Karadeniz Tuna-1 Sahasında Bulunan Doğal Gaz Rezervi Ve Enerji Politik Değerlendirmesi
Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL
Giriş
Bilindiği üzere, 21 Ağustos 2020 Cuma günü Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklama ile Karadeniz’de “Sakarya Bölgesi” olarak nitelenen bölgede Tuna-1 sondaj sahasında önemli bir doğal gaz rezervinin bulunduğu açıklanmış bulunmaktadır. 17 Ekim 2020 tarihinde ise yine aynı konumda (derin bir katmanda) ek bir doğal gaz rezervi daha bulunduğu yine Cumhurbaşkanı’nın yerinde yaptığı konuşmayla bildirilmiştir. Sakarya bölgesi tümüyle Karadeniz’de Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi sınırları içinde yer almaktadır (Şekil 1). Bu bakımdan siyasi ve stratejik açıdan sorunsuz görünmektedir.

Şekil 1 Karadeniz’de Doğal Gaz Rezervi Bulunan Saha
Türkiye için son derece önemli olan bu rezervin değerlendirmesine geçmeden önce biraz Karadeniz üzerinde durmak yerinde olacaktır. Türkiye’nin kuzeyinde yer alan Karadeniz, eski karalar topluluğu bölgesinde yer alan ve 3. Jeolojik dönem ve öncesinde var olduğu düşünülen Büyük Tetis Denizi’nin günümüze ulaşan kalıntı bölgelerinden biri olarak nitelenmektedir. Daha yakın bir dönemde (yaklaşık 4.500 – 6.500 yıl önce) ise, yaşanan tektonik hareketlenme sonucunda Boğazlar ve Marmara denizi ile birlikte günümüzdeki coğrafi yapısına kavuştuğu kabul edilmektedir.
Yaklaşık 461.000 km² alana sahip olan Karadeniz, 8 bin 350 kilometrelik toplam kıyı şeridine sahip bulunmaktadır. Tuzluluğu yüksek olmayıp binde 18 mertebesinde olduğu ve (1970-2018 yılları arası itibariyle) ortalama sıcaklığının ise 15,2oC olarak bulunduğu ifade edilmektedir. Doğudan batıya en geniş yeri 1.175 km, en derin noktası ise 2.210 m. kadardır. Boğazlar ve Marmara Denizi üzerinden Akdeniz’e bağlanmaktadır. Daha da ileri bir bakış açısıyla Cebelitarık üzerinden Atlantik’e, Süveyş ve Kızıldeniz üzerinden de Hint Okyanus’una, dolayısıyla dünya açık denizlerine ulaşılabilmektedir.
Nehirler üzerinden ise; batıda Atlantik Okyanusu’na, doğuda Hazar Denizine ve Kuzeyde Arktik Denizine ulaşmak mümkün olabilmektedir.
Avrupa ve Asya topraklarına kıyısı olan Karadeniz’in çevresinde; en uzun kıyıya sahip ülke Türkiye ile beraber Bulgaristan, Romanya, Ukrayna, Rusya ve Gürcistan yer almaktadır. Bulgaristan ve Romanya’nın Avrupa Birliği (AB)’ne girmesiyle, artık Avrupa Birliği’nin de Karadeniz’e kıyısı bulunmaktadır. Karadeniz’de deniz taşımacılığının yanı sıra akışkan enerji kaynaklarının boru hatlarıyla taşınması da önemli bir yer tutmaktadır. Buna örnek olarak Türkiye ile ilişkili Türk Akım ve Mavi Akım’dan bahsedilebilir.
Bulunan Doğal Gaz Rezervinin Tanıtımı
Türkiye’nin kendi milli ve yerli imkânları kullanılarak Karadeniz’de ilk etapta bulunan doğal gaz rezervinin 320 Milyar m3’lük bir rezerv olduğu açıklanmıştır. Son olarak açıklanan ek rezerv ise 85 Miyar m3 olup, böylelikle Tuna-1 sondaj sahasında toplam 405 m3 doğal gaz rezervi bulunmuş olmaktadır. Türkiye’nin şimdiye kadar öz kaynak olarak toplam ürettiği doğal gaz miktarının 16,6 Milyar m3 olduğu düşünülürse, bulunan bu rezervin Türkiye’nin bugüne kadar bilinen kendi doğal gaz kaynaklarına göre hayli iyi bir miktarı ifade ettiği söylenebilir. Bir başka deyişle, tek başına bu sondaj noktasının Türkiye’nin günümüze kadar kendi öz kaynağı olarak ürettiği tüm doğal gaz toplamının 24 katından fazla olduğu anlaşılmaktadır.
Bulunan doğal gaz rezervinin 250 km2’lik araştırma alanında yapılan çalışmalarla belirlenen Tuna-1 sahasındaki ilk bulunan rezerve 2100 m derinlikte ulaşıldığı ifade edilmiştir. Ağustos 2020’deki açıklamalarda daha derinlere inilerek sondaj ve arama çalışmalarının yapılacağı da belirtilmişti. Gerçekten de daha derinlerde ilave rezerv bulma olasılığı yüksek görülmüştür. Zira tektonik geçmişe sahip bölgelerde petrol ve/veya doğal gaz bulunmuşsa, böylesi yerlerde kıvrımlı ve katmanlı yapılar olması mümkündür ve dolayısıyla uygun ara kavite bölgelerde fosil yakıt (hem doğal gaz ve hem de petrol) rezervleri bulunabilmektedir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; 85-850 Milyar m3 mertebesindeki rezervler “Dev Keşif Rezervleri” olarak nitelenmektedir. Bu bakımdan bu aralıkta yer alan Tuna-1 rezervi önem arz etmektedir. Daha farklı bir kıyaslama bağlamında, Doğu Akdeniz’de sıkça adı geçen (Levithan, Tamar, Afrodit ve Zohr) doğal gaz rezervleri ile karşılaştırıldığında da Tuna-1 rezerv sahasının “iyi” olarak nitelenebilecek bir doğal gaz kaynağına sahip olduğu görülmektedir (Şekil 2).

Şekil 2 Farklı Deniz Doğal Gaz Rezerv Bölgelerinin Karşılaştırılması (Milyar m3 olarak)
Nitekim sondaj derinliğinin artırılmasından sonra 4445 m’de ek rezerve ulaşıldığı ifade edilmiştir. Tuna-1 sahasında Fatih Sondaj gemisi ile gerçekleştirilen sondaj çalışmaları (ek rezervin bulunmasından sonra) 17 Ekim 2020 tarihi itibariyle sonlandırılmış bulunmaktadır. Fatih Sondaj gemisinin, takip eden süreçte, geçireceği bakımdan sonra tekrar Sakarya bölgesi içindeki Türkali-1olarak nitelenen bölgede sondaj çalışmalarına devam edeceği de belirtilmiştir.
Ayrıca, sismik çalışmaların 6000 km2 alanda yapılması planlanmakta olduğu ve yeni rezervlerin bulunabilmesinin kuvvetle muhtemel olduğu da belirtilmektedir. Böylelikle Türkiye, Karadeniz’de kendi milli ve yerli imkânlarıyla şimdiye kadar taranan alanın 24 misli gibi bir alanda araştırma yapacağını duyurmuş ve daha derin seviyelerde sondaj yapılabileceğini da belirtmiş bulunmaktadır.
Bu amaçla, yeni alınan ve derin deniz sondaj gemisi olarak nitelenen “Kanuni Sondaj Gemisi”nin Karadeniz sondaj faaliyetlerinde yer alacağı da belirtilmektedir. Dolayısıyla, (şimdiye kadar Karadeniz’de sondaj çalışmalarını gerçekleştiren ve doğal gazı bulan “Fatih Sondaj Gemisi” ile birlikte) Türkiye’nin iki sondaj gemisinin, Karadeniz’de enerji kaynağı arama faaliyetlerini sürdürecekleri ve 1000 m kadar daha derinde sondaj yapabilecekleri ifade edilmektedir.
Karadeniz’de Bulunan Doğal Gaz Rezervinin Enerji Politik Değerlendirmesi
Karadeniz’de bulunan doğal gaz rezervinin Türkiye için öneminin ve dolayısıyla enerji-politik açıdan değerlendirmesinin; daha çok Türkiye’nin hali hazırdaki yıllık gereksinimi üzerinden yapıldığı görülmektedir. Halen Türkiye’nin yıllık doğal gaz tüketiminin 49,3 milyar m3 olduğu göz önüne alındığında ise Tuna-1 sahasının 8-9 yıllık ihtiyacı karşılayacak bir rezerv olduğu ifade edilmektedir.
Bu ifade, düz mantıkla çok yanlış değilmiş gibi görünse de enerji arz güvenliği açısından olaya yaklaşıldığında konjüktürel strateji açısından çok da gerçekçi görünmemektedir. Zira enerji politikalarında, hiçbir zaman tek kaynağa tam bağımlılık enerji güvenliği açısından benimsenen bir yol değildir. Bu bağlamda kaynakların “yedeklenmesi” esastır. Kendi öz kaynağımız dahi olsa (hesapta olmayan doğal afet, beklenmedik kaza ve işletim sorunları olabileceği düşünülerek) kaynak kullanımının rasyonel olarak değerlendirilmesi gerekir. Dolayısıyla, Sakarya rezerv bölgesi Türkiye’nin iç ve dış doğal gaz kaynağı temin stratejisi içinde yerini alacaktır. Öte yandan, rezerv bölgelerinin devreye alınması ve çıkartılması sırasındaki yılık üretim değerleri de kaynağın optimum kullanım dönemlerindekine göre farklıdır ve genellikle de daha düşük değerlerdedir.
Ayrıca, Türkiye’nin dış kaynak olarak doğal gaz teminine ilişkin yapmış olduğu anlaşmalar söz konusudur. Bu bağlamda, Tuna-1 sahasında bulunan 405 milyar m3’lük rezerv tüm bu şartlar göz önüne alınarak enerji ekonomisi kurallarıyla değerlendirilecektir. Öz olarak, bulunan rezerv 8-9 yıl değil en az 20 yıl kullanımda kalacak bir doğal gaz rezerv bölgesi olacaktır denebilir.
Karadeniz’de Sakarya bölgesinde bulunan doğal gaz rezervinin (günümüz ederiyle) 70-100 Milyar USD mertebesinde bir değere sahip olduğu ifade edilmektedir. (Eder belirlemesi, bulunan doğal gazın süreklilikle aynı kalitede sağlanıp sağlanamamasıyla ilgili olarak değişebilmektedir).
Her şeyden önce bu eder, doğal gaz gereksinimi yüksek olan Türkiye için bütçe cari açığının önemli argümanı olan enerji ithalatı kaleminin azaltılması açısından önemlidir. Bir başka deyişle, söz konusu rezervin kullanıma girmesiyle, Türkiye’nin bütçe ödemeler dengesine olumlu yansımasının olacağı açıktır.
Burada ayrıca üzerinde durulması gereken bir husus; Tuna-1 sondaj sahasında bulunan doğal gazın rutin çıkarım şartlarının sağlanması ve çıkarılan doğal gazın karaya taşınması konusu olmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmalarda bu taşınma işinin Türkiye Cumhuriyetinin 100. Kuruluş Yıldönümüne yetiştirilmesinin planlandığı bilgisi verilmiştir. Bu tarih, hayli iddialı, ancak projeye öncelik verilmesi halinde hayata geçirilmesi mümkün olabilecek bir tarihtir. (Nitekim İsrail, Tamar bölgesi rezervini benzer mesafeden karaya taşınım işlemini 2 senede gerçekleştirebilmiştir. Keza Mısır’da 2,5-3 sene gibi bir sürede Akdeniz’de bulduğu doğal gazın karaya akışını sağlayabilmiştir.)
Türkiye için ilk aşamada, Tuna-1 sahasında doğal gaz çıkarımı için uygun bir çıkarım platformuna sahip olunması gerekmektedir. Böyle bir platform yeni tasarımla inşa edilmesi ilk akla gelen çözüm olmakla beraber satın da alınabilir. Satın alınabilecek uygun bir platform bulmak her zaman mümkün olmayabilmektedir. Bu durumda uygun platformun inşa edilmesi gerekecektir. Süreci zorlayacak bir konu bu platform inşası olabilir.
Öte yandan, açık deniz rezervlerinin karaya taşınmasında ilk akla gelen çözüm yolu, boru hattı döşenmesi olmakla birlikte uygun FSRU (Floating Storage Regasification Unit) gemileri de kullanılabilmektedir. Bilindiği üzere FSRU gemiler; sıvılaştırılmış doğal gazın (LNG) “Yüzer Depolama ve Yeniden Gazlaştırma” üniteleriyle donatılmış özel tip gemiler olmaktadır. Dolayısıyla çıkarılacak doğal gazın, FSRU gemisi ile karaya taşınması önemli bir seçenek olacaktır. Bilindiği üzere, Türkiye Güney Kore’ye bir FSRU gemisi sipariş etmişti ve bu geminin artık son testlerinin yapıldığı ifade edilmektedir. Adının “Ertuğrul Gazi FSRU Gemisi” olacağı belirtilen söz konusu bu geminin 2020 yılı içinde Türkiye’ye gelmesi beklenmektedir. Dolayısı ile Tuna-1 sondaj sahasında çıkarılacak doğal gazın taşınmasında bu gemiden yararlanılabilecektir.
Bir diğer husus ta; taşınan gazın uygun bir liman üzerinden dağıtıma girmesidir. Yine bilindiği üzere, Türkiye’de doğal gaz dağıtım şebekesi hayli yaygın donanımlıdır ve bu bağlamda 81 vilayete doğal gaz şebekesi ulaşmış bulunmaktadır. Bu bakımdan dağıtım şebekesinde sorun olmayacaktır. Ancak uygun liman önemlidir.
Son olarak gözlendiği üzere; liman olarak Zonguldak’ın Filyos limanı öne çıkmaktadır (Şekil 1). Filyos limanı yeni ve modern bir liman olarak yapılanmaktaydı. Bu liman, mevkii ve liman olarak FSRU ile doğal gaz taşımasına da uygun hale getirilmesine hayli müsait görünmektedir. Boru hattı döşenmesi halinde de uygun bir liman gibi görünmektedir. Boru hattı döşenmesi özellikle de yeni rezervlerin bulunması halinde mutlaka gündeme gelecektir.
Burada şunu da belirtmek gerekir ki; önümüzdeki yıldan itibaren Türkiye’nin doğal gaz dış bağlantı anlaşmalarının bazılarının süresi sırasıyla dolmaktadır. Bir başka deyişle, anlaşmaların yenilenmesi veya süresinin uzatılması söz konusu olacaktır. O dönemde, Tuna-1 rezervinin bulunmuş olması nedeniyle yeni konjüktürel şartlarla (Türkiye açısından daha avantajlı şartlarla) sözleşmeler gündeme gelecektir. Dolayısıyla, hem miktar ve hem de fiyat konusunda yeni şartlarla sözleşmeler ele alınabilecek ve değerlendirilebilecektir.
Sonuç
Bütün bu hususlar topluca düşünüldüğünde, Türkiye için Karadeniz’deki Tuna-1 sahası doğal gaz rezervi ile her şeyden önce doğal gaz için hatırı sayılır miktarda bir öz kaynak sahibi olunuyor olmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin Karadeniz Münhasır Ekonomik Bölgesi, enerji kaynakları ile stratejik manada öne çıkıyor olacaktır. Yeni rezervlerin bulunması halinde söz konusu stratejik önem artarak pekişecektir.
Ayrıca, doğal gazın bulunması, çıkarılması, karaya taşınması ve dağıtım sistemine dâhil edilmesiyle Türkiye önemli ölçüde deneyim sahibi olacaktır. Bu husus ta Türkiye’nin konuya ilişkin ileriki yıllardaki girişimleri ve uygulamaları için (örneğin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine yönelik olarak) yadsınamayacak bir deneyim oluşturacaktır.
Bir başka konu, bugüne kadar bu konuda yetiştirilen Türk gençlerinin istihdam alanı olmadığı için yurt dışına gitmeyi tercih etmiş olmalarına karşın, şimdi artık bu kalifiye gençlere istihdam olanağı sağlanabilecektir. Bir başka deyişle, bu konudaki beyin göçü önlenebilecektir. Hatta zaman içinde yeni rezervlerin bulunmasıyla tersine beyin göçü bile olabilir. Bu da Türkiye için bir kazanım olacaktır. Bu bağlamda, yeni kuyu açılmasında, platform çalışmalarında ve FSRU gemisinde ve/veya boru hattı çalışmalarında ve de bağlantı ve dağıtım çalışmalarında yeni istihdam imkânlarının ortaya çıkacağı da açıktır.
Burada şunu da belirtmek yerinde olur ki; doğal gazdan ayrı zaman içinde petrol de bulunabilir. Fazla olarak Karadeniz’de var olduğu düşünülen hidrojen sülfür kaynaklarının da değerlendirmesi söz konusu olabilir. Bu durum, Karadeniz’i Türkiye için zaman içinde daha da önemli hale getirebilecektir. Bir başka deyişle, Karadeniz enerji-politiği giderek önem kazanarak stratejik ehemmiyeti kendini daha fazla gösterecektir. Öz olarak belirtmek gerekirse; Karadeniz’in potansiyel enerji kaynakları Türkiye için gelecek vaat etmektedir. Bir başka deyişle, bulunan ve bulunabilecek enerji kaynaklarının büyük boyutlarda olması halinde konjüktürel enerji rekabetinde dengeleri değiştirebilecek niteliğe de, sahip olunabilecektir. Bu da, Türkiye’nin jeopolitiğinin daha da etkin olarak öne çıkmasını enerji-politik manada etkileyebilecektir. Türkiye’nin bölgedeki hatta dünyadaki önemini giderek arttıracaktır. Ancak, enerji-politik rekabet ve getireceği riskleri karşılamaya hazırlıklı olunması da yadsınamaz bir gereklilik olarak kendini gösterebilecektir. KASIM 2020