BPlas CEO’su Mehmet Celal Gökçen: Bugün milli otomobil, uçak, yarın dahası

Otomotiv ve havacılık alanında yaptığı yatırımlarla kamuoyunun dikkatini çeken BPlas, Türkiye’de uçak üretimi ve tasarımı için kolları sıvamış durumda. Yeni ürün tasarımı, doğrulaması ve sertifikasyon süreçlerini Türkiye’den yönetmek istediklerinin altını çizen BPlas CEO’su Mehmet Celal Gökçen, 250’den fazla Aquila uçağının semalarda olduğunu belirterek sorularımızı yanıtladı.

Öncelikle tüm dünyayı etkisi altına alan pandemiyle  ilgili yaşanan sürecin yansımalarını değerlendirir misiniz?

Dünya Sağlık Örgütü de dahil olmak üzere ülkeler pandemiyle mücadeleye hazırlıksız yakalandılar. Salgın hastalıklar sadece hastalık ve ölüm trajedilerini içermiyor. Bu türden kitle ölçekli tehditlerin her yerde bulunması ve bunlara eşlik eden belirsizlik ve korku, yeni davranış ve anlayışlara yol açmaktadır. Önemli bir küresel değişime yol açabilir.

Dünya çapında ekonomiler küçüldü, büyüme öngörüleri negatif yönlü revize edildi, virüsün ekonomik etkisiyle ilgili endişeler nedeniyle kapital daha güvenli çözümler aramaya başladı. Altın, gümüş, kurların nasıl hareket edeceğini tahmin etmek için geçmişteki krizlerin tecrübelerinden yararlanmak gerekmekle birlikte, bu krizin nedeninin ekonomik bir sıkıntı ile başlamaması nedeniyle öğrenilmiş şablonlar yeterli olmayabilir. Salgınının ne kadar süreceğini bilinmiyor, bir aşı geliştirilinceye veya yayılıncaya kadar beklemesi gerekebilir. Burada belirleyici olan halk sağlığı otoritelerinin etkinliği olacaktır. 

Dünya devleri derinden sarsılmış durumda. Tabi ki ülkemizde bu gelişmelerden payını aldı.  Dünyada hem ekonomik hem de mental olarak yeni bir süreç başladı. Fabrika kapanışları veya üretimi askıya alma işlemleri küresel tedarik zincirlerini olumsuz etkilemekte. Otomotiv sektörü üreticileri parça sıkıntısı konusunda endişeli, üreticiler finansal açıklara maruz kalmamak veya en aza indirgemek için krizden çıkış senaryoları yapıyorlar. Evet, süreç hepimizi çok etkiliyor. Ancak, bu süreç yeni çalışma kültürü ve alışkanlıklarını değerlendirmeye açtı. Yeni fırsatları araştırıyor, yenilikleri değerlendirmeye çalışıyoruz. Ve bu zorlu günlerin üstesinden hep birlikte geleceğimize inanıyoruz. 
”Dışarıda olan şeyleri her zaman kontrol edemezsiniz ama içinizde olanları kontrol edebilirsiniz.” diyor Wayne Dyer. Bizler de öncelikle kendi iç dinamiklerimizi, ülkemizin pozisyonunu ve yapabileceklerimiz üzerine yoğunlaşmış durumdayız.

Pandemi süreci sonrasında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına vurgu yapılıyor. Bu noktada üretim yapan bir girişimci olarak gelecekle ilgili beklentilerinizi aktarır mısınız?

Yeni başlangıçlar yaşanacak… Pandeminin ekonomik etkisinin boyutu henüz bilinmiyor. Hiç şüphe yok ki önemli ölçüde ekonomik, sosyal, çevre, halk sağlığı ve politik sonuçları olacaktır. Küresel ekonomik büyüme üzerinde derin bir olumsuz etkiye sahip olacaktır. Küreselleşme trendine etkisi nasıl olacağını göreceğiz.

Pandemi ile herkes gördü ki, her ülke kendi göbeğini kendi kesmek durumunda kaldı. Ülkeler sürdürülebilir halk sağlığı stratejilerini gözden geçirmek ve kapasitelerini geliştirmek ve acil eylem planlarını güncellemek durumunda kalacaklardır. DSÖ’nün koordinasyon etkinliği arttırılmalı ve ihtiyaç duyduğu kaynaklar geliştirilmelidir.

Yukarıda kısaca değinmeye çalıştım. Ancak, Jeopolitik kavramının yanına Jeoteknolojide geldi.

Yeni dünya düzeninde teknolojiyi içselleştirenler kazanacak! Bugün gelinen noktada başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere dünya yeni bir çıkış yolu arıyor. Gerçek ve suni krizler, savaşlar, salgınlar, yer değiştiren milyonlar, yaşlanan nüfuslar, enerji kaynakları, yenilenebilir enerji, yapay zekâ, robotlar, uzay yolculuğu, yüksek teknoloji, milyonlarca obez ve milyarlarca aç insan aynı dünyada yaşıyor. Yani özetle dünya adeta, gönüllü şekilde ama adı, coğrafyası, şekli belli olmayan bir üçüncü dünya savaşı içinde… 

Bu savaşın adı kaos… Bir yanda baş döndürücü bir hızla geleceğe dönüş yaşanırken, diğer yandan 100 yıl öncesini hatırlatırcasına bir geriye gidiş iç içe geçmiş durumda.

Kriz zamanları iyi düşünülmüş çözümlere ihtiyaç duyar. Ayakta kalmak, krizden çıkış yolları bulmak ve mümkünse yeni fırsatlar yakalayarak güçlenerek büyüyebilme farklılığı ortaya koyanlar ayırt edici olacaklardır.

Türkiye yerli otomobil konusunda önemli adımlar attı. Bu süreçle ilgili sizin düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Otomotiv endüstrisi benzeri görülmemiş bir değişim sürecinden geçiyor. İçten yanmalı motorun gelişmesi için bir asırdan fazla bir süre geçmiş olsa da, elektrikli araç on yıl gibi kısa sürede güvenilir ve kullanışlı bir alternatif sunar hale gelmiştir.

Müşteriler de her zamankinden daha talepkâr.  Kitle olarak üretilen bir seçenek yerine kendileri için kişiselleştirilmiş bir araç satın almak istiyorlar. Gelecekte hayatta kalmak ve evrimleşmek için yarın çok geç, bugünden değişime başlamak gerekiyor.

Tabiatıyla çok memnunuz. Kendi teknolojimizi markalarımızı üretmek çok değerli. Özellikle otomobilin ve sanayi kültürünün önemli merkezi Bursa’da yapılacak olması bizi daha da gururlandırıyor. Dünyadaki gelişmeler karşısında bugünü yakalayan, yarını planlayan eğitimli, nitelikli işgücü, yenilikçi ve üretken ülkeler ayakta kalacaklar. Yeni bir dünya düzeni yükselmekte ve bu düzeninin kurucu aktörlerinden olmak istiyorsak; bugünden daha çok çalışmak, daha fazla yenilik ve teknoloji üretmek zorundayız. Bu potansiyel Türk sanayicisinde fazlasıyla var. Bugün milli otomobil, uçak, yarın dahası …  Mutlu ve umutluyuz.

Ekonomiler; iklim değişikliği, küreselleşme ve yıkıcı teknolojilerin gelişimi nedeni ile değişmek zorunda kalıyor. Ürün çeşitliliği ve bunlara kolay erişim iş modellerini değiştiriyor. Yakın zamana kadar üzerinde konuşulan ancak bu kadar hızlı ilerleyeceği düşünülmeyen elektrikli araçlar çevresel nedenlerden dolayı çok hızlı bir şekilde yaygınlaştığını,  yerli otomobilinde değişimleri yakaladığını görüyoruz, şöyle ki;

-Çevreye duyarlı,

-Tüm teknolojik gelişimleri yapısında bulunduran,

-Batarya teknolojisi, verimli elektrik motorları, gömülü yazılım ve otomasyon,  kompozit malzemelerle hafifletilmiş,

-Elektrik alt yapısının yenilenebilir enerji ile ekolojik, ekonomik ve sürdürülebilir şekilde yapılanma Enerji kaynaklarının temini çalışmaları, yakıt istasyonları,

-Otomotiv sektöründe tecrübe sahibi yerli sanayici ve tedarik zincirinin varlığı.

Elektrikli araç konusunda önemli çalışmalar sürmektedir. Tesla bu alanda çok önemli bir ilerlemeler sağlayarak marka değeri açısında dünya ikincisi konumuna gelmiştir. VDA (Almanya Otomotiv Üreticileri) raporuna göre BMW, Daimler ve Volkswagen (VW) önümüzdeki üç yıl içinde elektrikli araçlar için 45 Milyar EURO yatırım yapmayı planlamaktadırlar. Bunun temel nedeni AB regülasyonuna göre araç üreticileri 2021 ile 2030 yılları arasında sattıkları araçların emisyonlarında %38 oranında azaltma hedefleridir.

Dünyadaki trendle aynı anda elektrikli araçla birlikte üretim teknolojilerinde özellikle üç alanda yatırımların yoğunlaştırılması gerekir;

-Batarya ARGE ve üretimi: Batarya elektrikli aracın en pahalı bileşenidir. Son teknolojik gelişmelerle fiyatı düşmektedir. 2010 yıllarında 1200 USD/kWh fiyatı 2018 yılında 176 USD/kWh düşmüştür. 2024 bunun 100 USD altına düşeceği tahmin edilmektedir.

-Şarj istasyonları: Mevcut şarj istasyonlarının elektrikli araçlar tarafından ortak kullanımı ve hızlı şarj sistemleri geliştirilmelidir,

-Otomotiv Sanayinin dönüşümü: Elektrikli araç üretilmesi, standartların arttırılması  ve küresel pazarda pozisyon almak için mevcut oyuncuların dönüşümlerini tamamlaması,

Bakım masraflarının düşük olmasına rağmen, şarj istasyonu bulunabilirliği ve rekabetçi fiyatlar (Elektrikli olmayan araçlara göre) müşteri tercihleri için belirleyici olacaktır.

Geleceğe Yatırım; imalat sanayinde dijitalleşme, değer zincirinin her aşamasında etkinlik ve verimlilik artışları ile değer oluşturma potansiyeli taşımaktadır. Dijitalleşme, bu konuda ilerleme kaydetmiş ülkeler ve işletmeler açısından önemli fırsatlar sunarken, bu alanda adım atmamış olan ülke ve işletmeler açısından da rekabet yönüyle büyük bir tehdit oluşturmaktadır. İmalat sanayinin dijital dönüşüm sürecinde, üretimde rekabet edebilir pozisyonda olabilmek için dijital teknolojilerden verimli, etkili ve etkin bir şekilde faydalanılması gerekmektedir.

Dijital dönüşüm sürecinde “yapay zekâ, otonom robotlar, büyük veri ve ileri analitik, bulut bilişim, artırılmış ve sanal gerçeklik, nesnelerin interneti, eklemeli imalat, sensör teknolojileri ve siber güvenlik” gibi teknolojiler ön plana çıkmaktadır.

Diğer taraftan, bu teknolojiler şimdiye kadar geleneksel yöntemlerle yapılan birçok işin otonom bir şekilde yapılabilmesine olanak tanımakta, dolayısıyla da aynı üretimin daha az kişi istihdam edilerek yapılmasını mümkün olmaktadır.

Üniversitelerimizin bu alanlarda eğitimler sunması, öğrenciler yetiştirmesi, sanayiye projeler geliştirmesi sanayimizin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü yetiştirilmesi açısından çok faydalı olacaktır.

Yakın bir zamanda Rözmaş Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş’yi satın aldınız ve rekabet kurulu onayı çıktı. Satın alma sonrasında firma ile ilgili hedeflerinizi aktarır mısınız?

Rözmaş yerli bir otomotiv yan sanayi firması ve ürünlerini de geliştirdiği içinde yerli bir markadır. Muhtelif yay ve denge çubuğu üretmektedir, içinde bulunduğu parça grubunda zaten rekabet zorludur ve rakibi ise Avrupa’da çok güçlüdür.

Şirketin içine düştüğü zor durumdan kurtarılması; yerli bir markanın ayakta kalması açısından Türkiye sanayisi adına önem arz etmektedir. Ürünlerimiz kalite, maliyet, inovasyon yönüyle OEM’lerin de global rekabette pozisyonlarını korumalarına katkı sağlamaktadır. Otomotiv ana sanayinden gelen bir öneri ile satınalma sürecine girdiğimiz bu yolculukta şirketi düze çıkarmak ve karlı hale getirmek kısa vade de ilk hedefimiz. Yapacağımız yeni yatırımlarla da otomotiv ve otomotiv dışı sektörlere yenilikçi çözümler-ürünler sunarak Rözmaş’ın kalıcı olmasını hedefliyoruz.

Havacılık alanında Türkiye’de üretim yapmak için yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Aquila Almanya’da uçak üretimi ve mühendisliğini yaptığımız şirketimiz. Bu şirketi de büyüterek Aile şirketleri grubuna katmayı istiyorum.  Amacımız ürün gamımızı çeşitlendirmek ve üretim adetlerimizi daha yüksek rakamlara ulaştırmak.  Havacılık sektöründe yeni bir ürün geliştirmek, devreye almak, satış ve satış sonrasını yürütmek, tedarik zincirin yapılandırılması gibi bir bütün  için uymanız gereken uluslararası ve ulusal standartlar var. Atacağınız her adımın onayı, prosedürleri, denetimleri, raporlanması, raporların ilgili makamlarca onaylanması gibi detaylı ve dikkatli yönetilmesi gereken süreçler var. Bu kapsam çalışanlarınızın bilgi, beceri, eğitimi, tecrübesi gibi bir çok alt başlığı da  kapsamaktadır. Bütün bu süreçler Avrupa EASA, Almanya’da da LBA sivil havacılık kurumları tarafından onaylanmakta ve denetlenmektedir. Türkiye’de de bu standartlar tariflenmiş; onay ve denetlemeleri sivil havacılık kurumu tarafından yapılmaktadır. Üretim ve mühendislik çalışmalarımızı da fazlara bağlı olarak, yukarda bahsettiğim EASA ve LBA onaylarımızı devam ettirecek şekilde Türkiye devreye almayı planladık ve süreç başladı. Çekirdek kadromuzu oluşturduk ve ilerliyoruz. Bu noktada devletimizden aldığımız bir destek var ve Sanayi Bakanımız Sn. Mustafa Varank bize her konuda yardımcı oluyor. Türkiye’de önce gövde üretimi ile başlayacağız ve ilerleyen aşamalarda test uçuşları ve Türkiye’den teslimata kadar ilerleyeceğiz. Amacımız sadece üretimi değil mühendisliğini de Türkiye’de yapabilir hale gelmek ve yeni ürün tasarımı, doğrulaması ve sertifikasyon süreçlerini bir bütün olarak yönetmek. Almanya’da da mühendislik ve üretim faaliyetlerimiz devam edecek ancak merkez üs Türkiye olacaktır.  Üretim, bakım ve ürün mühendisliği faaliyetlerimizi diğer kıtalara da tecrübe ve başarı kazandıkça da götürmeyi hedefliyoruz.

Özetle Aquila bugün geldiğimiz nokta daha yüksekten uçuyor. Daha büyüyen ve gelişen bir marka olmayı sürdürüyor. 

Bplas olarak Türk Kartalı’nın yurt içi ve yurt dışı satışıyla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?

Aquila, BPLAS teknolojisi ve tecrübesiyle buluşunca kısa sürede ciddi atılım yaptı. Avrupa’nın en prestijli yarışmaları arasında gösterilen “German Design Awards”da 10 yıl aradan sonra bir uçak tasarımına verilen “mükemmel tasarım” ödülüne layık görüldü. ALPINA’nın hem karaya hem suya inebilmesi, üstten kanatlı yapısı ve enerjisini tasarruflu kullanma özelliği, dünyaca ünlü tasarımcıların beğenisini topladı. Yine turbo motoru ile dikkat çeken modelimizin yanı sıra 4 ve 6 kişilik uçaklarımızın çalışmaları sürüyor. 4 kişilik uçağımız özellikle yeni kanat yapısı itibariyle düşük hızlarda da havada tutunabiliyor. İşletme masrafları açısından da 2 kişilik uçağımızın biraz üzerinde, rakiplerine göre oldukça avantajlı olmasını hedefliyoruz. Ürün ailemize farklı segmentlerde de uçakları katmaı hedefliyoruz.

Mevcut kurulu kapasitemizle ayda 2 uçak üretiyoruz. Yurt dışında kurulu satış kanalları üzerinden satışlarımız devam ederken Türkiye’de uçuş okullarına satışlarımız başlamıştır. Yeni ürün çeşitleri ile birlikte pazarın genişletilmesi hedeflenmektedir.

Avrupa’da  satışını yapmakta olduğumuz Aquila’nın 2 kişilik uçağının Türkiye’ye ilk teslimatları Şubat ayında yaptık. Bu teslimatlarla birlikte Türkiye’de bilinirliliğimiz arttı. Pandemi krizinde sonrada Bursa Yenişehir’deki tamamlanan hangarın açılışını yaparak Türkiye satış ve servis ağını da devreye almış olacağız. Türkiye’deki müşterilermize özel finansal çözümlerde sunuyoruz. Bakım hizmetlerinde de Aquila dışındaki bazı markalara da servis ve yedek parça hizmeti sunmayı planlıyoruz.  Aquila uçaklarının  bakımında hızlı servis sunabilmek için global servis ağımızdan da faydalandıracağız. Hali hazırda 250’den fazla Aquila uçağı semalarda, Türk Kartalının ailesi her yıl büyüyor. MAYIS 2020