Centurion Pharma ihracata odaklandı

İlaç sektöründeki gelişmeler yapılan yatırımlarla taçlanıyor. Son dönemdeki önemli yatırmalardan birini hayata geçiren Centurion Pharma, önümüzdeki dönemde hedeflerini büyüttü. Ankara’daki tesisin hayata geçmesi ile birlikte potansiyellerini önemli ölçüde artıracaklarını ifade eden Centurion Pharma Yönetim Kurulu Başkanı Ersin M. Erfa, gelecek ile ilgili planlarını paylaştı.

Türkiye’de ilaç sanayisi son 5 yılda çift haneli büyüme gösteriyor. Sizce bu büyümeye katkı sağlayan etkenler nelerdir?

Sağlık sistemindeki iyileşmelerin yanısıra nüfus bakımından büyüyen bir nüfusa sahibiz, bir taraftan da yaşlanan bir nüfusa sahibiz. Bu durumun getirdiği ihtiyaçlar var. Hem ülkenin yaşlanması hem de nüfus bakımından büyümesi neticesinde ilaç sektörü de bu doğrultuda son on yıldır büyüme kaydediyor. Son beş yıldır da çift haneli büyüyor. Önümüzdeki dönemde de bu büyümenin devam edeceğini düşünüyorum. Ülkemize orijinal olsun ya da eşdeğer kaynaklı olsun yeni birçok molekül de pazara girmeye başlandı. Bunlarında büyümeye katkıları olacaktır.

Centurion Pharma, Türk ilaç sektöründe kendini nasıl konumlandırmaktadır?

Centurion Pharma aslında 2011 yılına kadar, Türkiye’de üretimi bulunmayan fakat hastaların ihtiyacı olan biyolojik ürünleri ithalatını yapan bir ilaç firmasıydı. 2011 yılında devletin özellikle Ar-Ge çalışmalarını ve üretimi teşvik eden politikaları sayesinde Ar-Ge ile tanıştık. Kendi konvansiyonel Ar-Ge projelerimizi geliştirmeye başladık. Aynı zamanda 2015 yılında üretim tesisimizin temellerini attık. Bu yılın son çeyreğinde üretim tesisimizi aktif hale getireceğiz. Ar-Ge’mizi de fabrikamızın olduğu yere Ankara’ya taşıyacağız ve Ar-Ge merkezi haline dönüşeceğiz. Biyoteknolojik anlamda Türkiye’nin Ankara’daki ilk ilaç Ar-Ge merkezi olacağız. Üretim anlamında da yine biyoteknolojik ürünlerin üretimini yapar hale geleceğiz. Centurion Pharma son 5 yılda sektörün üzerinde bir büyüme gerçekleştirdi. Hem Ar-Ge çalışmalarımız hem de yeni ürün geliştirme politikalarımız bu büyüme trendini devam ettireceğimizi bize gösteriyor.

Hangi tedavi alanlarına yönelik çalışmalar yapmaktasınız?

Biyolojik, Biyoteknolojik alanda aşı, kan ürünleri, biobenzerler, nadir hastalıkların tedavisi ve konvansiyonel hastane jenerikleri alanlarında yer alıyoruz.

Üretim tesisiniz hakkında bilgi verir misiniz?

Biyoteknolojik ürün grubumuzu Arjantin’den transfer ediyoruz. İlk başta bitmiş ürün üretimini, formülasyonu ve dolumunu Türkiye’de yapar hale geleceğiz. İlerleyen süreçte de bunu hücreye kadar taşıyacağız. Üretim tesisimiz tamamen biyolojik ve biyoteknolojik ürünlerin üretilmesi üzerine dizayn edilmiş bir fabrika. Bu anlamda otomasyon, çevreye duyarlılık, atık kontrolü, esnek yapı gibi içerisinde birçok artı avantajları barındıran modern bir tesis olacak. Tahminen 2017 sonunda açılışını yaptığımızda, 2018 yılında da fabrikamız biyoteknolojik alanda hizmet vermeye başlayacak.

Fabrikanızın yıllık üretim kapasitesi ne kadar?

Yıllık üretim kapasitemiz tek vardiyada 15 milyon flakon, yaklaşık 6 milyon şırınga ve 5 milyon kartuş ürünü üretebilecek kapasitede olacak. Otomasyon yoğun bir alanda olduğumuz için ek yatırımlarla bu mevcut kapasiteyi çok hızlı bir şekilde büyütme şansına da sahip olacağız.

Dünya da biyoteknolojiye doğru bir yönelme var. Bu anlamda Türkiye’de gelinen süreci değerlendirir misiniz?

Çok önemli gelişmeler olduğunu takip ediyoruz. Bizimle birlikte biyoteknoloji alanına yatırım yapan 5-6 ilaç firması olduğunu biliyoruz. Bunlar önemli gelişmelerdir. Ayrıca, İEİS  ( İlaç Endüstrisi İş Verenler Sendikası )  olarak bir biyoteknoloji platformu çalışma grubu oluşturuldu. Buranında ilaç firması olarak 13 üyesi var. Şu anda hem Ar-Ge hem de üretim anlamında sektörümüzün 13 firması biyoteknoloji alanında çalışmalarını yürütüyorlar. Tabi bu alanda daha kat edeceğimiz çok yolumuz var. Daha işin başındayız. Ama tren kalkmak üzereydi. Türkiye son vagonda bu treni yakaladı diye düşünüyorum. Bu treni kaçırmamamız gerekiyordu. Tahmin ediyorum ki ilerleyen süreçte diğer ilaç firmaları bu yolda girişimlerini yapacaktır.

Eşdeğer ilaç üretiminden vazgeçip bioteknolojik ilaç üretimine geçilmesi ülkenin dışa bağımlı yapısını değiştirecek deniliyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Türk ilaç sektörü jenerik alanında kendini geliştirmiş bir sektördür. Jenerik alanında kendini geliştirmiş olması dışa bağımlı anlamına gelmiyor. Aslında tam tersi, kendi içerisinde bağımsızlığını ilan etmiş bir sektördür. Tabii ki ülke olarak ihracat anlamında istediğimiz seviyede değiliz. İhracat anlamında bizde dahil olmak üzere belli ilaç firmaları çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Bu dengenin ileride değişeceğini düşünüyorum. Jenerik alanındaki birçok ilacın biyoteknolojik ürünlere doğru kaydığı bir gerçektir. Bu alanda da Türkiye’nin bu yatırımları yapmasıyla jenerik alan varlığını devam ettirmekle birlikte, belirli bir payını her yıl biyoteknolojiye doğru kayacaktır. Bu noktada da bizde yatırımını yapan ve o paydan faydalanmak isteyen firmalardan bir tanesiyiz. Biyoteknoloji alanında Türkiye’nin bağımsızlığını ilan edeceğine inanıyorum. Ayrıca ihracat anlamında da çok önemli bir pazar payı yakalayacağımızı düşünüyorum.

Ülkemizde katma değerli ilaç üretimini engelleyen unsurlar nelerdir sizce?

Buradaki en önemli husus orijinal bir molekül gelişimidir. Bunu sağlamak için çok ciddi bütçelere çok ciddi bir Ar-Ge altyapısına ve yetişmiş insan kaynağına ihtiyacınız var. Tabii ki bu anlamda hem sektör olarak hem de otorite olarak Türkiye bu farkındalığı yaratmış durumda. Bu konuda firmalar yatırımlarını yapmaya başlamış durumdalar ama kısa vadede Türkiye’nin orijinal bir molekül gelişimini kendi başına yapabilme ihtimalini halen uzak görüyoruz. Maalesef ihracatı kısıtlı olan, genelde Türkiye içinde var olan ilaç sektörünün yeterli sermaye birikimini sağlayıp bunu orijinal molekül geliştirmeye aktarabilecek noktada olmadığını düşünüyoruz. Ne zamanki firmalarımız ve bizler daha global hale dönüşeceğiz, bu noktada gelecek bütçelerin Ar-Ge’ye daha çok aktarılacağını ve yetişmiş insan gücünün daha da nitelikli hale getirilerek bu moleküllerin keşfedilebileceğine inanıyoruz.

İlaç sektörü olarak aslında birinci hedefimiz imal ettiğimiz ürünlerin katma değerlerini nitelikli daha yüksek olan ürünlere dönüştürmek. Biyoteknoloji ve aşı bunların başında yer alıyor. Bu alanlarda yatırımlarımızı yaptığımız zaman, nitelikli ürünleri üretir ve ihraç eder pozisyona geleceğiz.

Türkiye’de ilaç üretiminin teşvik edilmesi amacıyla gündeme gelen ‘ilaç sektörünün yerelleşmesi’ çalışmaları hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Yerelleşme politikasını çok doğru görüyoruz ve destek de veriyoruz. Tabi bu noktada özellikle aşı konusunda yapılan şey aslında teknolojinin transferidir. Yani biz yeni baştan bir molekül keşfedelim ve bunu dünyaya sunalım gibi değil de, mevcut aşıları hücreden itibaren artık ülkemizde üretilmesi noktasında bir yerelleşme politikası var. Aslında doğru olanda budur. Bu anlamda da bazı aşılar ile ilgili girişimlerimiz var. Yerelleşme politikası içerisinde sunumlarımızı yaptık. Bu projelerden bir veya iki tanesini ile Türkiye’de aşı üretimine geçmek.

İhracat potansiyeliniz hakkında bilgi verir misiniz?

Şu anda yerli pazar ile ihracat arasında çok düşük bir oranımız var. Yaklaşık %95 yurtiçi %5 ihracat gibiyiz ama şu anda birçok yeni ihracat sözleşmeleri imzalıyoruz. Bu anlamda çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. İş geliştirme direktörlüğümüzde özellikle Ortadoğu, Afrika ve Latin Amerika pazarlarını çok iyi bilen direktörlerimiz var. Bunlarla birlikte bu alanlara açılmak ve Avrupa Birliği pazarına açılmak istiyoruz. Üretim tesisimizin bize katacağı çok şey olduğunu bildiğimiz için ihracat oranımız pozitif anlamda değişecektir. Centurion Pharma olarak, ihracat anlamında çok ciddi noktalara geleceğimize inanıyorum.

Centurion Pharma’nın orta ve uzun vadeli hedeflerini özetler misiniz?

Açıkçası iki alanda çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Bunlardan bir tanesi ihracat alanında yatırımlarımız var. Şu anda İtalya’dan Hindistan’a kadar olan bölgede ve Latin Amerika noktasında çok ciddi yatırımlar yapıyoruz. Yeni distribütörlükler atıyoruz, bazılarında kendimiz yer alacağız. İki yıl içerisinde bu ülkelerde ihracatlarımıza başlayacağız. İkincisi ’de biyoteknolojik alanında yatırımlarımız var.  Ar-Ge tarafında yatırım bütçemizi her yıl arttırmaya çalışıyoruz. Bağımsızlığını sağlamış, kendi hücre kültürlerini üreten ve dünyaya bitmiş ürün ihraç eden bir noktaya gelebilelim istiyoruz. İhracat politikamızı destekleyecek bir Ar-Ge politikası yürütüyoruz. Bu iki nokta önümüzdeki beş yılın en önemli planlaması olarak hedeflerimizde yer alıyor.