Enerji-Politik Bakış Açısıyla Katar

Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL

İTÜ Enerji Enstitüsü

Giriş

Arapça nitelemesiyle Devletü’l-Katar, bilindiği üzere Arap Yarımadası’ndan Basra Körfezine doğru uzanan küçük bir yarımada üzerinde yer alan bir Emirliktir. Kara sınırı bir tek Suudi Arabistan üzerinden olan, buna karşın deniz üzerinden Bahreyn, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri ile komşuluğu bulunan bir ülkedir. Nüfusu 2 milyon dolayında olmasına karşın yerli nüfus 300.000 mertebesindedir. Başkent olan Doha ülkenin en büyük şehri olup, 500.000 kadar bir nüfusa sahip bulunmaktadır.

Tarihi, taş devrine kadar götürülse de, bölge genellikle göçebe kabilelerin yaşam alanı olduğundan idaresinde de değişmeler sıkça meydana gelmiştir. Babillilerin, dönemlerinde bölgede etkin olduğu bilinmektedir. Yedinci yüzyılın ortalarında İslam dininin yayılmaya başlamasıyla bu bölgede de İslamiyet öne çıkmıştır. Emeviler ve Abbasiler gibi İslam devletlerinin hakimiyeti bu bölgede de görülmüştür.

Türklerin etkinliği ilk olarak Selçuklular dönemine dayanmaktadır. Ülkedeki Türk egemenliği  ise 1852’de başlamış, daha sonra 1871’de, Muhammed al Sani’nin daveti üzerine netleşmiştir.  Kal’atü’t-Türk adı verilen kale, Katar’ın bugünkü başkenti  Doha olarak anılmaktadır. Bugün ABD üssünün bulunduğu Al-Obeid’e yerleşen Türk birlikleri 1913’e kadar burada kalmışlardır. Katar, bu dönemde, Basra Vilayeti’nin Lahsa sancağına bağlı bir kaza (ilçe) olarak yer almıştır. Al-Sani ailesi mensupları, Osmanlı kaymakamları olarak görev yapmışlardır. Osmanlı Devleti, Katar üzerindeki haklarından Temmuz 1913’te vazgeçmiş, son Türk askeri Katar’dan Ağustos 1915’te çekilmiştir. I. Dünya Savaşı’nın çıkmasının akabinde        3 Kasım 1916’da Katar, İngiliz işgali altına girmiş ve I. Dünya savaşından sonra İngilizlerin petrol siyaseti bağlamında Osmanlı İmparotorluğu’ndan tümüyle koparılmıştır.

1971 yılında İngilizlerin himayesinden ayrılarak  (ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir parçası olmayı da reddederek) bağımsız bir ülke olmuştur. 1995’e kadar ülkeyi yöneten ilk emirin ardından, yönetime el koyan Katar Emiri Hamad bin Halife Al Tani döneminde, bazı siyasi ve ekonomik reformlar gerçekleştirilmiştir. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Doğal gaz ve petrol sektörlerinde liberalleşmenin yolu açılmış, basın özgürlüğü genişletilmiş ve bu bağlamda Arap ülkelerinde, daha sonra da tüm dünyada önemli medya kuruluşlarından biri olacak Al Jazeera kurulmuştur.

Katar’ın Enerji Kaynakları ve Ekonomisi

Katar’da doğalgaz üretimi 1991 yılında başlamış, ilk LNG ihracatı ise 1996 yılında yapılmıştır. Halen, Katar, dünyanın üçüncü büyük kanıtlanmış doğalgaz rezervlerini elinde bulundurmaktadır. Kanıtlanmış doğal gaz rezerviyle bu bağlamda küresel rezervlerin yaklaşık %15’ine sahip bulunmaktadır.

1997 yılından itibaren başladıkları LNG üretiminde, ülke politikası olarak kaynaklarını LNG üretimine yoğunlaştırmaktadırlar. 2010 yılı sonu itibariyle yılda 77 milyon ton sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) üretme kapasitesine ulaşmıştır. Bu haliyle, dünyanın en önde gelen LNG tedarikçisidir. Üretiminin çoğunu Asya’ya (özellikle Japonya, Hindistan ve Güney Kore’ye) satmakta, yeni pazarlara LNG ihracatı için de çalışmalarını yoğunlaştırmış bulunmaktadır. Gaz İhracatçıları Ülkeleri Forumu’nun (GECF)  da bir üyesidir.

Katar 2012 yılı sonunda dünyada kanıtlanmış petrol rezervleri açısından 25,4 milyar varil rezervi ile dünyada 13. Sırada yer almaktadır. Bu açıdan da önemli bir petrol tedarikçisi konumunda olup,  OPEC üyesidir. Ülke enerji politikası açısından ağırlıklı olarak LNG üretimine ve ihracatına yönelmiş olmasına rağmen petrol rezervlerinin ömrünü artırmak adına zenginleştirilmiş petrol elde etme yöntemlerine de önem vermektedir.

Ülkedeki petrol zenginlikleri devletin sahip olduğu Qatar Petroleum (QP) adlı kuruluş tarafından kontrol edilmektedir. Kıyıdaki Dukhan bölgesi, Maydan Mahzam ve Bul Hanine bölgeleri QP tarafından sahiplenilmekte ve işletilmektedir. Bunun dışında kalan petrol bölgeleri ise uluslar arası petrol firmaları tarafından üretim paylaşma anlaşması çerçevesinde işletilmektedir. QP kurumu petrol üretiminde olan ağırlığından daha fazlasına doğal gaz tarafında sahip bulunmaktadır. Ülke içerisindeki LNG’nin taşınmasında ise Qatar Gas Transport Company söz sahibidir.

Katar’ın iki rafineri merkezi bulunmaktadır. Bunlardan biri olan Umm Said, 2009 yılında kurulmuş olup, QP’nin alt kuruluşu tarafından işletilmektedir. İkinci rafineri olan Ras Laffan rafinerisi ise   %51’inin QP tarafından oluşturulduğu ve içerisinde Exxon Mobile, Total ve bazı Japon firmalarının bulunduğu bir konsorsiyum tarafından işletilmektedir.

Önemli ölçüde denizde bulunan doğal gaz rezervleri ile petrol rezervlerini karaya bağlayan hatlar bulunmaktadır. Ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’ne doğal gaz veren ve Dolphin doğal gaz boru hattı olarak nitelenen hat da BAE’nin doğal gaz tedarikini büyük ölçüde karşılamaktadır (Şekil 1).

Katar İstatistik Kurumu’nun verilerine göre doğalgaz ve petrol ülkenin gayri safi milli hâsılasının yaklaşık %58’ini oluşturmaktadır. Elektrik üretimi de ağırlıklı olarak doğal gaz kaynaklı olmaktadır.

Bunlardan ayrı olarak, Katar Devlet Fonu, İngiltere-İsviçre konsorsiyumu Glencore ile birlikte Rus Devlet enerji şirketi Rosneft’in % 19,5 hissesini Aralık 2016’da almıştır. Küresel piyasada 2016 yılının en büyük anlaşması olarak nitelenen bu anlaşmayla Katar, batı ülkeleriyle birlikte Rusya ile de işbirliğine giden bir ülke profili çizmktedir. 

Şekil 1  Katar Enerji Boru Hatları

Katar doğal gazının LNG dışında Akdeniz’e dolayısıyla, Avrupa’ya ulaştırılması için de boru hattı projeleri söz konusu olmuştur. Konuyla ilgili, Türkiye üzerinden hat geçirilmesi 2000’li yıllarda gündeme gelmiş, bu konuda niyet belirtilmiştir. Ancak, Suriye’nin Şii hilali içinde yer almayı tercih etmesi ve Suriye’de iç savaşının çıkmasıyla proje gündem dışı kalmıştır. Alternatif olarak, İran-Akdeniz doğal gaz boru hattı önerilmiş, ancak Suriye iç savaşı nedeniyle bu proje de kalmıştır.

Nüfus ve yüzölçümü bakımından küçük bir ülke olan Katar, sahibi olduğu doğalgaz ve petrol rezervlerini artan bir hızla ekonomisine kazandırmasıyla rekor denebilecek düzeyde ekonomik büyüme gerçekleştirebilmiştir. 2009 yılı itibariyle 98 milyar Doları aşan gayri safi milli hasılası ile 2012 yılında 99.731 Dolar kişi başına düşen gelire ulaşmıştır. Kişi başına milli gelir bazında dünyanın en zengin ülkelerinden birisi haline gelmiştir. En yüksek kişi başına düşen milli gelir açısından dünyada Lüksemburg’un arkasından ikinci sırada yer almaktadır.

Katar, ülke dışında farklı sektörlerde yatırım yapmış ve yapmakta olan bir ülkedir. Bu sektörler arasında, bankacılıktan moda sektörüne, inşaattan eğitime kadar çok farklı sektörler bulunmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’de de birçok yatırım yapmış ve Türkiye’ye farklı şartlarda destek vermiş bir ülke durumundadır.

Enerji Politik Değerlendirme

Katar enerji politiği ve son yaşananlar değerlendirilmek istenirse, konuya tek açıdan değil çok yönlü bakmak gerekecektir. Yukarıda değinilen hususlar göz önüne alındığında üç hatta dört ana başlıkta konuyu ele almak gerekecektir.

Öncelikle kendini gösteren konu, Katar’ın petrol zenginliğinin yanısıra özellikle 21. yüzyılda öne çıkan doğal gaz rezervlerinin ekonomik getirisi ve çevre ülkeler içinde öne çıkan bir konuma gelmekte olduğu söylenebilir. Bu konuda, farklı bir yapısının olduğunu da belirtmek gerekir. Şöyle ki; doğal gaz ve petrol çıkarım etkinliğini ülke kendi elinde tutmaktadır. Qatar Petroleum (QP)  ve/veya bu kuruluşla ilişkili kurumların fosil yakıt çıkarımı ve ticaretinde ekonomik etkin olduğu söylenebilir. Bu haliyle, Katar Orta Doğu ülkeleri içinde farklıdır ve dikkat çekmektedir.

İkinci bir konu, yüzölçümünün küçüklüğüne karşın iki rafinerisinin olması bir başka deyişle katma değeri daha yüksek petrol türevlerine yönelmesi de önem arz etmektedir. Katar’ın, dış ülkelerde farklı sektörlere yatırımları ki; bu yatırımlar, ekonomik zenginliğini pekiştirmektedir. Bu durum, sadece Orta Doğu ülkelerinin değil tüm dünya ülkelerinin dikkatini çekmektedir. Dolayısıyla enerji rezervlerinin yüksek getirisini ülkenin kendisinin yönlendirmesi, aynı zamanda siyasi ve ekonomik getirileri de ülkeye kazandırmaktadır. Nitekim, Katar, Afganistan’dan Doğu Akdeniz’e kadar farklı ülkeler için öne çıkan ülke haline gelmektedir. 

Bir başka konu, ABD’de bulunan kaya gazıdır. Kaya gazı çıkarımı günümüzde pahalı ve uygun teknoloji kullanımını gerektirmektedir. Bu teknoloji ABD’de bulunmaktadır. Kaya gazı rezervinin ABD’de yüksekliği bağlamında, enerji forumlarında, (dünyada monopol durumundaki bir ülkenin enerji kaynağını satması beklenmezken)  kaya gazı satışı yapabileceğinden bahsedilmişti. ABD, bugüne kadar önemli bir satıcı olmamıştır. Bu bağlamda, ABD’nin petrol şirketlerinin bu alternatife sıcak bakmadığı da söylenebilir. Ancak, ABD’nin yeni yönetimi farklı düşünüyor olabilir. Zira yeni yönetimin ülke içinde çeşitli sorunlarla uğraşmak durumunda olduğu gözlenmektedir. ABD kaya gazını satacaksa deniz aşırı ülkelere LNG olarak satacaktır. Oysa Katar, LNG ihracatında tüm dünyada açık ara (kendinden sonra gelen tedarikçinin üç misli mertebesinde) birinci durumdadır ve dolayısıyla LNG piyasasının önemli aktörüdür. ABD’nin kaya gazını satabileceği (ilk akla gelen) uzak doğu ülkelerinin ihtiyacı olan doğal gazı da LNG olarak önemli ölçüde Katar sağlamaktadır. Dolayısıyla Katar’ın tökezlemesi LNG piyasasını etkileyecek ve dengelerin yeniden tesisini gündeme getirecektir. Bu da, durumun ayrı bir veçhesini oluşturmaktadır.

Farklı bir konu ise, Katar’ın İngiltere-İsviçre konsorsiyumu Glencore ile birlikte Rus Devlet enerji şirketi Rosneft’in % 19,5 hissesini almış olmasıdır. Bu durum, batı bloku dışında alternatifleri de Katar’ın değerlendirebileceği anlamına gelmekte olduğunu düşündürmektedir. Bu husus da dünya konjüktürünü etkileyebilecek nitelik taşımaktadır.

Sonuç

Tüm bu belirtilen hususlar, Katar’ı enerji-politik hedef haline getirmiş bulunmaktadır. Katar’ın yüzölçümü ve nüfusu itibariyle küçük bir ülke olmasına karşın komşuları tarafından ambargoya alınmış olması sadece yerel bir sorun olmanın çok ötesinde etkileri olabilecektir. Zira Katar, farklı yatırımları ve enerji-politik nitelikleri ile ve de sahip olduğu ekonomik olanakları kullanımı bağlamında değerlendirildiğinde, sorun bölgesel ve hatta küresel yansımaları olabilecek cesamette görülmektedir. Söz konusu yansımalar ülkemizi de etkileyebilecek karaktere sahip olabilir. Bu bağlamda, sorunun hızla çözüme ulaştırılması önem taşımaktadır. Çözüme ulaştırılamaması halinde, Katar sorununun ambargoyu uygulayan ülkeler de dahil, bir çok platformda kırılma noktası oluşturması olasıdır.