Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır
Savunma sanayi ve havacılık sektörünün önemli oyuncularından biri olan Tusaş Motor Sanayi AŞ (TEI), pandemi sürecinde de önemli çalışmalara imza atmaya devam ediyor. Kritik projelerde görev alan TEI’nin süreç ile ilgili aldığı önlemler ve yapılan çalışmaların geleceği ile ilgili sorularımızı yanıtlayan TEI Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Prof Dr Mahmut Akşit, sorularımızı yanıtladı.
Pandemi sürecinin şirket olarak iş yaşamınıza yansımaları ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ayrıca bu süreçte şirketler istihdamın korunması adına da çeşitli önlemler alıyor, konuyla ilgili sizin ne gibi çalışmalarınız oldu?
TEI olarak, daha Türkiye’de hiç vaka görülmeden, Şubat ayında tedbirler almaya başladık. Kampüs girişlerimizde ateş ölçümlerini başlattık, belki de bu uygulamayı Türkiye’de başlatan ilk şirketlerdeniz. Türkiye’de ilk vaka tespit edilmeden 1 ay önce tüm seyahatleri, eğitimleri ve ziyaretleri iptal ettik. 3000’e yakın kişinin çalıştığı bir yerde toplam vaka sayımız 20’yi bulmadı. Kontrollü bir şekilde çalışmaya ve üretmeye devam ettik. Sonraki dönemlerde tedbirlerimizi sıkılaştırdık. Toplantılarda maske takıyorduk ama fabrika genelinde maske zorunluluğu yoktu. Türkiye’deki vakaların artmasıyla biz de tedbirlerimizi artırarak personel servislerinden kumanya dağıtımına, evden çalışma sisteminden seyreltilmiş çalışma düzenine kadar çeşitli farklı düzenlemelere gittik. Çalışma alanlarımızda kontrollü bölge uygulaması başlattık. Çalışanlarımız kendi bölgelerinin dışına çıkmıyor ve bu sayede pozitif vaka görülmesi durumunda önlemleri, testleri ve karantina uygulamasını yalnızca bu bölgeyi kullanan insanları kapsayacak şekilde uygulayarak daha etkili bir mücadele sürdürmüş oluyoruz. Genel olarak bu şekilde çalışmaya ve üretmeye devam ediyoruz. Türkiye olarak gerçekten dünyada örnek gösterilebilecek kontrollü bir kısıtlama uygulamasıyla bu süreci geçiriyoruz. Diğer ülkelerin çoğuna göre daha temkinli adımlar atıyoruz ve vaka sayılarındaki artışla mücadelemiz de daha kontrollü ilerliyor. Bazı ülkeler ilk andan itibaren neredeyse ülkeyi tamamen kapattılar ama bu durum uzun vadeli bir çözüm olmayacaktır. Üretemezsek kazanamayız, ama tamamen serbest bırakırsak da hastalıkla mücadele edemeyiz. Biz TEI olarak çalışır ve üretir vaziyetteyiz. Dünyada virüsün tırmandığı dönemde bizim de birçok birimimizde 2 haftalık kısmi bir duraksamamız oldu, çünkü bizim iş yaptığımız yabancı fabrikalar da tamamen kapanmış durumdaydı. Sonrasında yavaş yavaş onlar da devreye girdi ve biz de üretimimize devam ettik.
Dünyadaki birçok firmanın aksine toplu bir işten çıkarma yapmadık, yapmayı da düşünmüyoruz. Çünkü nitelikli iş gücümüze sahip çıkarak bu süreci atlattıktan sonra ayakta kalan şirketlerden biri olmayı ve bu süreci atlatmayı başaramayan firmalardan kalan boşlukları da fırsata çevirmeyi hedefliyoruz. Bu zor günleri dayanışma içinde geçirmeye gayret ederek, devletimizin sanayicilerimize sunduğu büyük bir destek olan kısa çalışma ödeneğinden yararlanıyoruz. Üst yönetimimiz de dahil olmak üzere uyguladığımız kısmı çalışma ile fazla olan kapasitemizi azaltarak ortak dayanışma sayesinde azalan işlerimizden dolayı belirli sayıda insanı işten çıkarıp kalanları tam kapasite çalıştırmak durumunda kalmadık. Pandemi sürecinin kaçınılmaz bir gerekliliği olarak çalışanlarımızla ilgili iki uygulamamız daha oldu. Zorunlu askerlik görevini henüz tamamlamamış olan arkadaşlarımızdan rica ettik ve onları askere gönderdik. Emekliliği gelen çalışanlarımızdan da emekli olmalarını rica ettik; mevcut işlerimizin bu durum düzelene kadar herkese mümkün olduğu kadar en uzun süre aş ve maaş olarak yansımaya devam etmesini arzuluyoruz. Sağ olsun arkadaşlarımız da bu yaklaşımımıza anlayış gösterdiler. Ben de bu vesileyle bir kez daha onlara tüm çalışma arkadaşlarımız adına teşekkür ediyorum.
Savunma sanayinde edinilen tecrübelerin farklı alanlarda kullanıldığı bir döneme girdik. Bu konudaki düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Ülkemizde savunma ve havacılık sanayi, en hızlı gelişen sektörlerin başında gelmekte. Bu dinamizm hem ciro hem ihracat hem de proje sayısı bazında gerçekleşmekte. Cumhurbaşkanımızın “Tüm ihtiyaçlarımızı kendimiz tasarlayabilir, geliştirebilir, üretebilir ve bunların ihracatını yapabilir hale gelene kadar durmayacağız, dinlenmeyeceğiz, gece gündüz çalışacağız.” sözü aslında sektörümüzün hızlı gelişimini açıklar nitelikte. Hem bu hızlı gelişim ile hem de savunma ve havacılık sanayisinin en yüksek mühendislik bakış açısı ve bilgisine ihtiyaç duyması sebebiyle sektörümüz dünyada da olduğu gibi en nitelikli mühendislik kadrosunun istihdam edildiği sektörlerin başında geliyor. Ayrıca özellikle ülkemizde Savunma Sanayii Başkanlığımız öncülüğünde proje odaklı bir anlayış sürdürülmekte olduğundan, sektör olarak bir projeye sıfır noktasında AR-GE faaliyetleriyle başlayarak, proje çıktısını bir ürün olarak ortaya çıkarma aşamasına kadar geçirilen tüm süreçlere halihazırda oldukça hâkim durumdayız. Bu sayede sektör olarak normal zamanlarda iştigal etmediğimiz alanlarda da kısa sürelerde projelendirdiğimiz işleri başarıyla gerçekleştirebilme imkanına sahip olabiliyoruz. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde pandemi nedeniyle olası acil solunum cihazı ihtiyacını yerli imkanlarla karşılayabilmek adına sektörümüzden ASELSAN ve Baykar, Biosys ve Arçelik firmalarının birlikte yürüttükleri projede yerli yoğun bakım solunum cihazı üretimini gerçekleştirdiler. Bu gibi örnekler ihtiyaç halinde artacaktır, sektörümüz ve sanayimiz bu kabiliyetlere sahip. Yaşadığımız bu pandemi dönemi gibi kriz anlarında bile böylesine bir projeye başlayabilmek, farklı şirketlerin eşgüdüm içinde çalışabilmesi ve projenin neticesinde dünya standartlarında kaliteli bir ürün ortaya konabilmesi hem ülkemiz hem de sektörümüz adına oldukça sevindirici hadiselerdir. TEI olarak bizler de sahip olduğumuz altyapı ve nitelikli iş gücümüzle her zaman bu gibi ihtiyaçları gidermek adına göreve hazır durumdayız.
Önümüzdeki dönem öngörüleriniz ve gelecek planlarınız ile ilgili bir değerlendirme yapar mısınız? İhracatın daha da önem kazandığı bir dönemden geçmekteyiz. TEI olarak bu alanda son dönem çalışmaları ve beklentileri ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Havacılık sektörü, pandemi sürecinde en büyük darbeyi alan sektörlerin başında geliyor. TEI olarak pandemi sürecini büyüme yaşadığımız bir dönemin ardından karşıladık. Durumumuz çok iyiydi ve bunu çalışanlarımızla paylaşıyorduk. Toplam siparişlerimiz 6,6 milyar Amerikan dolarına kadar çıkmış durumdaydı. Geçtiğimiz sene, önce Boeing 737 MAX krizi geldi. Önemli, fakat COVID-19 ile mukayese etmek gerekirse sınırlı bir etkisi vardı. İlgili motor programına dair siparişlerin iptali veya ötelenmesi söz konusuydu. Ancak, COVID-19 sürecinde konu yalnızca bir uçakla ilgili değil de tüm sivil yolcu taşımacılığını kapsadığı ve havayolu şirketleri tüm uçuşlarını durdurdukları için süreç kaçınılmaz olarak bize de yansıdı. Biz bugün sektörde ana motor üreticilerinin altındaki birinci kademe tedarik zincirinde yer alıyoruz ve en üste çıkmak için millî motorlarımız konusunda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. “Azdan az, çoktan çok gider.” diye bir söz vardır; dünyanın en çok kullanılan motorlarının en büyük tedarikçisi konumunda bulunuyoruz, dolayısıyla bir sıkıntı çekmiyoruz demek doğru olmaz. Askerî havacılık alanında herhangi bir sorun yaşanmadı. Askerî havacılık motoru ağırlıklı olarak çalışan şirketlerde ciddi bir etki görülmesini beklemiyorum. Ancak, bizim iş yükümüzde sivil havacılık motorlarının oranı %50’nin üzerindeydi o yüzden etkisi daha fazla oldu. Genel olarak havacılık sektörünün tarihine baktığımızda başta 11 Eylül olmak üzere zaman zaman böyle krizler görülmüş durumda. Üst yönetim ekibimizle yaptığımız kriz yönetim toplantıları ve hazırladığımız çıkış haritası planlarında önce şirketimizin bu süreçten en az hasarla çıkmasını, sonrasında da çalışanlarımız üzerindeki etkisini en aza indirmeyi gözetiyoruz. Genel olarak, çok şükür, bu sürece hazırlıklı ve iyi bir durumda yakalandık diyebilirim.
Malum “Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır.” Bütün dünya ve özellikle de havacılık sektörü olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Bizim öngörümüz, diğer krizlerde olduğu gibi bu krizin içinde de fırsata çevrilebilecek noktalar olduğu yönünde. Virüs ilk olarak Çin’de ortaya çıktı ve Çin üretim faaliyetlerini ciddi oranda durdurdu ya da azalttı. Bu süreçte Çin dışındaki birçok büyük şirket de tedarik zincirinde bütün ağırlığı Çin’e verdiklerini anladılar. Çin üretimi durdurduğu anda onlar için adeta alarm zilleri çalmaya başladı. Evet, ticarette fiyat ve rekabet çok önemli. Ama böyle bir kriz olduğu zaman üretim için ihtiyaç duyulan emtiayı tedarik edememek daha büyük bir problem olarak şirketlerin karşısına çıkmakta. Aynı zamanda bu kriz gösterdi ki, olası bir uluslararası ticaret sorununda, bir anlaşmazlık durumunda da tedarik süreci sekteye uğrayabilir. Özellikle kritik parçalarda Çin’e bağlı olan firmalar hızla alternatif tedarikçi arayışına başladılar. Bu konuda Türkiye çok önemli bir pozisyonda. TEI olarak biz, gerek altyapımız, gerek nitelikli çalışan kadromuz, gerekse uluslararası düzeyde sahip olduğumuz sertifikalarla, günü geldiğinde fiyatta Çin’le birebir rekabet edemeyecek koşullar dahi olsa, birçok firmanın alternatif tedarikçisi olabiliriz.
İkinci bir fırsat kapısı olarak gördüğümüz nokta da, dünya genelinde rakibimiz konumunda bulunan bazı şirketlerin bu süreci bizim kadar kayıpsız atlatamayacağı hususu. Devletimizin kısa çalışma ödeneğiyle sanayiciyi desteklemesi de bu noktada çok önemli. Bu kriz sona erdiğinde ve siparişler artmaya başladığında yeterli kapasite ve yetişmiş iş gücüne sahip şirketler, bu siparişleri toplayacak. Sektörümüzde de maalesef bu süreç içinde ayakta kalamayan şirketler olacak. Biz TEI olarak daha önce de belirttiğim gibi iyi bir zamanımızda bu krizle karşılaştık. Elbette zorlukla ayakta kalmaya çalışan şirketler bu kriz koşullarında silinip gidebilirler. TEI olarak bizde ve bizim tedarik zincirimizde çok şükür yarıştan düşen arkadaşımız yok. Krizin başlangıcında kendi tedarik zincirimizle bir toplantı gerçekleştirerek bir durum değerlendirmesi yaptık. Bu toplantıda TEI olarak, yan sanayiye dağıttığımız bütün işleri kesip kendi bütçemizi maksimize ederek KOBİ’leri öldürecek bir uygulama yapmayacağımızı belirttik. Kısa dönemde karlı gözükse de, böyle bir uygulamanın hem yıllar içinde oluşturduğumuz rekabetçi üretim ve tedarik ekosistemimiz, hem de ülkemiz için uzun dönemde iyi bir çözüm olmayacağının farkındayız. Bir ekosistem olarak optimum şekilde ayakta kalabilmek için kaybolan iş miktarını eşit bir şekilde yüklenebileceğimiz bir plan yaptık. Piyasa yavaş yavaş toparlanmaya başladığında bu mantıkla hareket etmeyen, yalnızca kendisini ayakta tutup tedarik zincirini sekteye uğratan şirketler, bu kez kendilerini ciddi sorunlarla karşı karşıya bulabilirler. Belki 1 yıl sabredeceğiz ama sonrasında yarıştan düşen şirketlerin iş yüklerini de ayakta kalan şirketler olarak bizler üstleneceğiz. Uzun dönem beklentilerim bu yönde.
Yerli teknolojilerin önem kazandığı bir dönemde TEI’nin bu hususta aldığı yol ve güncel projeleriniz ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
Dünyanın en büyük motor üreticilerinin arasında yerimizi almak yolunda Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleriyle yürütmekte olduğumuz millî motor projelerimiz tüm hızıyla devam ediyor. Bu projelerimizi motor türlerine göre pistonlu motorlar ve türbinli motorlar olarak iki gruba ayırabiliriz.
Pistonlu motorlar grubunda başta TUSAŞ’ın ANKA platformu olmak üzere orta irtifada uzun uçuş süreleriyle hizmet veren MALE sınıfı İHA’ların güç ihtiyacını karşılamak için, Türkiye’nin ilk yerli ve millî havacılık motorunu geliştirmek üzere Savunma Sanayii Başkanlığımızın destekleriyle başladığımız ve 172 HP (±2) güç üretme kapasitesine sahip olan TEI-PD170 Turbodizel Havacılık Motorumuzdan bahsetmek isterim. 2013 yılında başladığımız PD170 Operatif İHA Motor Geliştirme Projesi’nde gerçekleştirdiğimiz yoğun tasarım, imalat ve montaj çalışmaları sonrasında 30 Ocak 2017’de motorumuzu ilk kez çalıştırmış, ve aynı yılın Kasım ayında TUSAŞ’a ilk motorumuzu teslim etmiştik. 27 Aralık 2018 tarihinde ise ANKA platformuyla motorumuzun ilk uçuşunu gerçekleştirdik. İlk seri üretim TEI-PD170 motorumuzun teslimatını 27 Aralık 2019 tarihinde gerçekleştirdik ve bu yıl sonuna kadar toplamda 40 adet motor teslim etmeyi hedefliyoruz. Şuan itibariyle projede geldiğimiz yerlilik oranı %96 ile neredeyse tamamen yerli ve milli. Bir yıl içinde hazır alım standart raf ürünleri hariç kalan tek parçanın yerlileştirilmesi adına çalışmalarımız da devam ediyor.
Sahip olduğumuz kabiliyetler ve teknik altyapı ile azami yerlilik oranıyla yurtiçi imkânlarımızı kullanılarak TÜBİTAK’ın da destekleri ile geliştirdiğimiz bir diğer projemiz ise 50 HP (±2) güç üreten ve 16.000 ft. irtifada operasyon kabiliyetine sahip TEI-PG50 iki zamanlı boksör tipi benzinli insansız hava aracı motorudur. Platform üreticisine verdiğimiz ilk motorla yapılan yer testleri tamamlandıktan sonra teslim ettiğimiz ikinci motorla yapılan uçuş testleri de 15.000 ft irtifada başarı ile tamamlandı. Seri üretim fazına hazırlık olarak 3 adet daha motor üretildi. TEI-PG50 motorumuz benzer amaçlar için kullanılan mevcut İHA motorlarına göre daha fazla güç ve daha yüksek güç/ağırlık oranı sunuyor. Şu anda platform üreticisi ile seri imalat pazarlıkları yürütülmekte.
Gaz türbinli motorlar olarak genel bir sınıflandırma yapabileceğimiz turbojet, turboprop ve turboşaft motor alanlarında da millî projelerimize var gücümüzle devam ediyoruz. Son dönemde ülkemizin başlattığı ve devam etmekte olan Özgün Hafif Genel Maksat, Türk Genel Maksat Helikopteri gibi projelerinde, itki sistemlerini yerli ve millî imkanlarla karşılayabilmek adına Turboşaft Motor Geliştirme Projesi (TMGP), 8 Mart 2017 tarihinde resmi olarak başlatılmıştır. TUSAŞ’ın geliştirmekte olduğu GÖKBEY helikopterine entegre edilecek, 1400 SHP gücünde, tip sertifikası alınmış özgün ve millî motorumuzu geliştirme çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Geçtiğimiz senenin sonunda projenin önemli kilometre taşlarından birisi olan Çekirdek Motor Testi kabul sürecini Savunma Sanayii Başkanlığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri temsilcilerinin katılımıyla başarıyla gerçekleştirdik. Bu test kalibrasyon, konfigürasyon kontrolleri, 1 saat 45 dakikalık motor test icrası, test sonuç değerlendirmelerini ve kritik parça FPI değerlendirmelerini içeriyordu. Ayrıca Çekirdek Motor kabul testi öncesindeki hazırlık sürecinde; 2 motor ile toplam 18 motor montajını içeren 32.000 devir/dk hıza kadar ulaşan ve bazıları 3 saati aşan 200’den fazla hazırlık testi gerçekleştirdik.
Öncelikli olarak ulusal, uzun vadede ise uluslararası pazarda yerini almasını öngördüğümüz, İHA’ların gaz türbinli itki sistemi ihtiyaçlarına yönelik geliştirme çalışmalarımıza da 2004 yılından beri devam etmekteyiz. Bu çalışmalar kapsamında geliştirdiğimiz TEI-TJ90 turbojet motorunun kontrollerini de yine tamamen yerli imkanlarla geliştirdiğimiz elektronik kontrol üniteleri aracılığıyla yapıyoruz. Milli motor geliştirme gayretlerimizin son halkası olarak Orta Menzilli Gemi Savar Füzeler için TÜBİTAK’ın da desteği ile tamamen milli olarak tasarlayıp geliştirdiğimiz TEI-TJ300 Turbojet motorumuzu 19 Haziran’da Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Varank’ın katılımı ile başarı ile test ettik. Son 6 yıl içinde 3’ü dizel, 2’si benzinli ve 4’ü jet yakıtlı olmak üzere 9 değişik milli motorumuzu tasarladık, geliştirdik, ürettik ve çalıştırdık. Bunlardan 4’ünün seri imalatı başladı, biri de başlamak üzere. 35 yıllık teknik birikimimiz, altyapımız, kalifiye iş gücümüz ve tecrübemizle devletimizin bizi görevlendireceği tüm yeni itki sistemi projelerine de her zaman hazırız. TEMMUZ 2020