Türk ilaç sanayisi ihracat potansiyelini arttırdı

Türk ilaç sanayinin son yıllardaki gelişimi, yerli ve yabancı yatırımcıların yeni yatırımlar yapmasını sağladı. Yapılan yeni yatırımlar doğrultusunda sektörün önümüzdeki yıllarda gelişim ivmesini artıracağı söylenilebilir. Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Biofarma İlaç CEO’su Dr. Olcay Gündüz, sorularımızı yanıtladı.  

Türkiye’de ilaç pazarının 2016’da % 17 büyüdüğü açıklandı. Bu büyümeyi nasıl yorumluyorsunuz?

Türk ilaç sanayi 2013 yılından bu yana kendini toparladı ve iyiye doğru gidiyor. Bunun en büyük etkenlerinden bir tanesi otoritenin fiyat politikasında biraz daha esnek davranıp ilaç sanayisini nefes alabilecek ölçüde enflasyonu koruyucu zamlar vermesidir. Türk ilaç sanayisi bu anlamda pozitif yönde etkilendi. Devamında Sn. Cumhurbaşkanımızın ihracat hamlesi ile beraber herkese gösterdiği hedef doğrultusunda ilaç sanayi de ihracata yönelik hamle yaptı. Bu nedenle Türk ilaç sanayisi ihracat potansiyelini arttırdı.

İlaç sanayisinde ihracat oranı yerli üretim yapan firmalar içerisinde % 4-5’ler seviyesindeydi. Son 3-4 yılda bu rakam ikiye katlanarak % 8-10’lara çıktı. Tabii ki hedef % 30 dur. Sağlık politikalarındaki iyileştirmeler ile birlikte halkın doktora olan erişimi ve doktordan çıkan reçeteye olan erişimin kolaylaşması ilaç sanayine pozitif olarak yansıyor. Özellikle Türk ilaç sanayi son üç yılda bioteknolojik ürünlere de yönelmeye başladı. Yaşanan bu gelişmeler doğrultusunda Türk ilaç sanayinin daha iyi yerlere geleceğini ifade edebiliriz.

Biofarma faaliyetleri hakkında bilgi alabilir miyiz?

Biofarma olarak, hormon ilacı ithalatını ortadan kaldırmak için hormon ilacı üretimine geçmeyi planlıyoruz. Hormon laboratuarımız ile hormon üretim tesisimiz var. Türkiye’de hormon ilacı üretebilen 4 firmadan biriyiz. Özellikle ithal edilen kadın doğum hapları, ertesi gün hapları gibi ilaçları iki sene içinde yerli üretim olarak hastalarımızın kullanımına sunacağız. Daha uygun şartlarda daha uygun fiyatlarla ithalatın önünü kesmeyi planlıyoruz. Klasik konvansiyonel ilaçlardaki Ar-Ge yatırımlarımız devam ediyor. Yaklaşık yüze yakın molekülü ruhsatlandırıp yeniden piyasaya vereceğiz. Hormon ilaçları, tek kullanımlık ambalajlarda gözyaşı, göz damlaları, astım ilaçları gibi ilaçları üretmeye yoğunlaşacağız.

2016 yılı şirketiniz açısından nasıl geçti?

Biofarma, 2016 yılında %25 büyüdü. Bu açıdan bakıldığında pazardan daha iyi büyüdüğümüzü söyleyebilirim. Reçete üretmekte en hızlı büyüyen dördüncü firmayız. Çünkü hekimlere karşı çok ciddi bir şekilde propaganda yapıyoruz ve onların reçetelerine girmeye çalışıyoruz ve giriyoruz. Zaten çok klasikleşmiş ürünlerimiz var. Saha teşkilatımızda iyi çalıştığı için 2016’da pazardan daha iyi büyüdük.

Yıllık üretim kapasiteniz nedir?

Üretim kapasitemiz şu anda tam olarak dolu değil. Yıllık 100 milyon kutu kapasitemiz var. Biz bunun 50 milyonunu kullanabiliyoruz.

Kaç ülkeye ihracatınız var?

Şu anda 36 ülkeye ihracat yapıyoruz ve 8 milyon dolar civarında bir işlem hacmimiz var.

İhracatla ilgili çok büyük atılımlar yapıyoruz. Suudi Arabistan ve ekvatoryal bölgeden oluşan sıcak ve nemli olan ülkeler için stabilize odalarına yönelik yatırımlar yaptık. İlaçlarımızın kalitesini buralarda deniyoruz. Suudi Arabistan ve Afrika ülkelerinde devamında da körfez ülkelerinde ruhsatlandırma proseslerine gireceğiz. 2019-2020 hedeflerimiz de %8 olan ihracat payımızı %20’ye çıkarmak var.

Biofarma ağırlıklı olarak jenerik ilaç üretimi yapıyor. Türkiye’de yerli üretim genellikle jenerik/eşdeğer ilaçlar üzerinde yoğunlaşmış. Eşdeğer ilaç üretiminden vazgeçip bioteknolojik ilaç üretimine geçilmesi ülkenin dışa bağımlı yapısını değiştirecek deniliyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Türkiye’de yerli sanayi ilaç firması artık çok kaliteli eşdeğer ilaç üretimi yapabiliyor. Hatta bizim ürettiğimiz eşdeğer ilaçların birçoğu farklı ülkelerde de kullanılıyor. Sadece biz değil, bizim rakiplerimizde birçok ülkeye ihracat yapıyor, bizde Avrupa’ya ihracat yapıyoruz. Bizim tesisimiz İngiliz, Irak, Yemen, Ukrayna, Türkiye otoritesinden onaylıdır. Her sene tekrardan onaylanıyoruz. Eşdeğer ilaçlar hem ekonomik hem aynı etkiyi gösterebilen ilaçlar anlamına geliyor. Dolayısıyla eşdeğer ilaçlardan vazgeçmek diye bir şey olamaz. Türkiye ekonomisi için eşdeğer ilaç üretimi ve klasik konvansiyonel ürünlerin halkımıza sunulması çok önemli. Çünkü devletin üzerindeki büyük bir yükü ortadan kaldırıyoruz.

Bahsettiğiniz bioteknolojik ürünlerde aşı, beslenme ürünleri, kanser ilaçları gibi özel ürünlerde Türkiye üretim yapamıyordu. Bu ilaçlarda bizim ilaç sektörüne yönelik olan ekonomimizin %35’ini karşılıyordu. Yerli ilaç sanayisi bu ürünleri artık Türkiye’de üretmek için harekete geçti. Birtakım yerli firmalar aşı fabrikaları, beslenme üniteleri fabrikaları, serum fabrikaları, kanser ilaçları fabrikaları gibi tesisleri kurmaya başladılar. Artık yavaş yavaş ülkemizde de bu ilaçlar üretiliyor. Üç dört yıl içerisinde bunların hepsini yapabilir hale geleceğiz. Otoritemiz haksız rekabet olmasın diye yabancı firmalara yerelleşin üretimi Türkiye’ye kaydırın, Türkiye’de üretim tesisi olan firmalar size hizmet verebilir dedi. Birçok yabancı firma üretimini Türkiye’ye kaydırmaya başladı. Kaydırmazlarsa Türkiye’de rekabet etme şansları olmayacak. Dolayısıyla yabancı firmalar Türkiye’de ya kendileri tesis kuruyor, ya da gelip Türkiye’de üretim tesisi büyük bizim gibi firmalar bulup üretim yaptırmak istiyorlar. Sonuç olarak her şey pozitif yönde ilerliyor.

Eşdeğer ilaçlara yönelik halkımızın algısı ne yönde?

Halkımız bu ilaçları kopya ilaç olarak nitelendiriyor. Ancak böyle bir durum yok. Biz tamamen insan vücudunda aynı molekülle aynı yöntemlerle ürettiğimiz ürünlerimizi satıyoruz. Bizim ürünlerimizde Avrupa’da ki gibi Ar-Ge masrafları olmadığı için biz daha ekonomik fiyatlarla satıyoruz. Zaten eşdeğer ilaç demek; iki tane ilacı karşılaştırdıkları zaman %96 ve üzerinde %100 etkinliğe kavuşması anlamına geliyor. Bundan 15 sene önce algı farklıydı ama algı son on yıldan beri çok değişti. Artık halkımız güvenle istediği eşdeğer ilacı alabiliyor.

Kendinize ait bir Ar-Ge merkeziniz var. Burada yürüyen projelerinizden bahseder misiniz?

Ar-Ge merkezimizi 2015’te güncelledik. O zamana kadar sertifikamız ve bakanlık onayımız yoktu. 2016 yılının Mart ayında denetim geçirdik. Nisan ayında Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından da akredite edilip onaylandık. Kasım ayında ilk denetimden de geçtik. Şu anda Türkiye’nin 15 tane Ar-Ge merkezinden bir tanesi İstanbul Biofarma’da. Yaklaşık olarak 200’e yakın ilaç projemiz Ar-Ge merkezimizde devam ediyor. Bunların 20 tanesi hormon, 50 tanesi tek kullanımlık ilaçlar ve diğerleri de klasik dediğimiz ilaçlardan oluşuyor. Bunların hepsi eşdeğer ilaçlardır.

Bu yılki büyüme hedefiniz nedir?

2016 yılına göre daha fazla büyümeyi öngörüyoruz.  %25 civarında bir büyüme gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Yabancı şirketlerin bizi takip ettiğini de biliyoruz. Çünkü bize satın alma talepleri geliyor. Tabi biz şu anda böyle taleplere kapalıyız. Aslında biz satın alıp büyümeyi düşünüyoruz. Bizden küçük firmaları bünyemize katıp büyüme hedefimiz var. Biofarma olarak emin adımlarla büyümeye devam edeceğiz.

Türkiye ilaç sektörünün günümüzdeki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? İlaç sanayisinin büyük handikabı maalesef bizim kimya sanayimizin olmamasıdır. İlaca yönelik kimya sanayimiz yok. İlaç hammaddelerinin tamamına yakınını yurtdışından ithal ediyoruz. Bu konuda dışa bağımlıyız. Biz daha çok hammaddeyi alıp işleyip, bitmiş ürün haline getirip satmayı planlıyoruz. Çünkü mevcut kimya tesislerimiz bizi bu konuda desteklemiyor. Türk ilaç sanayisi olarak bizler, bitmiş ürünü ihraç ediyoruz. Bunlara rağmen Türk ilaç sanayisi çok iyi bir konumda yer alıyor.