Yapay Zeka: Güç Dengesi, Uluslararası Rekabet Ve Güvenlik İkilemi
Ali Burak Darıcılı / SETA
Realistler uluslararası sistemin tefrik edici özelliğinin süregelen güç mücadelesi olduğunu ileri sürmektedir. Bu iddia dahilinde devletler sürekli olarak birbirlerine karşı daha güçlü konuma gelmeyi ve diğer devletleri güçsüz bırakmayı hedeflemektedir. Bu itibarla “güç dengesi” kavramı realist analizlerde barışı ve istikrarı sağlayabilecek en önemli mekanizma olarak değerlendirilmektedir.
Realistler açısından uluslararası sistemde bir devletin gücü karşı bir devletin veya ittifakın gücü tarafından dengelendiği zaman barış ve düzen sağlanabilir. En önemli realist teorisyenlerden biri olan Morgenthau konu dahilinde idealistler tarafından ileri sürülen “ortaklaşa güvenlik” ve “dünya devleti” gibi çözüm yollarını geçersiz kabul eder. Böylece uluslararası sistemdeki anarşi ve devletler arasındaki rekabet süreçlerinin doğal bir sonucu olarak devletler güvenliklerini sağlamak amacıyla güçlerini artırmak istemektedirler. Bu amaç kapsamında da teknolojik gelişmeleri yakından takip ederler. Bu gelişmeleri de askeri güçlerini artırmak açısından yeni fırsat olarak okurlar. YZ teknolojileri de bu açıdan devletlerin güvenliklerini sağlama amacı dahilinde oldukça önemlidir. Tarih boyunca teknolojik gelişmelerin uluslararası güvenlik ve rekabet süreçlerine doğrudan tesiri olmuştur. Örneğin devletlerin nükleer güç kapasiteleri ve teknolojileri Soğuk Savaş dönemindeki tüm güç mücadelesi süreçlerini direkt olarak etkilemiştir.
YZ ürün, model ve teknolojilerinin yönetimi de son yıllarda devletlerin arasındaki güç mücadelesi ve rekabet süreçlerinin tesiri altındadır. YZ sektörlerine yapılan küresel yatırımlar devletler arasındaki silahlanma yarışını tetikler niteliktedir. Örneğin Çin 2017’de ulusal Yapay Zeka Strateji Planı’nı kamuoyuna ilan etmiştir. Bu plana göre Çin YZ sektöründe dünyanın bir numarası olmayı hedeflemektedir. Bu hedefin askeri amaçlar taşıdığı da açıktır.
Grafik 1’deki istatiksel veriler bize YZ yatırımları konusunda Çin’in artan önemini göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Bu veriler bize 2013-2018 döneminin ilk çeyreğine kadar olan dönemde ülkelerin YZ alanındaki küresel yatırım ve finansmanın paylarını göstermektedir. Görüldüğü üzere Çin bu dönemde tüm dünyada YZ sektörlerine yapılan yatırımların yüzde 60’ını gerçekleştirmiştir. ABD’nin oranı ise bu dönemde yüzde 29,1’de kalmıştır. Çin’in sadece 2017’de YZ sektörlerine yaptığı yatırım miktarı 39,5 milyar dolar olmuştur.
Öte yandan askeri zafer, tarihin ilk dönemlerinde insan gücü ve bu gücün başarıyla organize edilmesiyle orantılı olarak başarılmaktayken teknolojik ilerlemeye bağlı olarak bu süreçler ekonomik ve teknolojik kapasitenin derinliğine bağlı olarak şekillenmektedir. Bu itibarla da geleceğin savaş ve çatışma alanlarına YZ ürün, model ve araç gereçlerinin hakim olacağını tahmin etmek zor değildir. Ancak YZ teknolojilerinin kısa süre içinde savaş ve çatışma alanlarında tam kapasiteyle kullanılabileceğini ifade etmek için henüz çok erkendir. Bununla birlikte günümüzde YZ teknolojileri temelli görüntü tanıma sistemleri ve sahadaki askeri birlikler arasındaki koordinasyonu artıran YZ telekomünikasyon ürünleri devletlerin silahlı kuvvetleri tarafından aktif olarak çatışma alanlarında kullanılmaya başlanmıştır. Yine savaş planlamalarının doğruluğunu artıran ve “gerçek zamanlı operasyonlar”a (real-time operations) imkan sağlayan algoritmalarla hedef isabet oranlarını artıran akıllı mühimmat sistemleri özellikle hava ve deniz kuvvetleri tarafından aktif olarak çatışma sahalarında kullanılmaktadır. Tüm bu yeni nesil YZ teknolojilerinin de devletler arasındaki rekabet süreçlerini körüklediği ve silahlanma yarışını artırdığı rahatlıkla ileri sürülebilir.
Yukarıda belirtildiği üzere teknolojik yeniliklerin devletler arasındaki güç mücadelesini, güç dengesini ve silahlanma yarışı süreçlerini etkilediği açıktır. Tarih boyunca makineli tüfeğin savaş alanlarında kullanılmaya başlanması, demiryollarının ve telgraf sistemlerinden Birinci Dünya Savaşı esnasında aktif olarak istifade edilmesi, tankların ve savaş uçaklarının İkinci Dünya Savaşı’ndaki etkinlikleri bu görüşü destekleyici örnekler olarak verilebilir. YZ ürün, model ve teknolojileri de belirtilen teknolojik gelişmelere benzer şekilde askeri rekabeti dolayısıyla da devletler arasındaki güç dengesini etkileyecek kapasiteye sahiptir. Bu noktada Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ile ABD arasında Soğuk Savaş döneminde yaşanan uzay yarışı ve askeri rekabet süreçlerin internet teknolojilerinin gelişimine, bu bağlamda da “siber uzay” (cyberspace) olarak adlandırılan alanın ortaya çıkmasına yaptığı katkı hatırlanmalıdır.
ABD ve Çin arasında YZ teknolojilerinin geleceğine ilişkin olarak yaşanmakta olan rekabetin koronavirüs sonrası dönemde artacağı rahatlıkla ileri sürülebilir. Bu itibarla söz konusu rekabetin çatışma ve savaş alanlarına yapacağı katkı ise temelde ABD ve Çin’in bu tür teknolojileri askeri kapasitelerine adapte etmeye yönelik organizasyon planlarının başarısıyla doğrudan bağlantılı olacaktır. Bu planlamaların gelecekteki başarısı ne olursa olsun ABD ve Çin’in YZ teknolojilerinin askeri kapasiteye adapte edilmesi karşısında bir güvenlik ikilemiyle karşı karşıya geleceği de iddia edilebilecektir.
Bilindiği üzere güvenlik analizleriyle ilgili reel politik paradigma yaklaşımlarında güvenlik ikilemi yaklaşımının önemli yeri bulunmaktadır. Temel tanımıyla “güvenlik ikilemi” kavramı bir devletin başka bir devletten tehdit algılayıp silahlanması durumunda tehdit algılayan devletin de aynı şekilde cevap vermesini ifade etmektedir. Güvenlik ikilemi modeline göre bir devletin güvenliğini sağlamaya yönelik davranışları mevcut ya da potansiyel düşmanlarının güvenliğini tehdit etmekte ve bu aktörleri tehlikeye sokmaktadır. Bu bağlamda bir devletten tehdit algılayan diğer bir devlet tehdit algıladığı devlete karşı askeri kapasitesini artırır veya ittifaklar tesis etmeye gayret eder. Bu şekilde tehdit algılayan devletin silahlanması bu kez diğer devletin de güvenlik kaygılarını artırır ve her iki devlet de birbirine karşı silahlanır.
Belirtilen örnekler arasındaki silahlanma yarışına benzer şekilde YZ teknolojilerin güvenlik ve savunma alanında kullanılması kapsamında ortaya çıkan güvenlik ikilemi durumuna koronavirüs sonrası dönemde daha da derinleşeceği düşünülen Çin ile ABD arasındaki rekabet süreci de örnek verilebilir. Çin ile ABD arasında YZ sektörlerini geliştirme hedefine yönelik olarak tecrübe edilen bir başka rekabet durumu ise iki devlet tarafından peşi sıra ilan edilen ulusal YZ strateji planlarıdır. Örneğin 2016’da Obama yönetimi tarafından YZ sektörlerinin gelişimi hedeflerine odaklanan bir yol haritası ilan edilmiştir. Buna karşılık olarak adeta bir misilleme motivasyonuyla Çin de 2017’de ulusal Yapay Zeka Strateji Planı hazırlamıştır. Bu plana göre Çin YZ sektöründe dünyanın bir numarası olmayı hedeflemiştir. Bu YZ sektörlerinde dünyanın bir numarası olan ABD’ye açıkça bir meydana okuma olarak kabul edilebilir. Çin’in bu hamlesine ise Trump yönetimi 11 Şubat 2019’da Yapay Zeka Alanı’ndaki Amerikan Liderliğinin Sürdürülmesine Yönelik Başkanlık Emri’ni (Executive Order on Maintaining American Leadership in Artificial Intelligence) yayımlayarak cevap vermiştir. Bu durum gelecekte iki devlet arasında YZ ürün, model ve teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik planlamaların karşılıklı olarak adeta bir tehdit olarak algılamasının devam edeceğine dair işaret olarak kabul edilebilir. Ayrıca bu durum süreç içinde ABD ve Çin arasında YZ teknolojileri temelli silahlanma yarışı ve rekabet süreçlerinin yoğunlukla yaşanacağına dair somut bir emare olarak da değerlendirilebilecektir. Çin’in ABD’ye kıyasla YZ sektörlerine daha büyük yatırımlar yaptığı açıktır. Ancak bu yatırımların gerçek sonuçlarını görmek için henüz erken olduğu iddia edilebilir. Ancak dünyanın son yıllarda yaşadığı hızlı teknolojik ilerlemeler dikkate alındığında Çin’in bu hamlesinin iki devlet arasındaki güç dengesini Çin lehine etkileyebilecek kapasitede olabileceği de olasıdır.
Yapay zekanın yönetimi: ABD ve Çin’in konu kapsamındaki askeri ve istihbari hedefleri
ABD küresel YZ sektörlerinin yönetilmesi ve şekillenmesi kapsamında küresel düzeyde lider aktör konumundadır. Bunun en temel nedeni ABD’nin sahip olduğu teknolojik üstünlük ve güçlü ekonomik kapasitesidir. Çalışmada belirtildiği üzere Obama ve Trump yönetimleri tarafından YZ yatırımlarının hızlandırılması kapsamında 2016 ve 2019’da iki ulusal resmi belge kabul edilmiştir. Bu belgelerin temel amacı ABD’nin YZ endüstrisindeki küresel liderliğini muhafaza etmektir.
ABD bazı YZ ürün, model ve teknolojilerini askeri kapasitesine adapte etmeyi başarmış bir devlet olarak bu teknolojileri aktif olarak çatışma bölgelerinde kullanmaktadır. Örneğin ABD Silahlı Kuvvetleri, Afganistan’daki terör operasyonlarında görüntü tanıma algoritmalarıyla koordineli otomatik pilotlu uçakları (Remotely Piloted Aircraft, RPA) başarıyla kullanmıştır. Yine benzer şekilde Maven Projesi olarak nitelendirilen bir YZ operasyonu kapsamında ABD ordusu, radikal terör hedeflerini tanımaya yarayan YZ algoritmalarını Suriye ve Irak’ta aktif olarak kullanmaktadır. Maven Projesi kapsamında kullanılan öğrenebilen makine algoritmaları terör hedeflerini tanıyarak bu bilgileri RPA’lara bildirmektedir. RPA’lar da bu terör hedeflerini imha etmektedirler.
Merkezi İstihbarat Ajansının da (The Central Intelligence Agency, CIA) Marven Projesi’ne benzeyen 137 farklı projeyi kullanmakta olduğu iddia edilmektedir.28 Sadece askeri saldırı gücü ve istihbarat alanında değil lojistik faaliyetlerin sürdürülmesi esnasında da ABD Hava Kuvvetleri tarafından teknik hata olasılıklarını önceden bildiren YZ algoritmaları kullanılmaktadır.29 Yine ABD istihbarat ve güvenlik birimlerinin siber savunma kapasitelerinde YZ teknolojileriyle desteklenen ve sistemdeki değişikleri önceden tespit etme kapasitesine sahip antivirüs programları kullandıkları da belirtilmektedir. Ayrıca ABD Hava Kuvvetlerinin birden fazla alan adı kullanabilen ve kontrol edebilen Multi-Domain Command and Control (MDC2) isimli bir YZ sistemi ile havada, uzayda, denizde ve siber uzaydaki operasyonlarının yönetimini sağladığı da bilinmektedir. Bunlarla birlikte Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuvarı’nın (The Air Force Research Lab) yeni bir bilgisayar algoritması üretmekte olduğu ve bu algoritmaların F-35 savaş uçaklarında kullanılabileceği ifade edilmektedir. Bu algoritmanın ise F-35 savaş uçaklarının pilotsuz kullanılmasına imkan sağlayabileceği de ileri sürülmektedir.
Aktarılan örneklerden de görüldüğü üzere ABD silahlı kuvvetleriyle güvenlik ve istihbarat kurumları YZ teknolojilerini aktif olarak gerçek saha operasyonlarında kullanmaktadırlar. Bu çalışmada bu tür faaliyetlerin sadece önemli olarak değerlendirilen ve açık kaynaklarda yer alan bazılarına yer verilebilmiştir. Bunların dışında ABD’nin çok daha yanıltıcı ve gizli YZ projeleri olduğu rahatlıkla ifade edilebilecektir. Belirtildiği üzere YZ endüstrilerinde ABD ile Çin arasında bir rekabet süreci söz konusudur. Bu rekabetin koronavirüs sonrası dönemde hızlanacağı da ortadadır. Bu noktada ABD ve Çin’in resmi YZ stratejilerinde yer alan askeri ve istihbari hedeflerini konunun daha iyi anlaşılması açısından bir tablo ile aktarmakta fayda bulunmaktadır.
YZ teknolojilerinin askeri amaçlarla kullanılması kapsamında Çin, ABD’nin en önemli rakibi durumundadır. Çin’in 2030’a kadar YZ sektörlerine yönelik yatırımlarının 150 milyar dolar olacağı belirtilmektedir. Koronavirüs sonrası dönemde bu bütçenin daha da artacağı ileri sürülebilir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin YZ teknolojilerindeki kapasitesini göstermesi bakımından Baidu isimli YZ şirketinin 2015’te yani Microsoft’tan bir yıl önce konuşulan dilleri tanımlayabilen bir YZ programı yazdığı da belirtilmelidir. Bu noktada Çin’in YZ programlarının ağırlıklı olarak ABD’nin YZ planlamalarını takip eder nitelikte olduğu bilinmelidir. Çin, ABD’nin YZ sektöründeki tüm ürün, model, teknoloji, program ve algoritmalarını yakın takip etmekte ve bu faaliyetlerin daha gelişmiş versiyonlarını üretmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda Çin’in askeri amaçlarla kullanılan YZ algoritmalarının ABD’ninkine benzer şekilde istihbarat toplama, görüntü tanıma, askeri operasyonların kontrolüyle lojistik faaliyetlerine odaklandığı ileri sürülebilir. Bunların dışında Çin’in “insansız hava araçları” (unmanned aerial vehicles, UAVs) üretme noktasında da ciddi gayretleri söz konusudur. Öte yandan açık kaynaklarda Çin’in ABD’nin uygulamalarına benzer şekilde akıllı antivirüs programlarının siber savunma kapasitesinde kullanılmasına yönelik projelerinin olduğu bilgisi de yer almaktadır.
Çin’in YZ sektörlerini geliştirme noktasındaki bir başka önemli inisiyatifi ise 2007’de Askeri-Sivil Füzyon Geliştirme Komisyonu’nu (Military-Civil Fusion Development Commission) kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Bu komisyon özel sektörün YZ faaliyetlerinin Çin’in askeri ve güvenlik hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi amacına hizmet etmektedir. Bu komisyonun kurulmasıyla Çin, YZ ürün, model, teknoloji, program ve algoritmalarını askeri kapasitesine dahil etmek amacıyla açıkça pozisyon almaktadır.
Öte yandan Çin’in YZ sektöründeki tüm ürün, model, teknoloji, program ve algoritmalarıyla ilgili olarak ciddi bir handikabı bulunmaktadır. Bu ise Çin’in YZ teknolojilerini henüz sıcak çatışma ve savaş alanlarında kullanmamış olmasıdır. Bu kapsamda Çin’in söz konusu teknolojilere sahip olduğu bilinmekle birlikte bu teknolojilerin gerçek çatışma ve savaş alanlarındaki başarısı test edilmemiştir. Halbuki ABD uzun yıllardır YZ ürün, model, teknoloji, program ve algoritmalarını Afganistan, Irak ve Suriye’deki zor ve çetin çatışma ortamlarında etkin biçimde kullanmaktadır. Çin’in YZ sektörüyle ilgili bir başka handikabı ise ABD’ye kıyasla bu sektörlerde çalışacak olan nitelikli mühendis kadrosuna sahip olmamasıyla ilgilidir. Halbuki aktif bir şekilde ve kar motivasyonuyla faaliyet gösteren ABD’deki YZ sektörleri dünyanın her ülkesinden en nitelikli mühendisleri dolgun ücretler ve kaliteli yaşam standartları kapsamında rahatlıkla transfer edebilmektedirler.
Türkiye’nin zeka yol haritası
YZ teknolojilerinin savunma ve güvenlik alanlarında gelecekte daha fazla kullanılacağı ortadadır. Bu itibarla Türkiye’nin de ABD ve Çin gibi YZ’nin geleceğin ordularının güç kapasiteleri, istihbarat faaliyetleri ve diğer güvenlik sektörlerinde önemli bir rol oynayacağını süratle kavraması ve bu kapsamda devlet ve özel sektör iş birliğiyle etkili bir strateji geliştirmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin YZ stratejisinde savunma ve güvenlik hedeflerine yönelik olarak güç yapısında hızlı karar alma ve yenilenme, operasyonel faaliyetlerde yüksek başarı yeteneklerini sağlama, eğitim verme, keşif/istihbarat planlamalarını başarıyla gerçekleştirme, lojistik ihtiyaçları karşılama, istihbarat analizi yapma, siber güvenlik ve siber espiyonaj konularında etkinlik geliştirme hedeflerine odaklanmasında fayda görülmektedir. Bu hedeflerin başarılması halinde Türkiye’nin Suriye ve Libya kaynaklı asimetrik tehditlerin minimize edilmesi, ülke içindeki terör odaklarıyla mücadelenin daha da etkinleştirilmesi, Doğu Akdeniz havzasındaki çıkarların korunması ve yakın bölgesine yönelik cari ve stratejik istihbarat ihtiyaçlarının karşılanması noktasında gelecek dönemde önemli kazanımlar elde edeceği açıktır.
Bu çerçevede Türkiye’nin güvenlik ve savunma sektörlerine yönelik potansiyel YZ stratejisi devletin sorumlu kurumlarının koordinesinde yönetilmelidir. Bu sorumlu kuruluş, hızlı ve etkin karar almak amacıyla gerekirse kendi kanununa ve bütçesine sahip müstakil bir yapılanma olmalıdır. Bahse konu strateji de kamu ve özel sektör girişimleri bir ana plan dahilinde yönlendirilmelidir. Belirtilen şekilde oluşturulan güçlü merkezi kamu otoritesiyle ilgili devlet kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları (STK), üniversiteler, YZ teknolojisi geliştiren firmalar ve tüm diğer paydaşların katıldığı ulusal bir YZ ekosisteminin oluşturulması hedeflenmelidir.
Bununla birlikte söz konusu hedef dahilinde YZ alanında faaliyet gösteren veya gösterebilecek olan kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla üniversitelerin envanterleri çıkartılmalıdır. YZ alanında denetim ve etik ilkeleri de uygulayabilecek uluslararası standartlara uygun bir mevzuat oluşturulmalıdır. YZ sektörüyle ilgili faaliyet gösteren kamu ve özel kuruluşların farkındalıklarının ve yetkinliklerinin geliştirilmesine yönelik planlamalar ortaya konmalıdır. Bu kapsamda paydaş her kurumun kendi faaliyet alanıyla ilgili olarak YZ teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik bir süreci başlatmaları amaçlanmalıdır. İlgili kurumların yöneticilerinin farkındalığının artırılmasına yönelik çalışmalar planlanmalıdır. YZ sektörlerinde yetkin personel yetiştirilmesi ve bu alanda uzmanlaşmak isteyen personel, araştırmacı ve öğrencilerin teşvik edilmesine gayret edilmelidir.
Öte yandan toplumda YZ teknolojilerine dair farkındalık bilinci oluşturulmalıdır. Konu kapsamında üniversitelerde, yazılı ve görsel medyada farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. YZ teknolojilerinden dışa bağımlılığı azaltmak için ARGE faaliyetlerine önem verilerek yerli ürünlerin geliştirilmesi teşvik edilmeli, bu kapsamda kredi, hibe veya diğer kaynak yaratma imkanları tespit edilmelidir. Bu değerlendirmeler kapsamında Türkiye’nin savunma ve güvenlik sektörlerine yönelik YZ stratejisinin hedef ve ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:
Türkiye’nin Ulusal YZ Stratejisi: Türkiye halihazırda YZ ulusal stratejisi ilan etmeyen ülkeler arasında yer almaktadır. Görüldüğü üzere uluslararası sistemde güç mücadelesi içinde olan birçok devlet YZ teknolojilerini sert güçlerini geliştirme noktasında bir fırsat olarak okumakta ve bu alanda stratejiler belirleyerek planlamalar yapmaktadırlar. Gerek bölgesindeki tehdit odakları ile mücadele etme gerekse küresel rekabet süreçlerinde etkin olma amaçları kapsamında iddialı bir ülke olan Türkiye’nin YZ konusundaki gelişmeleri takip edecek ve yönlendirecek olan bir kamu örgütlenmesine ve strateji belgesine ihtiyacı bulunmaktadır.
Savunma ve Güvenlik Alanına Yönelik Hedefler: Söz konusu strateji belgesinin Türkiye’nin terörle mücadele konusundaki ihtiyaçları ve bölgesel asimetrik tehditler ile mücadelesinin etkinliği kapsamında, güç yapısında hızlı karar alma ve yenilenme, operasyonel faaliyetlerde yüksek başarım yeteneklerini sağlama, eğitim verme, keşif/istihbarat planlamalarını başarıyla gerçekleştirme, lojistik ihtiyaçları karşılama, istihbarat analizi yapma, siber güvenlik ve siber espiyonaj konularında etkinlik geliştirme hedeflerine odaklanması gerekmektedir.
Hedef Ürünler: Türkiye’nin YZ alanında gelişim göstermesi gerektiği değerlendirilen model, uygulama ve algoritmaların ise insansız kara, deniz ve hava araçları geliştirme, siber espiyonaj operasyonları ve istihbarat analizi gerçekleştirme, ses/kelime/ fotoğraf/video analizi ve yüz tanıma sistemleri üretme, askeri lojistik imkanları geliştirme, siber saldırı ve savunma kapasitesini etkinleştirmeye yönelik olarak planlanması gerekmektedir. Yatırım, Eğitim ve Farkındalık: Türkiye’nin YZ sektörlerinde uzmanlaşmış personel yetiştirme, beyin göçünü engelleme ve hatta tersine beyin göçünü sağlama konusunda planlamalar yapması gerekmektedir. YZ sektörlerinde yetkin personel yetiştirilmelidir. Bu alanda uzmanlaşmak isteyen personel, araştırmacı ve öğrenciler teşvik edilmelidir. Toplumda YZ teknolojilerine dair farkındalık bilinci oluşturulmalıdır. Konu kapsamında üniversitelerde yazılı ve görsel medyada farkındalık çalışmaları yapılmalıdır. YZ teknolojilerinde dışa bağımlılığı azaltmak için AR-GE faaliyetlerine önem verilerek yerli ürünlerin geliştirilmesi teşvik edilmeli, bu kapsamda kredi, hibe veya diğer kaynak yaratma imkanları tespit edilmelidir. YZ sektörlerinde yatırım yapan ve yatırım potansiyeline sahip özel girişimlerin ve üniversitelerin envanteri çıkartılmalıdır. Bu üniversitelerin bazılarının ARGE çalışmaları gerçekleştirecek şekilde desteklenmesi gerekmektedir. TEMMUZ 2020