Avrupa Elektrik Sektörünün Kömürsüz Yatırım Planı

İlge Kıvılcım, İKV Uzmanı

Nisan ayında AB’nin önemli elektrik üreticilerinin üyesi olduğu EURELECTRIC, 2020 yılından itibaren yeni kömür santrallerine yatırım yapmama kararı aldıklarını açıkladı. Karar, AB’nin düşük karbonlu ekonomi modelini destekleyici konumda. 

Ocak ayından bu yana Trump rüzgârı âdeta tüm politika alanlarında hissedilirken, dünyada işbirliği alanları daralırken ve popülist siyasi akımlar gücünü artırırken, iklim değişikliği ile mücadele alanında yapılan çalışmalar yılın ilk yarısına doğru istenilen seviyeye ulaşamıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı’nın geçen yıl açıkladığı verilere göre, 2015 yılında hesaplanan CO2 miktarı, 1800’lü yılların ortalarındaki miktardan yüzde 40 daha fazla. Bu oranda kömür ve doğalgaz kullanımının etkili olduğu ve sadece kömür kullanımının 2002-2014 yılları arasında yüzde 39’dan yüzde 46’ya ulaştığı belirtiliyor. Aynı şekilde, enerji yatırımlarının büyük bir çoğunluğu fosil yakıta yönelik olmaya devam ediyor. Buna karşın, yenilenebilir enerji özellikle Paris Anlaşması ile beraber bu yarıştaki yerini ikinci sırada tutmayı başarıyor. Nitekim petrol ve doğalgaza aktarılan yatırımlar, 2015 yılında küresel ölçekte toplam 513 milyar dolar olurken, yenilenebilir enerjiye yatırım miktarı aynı yıl 313 milyar dolar olarak açıklandı. Nükleer enerjiye yatırım ise 21 milyar dolar civarında[i].

Gelelim AB’ye. AB’nin resmi ajansı olan ve Türkiye’nin de üye olduğu Avrupa Çevre Ajansı, AB’nin, özellikle 2020 yılına ait iklim değişikliği ve enerji hedeflerine büyük bir oranda yaklaştığını açıklıyor. Ancak AB için 2030 yılı ve sonrasının önemli bir sürece işaret ettiğini belirtmek gerek. Bu noktada, AB’nin mevcut politikalarla uzun vadede Paris Anlaşması’nın uygulanmasına katkı sağlayamayacağı resmi kaynaklarda belirtilen bir sorun. Ajansın verilerine göre, 2020 yılında, 1990 yılına kıyasla yüzde 20’lik emisyon azaltım hedefinin üzerine çıkılacağı; ancak 2030 yılına ait yüzde 40’lık azaltım taahhüdünün gerçekleştirilemeyeceği hatta yüzde 26 gibi düşük bir oranda kalacağı açıklanıyor.

Öte yandan, AB’de en önemli sorunlardan biri enerjide dışarıya bağımlılık olarak devam ediyor. Bazı üye ülkelerin ulusal politikalarında aşamalı olarak nükleer enerjiden vazgeçme hedefleri güncelken, mevcut süreçte enerji üretiminde yüzde 28,8 oranla nükleer önde. Yenilenebilir enerji payı üretimde yüzde 24,9 ile ikinci sırada olurken, doğalgazın payı yüzde 14,9 ve petrol ürünlerinin payı yüzde 10,7 olarak listede yerini alıyor. İthal kömüre bağımlılık oranı AB’de yüksek olurken, 2014 yılında bu oran yüzde 67,9 olarak kaydedildi[ii].

Buna karşın, Paris Anlaşması ile devletler kendi aralarında ittifaklar yaparken, kömürden vazgeçmeye yönelik en ciddi adımlardan biri AB’den geldi. Küresel iklim değişikliği ile mücadelede en önemli sorunlar arasında yer alan fosil yakıtlara olan bağımlılık ile özel sektörün bu konuya el atıp atmaması meselesi devam ederken, mayıs ayındaki G7 zirvesi öncesinde AB’nin önemli elektrik üreticilerinin üye olduğu Avrupa Elektrik Üreticileri Derneği (EURELECTRIC), 5 Nisan 2017 tarihli resmi açıklamasında, Avrupa elektrik sektörü olarak, Paris Anlaşması kapsamında düşük karbonlu ekonomiye geçişe katkı sağlamak adına 2050 yılına kadar karbon nötr üretim sunma ve daha güvenilir elektrik tedarik etme taahhüdünde bulundu. 2020 yılından itibaren ise yeni kömür santrallerine yatırım yapmama kararı aldığını açıkladı.

EURELECTRIC daha önce de 24 Kasım 2016 tarihli yazılı bilgi notunda[iii] AB Emisyon Ticaret Sistemi (AB ETS) üzerinde süren reform sürecinde görüş bildirmiş ve AB ETS içinde yer alan enerjiyi yoğun kullanan işletmeler ile güç santrallerinde enerji verimliliğini ve sektörlerde yenilenebilir enerji kullanımını artırıcı hedeflerin yer alması gerektiğini savunmuştu.

Özellikle G7 Zirvesi ve Bonn’daki iklim müzakereleri öncesinde dikkat çeken EURELECTIC kararı, AB’nin düşük karbonlu ekonomiye geçiş sürecine ivme kazandırabilir. Önemli bir hatırlatma yapmak gerekirse, Avrupa’da kömür lobisi olan Avrupa Kömür ve Linyit Birliği’nin (EURACOAL) Genel Sekreteri Brian Ricketts, Aralık 2015’te Paris Anlaşması müzakereleri sırasında kömür sektörü olarak dünyada artık “köle taciri” olarak anılabileceklerini açıklamıştı.

Öte yandan, düşük karbonlu ekonomi modeline geçişin; AB’deki boyutunu incelerken aynı zamanda, en azından 2020-2050 dönemi için, enerji birliği, döngüsel ekonomi ve 2020 yılına kadar entegre çevre yönetim ilkelerini içeren 7’nci Çevre Eylem Programı ile AB ETS dışında kalan binalar, şehirler, ulaştırma ve ormanlar gibi çeşitli sektörleri kapsayan çok yönlü ve yatay bir çalışma alanını oluşturduğunu hatırlamak gerekir.

Tablo 1: AB’de 1990-2015 Arasında Kaydedilen CO2 Miktarındaki Değişim


Kaynak: Avrupa Komisyonu Ortak Araştırma Merkezi

*Türkiye İstatistik Kurumu, Nisan 2017

Küresel ölçekte Trump, seçim kampanyalarında dikkat çeken bir konu olan iklim değişikliği hususunda, Başkan olduğu ayda açıklanan ve ülkedeki yenilenebilir enerji ve kömüre dayalı istihdam sayılarının gösterildiği rapora göre, ABD’de sektörel anlamda petrol ve ürünleri üretiminde çalışan kişi sayısı en yüksek konumda. İkinci sırayı doğalgaz, üçüncü sırayı yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş ve ardından kömür izliyor (Bkz. Tablo 2)[iv].

Tablo 2: ABD’nin Üretim ve Yakıtlar Sektörlerindeki İstihdam Sayısı

Enerji Sayı
Güneş373,807
Rüzgâr101,738
Jeotermal5,768
Nükleer76,771
Kömür160,119
Doğalgaz362,118
Petrol515,518

Kaynak: “The 2017 US Energy and Employment Report”

AB-Çin İkilisi Uzak Bir İhtimal Değil

Türkiye’nin imzaladığı ancak henüz onaylamadığı Paris Anlaşması, ülkeler üzerinde yaptırımı olmayan bir metin olsa da, düşük karbon ekonomisinin ve küresel iklim değişikliği ile mücadelenin bel kemiğini oluşturuyor. Hâlihazırda 197 ülkeden 147’sinin onayladığı ve aralık ayından itibaren yürürlükte olan anlaşma, küresel çapta ileriye dönük atılmış önemli bir adım olarak “varlığını” sürdürüyor.

AB’nin uluslararası iklim değişikliği müzakere sürecindeki etkisiz rolü, özellikle 21’nci İklim Zirvesi (COP21) öncesine kadar tartışılan ve eleştirilen bir konuydu. Bununla birlikte, Paris Anlaşması’nın müzakere sürecinde, alışık olmadığımız ve nispeten daha ılımlı bir ABD yaklaşımını izledik. Hatta anlaşmanın şekillenmesinde de ABD’nin etkisi, AB’ninkine kıyasla daha fazla hissedilir boyuttaydı. Ancak Trump’ın Başkan seçilmesiyle beraber kısa süreli liderlik koltuğu, ABD açısından sallanmaya başladı. Bu noktada, AB’nin küresel liderlik arayışında kendi başına mı yoksa yeni ittifaklar kurarak mı yola devam edeceği soruları sorulmaya başlandı. Bu anlamda AB-Çin ikilisinin önümüzdeki dönemde hiç de uzak bir ihtimal olmadığını belirtelim. Nitekim Avrupa Komisyonu’nun İklim Eylemi ve Enerjiden Sorumlu Üyesi Miguel Arias Cañete Çin’e resmi ziyaretlerini 2017 başından itibaren gerçekleştirmeye başlamıştı. Hatta iki taraf arasında iklim değişikliğiyle mücadele konusunda ortak bir metin imzalanmasının gündeme gelme ihtimali nedeniyle haziran ayında Brüksel’de gerçekleşecek AB-Çin Zirvesi de takip edilmesi gereken zirvelerden biri.

Türkiye’deki Durum

Linyit kömüründe dünya sıralamasında ilk ona giren Türkiye, EURACOAL üyesi Almanya, Polonya ve Yunanistan’dan sonra Avrupa’da linyitte dördüncü sırada; ithal kömürde ise Almanya’dan sonra ikinci sırada. Ülkemiz 2015 yılında 41,8 milyon ton linyit üretmiş, kömür ithalatında ise 2005 yılından beri verilerini ikiye katlamış bir ülke konumunda. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı 17 Nisan 2017 tarihli son verilerde, Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonunun bir önceki yıla göre artış göstererek 475,1 milyon ton CO2 eşdeğeri seviyesine ulaştığı belirtiliyor. Açıklanan envanter sonuçlarına göre, 1990-2015 yılları arasındaki emisyon artış oranı bir önceki veriye kıyasla yüzde 2 artarak yüzde 122’ye yükseldi. Sektörel dağılımda enerji sektörü yüzde 71,6 ile en büyük paya sahip emisyon üreticisi konumunda iken, enerjiyi yüzde 12,8 ile sanayi, yüzde 12,1 ile tarımsal faaliyetler ve yüzde 3,5 ile atık takip ediyor. Türkiye’de 2015 yılındaki kişi başı emisyon oranımız ise 6,07 ton. Enerji kullanımının kişi başına düşen miktarı AB’de 3,2 ton iken Türkiye’de bu miktar 1,7 tonda kalıyor. Son olarak Türkiye’nin EURELECTIC üyesi olduğunu ekleyelim.


[i] Uluslararası Enerji Ajansı, “CO2 Emissions From Fosil Combustion-Highlights”, 2016.

[ii] Avrupa Çevre Ajansı, “EU Energy in Figures”, 2016.

[iii] “EURELECTRIC calls on EU legislators to adpot measures to strengthen the EU ETS”, http://www.eurelectric.org/news/2016/eurelectric-calls-on-eu-legislators-to-adopt-measures-to-strengthen-the-eu-ets/, 24 Kasım 2016, Erişim Tarihi: 20 Mayıs 2017.

[iv] Department of Energy, “The 2017 US Energy and Employment Report”, https://energy.gov/downloads/2017-us-energy-and-employment-report, Ocak 2017, Erişim Tarihi: 20 Mayıs 2017.