Gelecekte var olmak; ancak kendi özüne tutunmak ile mümkündür

Girne Amerikan Üniversitesi havacılık ve denizcilik alanında yaptığı çalışmalar ile dikkat çekiyor. Yaptıkları yatırımlar ve hedefleriyle Girne Amerikan Üniversitesi’ni geleceğe taşıyan Serhat Akpınar, yol çizgilerini bizimle paylaştı.

KKTC’de kamu bütçesinin büyük bir oranının maaşlara ayrılması nedeniyle yatırımların yapılamadığı belirtildi. Kamunun bugünkü ekonomik durumunu nasıl görüyorsunuz?

KKTC’de hükümetlerin artık gider kontrollerini iyi yapması gerekiyor. Kamu giderlerini artırarak, kamuda yeni istihdam oluşturmaları oldukça zordur. Öncelikle, ülke gelirlerinin arttırılması gerekmektedir. Bu da çok ciddi reformlardan geçmektedir. Şu anda;  KKTC’de koalisyon hükümeti vardır ve hükümet bazı reformları yapmak istemektedir. Fakat,  bu reformları ve açılımları nereye kadar yapabilecekler? bilemiyorum. Bir de, önceki hükümetlerin yaptığı çalışmaları da kaldırmak istiyorlar. Bu durum da,  ülkede negatif bir sonuç verecektir. Öncelikle, kendi açılımları başlamalı,  sonrasında diğer tedbirler alınmalıdır. Bu çalışmalar biraz zaman alacaktır. Ancak,  Ada’nın yüksek öğretim ve turizm gelirleri önemli bir yer tutuyor. Fakat, yurt dışından gelen bu gelirleri;  KKTC Halkı maalesef Güney Kıbrıs’a geçerek harcıyor. Oluşan ekonomik gücün  ciddi bir kısmı,  yerel insanımızın güneye geçerek ihtiyaçlarını oradan karşılaması ile o bölgeye de akıyor.  Yurt dışından gelen gelirlerin çarpım oranı altıdır. Bugün, turizmden geliriniz 10 milyar dolar ise; bu rakamı altı ile çarpacaksınız,  yani 60 milyar dolarlık bir ekonomi oluşmuş oluyor. Ancak,  biz KKTC olarak bu rakamı, kendi içerimizde dönüştürerek gelir elde etmek yerine, Güney Kıbrıs’a geçerek paranın çıkışına neden oluyoruz. Son dönemde yapılan bütün istatistiklerde de bu rakamlar görülüyor. Bu durumu; şu ana kadar herkes izledi. Oysa ki bir takım çalışmaların yapılması gerekiyor. İnsanlarımızda da, istisnaları tenzih ederek söylüyorum, maalesef ülke duyarlılığı bulunmuyor.

Bu durum birçok ülkede sorunlara neden oluyor. Katılır mısınız?

Artık ‘dünya insanı’ sadece kendini düşünüyor, kendi bütçesi ile yaşıyor. Çok fazla bireyselleşmiş bir durum var ki;  insanlar, aslında milli duygular, ülke ve bayrak gibi birçok önemli duygudan uzaklaşıyorlar. Bu duruma çok dikkat etmek gerekiyor. Çünkü; gelecekte var olmak;  ancak kendi özüne tutunmakla mümkündür.

Türkiye’de havacılık sektöründe üretim anlaşmaları imzalanıyor. Sektörde böyle bir gelişme yaşanırken, nitelikli eleman konusu da gündeme geliyor. Bu açıdan; Girne Amerikan Üniversitesi olarak yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Girne Amerikan Üniversitesi bünyesinde pilotaj, havacılık ve eğitim programları öncelikli yüksek okul düzeyinde planlandı ve başlanıldı. Şu anda fakülte oluşumuna başladık. Ancak,  fakülte oluştururken gördük ki;  bu alanda yeterli bilim insanımız bulunmuyor. Bu alanlardaki bilim insanlarını yetiştirmemiz gerekiyor. Bu nedenle, fakülte kurulumuna daha fazla ağırlık veriyoruz. Uçak mühendisliğinden, tasarımı ve yönetimine kadar birçok alanda eğitim vermeye başlayacağız. Fakültemiz, bir sonraki yıl kurulmuş olacak ve 5 yıl içinde de mezunlarımızı vermiş olacağız. Şu anda dahi; havacılık yönetimi bölümümüzden mezun olan öğrencilerimiz hemen iş bulabiliyorlar. Hatta, 2’inci ve 3’üncü sınıflardaki öğrencilerimiz stajyer olarak işe yerleşiyorlar. Bu durum, havacılık sektöründeki nitelikli eleman eksiğini göstermiş oluyor. Bu nedenle; Girne Amerikan Üniversitesi olarak sektörün gelişimi için, biz de üstümüze düşen görevi yapacağız.

Öğrenciler bu alana istekli mi, talep görüyor mu?

Öğrencilerin istekli olduğunu görüyoruz. Havacılık alanına istekler çok yüksek. Katıldığımız fuarlarda da bu talebi yoğunluk ile algılayabiliyoruz. 

Yakın bir zamanda; Başaran Holding’e ait bir uçak kazası ile, bu alandaki eğitimler  ve bağlı eksiklikler olasılıkları dikkat çekti. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

“Havacılık tarihi kan ile yazılmıştır” deyişini hatırlatarak, bunu herkesin çok iyi anlaması gerekiyor. Bugün, sivil havacılık otoriterilerinin denetimlerinde yapılan öğreticilikte, herhangi bir boşluğun yapıldığını düşünmüyorum. Çünkü; oldukça titizler. Bugün;  ABD havacılık alanında en iyi ülke olduğunu iddia ediyor. Sonra,  AB Ülkeleri kendilerinin çok daha iyi olduklarını belirtiyorlar. Biz ise; Türkiye’de ABD ve AB’nin üzerinde öyle düzenlemeler yapılmış ki, hepsinden daha iyi olduğumuzu söylüyoruz. Ancak;  altta belirli bakım merkezlerinde ihmaller olabilir. Uçak sahiplerinin dikkatsizliğini veya üretim hatalarını da telaffuz edebiliriz. Biz de bir kaza olunca, hemen herkes suçlanabiliyor. Oysa, bireysel bir hatadan dahi kazalar olabilir.

İstanbul’da uluslararası denizcilik zirvesi düzenlendi. Geldiğimiz noktanın çok daha ilerisine gidebileceğimiz de vurgulandı. Siz bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin üç tarafı denizler ile kaplıdır. Almış oldukları kararlarla da, sektörde önemli hareketlenmelerin oluşmasını sağladılar. Öncelikle,  bayrak konusunda yapılan çalışmalar çok etkili oldu. İlerleyen dönemde bölge ülkelerindeki tekne sahipleri de, bence Türk Bayrağı taşımak isteyeceklerdir. Neden, biz bu alanı Yunanistan’a bırakalım ki? Bu duruşu çok iyi kullanmamız gerekiyor. Bunun dışında, Denizcilik Müsteşarlığı almış olduğu kararlar ile; tüm eğitim alanının AB Standartları’na çekilmesi çok iyi oldu. Üniversiteler bu kapsamda;  kara simülatörleri, deniz simülatörleri, yani kapsamlı eğitim simülatörleri oluşturmaya başladı. Öğrenciler,  artık denize girmeden simülatörler ile, hem güverte hem de makine bölümlerini öğreniyorlar. Bu,  çok iyi bir süreç oldu. Yine, denizcilik içinde; gemi tasarımından liman yönetimine kadar birçok alanda, yeni bölümlerin açılmış olması ile birlikte, bizlerin uluslararsı düzeyde söz sahibi olabileceğimizi düşünüyorum.

Denizcilik alanındaki eğitim tecrübesi ve kalitesi arttıkça, yurt dışından da taleplerin gelmeye başladığını görüyoruz, Örneğin Katar’ın bu konuda istekli olduğu belirtiliyor. Neler söyleyeceksiniz?

Ortadoğu’da bir çok iş birlikleri oluşuyor. Bugün, California Denizcilik Üniversitesi’nin öğrencisi sayısı 10 bin kişidir. Oluşturdukları eğitim programı sayesinde, öğrenciler okulda olmak yerine sürekli olarak denizlerde görev alıyorlar. Eğitimleri boyunca, Mısır’a kadar gidip geliyorlar. Yani, okyanusu geçmiş oluyorlar. Biz; şu anda onlarla birlikte çalışmalar yapmak istiyoruz. Bu çalışmaların sonucunda, bizlerin de kendi standartlarımızı oluşturmamız gerekiyor. Bizim de, kendi gemilerimiz ile okyanusları aşıp, ABD’ye gitmemiz gelmemiz gerekiyor. O açıdan yapacak çok işimiz var, daha yolun başındayız.

Tersanelerde de bu yönde istekler var. Üniversite tersane iş birliği yapmak istiyorlar.

Tersanelerinde çok büyük ihtiyaçları var. İTÜ, bu alanda önemli bir mesafe aldı. Ancak yat alanında, dünya pazarının %26’sını şu anda elimizde tutuyoruz. Bu çok önemli bir rakamdır. Bizim artık Almanya seviyesine çıkabilmemiz gerekmektedir ve ben o potansiyeli biz de görebiliyorum. Çünkü; Türk insanı çok istikrarlı bir duruş sergiliyor. Hem dizayn açısından, hem de teknolojik gelişim açısından önemli gelişmeler sergiliyoruz.

Girne Amerikan Üniversitesi olarak denizcilik alanındaki hedefleriniz nelerdir?

Girne Amerikan Üniversitesi coğrafi olarak bulunduğu ülke, sonuçta bir ada ülkesidir. Üniversite olarak havacılık ve denizcilik alanında bir otorite olmanın ötesinde; sektörlere yön veren bir üniversite olabilmek için çalışmalar yapıyoruz. Bu nedenle;  denizciliği fakülte düzeyine çekiyoruz. Bizler de, öğrencilerimize denizlerde eğitim vermek istiyoruz. Bugün, Piri Reis Üniversitesi’nin bize verdiği destekler mevcuttur. Aynı şekilde, biz de diğer üniversitelere destekler vermek istiyoruz. Bizim öğrencilerimiz ile onların öğrencilerinin aynı anda eğitimler almasını istiyoruz. Akdeniz’in her yerinde olmayı arzuluyoruz. Girne Amerikan Üniversitesi olarak bu yolda güçlü adımlar atacağız.

Yakın bir zamanda ‘Ales Sınavı’ sonuçları açıklandı ve Türkiye’de iyi bildiğimiz birçok üniversite mezunu Ales’ten 50 puanın altında sonuçlar aldı. Siz, bu sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her üniversite imkanları ile ne kadar iyi olduğunu; sosyal, fiziki ve eğitim alanları ile projelerini anlatıyorlar. Öğrenci tercihlerinde, onlara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ancak bilimsel yayınlar ve bu yayınların uluslararası kabulü açısından baktığınızda; böylesi sınavların önemi ortaya çıkıyor. Bence; şu andaki sistemin gidişi doğrudur. Sonuç itibarı ile;  her şey üniversitenin kendisine bırakılmamalıdır. ABD’de de benzeri sınavlarda,  üniversiteler kendilerini belirli bir yerde tutabiliyorlar. Bu açıdan;  ÖSYM’nin bu sınav ile; yüksek lisans öğrencilerini almak istemesi önemli bir yer tutacaktır. Öğrencilere sadece kendi alanlarında verdiğiniz eğitimler ile her şey bitmiyor. Bugün, ABD’de de dahi,  genel kültür dersleri zorunludur. 3-4 modülde bu eğitimleri veriyorlar. Sadece, kendi alanındaki dersleri vererek,  başarılı insanlar yetiştireceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Türkiye’de,  şu anda birçok üniversite  maalesef öyle çalışıyor.

Yakın bir zamanda Moldova Cumhurbaşkanı Igor Dodon ile bir araya geldiniz. Ülkede okulunuz da bulunuyor. Kendileri, sizi nasıl karşıladılar?  Yaptığınız çalışmalara destek olunuyor mu?

Moldova Devleti’nin oldukça yapıcı bir duruşu var. Kendi programları ve kendi hedefleri var. Bizim, ülkede iki tane üniversitemiz var. Bir Türk olarak; orada bulunmak ve bölgede alışık olunmayan bir alanda yatırım yapmamız nedeniyle dikkat çekiyoruz. Bölgede, gerek Moldova Türkiye Büyükelçisi gerekse Moldova yönetimi bizlere karşı iyi bir tepki ve değer veriyorlar. Bizler de bunun bilincindeyiz. Özellikle, Türkiye’deki iktidarın bölgeye olumlu yaklaşımları ve Gagavuzya Başbakanı’nın bize karşı olumlu yaklaşımları ile birlikte çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Girne Amerikan Üniversitesi’nin küresel anlayışı içerisinde; Moldova’nın da bizim bir parçamız olduğunu söyleyebilirim. Ada içindeki hareketliliğimiz ne ise, orada da aynı hareketliliği oluşturuyoruz. Moldova’da İngiliz Dili’nde eğitim veren tek üniversiteyiz. Bölgede 3’üncü yılımıza girmiş olacağız, yaklaşık 2 bin öğrencimiz var. Ancak, önümüzdeki yıllarda öğrenci sayımızın artacağını düşünüyoruz.

Girne Amerikan Üniversitesi olarak, turizm alanında hedefleriniz bulunuyordu. Bu alandaki hedeflerinizi aktarır mısınız? Şu anda uygulamalı turizm merkezini oluşturuyoruz. KKTC’de ilk kurulan oteli de, bu yönde hazırlamak suretiyle çalışmalar yapıyoruz. Öğrencilerimizi tamamen burslu olarak, sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikli insan gücü paydası içinde tutmaya kararlıyız. Bu alanda da otorite olmayı hedefliyoruz. Öğrencilerimiz, bu  mezun olur olmaz hemen işe başlamış olacaktır. Bu, en büyük ihtiyaç duyduğumuz alanlardan bir tanesidir. Kıbrıs’taki otelcilerimiz de,  bu alanda istediği insan gücüne sahip değildir. Türkiye’de de;  insanların farklı bölümlerden mezun olup, turizm alanında görev yaptığını görüyoruz. Bugün, otelcilerimiz personel ilanı verdiğinde; 100 başvurudan ancak 5 tanesinin o alanda eğitim aldığını görüyoruz. Biz bu durumu düzeltmek istiyoruz.