Yaptığımız şeyler önce eleştirilip sonra sahipleniliyor

Ülkemiz savunma sanayinin son yıllarda artan gelişimİ, uluslararası arenada da dile getirilir hale geldi. Yaşanan tüm zorluklara rağmen geliştirilen sistemler, ülkemiz savunmasına önemli katkılar sağlarken, dost ülkelere de güven veriyor. Savunma sanayimizi yönlendiren deneyimli isimlerden biri olanSavunma Sanayi Başkan Yardımcısı Serdar Demirel, tanıklık ettiği savurma sanayimizin gelişim seyri ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

Savunma sanayimizin son dönem performansı ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Sizin sektörü en az 15 yıldan beri dikkatle takip ettiğinizin bizzat şahidiyim; eminim öncesi de vardır.  Ben SSB’ye (o zamanki adıyla SAGEB) kurulduktan 1 ay sonra alınan 3 kişiden biriyim, şu anda da kurumun en eski çalışanıyım, bu sorunuza önce bir anekdot ile cevap vermek istiyorum.

Ben 1986 yılının 1 Eylülünde SAGEB (SSB)’de işe başladım. Tabi bu yolda da ABD Rochester Institute of Technology’de kabul ve davet edildiğim Makine Mühendisliği MBA Programını elimin tersi ile itmem gerekti.

O aralar soğuk savaşın en hızlı yılları… ABD o dönem kahramanımız… Sovyetler Birliği saldırırsa, onlar bizi koruyacak ve her tarafta ABD’nin silahlardaki teknolojik üstünlüğünü konu alan filmler, bilgisayar oyunları ve en gözde meslek savunma şirketlerinde mühendislikti. Günlük hayatta kullandığımız birçok icat önce silah araştırmalarında icat ediliyordu.

Ben bu ruh hali ile MBA bursunu reddedip girdiğim SAGEB’de daha 1’nci haftada duvara tosladım; o hayal ettiğim dünya yoktu, en azından Türkiye’de yoktu. MKEK (Alman lisansı ile) mermi tüfek üretiyor, onu da kalite sorunları sebebiyle kimse almak istemiyor. Başka da hiçbir şey yok. Kendi kendime soruyorum; hani Nuri KİLLİGİL’ler, hani Nuri DEMİRAĞ’lar. Roket ve uçak fabrikalarından geriye hiçbir şey kalmamış.

Sanayii Bakanlığında, Savunma Sanayii Genel Müdürlüğü var. Kurulalı onlarca yıl olmuş ama kimsede heyecan bile yok, bizi sakinleştiriyorlar “yahu boş verin alın maaşınızı koyun cebinize sorgulamayın biz de öyle yapıyoruz diyorlar”. Milli Savunma Bakanlığında bir Ar-Ge Başkanlığı var; kocaman müstakil bir binası var, tavanlar 3 metre… Zamanında laboratuvarlar kurulacak diye yapılmış ama o tarihte hepsi büro. Ar-Ge asteğmenlerin rahat askerlik yapmak için gitmeye çalıştığı heyecandan uzak bir binaydı sadece.

Ben bu ruh çöküntüsüyle tekrar ABD’deki üniversite ile yazışsam mı, ben ettim siz etmeyin desem mi planları yaparken SAGEB Kurucu Başkanı Vahit ERDEM’den kalın bir klasör geldi. Türkiye’de kurulacak bir roket motoru üretim tesisine ait fizibilite ve teknik teklif klasörüydü bu. İlk başta bayağı güldüm ve önemsemedim, mermi yapamayan Türkiye roket motoru mu yapacak hadi oradan diye ve ilk fırçamı da oradan yedim. Vahit Bey beni uyandığım uykuya geri döndürdü. Türkiye’de hakikaten bir roket motoru hattı kuruluyordu ve üstüne üstlük bu fabrikada Avrupa’daki tüm Stinger füzelerinin motoru üretilecekti.

Ben; ilk başlarda Türkiye’de Savunma Sanayii olamayacağına inandırılmış yeni mezun Makine Mühendisi Serdar DEMİREL, daha sonra Roketsan’ın kuruluş çalışmalarında görev aldım. Şu anda Türkiye’nin Milli Muharip Uçağını uçuracağına gönülden inanıyorum, üstelik bunu 35 yıl önceki tembel devlet memurlarınca yapılan ikna faaliyetinin tersine 35 yıllık tecrübem ve SSB’deki görev aşkını bilerek bilinçli söylüyorum.

Bugün geldiğimiz noktayı özetlersek 1986-1992 arası kendimizi kalibre etme zamanıydı. 3 kişiden 300 kişiye çıktık, en iyi eğitimler verildi. 1992’den başlayarak savunma tedarikinde uzmanlaşma başladı. Çok uluslu şirketler ile ortaklıklar yapılıyor ve Türkiye’de sıfırdan bir üretim altyapısı kuruluyordu. Bugün sektördeki 600 küsur şirketin en büyük 50’sinin büyük kısmı o yıllarda kurulmuştur.

Tabi burada özel sektörden mutlaka bahsetmek lazım. SAGEB ve SSM’yi kuran Merhum Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL özel sektörün dinamizmine gönülden inanan birisiydi. O sebeple Türk Savunma Sanayii, Vakıf şirketleri haricinde neredeyse tamamen özel şirketlerden oluşmuştur. Vakıf şirketlerinden de Aselsan dışında (O tarihte sadece Philips lisansı ile Telsiz montajı yapıyordu) diğerleri de genelde kâğıt üstündeydi. Bence bugün Türk Savunma Sanayiinin geldiği noktada özel sektör dinamizminin altını mutlaka çizmek gerekir.  

1998’lerden başlayarak artık kendi sistemlerimizi tasarlama girişimlerine başladık ancak arkamızda devlet desteği kalmamıştı. Muhtelif çevreler, SSM’nin (artık Müsteşarlık olmuştuk) kapatılması için lobi faaliyetleri yapıyor, birçok kişi ve kuruluş da bilerek ya da bilmeyerek buna alet oluyor hatta fayda sağlamayı umarak SSM’yi yutmaya çalışıyordu. Ancak 2004 yılından itibaren dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile yakaladığımız yeni politik rüzgâr sayesinde önce Hürkuş, Altay, Milgem, Bayraktar ve daha sonra adını sayamadığım birçok özgün ürün ortaya çıktı.

Türkiye’nin kaderidir. Bu süreçte sürekli engellendik hayalcilikle devlet kaynaklarını çarçur etmekle suçlandık. Kullanıcı istemese de yukarıda adı geçen bazı sistemleri kullanıcısı olmadan SSM için tasarlamak zorunda kaldık. Fakat ürünler ortaya çıktıktan sonra istemeyen herkes ürünleri sahiplendi, hatta SSM’ye rağmen nasıl yaptık diye kitaplar yazıldı.

Tabi bu süreçte bir şeyi atlamıştık; Muharip gemiler. O fırsatı da yine arkamızdaki politik destek ile 2006 yılından sonra yakaladık. Bize ilk inanan Sahil Güvenlik Komutanlığı oldu. Oradaki başarıların ardından Deniz Kuvvetleri Komutanlığı projeleri gelmeye başladı ve biz de bu büyük proje stokunu fırsat bilerek tersaneciler ve alt sistem üreticileri dâhil sıfırdan ve tamamen özel sektör temelli bir Askeri Denizcilik sektörü kurduk.

Günümüzde artık silah sistemi tasarlamak ve üretmek üzerine hiçbir sıkıntımız yok. Bugün bütün gücümüzü alt sistemleri yerlileştirme üzerine yoğunlaştırmış bulunmaktayız. Yaptığımız şeyler önce eleştirilip sonra sahipleniliyor. Bu da bize doğru yolda olduğumuzu gösterdiği için inanç ve gurur aşılıyor. 

Peki burada bitecek mi, hayır! Savunma Sanayii masaldaki zümrüd-ü anka kuşu gibidir. Vık dedin mi et, gık dedin mi süt vereceksin yoksa seni sırtından atar. Yani Savunma Sanayii bir kez kuruldu mu durma şansınız yok, yoksa hepsini kaybedersiniz. Bunun da tek bir yolu var; ihracat. Bence bugünün sloganı alt sistem yerlileşmesi ise, yarının sloganı ihracat olacaktır. Ama onun için bugünden çalışmaya başlamak gerekiyor.

Halen proje ortaklıkları, stratejik ortaklıklar ve ihracat başarıları ile ilk adımları atmış da olsan bu daha başlangıç, durmak yok yola devam.

Savunma sanayinin gelişimi çerçevesinde emeğinizin daha fazla olduğunu düşündüğümüz deniz araçları alanındaki gelişim ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Deniz platformları ile ilgili 2000’li yıllardan günümüze gelinen aşamaya bakıldığında süratli ve kompozit botların yerli olarak üretildiği; ancak hücumbot, fırkateyn, denizaltı gibi kompleks ürünlerin yurtdışından hazır alındığı bir dönemden Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi, Kurtarma ve Yedekleme Gemisi, Sismik Araştırma Gemisi gibi teknolojik sistem ve kurtarma ekipmanları ile donatılmış gemiler ile MİLGEM, Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi Anadolu, Test ve Eğitim Gemisi, DİMDEG gibi kompleks gemilerin ve sistemlerin yurtiçinde üretildiği bir dönemi yaşıyoruz. Geldiğimiz süreçte, askeri gemi tasarım ve inşasında kendini kanıtlamış, artık gemilerin ihtiyaç duyduğu kritik sistem ve silahların yerli üretimine yöneldiğimiz bir süreçteyiz. Mavi vatan savunması için TSK ve diğer birlikler sağladığımız platform ve sistemler ile her zaman olduklarından daha güçlü ve caydırıcı durumdadır. REİS sınıfı denizaltılar kapsamında ilk denizaltıyı suyla buluşturduk; testlerine devam ediyoruz, 2022 yılında hizmete alacağız. Preveze sınıfı denizaltıların yarı ömür modernizasyonları devam ediyorken, denizaltılarımız modern silah ve elektronik sistemler ile donatılıyor.

Savunma sanayinin ülkemizdeki gelişiminin en önemli göstergelerinden biri hiç kuşkusuz ihracat alanındaki gelişimdir. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Savunma Sanayii Başkanlığı koordinasyonunda 1500’den fazla şirketimiz Ar-Ge ve inovasyon temelli Türk savunma sanayii ürünleriyle güvenlik güçlerimizi çağdaş şekilde donatırken, dost ve müttefik ülkelerin envanterine de önemli katkılar sağlamaktadır. Bu bağlamda, son 15 yılda ihracatımız üç kattan fazla artış göstererek yıllık 3 milyar $ tutarının üzerine çıkmıştır.

Günümüzde hiçbir savunma sanayii yalnızca iç talebi karşılayarak var olamaz. Türk savunma sanayiinin sürdürülebilirliği açısından ihracat hayati önem taşımaktadır. Başkanlık olarak çok uzun zamandır bu gerçeğin bilincinde olarak, düzenli bir şekilde savunma sanayii işbirliği toplantıları düzenleyip uluslararası fuarlara “Milli Katılım” sağlayarak, misafir heyetlerimizi firmalarımızla bir araya getirerek, NATO ihaleleri gibi pek çok konuda firmalarımıza rehberlik hizmeti sunuyor ve uluslararası ihaleleri firmalarımıza duyurarak ihracat yolunda destek olmaya çalışıyoruz.

Uluslararası fuarların sektörünüze etkileri ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Savunma Sanayii Başkanlığı, Kuruluş Kanunu’ndan aldığı yetki ve sahip olduğu entegre proje yönetim kültüründen hareketle uzun yıllardır ihracatı ve işbirliği arttırmaya dönük pek çok faaliyet yürütmektedir. Bu anlamda yerli ve yabancı fuarlarda firmalara öncülük etmek ve destek olmak bu faaliyetlerin başında gelmektedir. Başkanlık olarak firmalarımızla birlikte istişare ederek aldığımız kararlar doğrultusunda dünyanın farklı bölgelerinde önde gelen savunma sanayii fuarlarına iştirak etmekteyiz. Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını nedeniyle geçen yıl düzenlenecek olan fuarların iptal edilmesi üzerine fiziksel anlamda bu fuarlara iştirak edemesek de, dijital ortamdaki etkinliklerle bir nebze olsun bu misyonumuza devam etmeye çalıştık. Fuarlara katılım, savunma sanayii ürünlerinin nakliyesi vb. nedenlerle pahalı bir uluslararası pazarlama yöntemidir. Buna karşın doğru zamanda doğru fuarda yer almak çok önemli kazanımlara da kapı açabilmektedir. Zira savunma tedariki kararları birçok ülkede en üst düzeyde verilmekte olup ürünlerin ve üretici şirket yetkililerin bizzat karar vericiler ile uygun zamanda bir araya getirilmesi nihai kararda etkili olabilmektedir.

Bu itibarla firmalarımızın sayısız yerli yabancı fuar arasında kendileri açısından uygun olanları seçmesi çok önem arz etmektedir. Başkanlığımız bünyesinde bu konuda ciddi bir bilgi birikimi sağlanmış olup savunma firmalarımıza gerekli destek sağlanarak mümkün olan en yüksek başarı sağlatılmaya çalışılmaktadır.

IDEF’21, 15’üncü Uluslararası Savunma Sanayii Fuarı ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

IDEF fuarı 30 yıllık geçmişiyle yerli ve yabancı otoriteler tarafından dünyanın önde gelen fuarlarından birisi olarak takdir toplamıştır. Her geçen yıl daha fazla firmanın katılım sağladığı ve daha çok üst düzey heyete ev sahipliği yapan fuarda Başkanlığımız misafir heyetlerle firmalarımızı buluşturmak için azami gayret sarf etmektedir. Şu an itibariyle tüm dünyadan mevkidaşlarımızla 7/24 koordine sağlayarak katılımcı profilinin yüksek seviyede gerçekleşmesi için çalışma gerçekleştiriyoruz. Diğer taraftan fuarda küçük büyük tüm firmalarımızın boy göstermesi, yeni nesil sistemlerini tüm dünyaya tanıtma şansı yakalayabilmesi şüphesiz çok faydalıdır.

Son dönemde ülkemize savunma sanayi alanında uygulanan ambargolar sektörün gelişimini olumlu yönde etkilediği ifade ediliyor. Sizin bu konu ili ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Savunma sanayii alanında ambargo uygulamaları tarihsel gelişimimizde de önemli bir yer tutmaktadır. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra yaşanan gelişmelerle ülkemizin stratejik bağımsızlığında savunma sanayii alanında kendine yeterliliğin ve özgün ürünler üretmenin önemini anlamıştık. Nitekim Savunma Sanayii Başkanlığı da o tarihteki ambargoların ülkemize etkilerini doğru şekilde analiz eden dönemin Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ın bizzat öncülük ettiği bir oluşumdur. Türk savunma sanayii bu kapsamda çalışmalarını sürdürmüş, ancak özellikle son 15 yılda kazanılan ivmeyle ve tasarlayarak ürettiğimiz özgün ürünler ile dünya savunma sanayiine yön veren ilk 15 ülke arasına girmiştir. Bu ürünlerin sahada başarıyla kullanımı da savunma sanayiimizin geldiği noktayı ve sürekli gelişimini herkese ispatlamıştır. Nitekim; Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Savunma Sanayii Başkanlığı’nın kurulması öncesinde savunma sanayii alanında sektör tarafından yapılan başarılı girişimler devlet tarafından desteklenemediği hatta bazı durumlarda köstek olunduğu için sonuçsuz kalmış. Öte yandan son 50 yılda devletin değişik bakanlıklarında bu amaçla kurulan oluşumlar da sadece isimden ibaret olarak kalmış herhangi bir inisiyatif kullanamamışlardır. Son yıllarda savunma sanayinde SSB koordinasyonunda bor çok proje başarıyla hayata geçerken, bahsi geçen bu devlet kuruluşlarının da sağlanan başarıları takdir ettiklerini ve bizzat savunma sanayiinin bayraktarlığını yapmaya başladıklarını görmekteyiz. Bu durum ülkemizde geçmiş 50 yılın ilk yarısında sağlanamamış bir odaklanmayı temsil etmesi sebebiyle son derece önemli bir gelişmedir. Savunma sanayiindeki bu seferberliğin önemi, Barış Pınarı Harekâtı sonrasında farklı ülkeler tarafından uygulanan kısıtlamalarla da görülmektedir. Atalarımızın dediği gibi tarih tekerrürden ibarettir ama bu sefer dersimizi aldığımız için tekerrür ettirmemeye kararlıyız.

Uluslararası işbirliklerine önem vermekle beraber, özellikle önemli kritik alt-sistem ve bileşenlerde yerli ve milli olmanın ne kadar önemli olduğu bilinciyle çalışmalara devam ediyoruz. Sorunuzda dediğiniz gibi de bu olumsuz görünen gelişmelerin sektörümüzün ilerlemesi ve gelişimine olumlu katkılarını son 2 yılda somut bir şekilde yaşamaktayız. Bu doğrultuda da kritik sistem ve alt-sistemleri yerlileştirme ve millileştirme çalışmalarımız; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ve SSB Başkanımız Sayın Prof. Dr. İsmail Demir’in koordinasyonunda, sektörümüzün bilinçli ve özverili çalışmalarıyla devam edecektir.

Eklemek istedikleriniz… Aslında eklemek istediklerimizi düşündükçe gece uykularımızı kaçıran bizi heyecanlandıran daha birçok konu var ama gerek burada konuşabileceklerimiz gerekse dergimizin sayfa sayısı açısından bir sınıra geldiğimizi düşünerek sadece yıllardır bizim arkamızda olan ve yaptıklarımızı Türk halkına aktarmayı görev edinmiş Euro Newsport dergisine teşekkür etmekle yetinmek istiyoruz. MAYIS2021