Endüstriyel ormancılık yasası çıkarılmalı

Kağıt fiyatlarında yaşanan artış oluklu mukavva üreticilerini de etkiledi. Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Oluklu Mukavva Sanayicileri Derneği Başkanı ve Mizan Oluklu Mukavva Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Nuri Görenoğlu, çözüm önerilerini de aktardı.

Kâğıt fiyatlarının hızla arttığını gözlemlemekteyiz. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Oluklu mukavva sektörü iki şekilde ham madde ihtiyacını karşılıyor. Ham maddesinin yaklaşık %20’sini ithal ederek karşılıyor. Saf ağaç selülozundan yapılmış kraft liner kâğıdı ithal ederek yapıyoruz. Geri kalanını ise geri dönüşüm yöntemiyle yapıyoruz. Şu anda saf ağaçtan yapılmış ithalatımızın büyük bir kısmını ABD’den ithal ediyoruz. ABD dışında ise Rusya, Brezilya, Finlandiya, Polonya, Güney Afrika gibi orman zengini ülkelerden ithalat yapılıyor. Geri dönüşümden kullandığımız ham maddenin de hemen hemen tamamını Türkiye’den karşılayabiliyoruz. Bunun içinde bir miktar atık kağıt ithalatı söz konusudur. Son iki yıldır bizim ham madde fiyatlarımızda ciddi artışlar yaşandı. Bu artışta geçen yıl Çin’in bizdeki üretimin bir kısmını artan talep etmesi etkili olmuştur.

Çin’de lokasyonları nedeniyle hava kirliliğine neden olan çok sayıda fabrika, süreli veya süresiz olarak kapatıldı. Bu nedenle Çin’deki oluklu mukavva fabrikaları aralarında Türkiye de dahil pek çok ülkeden kağıt talebinde bulundu. Bu yüzden hammadde fiyatları hızla yükseldi. 2017’nin ilk 6 ayında Türkiye’den 166.000 ton oluklu mukavvalık kağıt ihraç edildi. Aylık yaklaşık 30.000 ton ihracatın tahminen yarısı Çin’e yapılmıştır. Dolayısıyla hammadde konusunda Türkiye ancak kendi ihtiyacını karşılayabilecek durumdayken yurtdışı talebin artması, Ocak 2017 ile Temmuz 2018 tarihleri arasında kağıt fiyatlarının yüzde 80 oranında yükselmesine yol açtı. Ayrıca Çin’in dışında başka ülkeler de Türkiye’den hurda bazlı oluklu mukavvalık kağıt talep ettiği için hem yurt içi, hem de yurtdışında atık kağıt fiyatlarında çok ciddi artışlar yaşandı. Ayrıca hurda bazlı kağıtlara ilave talep atık kağıt ihtiyacını da olumsuz etkiledi. Fiyatlar biraz da bu yüzden artış gösterdi. Yaklaşık yüzde 85-90’ını ithal etmek zorunda olduğumuz kraft liner kağıt fiyatlarındaki hızlı fiyat artışı, teminde zorluklar (5-6 ay sonrasına verilen terminler) ve ilaveten İthalatı önlemek için getirilen yüksek vergiler, başta yaş meyve ve sebze ihracatının ve soğuk hava depolarında nakil zorunluluğu olan et ürünlerinin ambalaj maliyetlerini de artırıyor. Bu sorunların Türkiye’de ancak atık kağıt toplama oranının hızla artırılması ve yeni kağıt üretim kapasitelerinin devreye girmesiyle çözüm bulunabileceğine inanıyoruz. 2018 yılının Ağustos ayının başına kadar döviz kurlarında yaşanan hızlı yükseliş enerji fiyatlarını artırdı. Ayrıca üretimde kullanılan kimyasal katkıların ithalatının Euro bazlı olması da bütün ambalaj sektöründe fiyatların artmasına neden oldu.  

Oluklu mukavva sektöründe derinleşmiş bir rekabet olduğu biliniyor, bu nedenle de zamların kolay olmadığı bir sektör. Bugün yaşanan ani fiyatların artışı tüm kamuoyunu şaşırttı sanırım.

Daha öncesinde de ham maddelerimize %3-5 seviyelerinde zam geliyordu, fakat piyasadaki rekabet nedeniyle hemen yansıtılmazdı. Firmalar 3-5 ay bekleyip öyle satış fiyatlarına yansıtırdı. En son 14 Ağustos 2018 tarihinde %25 ham maddeye zam geldi. Dolayısıyla eskiye oranla oluklu mukavva sektörünün bu maliyet artışını artık tolere etmesi pek mümkün değil. Kurlardaki artışın ham madde fiyatlarına getirdiği zamların yanı sıra faiz oranlarının yükselmesi de sektörü zora sokan farklı bir faktör oldu. Doğal olarak bu şartlar altında firmalar mecburen fiyatlarını artırmak zorunda. Ayrıca bu artış sadece kağıt sektöründe değil, aynı zamanda petro-kimya ürünlerinde de yaşanıyor.  

Yaşanılan döviz ve fiyat artışlarıyla birlikte Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak açıklamalarda bulundu. Bir üretici olarak yeni yol haritasıyla birlikte dövizin düşmesini bekliyor musunuz?

Şimdiye kadar bütün hükümetlerin yaptığı temel bir hata var. Siyasiler bakan oluyor ve bakanlığa gittiklerinde ise kamu personelleriyle karşılaşıyorlar ve bütün düzenlemelere bürokratlar yapıyor. Oysaki hem demokrasinin sağlıklı işlemesi hem de yapılan çalışmaların daha nitelikli olması için sivil toplum kuruluşlarından da görüş almaları gerekmektedir. Şu anda bizimle istişare halinde değiller. Bazı düzenlemelerde bize önceden bilgi gönderip, görüş istiyorlar fakat sonunda yine kendi bildikleri gibi

çalışmayı tamamlıyorlar. Örneğin Ankara’da bürokratlar çarşamba günü yüzlerce sayfalık bir taslağı TOBB’a gönderiyor ve diyor ki pazartesi günü bize görüşlerinizi bildirin. Bu bilginin TOBB’a gelmesi ve oradan Ticaret ve Sanayi Odaları’na intikal etmesi, Odaların da ilgili sektör kurullarına iletmesi de zaten bir-iki gün sürüyor. Odaların üyelerine bu bilgiyi göndermesi ise cuma gününü buluyor. Bizlerin bir araya gelmesi ve görüş vermesi imkansız oluyor. Bunu belirtmemin nedeni, Bakanlar iyi niyetlerini aktarmış olabilirler, fakat sonraki süreç maalesef ki aynı doğrultuda gitmeyebiliyor.

Ülkemizde sistem değişikliği yaşandı ve yeni sistemle birlikte bürokratik sorunların çözüleceği bekleniliyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

Ülkemizde bürokratlar mı değişti ki, sistem değişsin. Yine aynı insanlar görevlerine devam ediyor. Yasal düzenlemeler hazırlanırken farklı bir modele mi geçtik, hayır. Yine aynı insanlar kanunları hazırlıyor. Sonuçta sadece sistemin adı değişmiş oldu.

Bugün medyada SEKA kapatıldı bu nedenle fiyatlar arttı deniliyor. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz?

Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte devlet yatırımları aracılığı ile fabrikalar oluşturuldu. Fakat 80’li yıllarda İngiltere’de başlayan özelleştirme politikası dünyanın her yerinde kabul gördü ve Türkiye’de de hayata geçirilmişti. SEKA’da bu özelleştirmelerin içindeydi, fakat o dönemde SEKA son derece verimsiz ve kötü yönetiliyordu. Makine parkı eskimiş ve verimlilik düşmüştü. Çok yüksek oranlarda zamlar yapıyorlardı. Aslında problem SEKA’nın kapatılması veya özelleştirilmesi değildir. O dönemde SEKA sonrasında sektör nasıl olacak diye düşünüp endüstriyel ormancılık yasası geçmeliydi. Bu yapılmadı. Özel ormancılık gelişmiş ülkelerin hepsinde yapıldı ve sistemi o kadar iyi oluşturdular ki ,bu ülkelerin hepsinde yeşil alan azalmadı, tam tersine artış gösterdi. ülkemizde özel ormanlık sistemini kuramadığımız için bizler ihtiyacımız olan kağıdı yurt dışından dövizle ithal etmek zorunda kaldık. Hükümetimizle yaptığımız görüşmelerde, bu konunun önemini birçok kez anlattık.

Tabii bu arada endüstriyel ormancılık yasası geçse bile bizlerin ağaç ekmesi ve o ağaçların kesilebilir hale gelmesi için en az 7 yıllık bir zaman gerektiriyor. Bugün ABD’de bir firmanın elinde Türkiye büyüklüğünde endüstriyel ormanları var. Firma bu ormanı korumak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Bir defa bile yangın çıktığını göremezseniz. Türkiye’de ise her bölgede orman yangınlarıyla karşılaşıyoruz. Oysa özel sektöre bu bölgeler verilirse, hem ormanlarımız korunmuş, hem de gelişimi desteklenmiş olur. Dolayısıyla sektörümüzün yurt dışına bağımlılığının ortadan kaldırılması için bir an önce endüstriyel ormancılık yasasının çıkarılmasını talep ediyoruz.

Yasal düzenleme neden yapılmıyor.

Bürokratlarımız şu anda bu alanda ihtiyaç görmüyor. Oysa bu konuda bir yasal düzenleme yapılsa sadece kağıt sektöründe değil, aynı zamanda mobilya sektöründeki ithalat bağımlılığının azalacağını düşünüyoruz.  

Kağıt sektöründe KDV oranının da düşülmesi isteniliyor. Böyle bir gelişme fiyatları aşağıya düşürür mü?

Bizim sektörümüzde KDV oranı %18’dir. Bizler bu oranın yüksek olduğu görüşündeyiz.  KDV oranının yüzde %8-10 seviyelerine indirilmesine ilişkin daha önce hükümetimize talepte bulunmuştuk. Maalesef bugün geldiğimiz noktada bu oranlar bizi bir hayli zorluyor.

Örneğin; kağıt alıyorsunuz, %18 KDV ödüyorsunuz. Bu üründen kitap veya gazete ürettiğiniz zaman KDV %1 oluyor ve firmalar alacaklı konuma düşüyor. Dolayısıyla devletten alacağınızı tahsil etmeniz zaman alabiliyor. Yurt dışından ham madde ithal ettiğimizde ise %18 KDV’yi devlete peşin ödüyoruz. Hükümetten beklentimiz; yatırımları destekleyecek şekilde sektörümüzün üzerindeki maliyetleri ve ek külfetleri gözden geçirmesidir. Sektörümüzün Avrupalı rakipleri ile rekabet edebilmesi, ayakta kalabilmesi ve ülke ekonomisine katma değer yaratabilmesi için bu konunun çözüme kavuşturulmasının elzem olduğuna inanıyoruz.