Avrupa’da Yüksek Hızlı Tren İşletmesi Yapan 6 Ülkeden Biri Türkiye’dir

Ulaşım projelerine verilen önem neticesinde demiryollarımızın gelişen teknolojiler çerçevesinde yenilenmesi ve yeni altyapı projeleri ile mevcut kapasitenin arttırılması, bizi ülke olarak lojistik üs olma hedefine biraz daha yaklaştırdı. Ülkemizde 162 yıllık geçmişi ile yapılan çalışmalarda aktif rol alan Siemens, bu konuda geleceğimizi yönlendirecek teknolojilerin ülkemizde üretimi için çalışmalarına devam ediyor. Ülkemizde ulaşım projelerinin gelişimi ile ilgili düşüncelerini aldığımız Siemens Mobility Ulaşım Sistemleri A.Ş. CEO’su R.Cüneyt Genç, özellikle demiryolu altyapımızın gelişimi ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Siemens olarak ulaşım alanında yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Alman orjinli bir Türk firması olarak 162 yıldır Türkiye’de çok farklı alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Bu alanlardan önemli bir tanesi de ulaşım sistemleridir. Ulaşım alanında özellikle demiryollarında alt yapı sistemleri üzerine çalışmalar yapıyoruz. Demiryolu alt yapısı dediğimizde  elektromekanik ve otomasyon sistemleri, hatlarda giden araçlara enerji sağlanması ve sinyalizasyon sistemleridir. Ayrıca demir yollarında giden bütün araç çeşitlerinin de teminini  gerçekleştiriyoruz. Demiryolu araçlarındaki ürün portföyümüzde, tramvay araçlarından metro araçlarına, hızlı ve çok hızlı trenlere kadar ürünlerimiz mevcuttur. Ayrıca, demiryolu ve raylı sistem araçlarının bakım, ve onarımını da sahip olduğumuz ileri teknolojik altyapı ile sağlıyoruz. Demiryolları ve raylı sistem araçlarında oluşabilecek sorun ve hataları henüz oluşmadan tespit edebilen ve bunu özel olarak oluşturulmuş olan dijital data merkezinde topladığı veriler ile sağlayan dijital bir sistem altyapısına sahibiz ve bu altyapı sayesinde demiryolu hatlarının ve raylı sistem araçlarının emre amadelik oranını maksimum seviyede tutarak, ara vermeden operasyonda kalmalarını sağlıyoruz. Bu, Siemens olarak ürün ve çözüm portföyümüzde dijitalizasyonu yüksek verimde kullanarak sağladığımız faydaya gösterebileceğimiz örneklerden yalnızca bir tanesidir. Ulaşım faaliyetlerimizin karayolu ayağından bahsedecek olursak,  şehir içi trafiğin yönetimi ve şehirlerarası otoyolların otomasyonu üzerine ürün ve çözümler sunuyoruz. Yaptığımız tüm çalışmalarda en ileri teknoloji kullanıyoruz. Bu vesile ile, Türk demir ve karayollarına Siemens olarak yüksek katma değer sağlamaktan dolayı mutluluk duyuyoruz.

Ulaşım alanında ülkemizde uzun bir dönemdir çalışmalar istikrarlı bir şekilde devam ediyor. Bu gelişimi aktarır mısınız?

1996 yılından itibaren Siemens çalışanıyım ve bunun 17 yılı ulaşım sistemlerinde geçti. 2010 yılından bu yana, Ulaşım bölümünün ülke direktörlüğü görevini yürütmekteyim.1 Nisan 2018 tarihi itibari ile, Siemens Mobility Ulaşım Sistemleri A.Ş. adı altında ayrı bir şirket haline geldik, ben de bu şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Genel Müdürlüğü görevini yürütmekteyim. Sektörümüzde çok hızlı gelişmeler yaşandı. Bu süreç içerisinde önemli yatırımlar yapıldı. Mevcut hükümetin uzun vadeli planlama yaptığı ve bu süreç içerisinde demiryolu ulaşımında koyduğu hedefler doğrultusunda, yatırımlarına hızla devam ettiği görülmektedir. Bu yatırımlar bizim açımızdan büyük önem taşımakla birlikte, artarak devam edeceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin lojistik üssü olması konusunda önemli çalışmalar yapılıyor. Yaklaşık 19-20 bölgede lojistik üs merkezi kuruluyor. Bunların 8 tanesi halihazırda kurulmuş durumdadır. Bütün bunların bir plan dahilinde ilerlemesi çok önemlidir. Bu alanda yapılan yatırımlar alt yapı ve inşaat işleri ile başlar İnşaat işleri tamamlanıp,  sıra elektromekanik ve araç işine geldiğinde, Siemens olarak çok yüksek teknolojili ürün ve çözümlerimiz ile dahil olmaya başladık. 2000’li yılların başında Türkiye’de yaklaşık 10 bin km civarında demiryolu hattı vardı. Bunun da %20 civarındaki kısmında elektrik ve sinyalizasyon bulunuyordu. Hem güvenlik hem de  sistemik şekilde çalışma isteğiyle birlikte %20 oranında olan elektrik ve sinyalizasyon sistemi iki kat arttırılmıştır. Bu süreçte ayrıca pek çok yeni hat ve var olan hatlarında iyileştirilmesi konusunda çalışmalar yapıldı. Bu gelişmeler tabi ki bize de pek çok çalışma alanı ve fırsat yaratmış oldu. Son 15 yılda İstanbul metrosunda Taksim-Yenikapı hattının uzatılarak sinyalizasyonunun yenilenmesi taşıma kapasitesinin arttırılması açısından çok önemliydi. Burada Siemens olarak yeni teknolojimizi mevcut hattın operasyonunu hiç durdurmadan, gece saatlerinde çalışarak uygulamaya aldık. Yine İstanbul’da Marmaray projesinde sinyalizasyon ve telekomünikasyon işlerini biz yapıyoruz. Halkalı – Gebze hattının bitmesiyle birlikte yıl sonunda tamamıyla işletmeye alınması bekleniliyor.

Siemens olarak bu projeleri geliştirirken Almanya’dan destek alıyor musunuz, yoksa teknolojiyi Türkiye’de geliştirebiliyor musunuz?

İlk projelerimizde Almanya’dan destek aldık, fakat üçüncü projemizden sonra artık burada yerel çözümler üretmeye başladık. Kendi kaynaklarımızı ve kendi mühendislik ekibimizle çözümler üretmeye başladık. Türkiye’de bu alanda yapılan yatırımlar arttıkça sektördeki gelişmeleri görerek bu alandaki gelişimi hem yerli kaynaklarla hem de yerli mühendislerle  desteklemeyi tercih ettik. Bu kadarla kalmadı. Aynı zamanda bu hatlarda taşıma yapacak araçların da tedarik edilmesi konusunda Bursa’da metro araçlarının tedariğini yaparak başlamıştık. Sonraki yıllarda da yerli araç üretimi yapan firmalarla ortak hareket etmeye başladık. Raylı sistem araç üretiminde de pek çok tedarikçisi  bulunuyor. Bu noktada Siemens olarak yaklaşık 100 firmayı ziyaret ettik ve bu firmalarla görüşmeler gerçekleştirdik. Şu anda Siemens firmasına tedarikçi olan 20 tane Türk firması oluştu. Diğer firmalar da bu süreçte ilerliyor. Bu şu anlama geliyor;  Siemens’in dünyanın farklı ülkelerinde yaptığı demiryolu araçlarına bu firmalar ürün vermeye başladı. Bu ürünlerin hepsi yüksek teknoloji içeren, katma değeri yüksek ürünlerdir. Bu noktada yerli firmaların sürekli kendini geliştirmeye başlaması ve dünyanın farklı ülkelerindeki ihtiyaçları karşılamak için ürün tedarik etmeleri bizim açımızdan çok önemlidir. Bu çalışmalarımıza da devam ediyoruz. Bunun dışında dünyada  başarılı bir şekilde hızlı tren işletmeciliği yapabilen nadir ülkelerden bir tanesi de Türkiye’dir. Biz de bu konuda çalışmalar yaparak Türkiye’ye hızlı trenlerin tedariğini sağlayıp, çok gurur duyduğumuz bir işe imza attık. Dünyadaki en son teknolojiyle donatılmış yüksek hızlı trenler şu anda Türkiye’de bulunuyor. Bu konuda yatırım yapmak isteyen ülkeler de, Türkiye’ye gelerek bizim ürünlerimizi inceliyorlar. Burada sadece hızlı erişim değil, aynı zamanda bu yolculuk esnasında çağımıza uygun her türlü internet, medya alt yapısına, tren içerisinde erişimi söz konusudur. Bu erişimin yanında konfor da çok önemlidir. Özellikle Ankara-Eskişehir ve Ankara-Konya arasında bu trenler çalışıyor.

Bu hatlarda güvenle ilgili sorunlar sürekli dile getirildi. Bir tane de kaza yaşandı.

Yaşanan kaza yüksek hızlı trenlerin alt yapısını oluşturduktan sonra gerçekleşen bir kaza değildi. Şu anda, dünya standartlarında bir altyapı ve dünya standartlarında araçlarımızın olduğunu söyleyebilirim. Bu yüksek hızlı trenlerle artık hava yoluyla rekabet edebilen bir demir yolu ortaya çıkıyor. Dolayısıyla yüksek hızlı trenlerdeki hız çok önemlidir. Son tedarik ettiğimiz ürünlerde hızımız 300 km’lere kadar çıkıyor. Bu da yüksek hızlı trenler açısından optimal hız olarak görülüyor. Nisan 2018’de 10 adet daha Yüksek Hızlı Tren siparişi aldık. Şuanda da bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Bundan sonraki aşamada  amacımız, artık Türkiye’de yerli katma değer üretmek için çalışmalar yapmaktır. Bugüne kadarki çalışmalar da zaten o yöndeydi. Şu anki planlamaya baktığımızda Yüksek Hızlı Tren siparişlerinin artacağını öngörüyoruz ve devletin de beklentisi bu siparişler ile birlikte yerli üretimin de başlamasıdır. Biz de bu hedefte giderek yerli üretimi yapmak istiyoruz. Yani yeni siparişlerde biz görevlendirilirsek en az %50 oranlarında yerli üretimi gerçekleştirecek şekilde hazırlanıyoruz.

Yeni sipariş edilen araçlar hangi hatlarda kullanılacak?

Bu araçlar tüm hatlarda kullanılabilir. Türkiye demir yollarında Avrupa standartları uygulanmaktadır. Bu açıdan araçlar diğer hatlarda da rahatlıkla kullanılabiliyor. Zaten bu çalışmalar yapılırken uluslararası standartlar baz alınarak yapıldığı için çok büyük farklılıklar bulunmuyor. 

Aktardıklarınızdan yola çıkacak olursak gelecek açısından siz umutlusunuz, yeni yatırımların geleceğine inanıyor musunuz?

Elbette umutluyuz. Yıllardır verilmiş bir emek var. Önemli yatırımlar yaptık. Sadece fabrika kurma anlamında değil, insanların uzmanlık geliştirmesi ve tecrübe kazanması anlamında da bu çalışmalar çok önemlidir. Biz Türkiye’de Siemens Mobility olarak faaliyet göstermeye başladığımızda 25 kişi çalışıyordu ve ağırlıklı olarak yurt dışından destek alıyorduk. Şu anda yaklaşık 150 kişilik bir ekibiz ve büyük bir kısmı da mühendislik hizmeti veriyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde, katma değeri yüksek işler yapıyoruz ve sektörün geleceğini parlak görüyorum. Şu ana kadarki gelişmeler de bunu doğruluyor.

Türk müteahhitlerimiz Türkiye’de yaptığı projelerle elde ettikleri tecrübeyi yurt dışına taşımak için çalışmalar yapıyorlar. Bu açıdan Siemens olarak yurt dışında iş yapan müteahhitlerimizle de ortak çalışmalar yapabiliyor musunuz?

Türk firmaları gerek Ortadoğu’da gerekse Afrika’da birçok önemli projeler üstleniyor. Siemens olarak bizim de Türk müteahhitlerimizle beraber çalıştığımız projeler, beraber teklif verdiğimiz projeler var. Bu projelerde Siemens olarak hem biz hem de o ülkelerdeki Siemens çalışanlarıyla çözümler üretmek için ara yüz oluyoruz. Şuanda da çalışma yaptığımız projeler var. Bugün müteahhitlik sektörü sadece inşaat değil, mühendislik, tedarik ve kurulum anlamına gelen anahtar teslimi projeler üstleniyor. Bu açıdan Türk müteahhitlik sektörü çok başarılı projeler ortaya çıkarıyor. Biz de Türk müteahhitlerle hem ortak hem de alt yüklenici olarak işleri birlikte yürütebiliyoruz.

Dünyadaki çalışmaları gören bir firma olarak Türkiye’deki yönetime bu alanda önerileriniz nelerdir?

Bizim yaptığımız yalnızca öneride bulunmak değil, beraber oluşturduğumuz ve sektördeki paydaşların yer aldığı platformlarda yönetime düşüncelerimizi aktarıyoruz. Elbette farklı açılardan bakmak gerekiyor. Biz kendimizi yerli bir firma olarak görüyoruz. Türkiye’de 162. yılımıza girdik. Türkiye’de faaliyete başlamamız, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları’nın kuruluşuyla aynı yıllara denk geliyor. Bu alanda en ileri teknolojiye sahip Alman kökenli bir firmayız ve bu ileri teknoloji tüm dünya tarafından kabul edilmiş bir teknolojidir. Aynı zamanda da yerli bir firmayız. Sektörle ilgili hazırlanan tüm raporları yakından takip ediyoruz. Bu noktada kamunun yerli üretimi arttırma isteğini ve yerli çözüm isteklerini çok yerinde görüyoruz. Bu hedefleri Siemens olarak destekliyoruz. Bu açıdan söyleyebileceğimiz en önemli nokta, Türkiye’de güvenli, sürdürülebilir, enerji kullanımı açısından en verimli ve çevre dostu bir ulaşım alt yapısının kurulmasını hedeflediğimizdir. Demiryolu taşımacılığında özellikle güvenli taşıma konusunda önerilerimiz oldu. Bunun dışında şuanda teknoloji transferi planlanıyor. Başarılı bir teknoloji transferi için teknolojinin geliştirilmesini başlatan ve devam ettiren ülkeler ve firmalarla çalışılması gerektiğine inanıyoruz. Örneğin Siemens bu alanda 150 yıllık bir çalışmayı yapabilmiş ve dünyadaki teknolojinin geliştirilmesine liderlik etmiş bir firmadır. Siemens olarak geliştirdiğimiz teknolojinin transferini başka ülkelere de yaptık ve oralarda başarılı neticeler elde ettik. Bu alanda benim de gördüğüm bir husus var. Kendisinin de zaten başka bir ülkeden almış olduğu teknolojiyi Türkiye’ye getirmeye çalışan yabancı firmalar mevcut. Bu konulara kısa vadeli değil, uzun vadeli çözümler getiriyor olmalıyız. Eğer bir teknoloji transferi yapılacaksa uzun vadede bizim daha da geliştirebileceğimiz bir teknolojiyi transfer etmeli ve ilerleyen süreçte kimseye bağımlı olmadan çalışma yapabilmeliyiz. Türkiye bu alanda bölgesel lider olmak istiyorsa uzun vadede bu teknolojinin sahibi olması gerekiyor.