Venbey Yatırım Genel Müdürü Ozan Şıklaroğlu: Sektörde kısa süreli daralma yaşanabilir
Beklenen, yatırım hizmetleri ve faaliyetleri ile yan hizmetlere ilişkin esaslar hakkında Tebliğ III-37.1’de değişiklik yapılmasına dair tebliğ çıktı, fakat sektör yetkilileri çıkan tebliğin ortaya çıkardığı belirsizliklerden oldukça rahatsız görünüyor. Konu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Venbey Yatırım Genel Müdürü Ozan Şıklaroğlu, tebliğ sonrası tabloyu bizlere aktarırken sorularımızı yanıtladı.
Sektörle ilgili bir tebliğ yayınlandı. Genel itibariyle bakacak olursak ilk yorumlarınız nelerdir?
Tebliğle yürürlüğe giren uygulamaların bir kısmı taslak halinde iken Birlik nezdinde Kurul yetkililerinin de katılımı ile görüşülmüş; buna ilişkin görüşlerimiz sunulmuştu. Ancak tebliğ’in yayınlandığı gün yürürlüğe girerek; herhangi bir geçiş süreci verilmeksizin uygulamaya geçilmesi istenmesi Aracı Kurumlar nezdinde bazı operasyonel riskleri de beraberinde getirdi. Özellikle kaldıraç oranına ilişkin düzenlemelere anında geçişin yapılması sürecinde yatırımcıların bilgilendirilmesi; işlem platformlarında gerekli ayarlamaların yapılması noktalarında aracı kurumlar üzerinde operasyonel riskler oluştu. Kaldıraç oranında müşteri teminat tutarından ve ürünlerden bağımsız olarak tek bir oran üzerinden ilerlenilse; bu hem yatırımcılar hem de aracı kurumlar açısından daha sağlıklı bir sürecin ilerlemesini sağlayacaktı. Tebliğ yürürlüğe girmesi sonrası uygulamaya ilişkin soru işaretlerimizi; görüşlerimizi Birlik’le paylaştık. SPK tarafından da buna ilişkin bir kılavuz oluşturulması; ve birlik nezdinde yine Kurul yetkililerinin de katılımı ile bir toplantı düzenlenip; uygulamaya ilişkin soru işaretlerinin böylece ortadan kalkması faydalı olacaktır.
Müşteriniz bu değişiklikleri nasıl karşılandı? Forex sektörüne olan güveni arttırdı mı?
Tebliğ’de yapılan değişikliklerle birlikte güven konusunda da bir değişikliğin olacağını düşünmüyorum ve yapılan düzenlemeler buna odaklı değil zaten. Türkiye’deki kaldıraçlı işlem piyasaları güven açısından zaten dünyadaki uygulamalarına göre çok iyi bir yerde; Takasbank yapısı var; SPK denetimi var; bu konuda hizmet veren kurumlar bu konuda çok hassas.
SPK bu değişimle birlikte sektörde neyi amaçlıyor?
SPK aslında kaldıraçlı piyasalarda yapılan işlemlerin riskli olduğunu yatırımcılara biraz daha göstermeyi amaçlıyor ve tebliğ düzenlemelerinde de bu konuya çok fazla değinmiş. Kurum internet sitelerinde forex işlemleri yapan yatırımcıların belirli periyotlardaki kar/zarar oranlarının özel bir alanda belirtilmesi isteniyor. Fakat biz bu tebliğden önce de yatırımcılar ile iletişime geçerken riskli olan bütün hususları yazılı olarak aktarıyorduk. SPK’nun standart risk bildirim formu içeriğine ek olarak bu piyasalarda yaşanabilecek olası risklere karşı ayrıntılı bilgilendirmeleri yapıyoruz.Venbey Yatırım olarak biz websitemizde örneğin diyeceğiz ki, son 3 aylık dönemde yatırım yapanların %75’i kaybederken %25’i kazandı. Fakat burada amaç kaldıraçlı piyasa işlemlerinin riskli olduğunu vurgulamaksa; bu oranların sektör genelinde kurumlardan toplanıp; bütün kurumlarca tek bir oranın yayınlanması daha doğru olacaktır. Çünkü özellikle kaldıraçlı işlemlerde portföy yöneticiliği gibi bir hizmet sunulmadığı için müşterilerin yaşadıkları kayıp ve kazançlar şirket performansından bağımsızdır. Müşterilerin kazanç oranı A kurumunda B kurumundan daha yüksekse bu A kurumunun daha iyi olduğunu göstermiyor. Bu yüzden sektördeki bütün kurumların verilerinin konsolide edilerek genel bir oran açıklanması daha doğru olacaktır.
Toplamda zarar ile ilgili SPK %80’in üstünde olduğunu belirtiyor.
Biraz önce belirttiğim noktaya gelmiş oluyoruz; her kurumun kar/zarar verileri; yatırımcı sayıları SPK’nın elinde mevcut. SPK’da bu verilere dayanarak ortalama bir rakam ifade etmiş oluyor. Birlik veya SPK bu verilerin ışığında 2015 4.çeyreğinde Türkiye’de 12000 yatırımcı işlem yapmıştır; bu yatırımcıların %20si kazanırken; %80’i kaybetmiştir gibi bir genel sektör rakamı yayınlayabilir ve biz risk bilgilendirmelerimizde ve websitemizde bu rakamları kullanabiliriz. Bir de şöyle bir noktaya değinmek istiyorum; SPK denetiminde olan pay piyasaları; yurtiçi ve yurtdışı türev piyasalardaki yatırımcılara ilişkin kazanç/kayıp oranlarının da; kaldıraçlı piyasalardan çok fazla olduğunu düşünmüyorum ve özellikle pay piyasalarında hisse senedi yatırımcılarının yaşadıkları mağduriyetlere ilişkin haberleri her zaman okuyoruz; pay piyasasında yıllar önceki yatırımcı sayısı ile şimdi işlem yapan yatırımcı sayısını karşılaştırdığımızda bu düşüşün neden olduğunu da sorgulamak gerekiyor.
Finans sektörü bu tarz kısıtlamaları kaldırır mı?
İstanbul’un finans merkezi olmasını istiyorsak yapılacak uygulamaların dünyadaki örneklerle uyumlu olması gerektiğini düşünmüyorum. 2011’de kaldıraçlı piyasa işlemlerinin düzenlemesine ilişkin yürürlüğe giren tebliğ ve bunu takip eden düzenlemeler oldukçu olumlu idi; Takasbank yapısının kurulması; bilgi işlem tarafında getirilen düzenlemeler sektörü global ölçekte de olumlu yerlere taşıdı. Ancak son yapılan düzenlemelerde bazı noktalardaki değişiklikler uygulama açısından zorluklar getirirken; Türkiye’deki piyasaları yakından takip eden yurtdışındaki meslektaşlarımızca da sorgulanmaya başladı.
Bu değişimlerle birlikte yatırımcıların %80’i zarar ediyorsa bu oran %60 seviyesine düşer mi?
Bu değişimle zarar oranlarının azalacağını düşünmüyorum; zira yukarıda da ifade ettiğim gibi daha düşük kaldıraç oranları ile yatırım yapılan yurtiçi veya yurtdışı türev piyasalarındaki kazanç/kayıp oranlarının da benzer bir tablo çizdiğini düşünüyorum.
Kaldıraç oranlarındaki değişim sizin tarafınızda nasıl karşılandı?
Kaldıraç oranı ile ilgili şöyle bir görüşümüz var, düzenleme öncesinde de maksimum sunulacak kaldıraç oranı 1/100 idi. Yatırımcılarımız ile olan iletişimimizde bunun kullanılabilecek maksimum oran olduğu; risk algılarına göre daha düşük oranlarda kaldıraç kullanımının daha sağlıklı olabileceği vurgusunu yapıyorduk. Burada şu örneği vermek istiyorum; biz yatırımcılarımıza maksimum 300 km hız yapabilen bir spor araba veriyoruz, eğer şehir içinde; sokak aralarında 300 km hıza çıkmayı denerseniz kaza yapmanız kaçınılmaz olur. Biz bu aracı nasıl kullanacağınıza dair eğitim de veriyoruz, ancak yatırımcılar da kendi yatırım profilleri; limitleri dahilinde işlemleri yapmalıdır.
Yeni kaldıraç oranlarındaki sıkıntı, teminatlandırma ve ürün ile kaldıraç oranlarının ilişkilendirilip; yapılacak değişikliklerin dinamik olarak takibi, bunların yatırımcıları aktarımıdır. Zira bu değişiklikler şikayet sayısını azaltmayacak; artıracaktır. İkinci nokta ise bir geçiş sürecinin verilmemesi idi, anında yürürlüğe giren uygulamaların yatırımcılara aktarılması; gerekli değişikliklerin devreye sokulması gibi süreçler hızlı ilerledi. Bu değişimlerin yurtdışı broker firmaları da iştahlandırdığını açıkça görüyoruz, yüksek kaldıraç oranları; daha esnek koşullar gibi tekliflerle yurtdışı broker firmaların reklamlarının arttığını ve bu yolla yurtdışına bir müşteri çıkışının olabileceğini düşünüyorum.
Daha öncesinde yurtdışı güvenli değil diye yayınlar yapıyorduk.
Yurtdışında faaliyet gösteren kurumların güvenli olmadığı şeklinde genelleme yapmak yanlış olur. Biz burada nasıl SPK denetimindeysek; yurtdışında da ciddi regülasyonlara tabi; faaliyet gösteren ciddi firmalar var. Ancak daha agresif koşullarla yatırımcıların önüne çıkan; kısa sürede kazanç vaatleri sunan firmaların ise bizdeki regülasyon öncesi merdivenaltı firmalar olarak nitelendirilebileceğini; ve yatırımcıların bu tarz firmalardan uzak durması gerektiğini düşünüyorum.
Tebliğ’de sektörde bir aracı kuruluş yanlış bir fiyat verdiği zaman kazanan müşterinin ödemesini yapacak ve kaybeden müşterinin de zararını karşılanması gerektiğini belirtiliyor. Bu durum aracı firmalarda sorun oluşturur mu?
Yanlış bir fiyat verildiği zaman bunun müşteri lehine de olsa aleyhine de olsa düzeltilmesi gerekiyor; tek taraflı bir zararın tazmini modelinde aracı kurumlar sıkıntı yaşayacaktır. Eksi bakiyelere ilişkin uygulama da benzer sıkıntılar yaşanabilir. Örneğin, 2015 yılı Ocak ayında uluslararası piyasaları etkileyen bir sorun yaşandı, İsviçre Merkez Bankası’nın aldığı bir kararla İsveç Frangı’nın euro karşısındakini çıpasını kaldırmış ve sonrası İsveç Frangı’nda çok büyük bir dalgalanma yaşanmıştı. O dönemde birçok yurtdışı firma çok ciddi oranlarda zarar ederken; bazı firmalar kapanmak zorunda kaldı. Buradaki temel neden ise sert hareketler sonrası eksi bakiyeye düşen müşterilerin kurumlar üzerinde oluşturduğu yüktü.
BDDK finans piyasasındaki firmaların hayatlarını devam ettirmesi için kar etmesi gerektiğine vurgu yapıyor. SPK forex piyasasıyla ilgili neden bu durumun tersini savunuyor?
SPK’nın forex piyasası ile ilgili bu durumun tersini savunduğunu söyleyemeyiz. SPK forex piyasasının karlı olması veya olmaması noktasından daha çok kendisine akseden şikayetleri önlemek; piyasanın daha sağlıklı çalışmasını sağlamak için daha sıkı uygulamalara geçmek istedi. Burada da bazı maddeler sektörü ileriye götürecektir fakat diğer maddelerde ise uygulama açısında global örneklere göre daha sert koşullarda çalışmak zorunda kalacağız.
Bundan sonraki süreçte nasıl bir piyasa oluşacağı hususunda düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Sektörde rekabet oldukça yoğun ve bildiğiniz gibi asgari sermaye rasyolarında da yüksek rakamlar isteniyor. Bununla paralel banka aracı kurumlarını hariç tutarsak sektörde verimli hizmet verecek firma sayısı 10u geçmeyecektir. Yüksek kaldıraç arayışında olan müşterilerin de yurtdışına gidebileceğini düşünürsek kısa süreli bir daralma yaşanabilir. Ancak yurtiçindeki firmalardan global kalitede hizmet alınması, ciddi ve sağlıklı altyapıların kurulması bu duraksamayı çok uzun vadeli yapmaz; sektör olumlu ivemesine devam edecektir.
Bundan sonraki süreçte şikâyetler sizce azalır mı?
Şikayetlerin azalacağını düşünmüyorum ben. Maalesef yatırımcılar SPK’ya şikayet kozunu bu piyasada çok fazla kullanıyorlar ve en ufak bir soru işaretinde SPK’ya bir şikayet şeklinde ilerliyorlar. Burada SPK açısından da süreç kolay değil tabiki; kendisine gelen başvuruların değerlendirilmesi; cevaplanması hem operasyonel bir yük oluşturuyor, hem de bu işlemleri yapan kurumlar üzerinde algının olumsuz olmasına yol açıyor. Ancak geçmiş tecrübelerimiz ile gördüğümüz şikayetlerin pek çoğu müşterilerin yeteri kadar piyasayı bilmemesinden; veya aracı kurumların bir açığı olduğunu düşünüp; şikayeti bir tehdit unsuru olarak kullanmasından kaynaklanıyor. Şikayetlerin değerlendirilmesi,başvuru sürecinde SPK üzerinden değil de; bir tahkim mekanizmasından ilerlenmesi buradaki yükü önemli ölçüde azaltacaktır. Bu mekanizmada belirli bir başvuru ücret karşılığı tahkime başvuru yapılarak; yatırımcının haksız olması durumunda tahkime ilgili tutarı ödemesi buradaki süreci oldukça kolaylaştıracaktır.