Üretmeden ekonomik bağımsızlığını kazanan hiçbir ülke yoktur
Ülkede yeni bir döneme girilirken, ekonominin dinamiklerinin yeni hükümet modelinin işleyişinden nasıl etkileneceği sorusu, gündemdeki yerini koruyor. Sorunun cevabını almak için bir araya geldiğimiz GOSB Yönetim Kurulu Başkanı Vahit Yıldırım, önemli açıklamalarda bulundu.
Ekonomi açısından baktığımız zaman, seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeni bir hükümet modeli… Kağıtta yazılanın dışında esas uygulamayı görmek lazım. Tabi belli bilinmezler var, bu bilinmezleri uzun süre bilinmez olarak tutarsak, yarınlarda daha büyük sorunlar yaşarız. Onun için çok kısa sürede belli reformların hayata geçmesi lazım. Bence olmazsa olmaz bir tek şey vardır; dünyada üretmeden büyüyen, üretmeden ekonomik bağımsızlığını kazanan hiçbir ülke yoktur. Türkiye’nin tüm ilgisini, odağını mutlaka üretime ayırması, üretim yaparken katma değerini düşünmesi, marka değerini yaratması ve ürettiklerini de ihraç edebilmesi lazım. Bunu yapamadığı sürece, geçmişte olduğu gibi bugün de, biz niye dış ticaret açığı veriyoruz, niye şirketlerimiz belli bir zaman sonra sıkıntıya giriyor, niye sermayeyi belli bir zaman sonra eritiyoruz? diye sorgularız. Bana göre gerçeklerle yüzleşmek gerek. Şu anda Türkiye’de birileri üretiyoruz diyorsa, ben üretmiyoruz diyorum. Birileri ihracat rekorları kırıyoruz diyorsa, ben ihracat rekorları kırmıyoruz diyorum. Buralara birileri gelsin rakamları ispat etsin. Eğer ki, bunlara inanırsak ve bir süre sonra etrafımızdakileri de inandırmaya çalışırsak gemimiz batar, yok olur gideriz.
GOSB başkanı olarak, oluşturulacak yeni ekonomi yönetiminden en acil beklentiniz nedir?
Özellikle 16 bakanlığın altındaki kurulların çok iyi olması lazım. Bugün belki 4’er 6’şar kurullar olacak, o kurullardaki insanların çok iyi seçilmesi lazım. Parametrelere baktığınızda yerel sektörden gelen, gerçekten müzakere yeteneği güçlü, ciddi tecrübelere sahip, görüşü ne olursa olsun o insanlardan da kurullarda olmalı ki, ilgili bakanlık doğru şeyler yapsın. Eğer ki, geçmişte olduğu gibi bakanlar atayıp, altta da bürokratlarla o bakanlığı yönetmeye çalışırsak, sadece yazan-çizen sonuç elde edemeyen bakanlıklar oluştururuz. Dolayısıyla bizler reel sektörün temsilcileriyiz. Reel sektörün temsilcilerini iyi seçip, altını iyi doldurmak ve buraları çalıştırmak, hem Cumhurbaşkanımızın işini kolaylaştırır, hem de ilgili bakanın işini kolaylaştırır. Bugün baktığınızda, reel sektörde bütün gövdesi taşın altında olan biz sanayicilerin dünya görüşü, yarınları ve geleceğiyle ilgili kaygıları ile bir bürokratın düşüncesi aynı olamaz. Bir bürokrat mantığıyla bir koltukta oturan ve her ayın birinde maaş hesabına geçen insanla, bizlerin düşüncesi aynı olamaz, aynı olmasını da bekleyemeyiz. Şu anda esasen başımızdaki siyasetçiler ile yönetenler bizimle aynı duygu, bizimle aynı gelecek kaygısı içinde olmalılar ki işlerimiz yürüsün.
Peki, iş dünyası adım adım hangi reformları bekliyor?
İş dünyası, işinin çok hızlı yürümesi için ilgili bakanlıklarda herhangi bir talebi olması halinde çabuk cevap verilmesini bekliyor. Yatırım teşviki ve teşviklerle ilgili, doğru zamanda doğru yerde verilmesini istiyor. Fabrikalarında çalıştıracağı nitelikli insan ihtiyacının karşılanmasını bekliyor. Kaliteli hammaddesine rahat ulaşabilmek, ithal ettiği hammaddeyi kendi iç piyasasında, üreticisinden tedarik etme seçeneği olmasını ve bu hammaddeyi alırken finansmana rahat ulaşmayı bekliyor, bir malı ithal ederken gümrüklerde işinin hızlı bir şekilde yapılmasını bekliyor, bir ürünü ithal ederken TSE’sinde işinin hızlı yapılmasını istiyor. Zaman zaman sıkıntılara girdiğinde, vergi daireleriyle SSK ile ilgili konularda, kendisine biraz daha müsamaha gösterilmesini bekliyor. Yani o kadar çok şey var ki… Bu bahsettiğim sorunlarla bire bir iş dünyası uğraşıyor. Gümrüğe giren bir ürün TSE’ye gittiğinde, oradaki kişinin o ürününün gümrükten bir gün, hatta bir saat dahi geç çıktığında sonuçlarının o firmaya ne kadar ağır olacağını bilip, bunu dert edinmesi lazım. İş dünyasının finansa rahat ulaşması ve faiz oranlarıyla alakalı canını acıtmayacak rakamlara ulaşması gerekiyor. Bugün öyle bir duruma gelmişiz ki iş dünyası olarak yatırım iştahı kalmamış, hayatını günlük döngülerle geçiren bir profilimiz oluşmuş. Her televizyonu açışımızda, sosyal medyada ve her okuduğumuzda felaket senaryoları ile karşı karşıya kalıyoruz, demoralize olmuş bir sanayici profilimiz var.
GOSB’da istikrar yakalandı, üçüncü kez Başkan seçildiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Geçmiş yıllarda ciddi sorunlar vardı. Peki, istikrarı biz nasıl yakaladık? Bir sanayicimizin bir katılımcımızın sorunu olduğunda bunu yarın yaparız demedik, anında cevap verdik. Tabi her şeyi yapacağız diye bir kaide de yok, ama en azından o soruna çalışıp aynı günde cevap verdik, ya da bunun ne kadarını yapabileceğimizi söyleyerek sanayicimizin önünü açtık. Belli durumlarda da inisiyatifler aldık. Önünü açmadığınız takdirde ertesi gün çok büyük sorunlarla, ciddi ekonomik zararlarla karşılaşabileceğini gördüğümüz için. GOSB’da yarın yoktur, bütün işler günlük yapılır, her şey şeffaftır ve nettir. GOSB’da her genel kurulda tek bütçe yapılır, tek bütçeyle hareket edilir, gereği yerine getirilir. Hiçbir OSB’de bu yoktur. Bize verilen yetkileri doğru uyguladığımız için bugün GOSB, rol model olmuştur. Diğer tarafta katılımcılarımızla saflarımızı sıkılaştırdığımız için her katılımcımızın derdine derman oluyoruz, derdini dert ediniyoruz, önünü açıyoruz. GOSB, ilk defa tarihinde tek liste seçime gitti. Tek listeyle, sağ olsun katılımcılarımızın tamamının oyuyla, tekrar bir dönem daha devam edeceğiz.
Siz GOSB yönetiminde nasıl bir farklı yaklaşım getirdiniz?
Müzakere çok farklı bir şeydir. Oturup konuştuğunuzda bana göre çözülemeyecek hiçbir şey yoktur. Buraya insanlar bizi seçiyor. Bizler buralara gelirken bu kartviziti kendi menfaatimiz için kullanmıyoruz. Sanayicinin işini en kısa sürede çözmek bütün meselemiz. Onların sorunlarını dert edinip, o kişinin işini çözme yönünde çalışmamız gerekiyor. Sorunun çözümü noktasında, masanın etrafında oturup müzakere ediyoruz. Biz bunu yapıyoruz. Uzlaşmacı, çözüm odaklı bir yönetim şekli. Ülkenin tüm yönetim kademelerine, bu yönetim sisteminin sirayet etmesi lazım. O zaman hiçbir sorun yaşanmaz.
GOSB Türkiye’nin genel ihracatında ne kadar etkilidir?
GOSB, Türkiye’nin genel ihracatının % 4,5’unu tek başına yapıyor. Geçen sene cirosu 28 milyar dolardı. Bunu 162 firma ile 26 bin kişiyle yapıyor. Bu çok önemlidir aslında, bu ciroları ancak binlerce firmayla, yüzbinlerce insanla, on milyonlarca metrekare alanda yaparsınız. Bu kadar az sayıda firmayla, bu kadar insanla bu ciroları yapıyorsa, bu da katma değerli üretim yapıldığını gösteriyor.
2018 yılına ilişkin görüşlerinizi aktarır mısınız? 2018’de 2017 yılının verilerini yakalayabilirsek bana göre doğru olur. Çünkü bu sene belli bilinmezlerin olması, kur artışlarının yüksekliği, faizlerin çıkması, seçimlerin olması insanları beklentiye itti. Dolayısıyla firmalar, 2018’i ciddi kur zararlarıyla kapatacaklar diye düşünüyorum. Diğer taraftan en önemli konu olan- ki, biz de OSB’mizde yaşıyoruz, insan kaynağı, nitelikli personel… Bunu çok dile getiriyoruz, yıllardan beri söylüyoruz, ciddi sorun var, insan kaynağı çok sıkıntılı diye. Bir taraftan %12 işsizlik var diyoruz, bir taraftan biz nitelikli insan bulamıyoruz. Bunu biz sanayicilerin yapacak hali yok. Ülkenin kurulları var, o kurulların bize nitelikli insanı yetiştirmek, bize hazır etmek görevinde olması lazım.