Beyaz et sektöründe batan firmalar işletme beceriksizliğinden batmaktadır

Pandemi süreci gıda üretimini ve insanların sağlıklı gıdaya ulaşımının önemini ortaya koydu. Bu süreçte ülke olarak önemli bir sorun yaşamasak da geleceği planlarken yaşanan süreçten dersler alınması ve sürdürülebilir bir üretim hedeflenmelidir. Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz İstanbul Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçılar Birliği Başkanı ve Has Tavuk Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Müjdat Sezer, sorularımızı yanıtladı.

Beyaz et sektörünün geldiği noktayı özetler misiniz?

Türkiye’nin 2.3 milyon ton beyaz et üretimi bulunuyor. 23 milyar adet yemeklik yumurta ve 3 milyar adet kuluçkalık yumurta üretimi ile dünyanın ilk sekiz üreticisi arasındayız. Tabii ilk sıralara baktığınızda çok büyük nüfuslu ülkeleri görüyorsunuz, Amerika, Brezilya ve Çin gibi ülkelerden sonra geliyoruz. Türkiye’yi bu açıdan karşılaştırdığınızda sekizinci sırada oluşumuz gayet iyi bir nokta anlamına geliyor. Kişi başına düşen miktara baktığınızda yaklaşık 24 kg düşüyor. Yemeklik yumurtada da 200-220 adet oluyor. Bazen ihracat dönemlerinde bu rakamlar birkaç kg değişkenlik gösteriyor.

Pandemi süreci sektörü nasıl etkiledi?

Pandemi sürecinde sokağa çıkma yasağıyla birlikte insanların piknik yapamaması beyaz ette tüketimi azalttı. Çünkü Türkiye’de özellikle yaz aylarında insanlar mangal yakarak beyaz eti daha fazla tüketiyordu. İnsanların eve kapanmasıyla birlikte evde beyaz eti daha az tükettiler. Bu açıdan bakıldığında tüketim miktarı %5 seviyelerinde azaldı. Yumurta da ise tüketimde artış oldu, çünkü yumurtanın bu pandemi de bağışıklık sistemine faydalı yanları ön plana çıktı. Tüketicilerde yumurtaya yönelince fiyatlarda biraz artış olmuş oldu. 

Türkiye’deki beyaz et üreticileri bazen ambargolarla karşı karşıya kalabiliyor, Suudi Arabistan veya bazı dönemlerde Irak bu ambargoyu uyguluyor. Bu konuda neler yapılabilir?

Bazı ülkelerde kısıtlama yaşandı. Bunlardan biri Suudi Arabistan’dır. Suudi Arabistan Türkiye’nin beyaz ette en fazla ihracat yaptığımız ülke değildir 5 veya 6. sıralarda ihracat yaptığımız bir ülkedir. Bu dış siyasi ilişkilerden kaynaklanan bir sorundur, bu sadece bizim sektöre karşı değil, tüm Türk ürünlerine karşı uyguladıkları karardır. Benim görüşüm Suudi Arabistan ile ilişkiler düzeltilerek eskisinden daha fazla ihracat yapacağımız bir pazar olacaktır. Irak konusunda ise oradaki yönetimde zaman zaman yumurta veya beyaz eti almama gibi söylemler oluyor. Fakat bunun altında şöyle bir durum var, özellikle yemeklik yumurtada kendi kapasitelerini hızla arttırıyorlar. Dışarıya bağımlı olmak istemiyorlar. Fakat beyaz et açısından Irak yumurtada yakaladıkları başarıyı yakalamaları zor görünüyor. Beyaz et üretimi yumurta kadar kolay bir üretim değildir. Buradaki asıl sorun Türkiye’deki çıkış fiyatıyla Irak halkının aldığı ürün arasında inanılmaz bir fiyat artışı oluşuyor. Irak’taki aracılar yüksek karla çalışıyor. Bu sorunun giderilmesi gerekiyor.

Irak’ta yaşanan sorunlardan sonra sadece ihracat pazarına yönelik bu alanda yatırım yapmanın doğru olmadığına vurgu yapıyorlar. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

Beyat et konusunda Türkiye’nin ihracat yapacağı çok büyük bir pazar bulunuyor. Dünyada beyaz et ticaretinde 25-30 milyar Dolarlık bir pazar bulunuyor. Bu pazarların bir numarası Avrupa Birliği ülkeleri, ikincisi İngiltere’dir. AB ülkelerinin beyaz et ithalatı 8 milyar Dolar, İngiltere’nin ise 4 milyar Dolar’dır. Üçüncüsü ise Japonya ve Çin’dir. Bu pazarların hepsini açmamız gerekiyor. Japonya pazarını Türkiye’ye yeni açtı. Yaptığı toplam ithalat 4.5 milyar Dolar’dır. Yine Çin pazarı 4 ay önce bizlere açıldı ve orada 2.5 milyar Dolarlık bir ithalat var. Şuanda sadece bu pazarlara yoğunlaşsak 20 milyar Dolarlık bir pazarın içinde olacağız. Bugün Türkiye’nin beyaz et ihracatı 600 milyon Dolar’dır. Bizim ihracatça önümüz açık ve daha gideceğimiz çok yolumuz var. Bugün biz AB ülkelerine ürün satamıyoruz. Çünkü bürokratik eksiklikler var. Bunların tamamlanması gerekiyor. Yunanistan veya Bulgaristan gibi ülkelere taze ürün dahi satabiliriz. İhracatta şoklanmış ürün satıyoruz fakat bu ülkelere direk taze ürün satabiliriz. 8 milyar Dolarlık ithalat yapan bir AB var ve biz ihracat yapamıyoruz. Dolayısıyla buradaki eksikliklerin biran önce giderilmesi gerekiyor.

Burada standart sorunları mı bulunuyor yoksa sadece bürokratik engeller mi?

Standart sorunlarımız bulunmuyor. Türk beyaz et üreticileri dünyada bu işi en kaliteli yapabilen ülkelerden biridir. Japonya’nın kabul etmesi de bu standartlarda olduğumuzu gösteriyor. Bürokratik işlemlerin yapılması gerekiyor. Bizdeki Tarım Bakanlığı’nın AB nezdinde muhatap kurumlarla anlaşma yapmaları gerekiyor.

Tarım Bakanlığı bu hususta bir çalışma yapıyor mu?

Onların yaptığı çalışmalar var. Fakat sürecin hızlanmasında yarar var.

Beyaz et sektöründe zaman zaman firmalar marka oluyor sonra batıyor, bu durum neden kaynaklanıyor?

Bu sektör, çok iyi arz talebin dengelenmesi gereken bir sektördür. Canlı hayvandan üretimi elde ediyorsunuz ve canlı hayvanın üretimini durduramazsınız. Arz talep ne olursa olsun siz üretimi yapmak zorundasınız. Bu durumda talep gelmediğinde arzınız yüksek ise fiyatlar hızla düşüyor. Dolayısıyla çok iyi planlama yapmanız gerekiyor. Bunu da sektör kendi içinde yapabiliyor olması lazım. Ne arz fazla olacak ne de talep fazla kalacak. Bu planlanabilir bir durumdur. Bazen ihracat durduğu zaman ürünler iç pazara veriliyor. Genelde sektör ortalamasına bakarsanız iyi işletmeler kar edebiliyor. Zaten Türkiye’deki firmaların 2 tanesini yabancı firmalar satın aldı, birini Japonya merkezli bir firma diğerini de Brazilya merkezli bir firma aldı. Bu durum Türkiye’deki pazarın yabancılar açısından uygun olduğunu gösteriyor. Beyaz et sekktörde batan firmalar işletme beceriksizliğinden batmaktadır. Yoksa piyasanın getirdiği koşullardan kaynaklanmıyor.

Batan firmalarla ilgili devletin izlemesi gereken strateji nasıl olabilir, Keskinoğlu battı kamu bankaları firmanın yönetimi üstlendi, fakat diğer batan firmalarda da müdahale olmuyor. Sizce nasıl bir yol izlenebilir?

Batışları engelleyemezsiniz, devlet eliyle olsa da engelleyemezsiniz, netice de su akacağı yere akıyor. Bunların hepsi milli değer tabi ki ayakta durması gerekiyor fakat Türkiye’deki en büyük sorun işletmeler çok yavaş hareket edip satışları yapılıyor. Yurt dışında böyle değildir. Finansal sistem çok hızlı hareket eder ve firma hemen satılır. Bizde ise bu işler çok uzun sürüyor. İflas kararı, davalar derken 5-6 yıl geçmiş oluyor ve firmanın teknolojisinden birçok şeye geri kalmış oluyor. Bu açıdan bizde kapitalist sistem tam olarak işleyemiyor. Hızlı eylem yapılması gerekiyor. Eğer firmanızı döndürmek istiyorsanız hızlı eylemde bulunmak gerekiyor.

Tarım Bakanlığı bu noktada sizlere yardımcı oluyor mu, sorunları iletiyor musunuz?

Biz sık sık görüşmeler yapıyoruz. Tarım Bakanlığı’na Japonya ve Çin pazarlarını açma konusunda büyük teşekkürlerimiz var.. Aynı çalışmayı AB ülkeleri içinde bekliyoruz. Tarım Bakanlığı’na bir başka teşekkürümüzde mısır üretimini arttırmak için yaptıkları çalışmalar oldu. Bunun manası yapılacak hiçbir şey kalmadı değildir. Sonuçta bu ülke bizim ve her başarılı çalışma da ülkemizindir.

Mısır konusunda şuanda yerli mısır ön planda fakat ithal mısırda GDO konusu gündemde. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Türkiye’de GDO’nun bazı cinsine izin veriliyor. Burada net bir duruş gerekiyor. GDO’nun bazı ürünleri insana zarar veriyorsa izin verilmesin fakat insana zarar vermeyen GDO’lara da izin verilmiyor. Bu bilime aykırılık oluyor. Genetik bilimi son dönemde çok hızlı gelişti. Bu konuda bilime kulak vermek dinlemek gerekiyor. Bugün AB’yi kriter alırsak bizde x kadar GDO’ya izin verilirken AB’de 2 x GDO’lara izin veriliyor. Bu konuda daha bilinçli davranmamız gerekiyor. Şuanda ABD’den bizim soya ürünlerini ithal etme şansımız yok. Dolayısıyla bilimsel davranıp ABD’den gelecek bazı GDO’lu ürünlere izin vermemiz gerekiyor. Bu konuda Tarım Bakanlığı’na büyük iş düşüyor.

Sektörde kuş gribi olayı gibi sorunlar oluyor. Bu konuda yapılan bir çalışmalar ile ilgili bilgi verir misiniz?

Dünyanın her ülkesinde görülen kuş gribi var özellikle kış aylardan görülen bir hastalıktır. Ne yazık ki bu konuda bir aşı çalışması bulunmuyor. Bu nedenle bu hastalığın ülkemize gelmesini engellemek lazım. Bu durum zaman zaman olacaktır. Doğada özellikle yaban kuşlarının taşıdığı bir hastalıktır. Bu noktada bio güvenliğe önem vermek gerekiyor.

Has Tavuk açısından baktığınızda sektördeki pazar payınız nedir, yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Has Tavuk pazarın %5’ine hakimdir. Türkiye’de ilk on firma içindedir. İSO araştırmasında ilk 500 içerisinde 228. sırada yer almaktayız. Ürettiğimiz ürünlerin %30-35 oranında ihracat yapmaktayız ve sektör açısından baktığınızda bu oran gayet iyi bir orandır. En yeni teknolojiyi kullanan firmalardan biriyiz. Şuanda havayla ıslatıp tüyü yolma sistemini kullanıyoruz ve bu yöntem en hijyenik yöntemdir. Dolayısıyla Has Tavuk her zaman en kaliteli ürünleri sunan firmadır. 50’ye yakın ülkeye ihracat yapan bir firmayız, Japonya pazarını da ilk giren firmayız. OCAK2021