Dünya havacılığının gelişiminde söz sahibi olacağız
Bu yıl 25. yılını kutlayan Onur Air, sektörün öncü kuruluşları arasında yer alıyor. Türkiye’de iç hat taşımacılığının 2003 yılında özel sektöre açılmasının ardından uçuşlara başlayan ilk özel firma olan Onur Air, günümüzde iç hatlarda 14 noktaya, dış hatlarda ise 25 ülkede 120 noktaya uçuş yapmaktadır.
Sektörün gelişimi ile ilgili görüşlerini aldığımız TOOB Türkiye Sivil Havacılık Meclis Başkanı, Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkanı ve Onur Air CEO’su Teoman Tosun, sorularımızı yanıtladı.
Havacılık alanında yaşanan gelişim ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Sivil havacılık alanındaki gelişmeler seksenli yıllardan itibaren oldu diyebiliriz ama esas ivme AK Parti hükümetleri ile başladı. O zamanın Ulaştırma Bakanı, şimdiki Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın ‘Hava yolu halkın yolu’ şeklinde sloganlaşan bir cümle etmesi sonrası alınan tedbirler ve yapılan yatırımlar, havayolunu halkın daha rahat kullanmasını sağladı. Bu çerçevede THY, biz ve diğer havayolu şirketleri bu gelişim doğrultusunda sektördeki yerimizi aldık. Tüm bu süreçte biz ve bizim gibi şirketler THY’nin boşluklarını doldurmaya çalışıyoruz.
THY’yi ağır abi olarak niteleyenler var.
THY’ye ağır abidir denilebilir. Gelişim doğrultusunda ortaya çıkan değer beni de gururlandırıyor. Biz THY’yi rakip olarak görmüyoruz beraber hizmet verdiğimiz bir kuruluş olarak görüyoruz. Sektörün gelişimi hususunda almış olduğu rolle bizim önümüzü açmaktadır.
Sektörde kaç şirket hizmet veriyor?
Şuanda 8 yolcu ve 3 kargo olmak üzere 11 şirket var.
Bu rakam yeterli mi?
Şu anki talebe göre yeterli. Konu şirket sayısı değil, arz edilen koltuk ve uçak sayısıdır.
Onur Air, uçmanın yanı sıra teknik hizmetlerde veriyor. Bu alandaki çalışmalar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Onur Air kendine ait bakım hangarına sahip tek özel havayolu şirketidir. Hem kendi uçaklarına hem de diğer havayolların uçaklarına bakım hizmeti veriyoruz ve bu alandaki gelişimimizde oldukça sevindiricidir. Bu konuda büyük bakım yapabiliyor olmamız gurur vericidir. Bunun yanında eğitim faaliyetlerimiz de var. Pilot yetiştiriyoruz.
Pilot yetiştirmek için artık özel okullarda var.
Evet, bu konuda çalışmalar yapan kurumlar var. Bu okullarda yetişen insanlar bizlere geliyor ve onlara Tip eğitimi veriyoruz.
Pilot açığımız var mı?
Türkiye’de bu alandaki büyüme dünya standartlarının üç misli olduğu için açık çok. Dolayısıyla bu büyümeye yetişmek zor.
Bu konuda farklı görüşlerde mevcut, açılan yeni okulların kapasitelerini işaret ederek ihtiyacımızdan fazla pilot yetiştirildiği ifade ediliyor.
Ben bu görüşe katılmıyorum. Bugün var olan değerlerle bu yorumu yapmak yanlış olur. Önümüzdeki dönem yaşanacak gelişmelere bakmak lazım, ayrıca sadece ülke ihtiyaçlarını düşünerek hareket etmek yerine dünyanın farklı bölgelerindeki ihtiyaçları göz önünde bulundurmamız daha akıllıcadır. Diğer taraftan bizim açığımız ikinci pilot konusunda değil, bizim açığımız uçağı uçurun kaptan pozisyonundadır. Kaptan yetiştirmek kolay değil. Bir kaptan üç dört yılda yetiştiği ve belli saatte uçuş yapmaları gerektiği için zor yetişiyor. Şimdi bu sürelerin kısaltılması için çalışmalar yapılıyor. Bu çalışmalar neticesinde yeni düzenlemeler yapılırsa önümüzdeki dönemde 2-2.5 yılda kaptanın uçuşunu sağlayabiliriz.
Üçüncü Havalimanı ile ilgili gelişmeler devam ediyor ve bu kadar büyük bir yatırıma ihtiyaç var mıydı tartışmaları da var. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Aksine böyle bir yatırıma ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Hatta daha önce yapılabilseydi daha iyi olurdu görüşündeyim. Atatürk Havalimanı ile ilgili gelişim artık mümkün değil ve bu bölge artık trafik anlamında yoğunluk yaşamaktadır. O nedenle gelecek ile ilgili öngörüleri de hesaba katarak yatırımın yapılmasının doğru olduğu kanaatindeyim.
Havalimanı işletmeciliği konusunda önemli bir tecrübeye sahip olduğumuz ifade ediliyor. Siz bu düşünceye katılır mısınız?
Doğru, bu konuda önemli çalışmalara imza atılıyor, yurtdışında çalışmalar yapan firmalarımız var ve bu konuda öncülük yaptıklarını söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında dünya havacılığının gelişiminde de söz sahibi olacağımız kanaatindeyim. Yeter ki konsepti bozmayalım.
Büyük projelerin gereksiz olduğu ve bu projelerin halka ekonomik olarak zarar verdiği yönünde yayınlar var. Bu değerlendirmelere katılır mısınız?
Bu ülke için yapılmış şeylere ihtiyacımız olduğunu ve gelişimimize katkı sağladığı kanaatindeyim. Yapılmasaydı gibi bir yaklaşımı kabul etmek mümkün değil. Eğer bununla ile ilgili siyasi bir beklentiniz varsa bunun da yanlış olduğu kanaatindeyim. Bu ülkenin bu yatırımlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bugün bunlar bizlere fazla görünebilir ancak beş on yıl sonra bunlarında yeterli olmadığı dönemler olduğunu hep birlikte göreceğiz. O nedenle biran önce yapılmasında fayda var. Devletin parasının olduğu zamanı beklersek olmayanın bedelinin daha ağır olduğunu bilmemiz gerekir. Bu tür yayınların pek rağbet gördüğü kanaatinde değilim. Bu tür yayınlarla ancak zeka düzeyi düşük insanları etkilersiniz.
Olumsuz yaklaşımlar daha da ileri götürülebiliyor. Örneğin THY’nin batma noktasına geldiği yönünde ifadelerle kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.
Evet, batırmaya hevesliyiz. THY böyle bir durumuna tanık olmadım, tam aksine büyüyerek yoluna devam ediyor ancak olsa dahi bunun kime ne faydası olduğu konusunda bir fikrim yok. Avrupalının böyle yaklaşımlar sergilediğini görmek güç. Bundan on beş yıl önce Almanya’nın en büyük inşaat şirketi batma noktasına geldiğinde, firmayı batırmak yerine kredi vererek yeniden ayağa kaldırma yolunu tercih ettiler ve bugün o firma kar eder şekilde binlerce insan istihdam etmeye devam ediyor. O nedenle gidene sevinmemek lazım, o firma battığı zaman binlerce kişinin ne olacağı konusunun iyi irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada siyasi yaklaşımlar yerine ülke menfaatini, değerlerini gözeten yaklaşımlar göstermemiz gerektiğini düşünüyorum. İnsanların politikasını sevmiyor olabilirsiniz ancak bu ülkenin değerlerini, imkanlarını, şahsiyetini korumak zorundasınız.
Uluslararası arenada yaşadığımız krizlerin havacılığı negatif etkilediği ifade ediliyor. Bugün ABD ile yaşanan sorunlar kimsenin istemediği sonuçlar doğurdu. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Tabi ki ABD ve AB ile yaşanan sorunlar gelen yolcu sayısını etkiliyor. Almanya vatandaşlarına o ülkeye gitme deyince, doğal olarak gelen kişi sayısı da azalıyor. Güvenlik ve benzeri kaygılarla yapılan uygulamaların haklı bir tarafı olduğu kanaatinde değilim. Bu uygulamaların çoğunlukla ticari kaygılar nedeni ile bizleri engellemek adına getirildiğini düşünüyorum. THY agresif büyüdü ve diğer ülke firmalarının aynı oranda Türkiye yönünde bir gelişimi olmayınca ticari olarak dengede tutmak için böyle çözümler üretmeye çalışıyorlar ancak bunların haklı bir tarafının olduğunu söyleyemeyiz.
Özellikle ABD’nin vize konusunda yaptığı uygulama ile ilgili taviz vermemiz gerektiğini düşünen bir kesim de var. Ülkemizin alttan alması gerektiğini düşünür müsünüz?
Düşünmem, tavizin başka tavizleri beraberinde getireceğini bilmemiz gerekir. Bu konuda yapılan uygulamanın haklı bir tarafı olduğu kanaatinde değilim. İki tane insan tutuklandı diye bu tepkiyi vermek doğru değil. Kaldı ki ABD’de bir bankanın yöneticisini tutuklayabiliyorsun. Her hâlükârda vize ile ilgili bir karar almak yanlış.
Bu yıl Göztepe’ye sponsor oldunuz ve kulüp oldukça başarılı gidiyor. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Gayet başarılı gidiyorlar ve o konuda şanslı olduğumuzu söyleyebilirim. Geçmişte de Werder Bremen’e sponsor olmuştuk. Bu konuyu önemsiyoruz.
Sponsorluk anlaşmalarının geri dönüşü oluyor mu?
Olmaz mı, bir Türk firmasının Almanya’da bir kulübe sponsor olması uzun vadede önemli faydalar sağlıyor. Örneğin geçmişte İzmir’e günde beş sefer yaparken bugün bu rakamı ona çıkarttık. Ayrıca spora, sanata, eğitime, araştırma geliştirme faaliyetlerine birilerinin katkı sağlaması lazım. Bizde bu düşünce ile hareket ederek sponsorluk anlaşmaları yapıyoruz.