Uzun ve ince yoldayız, sabırla devam etmemiz gerekiyor

Savunma sanayinde yaşanan gelişim dikkat çekiyor. Gelişim çerçevesinde gerçekleştirdiğimiz ihracat rakamları yükselirken, ortaya çıkan kabiliyetler, savunma üretimlerimizdeki, hedeflerimiz içerisinde yer alan yerlilik oranlarını artırıyor. Tüm bu gelişmeleri ve yaklaşan IDEF fuarını görüşmek için bir araya geldiğimiz Savunma Sanayi Başkan Yardımcısı Serdar Demirel önemli açıklamalarda bulundu. 

Dost ve kardeş ülke Pakistan’da IDEAS Uluslararası Savunma Fuarı ve Semineri gerçekleşti. Fuar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Pakistan dost ve kardeş bir ülke ve bizimle işbirliğine değer veriyorlar.  Bu çerçevede fuarda da ilginin yoğun olduğu duyumlarını alıyoruz. Bu gelişmelerin işbirliğine nasıl dönüşeceğini zaman gösterecektir. Şuan iki tane devam eden proje var. Bunlardan birincisi MİLGEM, diğeri Atak helikopterinin ihracatı, bizim de onlardan aldığımız süper mushak eğitim uçağı var.

Ara ara Atak helikopteri ile ilgili motor konusunda sorun çıktığı yönünde haberler okuyoruz. Konu ile ilgili doğru bilgiyi sizden alabilir miyiz?

Sorun olduğunu söyleyemeyiz. Biz ihraç izniyle ilgili başvurularımızı yaptık, süreç devam ediyor. Bu süreçte olumsuz bir durumla karşılaşmadık. Bundan bağımsız bu helikopterde kullanılacak alternatif motorlarla ilgili arayışlar da var. Bu arayış hem ATAK ve hem de milli helikopter projesinde kullanılabilecek yerli ve alternatif yabancı motorlar ile ilgili. TUSAŞ bu alternatifleri değerlendirmeye devam edecektir. TUSAŞ’ın ticari bir şirket olarak farklı alternatifleri değerlendirmeye alması da kanımca son derece doğaldır. Bunun dışında Hem ATAK hem de T625 özgün Genel Maksat Helikopterinde kullanılabilecek bir motorun milli imkanlarla yapılması için çalışmalarımız da devam ediyor. Bu hususta TEI’de yapılan çalışmalar çerçevesinde bütün kritik bölge testleri geçildi.

TEI’de yapılan çalışmalar yabancı ortaktan dolayı sekteye uğrar mı?

Hayır, uğramaz. Bu ticari bir yönelim çerçevesinde değerlendirilmekte. Savunma sektörü de nihayetinde ticari bir alandır. Bu noktada en büyük temennimiz bu silahların sadece caydırıcılık amaçlı var olmaları ve kullanılmalarına gerek kalmadan ömürlerini doldurmalarıdır. Yurtta sulh Cihanda Sulh prensibi çerçevesinde bir savaş durumu hiçbirimizin arzusu değil, ancak hasımlarımızın bizden uzak durmalarını sağlamak ve barışı korumak için de savaşa hazır olmalıyız, yani “Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-ü salâh”Bu alandaki gelişmeler ülkenin üretim kabiliyetlerini ve refah seviyesini de artırmaktadır. Bugün savunma alanında çalışmalar yapan, üzerinde uçak operasyonu da yapılabilecek ilk helikopter gemimizi imal eden Sedef Tersanesi elde ettiği tecrübe bilgi birikimi ile dünyanın her yerine gemi ihraç edebilmektedir. Aynı şekilde bakıyorsunuz dünyada örneği olmayan “Powership” diye bir ürünle ortaya çıktılar. Bununla bir enerji santralini bir geminin üzerine koyup dünyanın her yerinde acil enerji üretimi ihtiyacı hizmeti verebiliyorlar. Bu özel sektörün dinamizmine güzel bir örnek. Gemi inşaa alanında yaşanan krizleri farklı niş alanlar bularak aşmaya çalışıyorlar. Nitekim MİLGEM projesinde de STM bir ekosistem ortaya çıkararak, özel sektör firmalarını projeye dahil etti. Bugün bu firmaların farklı projelerde ve yurtdışında bu kabiliyetleri kullanabildiğini söyleyebiliriz.

Bu noktada özel sektörden gelen serzenişleri aktarmakta fayda var. Bu firmalar farklı kabiliyetler kazandıklarını ancak bu kabiliyetleri daha ileri taşıyabilmek için yol bulamamaktan yakınıyorlar. MİLGEM satılabilseydi kendilerini daha fazla geliştirebileceklerini düşünüyorlar.

Karakol botu üretimi MİLGEM’den sonra yapıldı. Buna rağmen bunu yapan firma kapıları aşındırarak Türkiye’ye sattığı üründen fazlasını yurtdışına sattı. MİLGEM bir devlet kuruluşu tarafından tasarlanıp üretildiği için özel sektör mantığı ile sahiplenilip satılabilme durumu olmadı.

Savunma sanayinde iki milyar dolar seviyelerine yaklaşan bir ihracatımız var. Bu rakamı aşabilir miyiz?

Aşabiliriz, bu potansiyelimiz var. Bu konuda ciddi cabalarımız var. Bu çabaların sonuç vereceğini düşünüyorum. İhracat özel sektör tarafından yürütülmesi, devlet tarafından desteklenmesi gereken bir durumdur. Biz devlet olarak iyi ilişkileri kurup özel sektörün önünü açmaya çalışıyoruz. Bu anlamda başarı hikayelerimiz var. Bu hikayelerin nasıl ortaya çıktığını özel sektörden dinlemek lazım.

Firmalarımız kendilerini geliştirdiler, gerekli çalışmaları yapıyorlar ve başarılı olduklarını da gözlemliyoruz. Örneğin geçmişte açıklanan uluslararası savunma şirketleri arasında bir prestij listesi olan “Defense News Top 100” Listesin de bizim hiçbir firmamızın olmamasına üzülürdük , bugün bu listede dört firmamızın birden yer aldığını gururla söyleyebiliyoruz. Sabırlı olmamız lazım, yarıştığımız firmaların bizden çok önce yola çıktığını bilmeliyiz. Bardağın dolu tarafına bakarak yola devam etmemiz gerekiyor. 

Ülkemiz için önemli projeler yürütüyoruz. Bu projelerden biri de Yeni Tip Denizaltı Projesi, bu proje sağlıklı bir şekilde yürüyor mu?

Yeni Tip Denizaltı Projesi belli bir seviyeye geldi, hatta şu anda beklediğimiz seviyenin üzerindeyiz. Deniz Kuvvetlerimizin denizaltı üretimi konusunda çok ciddi tecrübeleri var. Bu denizaltıların Almanya dışında üretildiği ilk yer Gölcük Tersanesi’dir. Sözleşme sonrası biz tecrübelerimizden yola çıkarak ciddi dizayn eksiklikleri tespit ettik. Bu noktada da denizaltının tasarımını değiştirdik. Bu çalışmaların sonucunda ciddi bir ilerleme sağladık. Bu çalışmalar sonucunda da yabancı firma Türkiye ile beraber Endonezya’da yer almak istedi. 

Devlet alımlarında son dönemde ciddi bir düşüşün olduğunu gözlemliyoruz. Savunma sanayi özelinde baktığımızda durum nasıl?

Savunma alanında böyle bir durum daha farklı tezahür ediyor. Elbette ülkede yaşanan yaşanacak bir nakit şıkışıklığına kayıtsız kalamayız ancak öte yandan şuan ülke olarak bir mücadelenin de içerisindeyiz. Bu doğrultuda da ihtiyaçlarımız var. Bu ihtiyaçların giderilmesi için gereken yapılıyor. Tabii tüm dünyada yaşanan ekonomik sıkıntıları gözeterek, ülkemizin içerisinde bulunduğu durumu da gözeterek daha dikkatli bir şekilde çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Firmalarımızda bütçelerin artırılması beklentiler içerisinde.

Bu noktada yine ihracat ayağının geliştirilmesi gündeme geliyor. Bu konuda da çalışmalarımız aralıksız sürüyor. Belli alanlardaki firmalarımız henüz Aselsan, TUSAŞ, Havelsan, Dearsan, Ares vb.  gibi ekmeğini taştan çıkaracak düzeye gelmedi. Onların desteklenmesi gerekiyor. Destekler sonucunda yapılarını geliştireceklerini ve sektörde yüksek hacimli ve devamlı  ihracat yapar hale geleceği kanaatindeyim.

IDEF Fuarı yaklaşıyor. Fuar öncesi sizden bir değerlendirme alabilir miyiz?

Yurtdışından fuara ciddi bir katılımın olacağını düşünüyoruz. IDEF belli bir marka oldu, sektörün buluşma noktası oldu. Ülkemiz için de gurur kaynağı olan bir organizasyon haline geldi. Biz SSB (Savunma Sanayi Başkanlığı) olarak kendimizi ev sahibi olarak görüyoruz. Mayıs ayında da çok başarılı bir organizasyon olacağından şüphem yoktur.

Bir önceki IDEF Fuarı’nda Koreliler dikkat çekmişti ve yaptığımız görüşmelerde ortaya çıkaracakları işbirliklerine çok önem verdiklerini ifade etmişlerdi.

Bir önceki fuarda Türkiye’de artık herhangi bir işi kalmamış denizcilik firmaları gördüm. Bu insanlarla konuştuğumuzda Türkiye’den beklentileri olmadığını ancak diğer ülke temsilcileri ile görüşmek arzusu ile katılım sağladıklarını ifade etmişlerdi. Buradan da anlaşıldığı üzere fuar artık katılımcılar tarafından bir buluşma noktası olarak algılanmaktadır. Bu durum fuarın başarısını ve geleceğini gösterir bir noktadır. Bu noktada biz de firmalarımızın aktif ilişkiler geliştirmesi için çabalıyoruz. Bu çabaların ihracatımızı geliştireceğini düşünüyoruz. İhracat deyince aklımıza sadece platform ihracı gelmesin. Örneğin falan ülkeye Altay tankını sattık düşüncesinde olmamalıyız. Tabi ki Altay tankını satmak moral motivasyon açısından önemli ancak her alanı ayrı ayrı değerli görmek gerekiyor. Birçok firmamız farklı alanlarda alt sistemler üretip başarı ile bunları ihraç ediyorlar. Şu anda F35’e önemli malzemeler veriyoruz. Bakıyorsunuz Kale Havacılık F35 metalik parçalarının dünyadaki en büyük üreticilerinden biri  , hatta ürettiği parçaları üç boyutlu bir resimde yerleştirip  baktığınızda neredeyse uçağın tamamını yapıyormuş algısı ortaya çıkıyor. Nitekim gerek Kale ve gerekse başta TUSAŞ olmak üzere projede yer alan diğer Türk Şirketlerinin projeye katkısı açından bakıldığında Türk Sanayiinin F35 Projesindeki kilit rolü açıkça ortaya çıkmaktadır Bu nedenle F35 ile ilgili tartışmaların yaşandığı dönemde de yayınlanan raporlarda bu durum teyit edilmiş Türkiye’nin proje için önemli bir partner olduğu vurgulanmıştı.

Bu ve benzeri örnekler Savunma Sanayiinin sadece silah üretimi olarak değil komple bir ekonomik ve politik bir enstrüman olarak önemini bize ispatlamaktadır. Türkiye’nin Savunma Sanayii alanındaki kabiliyet ve ürünleri her geçen gün artıyor ve yerli olarak geliştirilen her ürün getirdiği yeni teknoloji ve fiyat avantajları ile ana firmaların da rekabet etme şansını artırmaktadır.

Tabii ki bu çabalar kolay değil . Çok ciddi yatırım ve insan gücü gerektiriyor. Ve teknoloji de ilerledikçe yeni alanlar öncekilere göre daha zor ve daha çok kaynak gerektirir hale geliyor. Ama yukarıda bahsettiğimiz gibi bu çabaların önemi de yadsınamaz

Özetle Uzun ve ince bir yoldayız sabırla ve fedakarlıkla devam etmemiz, umutsuzluğa kapılmadan tam tersine yaptıklarımızdan gurur ve moral bularak devam etmemiz gerekiyor.