Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine ulaşımının %100 seviyelerine gelmesi gurur verici

Sağlık hizmetleri alanında yapılan çalışmalar, ülke insanın bu hizmetlere ulaşımını kolaylaştırıyor. Yapılan yatırımlar ve bu yatırımların ülke refahına katkıları ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Güven Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Nüket Küçükel, gelinen nokta ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.  

TÜSİAD yönetim kurulunda görev alıyorsunuz. Bu çerçevede yapacağınız çalışmalarla ilgili bilgi alabilir miyiz?

Kırk dokuzuncu olağan genel kurulda, yönetim kurulumuz değişti, ben de bu çerçevede yeni yönetimde yer aldım. Zaten yaklaşık iki yıldır da TÜSİAD’da Sağlık Çalışma Grubu Başkanlığı görevini yürütüyordum. TÜSİAD aktif olarak kendi sektörümün bilgisini aktardığım ve severek çalıştığım bir yapıdır. Bu çerçevede yaptığımız önemli bir çalışma var. Yaşlı bakımı turizmi konusunda önemli bir çalışmayı meydana getirdik. Bu çalışmanın Türkiye’de referans belgesi niteliğinde olacağını düşünüyoruz. Önümüzdeki dönem için yönetimde sosyal politikalar konusunda sorumluluk aldım. Bu başlığın altında dört ana bölüm mevcut. Bunlardan birincisi eğitim, ikincisi sağlık, üçüncüsü toplumsal cinsiyet eşitliği, dördüncüsü de istihdam ve sosyal güvenlik.

Çok önemli başlıklar.

Sağlık zaten birçok alanı içinde barındıran bir konudur. Sağlık içinde eğitim, toplumsal cinsiyet eşitliği, istihdam ve sosyal güvenlik gibi alanları kapsar. TÜSİAD dikey anlamda konuları ortaya koyarken, yatay anlamda da konuları birbirleri ile kesiştirerek ortaya bütüncül bir yapı ortaya koyabilmektedir. Bunu yaparken de, tecrübesini, adanmışlığını ortaya koyarak bu çalışmaları meydana getirmektedir.

Başlıklar arasında toplumsal cinsiyet eşitliğine ayrı bir parantez açmakta fayda var. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Özellikle istihdamda kadın erkek eşitliğinin ekonomik gelişimimizi de göstermesi açısından ayrı bir önem arz ettiğini belirtmekte fayda var. Son gelen verilerde de kadın istihdamında bir azalma olduğu gözlemlenmektedir. Bunun en önemli nedenleri arasında kadının anne kimliğinin öne çıkması olduğunu görüyorsunuz. Annenin bu kimliğini göz önünde bulundurduğumuzda, çocuk bakım ve eğitim kurumlarının yaygınlaştırılmasının olmazsa olmaz olduğunu görüyoruz. Bu eğitim kurumları yaygınlaştığı oranda kadın istihdamı konusunda olumlu gelişmeler olacağı kanaatindeyim.

Sağlık alanında yatırımların arttığını gözlemliyoruz. Devletin şehir hastaneleri projelerini takip ediyoruz. Yapılan yatırımlarla ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Özellikle son on yılda vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerine ulaşımının %100 seviyelerine gelmesi gurur verici bir durumdur. Şehirde yaşamanın en büyük artısı sağlık hizmetlerine erişimse, kırsal kesimde kalan vatandaşlarımızın böyle bir haktan mahrum kalmasını düşünmek, kabullenmek mümkün değildir. İnsan haysiyetine yaraşmaz. Şehir hastanelerine gelince, bu hastaneler artı bir yatak kapasitesi getirmiyor, olan yatak kapasitesini yenilemek üzerine yola çıkıldı. Dolayısıyla birileri bana kızabilir ama ben şehir hastaneleri projelerinin faydalı olacağını düşünüyorum. Mevcut hastanelerimizin yıkılması, yeniden yapılması, onların rehabilite edilmesi, teknolojik olarak eksikliklerinin giderilmesi söz konusu bile değil. Biz bunları kendi hastanelerimizde yaşıyoruz. Yeni bir cihazı hastaneye koymanın bedeli hem madden hem de manen çok pahalı oluyor. Dolayısıyla birçok devlet hastanemizin yenilenmesi gerektiği bir ortamda, yapılan şehir hastanelerinin yüz ağartıcı çalışmalar olduğunu düşünüyorum. Bu hastanelerin sorunları olmayacak mı, olacaktır. Bu sorunlarda büyük organizasyonun koordinesi noktasında yaşanan sorunlar olacaktır. İşimizin adı ne, sorun çözmek, bu sorunları da zamanla giderebiliriz.

Bu durumun nitelik açısından sorunlara neden olduğu ifade ediliyor. Bu eleştirilere katılır mısınız?

Asla bu eleştirileri kabul edemem. Benim annem ve babam da hekimdi. Kendi sağlık kurumlarımızda iki yüze yakın hekim var. Ben altı sene okuyan, sonra sabahlara kadar nöbet tutan, mesleki yeterlilik sınavlarından başarılı olan doktorların, niteliksiz olarak değerlendirilmesini kabul edemem. İçerisinde daha başarılı doktorlar var mıdır, vardır. Bunlar olabilir ama nitelik konusunu ağzıma bile almam, çünkü benim aldığım eğitimle onların aldığı eğitim arasında dünyalar kadar fark var. Benim vicdan anlayışımla onların vicdan anlayışı arasında dünyalar kadar fark vardır. Dolayısıyla ne Türk sağlık kurumlarına ne de hekimlerine asla laf söyletmem. İstisnalar yok mudur, vardır. İstisnaların kaideyi bozmasına müsaade etmemeliyiz.

Sağlık alanında fiyatların çok arttığı yönünde bir söylem var. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Özellikle dövize bağlı girdiler nedeniyle sağlık enflasyonunun daha yüksek seyretmesi nedeniyle, fiyatların arttığı doğrudur. Ancak OECD ülkeleri içerisinde hem kişi başı hem de gayri safi millî hasıladaki payı açısından en az sağlık harcaması yapan ülkeyiz. Ancak sağlık girdilerindeki artış ve SGK’nın SUT fiyatlarını son 10 yıldır özel sektör için büyük ölçüde sabitlemesi nedeniyle, bu durumun sürdürülmesi mümkün görünmemektedir.  Rahmetli annem de hep sağlığın pahalı bir iş olduğunu söylerdi. Diğer taraftan sağlık hizmeti ucuzlatılabilecek bir hizmet değildir. Ancak maliyetler hasta odaklı dengelenebilir. Bunun için de bilgi birikimi lazım.

Bakın dünyada ekonomik daralma yaşanıyor. Yaşam süreleri uzuyor. Nüfus artıyor. Dolayısıyla dengeler bozuldu. İnsanların emeklilik sonrası geçirdiği yirmi-yirmi beş yıl ve bu dönemdeki sağlık ve bakım giderleri ülkelerin bütçelerine bir yük oluşturuyor. Bunlar yaşanan gerçekler. İkincisi tıp bilimi, teknolojik gelişmelerle, Ar-Ge çalışmaları ile insanoğlunu yaşatıyor. Şimdi biz geçiş dönemini yaşıyoruz. Dolayısıyla bu gerçeklerle yaşamayı öğrenip, 65 yaş sonrası bakım meselesini gündemimize alıp ona göre stratejiler oluşturacağız. Sadece biz değil, dünyada bu stratejileri oluşturmakta.

Sağlık hizmetlerine ulaşım konusunda Türkiye’nin gelişmiş bir yapısı olduğunu belirtmiştiniz. Bu konuyu biraz açar mısınız?

Türkiye’deki sosyal sigortalar kapsayıcılığı hiçbir ülkede yok. Ayrıca kişi başı hekime başvuru oranı yüzde 8.3 ile OECD ülkelerinin çok üzerinde. Ayrıca ilaca, tetkik hizmetlerine, ameliyat ve yatarak tedavi hizmetlerine erişim açısında birçok gelişmiş ülkeye göre çok daha kolay sağlık hizmetine ulaşabilmektedirler vatandaşlarımız. Başta İngiltere olmak üzere insanlar kritik ameliyatlar için bile 6 aydan fazla sıra beklemektedirler. Ülkemiz artık dünyadaki sağlık ihracatçısı ilk 5-6 ülke arasında yer almaktadır.  

Ancak bu kadar kapsayıcı olma noktasında da benim şahsi olarak çekincelerim var. Her şeyin bedava olduğu bir sistemin sürdürülebilirlik açısından risk taşıdığı kanaatindeyim.

Kurum olarak siz neler yapıyorsunuz?

Bizim iki kız kardeş olarak en büyük şansımız, kırk altı senedir süregelen bir öğretinin ikinci nesli olmamız. Ailemiz o kadar çok hayata değmiş ki, arkalarında o kadar güzel bir seda bırakabilmişler ki, bizi koruyan kollayan baba dostları, anne dostları, büyük abiler, fikirlerini ve uzmanlıklarını paylaşan genç nesiller var. Bu doğrultuda da geleceğe yönelik planlarımız var. Fakat bunların doğru zamanda ve doğru şekilde önümüze gelmesi gerekiyor. İstanbul’a gitmek istiyoruz ama dediğim gibi doğru zamanda doğru bir şekilde gitmeyi hedefliyoruz.

Elazığ’da sosyal sorumluluk çerçevesinde çalışmalarınız var. Biraz bu çalışmalardan bahseder misiniz?

Herkesin ait olduğu bir kültür, toprak vardır. Benim ve kardeşiminki de Elazığ’dır. Evet, Ankara’da ve yurt dışında yetiştik, dünyayı avuçluyoruz ama nefesimiz Elazığ’dır. Biz Elazığ’a yardım etmeyiz Elazığ bize yardım eder. Elazığ sevgisi bizi ayakta tutar. Ata ocağımız Elazığ’da ve bir ayağımız hep oradadır. Fırat Üniversitesi ile çok yakın çalışmalar yapıyoruz. TÜSİAD olarak ‘Bu Gençlikte İş Var’ projesine her sene başvuranların ilk üçünde Elazığ mühendislik fakültesi öğrencileri var. Sağlık alanında ise, start up projelerinin bir kısmını Ankara’ya getiriyoruz, onları doğru kanallarla buluşturmaya birleştirmeye çalışıyoruz. Teknokent ile ilgili çalışmalara destek vermeye çalışıyoruz. Yani bireysel yardım zamanının çoktan geçtiğini düşünüyorum. Elazığ OSB ile ilgileniyorum. Oradaki şirketlerin nasıl marka olabileceği ile ilgili çalışmalar yapıyoruz, TURQUALTY ile bu şirketleri nasıl buluştururuz diye çalışmalar yapıyoruz. Kısacası batıda elde ettiğim bilgi birikimini Elazığ’a yönlendiriyorum.  

MAYIS – HAZİRAN 2019