarak nitelenebilecek konumu Ukrayna’yı enerji politik olarak dikkatleri üzerine çeken paradigmayı oluşturmaktadır.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla Ukrayna’nın Rusya’dan ayrılarak bağımsızlığını kazanmış olmasıyla bu bölge Rusya açısından enerji politik açıdan risk oluşturan bölge olarak nitelenmeye başlanmıştır. Nitekim (bağımsızlıktan sonra) Ukrayna’da yaşanan siyasi çalkantıların arka planında Rusya-Avrupa arasında bir türlü stabil olmayan gelişmeler bulunmaktadır denebilir.
Avrupa Birliği (AB), son yıllarda özellikle doğal gaz açısından giderek artan şekilde Rusya doğal gazına gereksinim duymaktadır. Bu durum AB açısından bakıldığında; Ukrayna’ya, stratejik önemini giderek artıran bir pozisyon kazandırmıştır. Oysa Ukrayna, Rusya için de enerji terminal bölgesi olarak vazgeçilememezlik ifade etmektedir. Dolayısıyla, Ukrayna’nın enerji politik önemi bağlamında AB ve NATO, Ukrayna’yı kendi üyeleri yapmak istemekte, buna karşın Rusya bu gibi girişimleri “Kırmızı Çizgi” olarak vurgulamaktadır.
Şekil 3 Ukrayna Doğal Gaz hatları
Şekil 3’ten görüldüğü üzere ülkenin doğusunda (Rus nüfusun etkinliğinin olduğu) Kharkov’un da içinde bulunduğu Donnbass bölgesinde Rusya’dan gelen enerji hatlarının dağıldığı bir yöre bulunmaktadır. Bir başka deyişle enerji politik açıdan bir ana odak Kharkov-Donbass bölgesinde yer almaktadır. Ukrayna’da farklı bir ana odak noktası daha Ukrayna’nın başkenti olan Kiev’e daha yakın bir bölgede bulunmaktadır.
Bilindiği üzere Rusya’nın önemli gelir kaynağı Avrupa’ya (enerji hatları üzerinden) yapılan doğal gaz ihracatı olmaktadır. Bu doğal gaz ihracatı uzun bir süredir (ana arter olarak) Ukrayna üzerinden yapılmıştır. AB, Rusya’dan doğal gaz ithalatını şimdiye kadar esas itibariyle Ukrayna üzerinden sağladığı için, terminal bölge olan bu ülkede etkin olmak istemektedir. Dolayısıyla Ukrayna hem AB için ve hem de Rusya için enerji politik açıdan yadsınamaz önem taşımaktadır. Ukrayna’nın özellikle 2000’li yıllardan itibaren AB’ye yakınlaşma politikası izlediği gözlenmektedir. İşte bu durum, Rusya’nın doğal gaz ihracatının kontrol altına alınması anlamına geldiğinden, günümüzde giderek tırmanan enerji politik sorun haline gelmiş bulunmaktadır.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Ukrayna’nın doğusunda (Şekil 2’de) Rus nüfusun etkin olduğu bölgede Ukrayna’nın AB’ye yakınlaşma politikası pek de kabul görmemektedir. Bu bağlamda, enerji-politik sorun, Ukrayna’daki Rus nüfus üzerinden etnik anlaşmazlığa dönüşmüş olup, nihayetinde siyasi meseleye evrilmiştir denebilir. Nitekim Özellikle Ukrayna’da, enerji hatlarının düğüm noktası durumundaki Donbass yöresinde, Rus nüfusun etkinliğini gösterdiği bölgede ayrılıkçı hareketler gözlenmekte ve referandum yapılarak Rusya’ya bağlanma istekleri dile getirilmektedir.
Öte yandan Rusya Ukrayna’nın enerji-politik önemini hafifletmek bağlamında AB’ye ulaşan iki farklı doğal gaz hattını daha döşemiş bulunmaktadır. Bunlar; Rusya’dan Almanya’ya Baltık Denizi güzergahı üzerinden çekilen “Kuzey Akım” ile Rusya’nın Anapa limanından Karadeniz güzergahı üzerinden Türkiye’ye ve Avrupa’ya ulaşan “Türk Akım” doğal gaz hatlarıdır. Her iki hat da paralel iki hattan oluşmaktadır. Her iki hattın da “1” olarak nitelenen hatları ulaştığı ülkenin gereksinimini sağlamak üzere planlanmışlardır. “2” olarak nitelenenler ise ulaştığı ülkeden diğer ülkelere doğal gaz iletmek üzere çekilmiştir. Böylelikle, hayli uzun bir süredir Rusya’dan AB’ye yönlenen enerji hatları içinde önemli yeri olan Ukrayna’ya, Rusya tarafından alternatif oluşturulmak istendiği söylenebilir (Şekil 4).
Şekil 4 Rusya’dan Avrupa’ya Yönlenen Ana Enerji Hatları
Ancak hem Türk Akım ve hem de Kuzey Akım projelerinin 2 No.lu hatlarına üçüncü tarafların karşı çıktığı görülmektedir. Önümüzdeki süreçte, bu iki enerji hattının Avrupa içine kara üzerinden dallanması ve Avrupa enerji arz güvenliği içinde kazanacağı önem konuları netleşecektir. Ancak günümüzde, ana arter enerji geçiş hatları halen Ukrayna üzerinden devam edegitmektedir.
Öte yandan, Ukrayna’nın Karadeniz’deki Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB)’nin durumu da Kırım’ın Rusya tarafından ilhakıyla yeni bir boyut kazanmış gibi görünmektedir. Oysa, Ukrayna MEB’inde yeni enerji kaynağı potansiyellerinin olduğu düşünülmektedir. Son olarak Kırım’ın ilhakıyla Kırım açıklarında olması muhtemel (MEB Bölgesi) enerji kaynaklarına ilişkin rezervlerin durumu sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; bu bölge dünyanın farklı bölgelerinden dikkatleri üzerine çekmektedir. Deniz yolu taşımacılığı açısından da Kırım MEB’i tüm Karadeniz ülkelerinin Münhasır Ekonomik Bölgelerinim durumları bakımından önemlidir.
Sonuç
Tüm bu hususlar göz önüne alınarak konu değerlendirildiğinde; Ukrayna dünya konjüktüründe üzerinde önemle durulması gereken bir enerji-politik bölge durumundadır. Bir başka deyişle, Rusya’nın AB’ye doğal gaz ihracatı açısından (ana arter) enerji geçiş bölgesi olarak Ukrayna, önemli bir stratejik enerji terminal bölgesidir. Bu bağlamda, Rusya’nın Ukrayna’dan özellikle de Donbass bölgesinden vazgeçmesi pek de mümkün görünmemektedir.
Oysa AB ve NATO; Ukrayna’yı üye olarak almak ve ülkenin sahip olduğu jeopolitik, enerji politik ve stratejik avantajdan yararlanmak istemektedirler. Buna karşın Rusya böylesi hamleleri kendisi için “Kırmızı Çizgi” olarak ifade etmektedir. Bu ifade uzantısında olmak üzere Rusya’nın, Ukrayna sınırına hayli büyük miktarda askeri yığınak yaptığı da gözlenmektedir.
Rusya’nın Ukrayna topraklarına girmesi halinde harekâtın, sadece Donbass bölgesi ile bile kısıtlı kalmayabileceği öngörülebilir. Şöyle ki; enerji-politik ve stratejik açıdan değerlendirildiğinde enerji hatları için terminal bölgesi olan Kharkov-Donbass bölgesinin, (Rusya tarafından ilhak edilmiş) Kırım ile birleştirecek şekilde ülkenin güneyine yönlenen enerji hattını içine alacak biçimde bölgenin işgal edilebileceğini akla getirmektedir (Şekil 3). Bu durumda, Rusya hem Avrupa’ya yönlenen bir ana arter hattını kendi kontrolü altına almış olacak ve hem de Karadeniz’in kuzeyinde hegemonyasını önemli ölçüde artırmış olacaktır. Böyle bir durumun oluşması halinde kriz Moldavya’ya bile sıçrayabilir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; Ukrayna sorunu Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Şöyle ki; Türkiye hem Ukrayna ve hem de Rusya ile (kara sınırı olmamakla beraber) Karadeniz üzerinden komşudur. Bir başka deyişle “Mavi Vatan” bağlamında MEB (Münhasır Ekonomik Bölgesi) ile her iki ülke ile de sınıra sahip olmuş olmaktadır. Her iki ülkeyle de uluslararası ilişkileri hayli ileri düzeydedir.
Ukrayna ile hem ticari ve hem de teknolojik bağlantıları bulunmaktadır. Fazla olarak Kırım Türklerinin hakları konusunda Ukrayna’nın tezlerine yakın durmaktadır. Buna karşın, Rusya ile hem ticari ve hem de farklı jeopolitik bölgesel çıkarlar bağlamında uluslararası ilişkilere dayalı komjüktürel (paralel veya değil) ilişkiler içinde olabilmektedir. Fazla olarak Türkiye, doğal gazının (son senelerde bir miktar düşürülmüş olsa da) önemli bir payını Rusya’dan temin etmekte olup “Türk Akım” ve “Mavi Akım” doğal gaz boru hatlarının paydaşı durumundadır. Ayrıca Türkiye, “Batı Girişi” olarak nitelenen ve Ukrayna ana arteri üzerinden Balkanlardan gelen boru hattı ile de Rusya doğal gazını almaktadır. İlaveten Akkuyu Nükleer Güç Santralı da Rusya ile imzalanan anlaşma doğrultusunda yürütülmektedir.
Bütün bunlardan ayrı olarak Ukrayna’da sıcak bir çatışma olması halinde, üçüncü taraf olan ve Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin (konuya müdahil olmak bağlamında) savaş gemilerini Karadeniz’e çıkarmak istemeleri söz konusu olabilecektir. Bu da Türk Boğazları üzerinden olacaktır ki; yaşanabilecekler Türkiye’yi (istese de istemese de) konuyla yakından ilgilenmeye zorlayacaktır. Zira Montrö Anlaşmasının reel politik uygulayıcısı Türkiye’dir. (Öte yandan unutulmamalıdır ki; Osmanlı Devletinin I. Dünya Harbine girişi, iki Alman savaş gemisinin Boğazlardan geçerek Kırım’da Sivastapol’ü top atışına tutması sonucunda yaşanmıştır.)
Öz olarak ifade edilmek istenirse; tüm yaşanan gelişmeler, Ukrayna’nın yakın gelecekte dünyanın kriz bölgesi olmaya devam edeceğini düşündürmektedir. Fazla olarak Rusya’nın AB’yi enerji politik açıdan en etkin şekilde etkileyebileceği ve AB’nin enerji politik açıdan en kısıtlı davranacağı dönem (doğal gaza AB’nin en çok gereksinim duyduğu) kış dönemi olduğu söylenebilir. Bu durumda, Ukrayna’da olabilecek bir sıcak çatışma için en riskli dönem, içinde bulunulan ay ile sonrasındaki birkaç ay gibi görünmektedir. Bu açıdan önümüzdeki süreç kritik bir süreç olarak nitelenebilir. Nitekim ABD-Rusya ve AB-Rusya görüşmeleri hayli sıklaşmıştır. Bu durumda, temeli enerji-politik olan sorunun, sıcak çatışma şartlarının vücut bulması halinde (Türkiye’yi de bir şekilde ilgilendirecek) askeri ve siyasi soruna evrilebileceği öngörülebilir. OCAK 2022