Kuzey Kore Meselesine Enerji-Politik Bir Yaklaşım
Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL
İTÜ Enerji Enstitüsü
Günümüzde ülke olarak belki de dünyanın en kapalı sistemine sahip olan Kuzey Kore, II. Dünya savaşından sonra şekillenmiş bir ülkedir. Kore yarımadasının tarihine hızlıca bakılacak olursa, M.Ö 2300’lerde ilk Krallığın kurulduğu daha sonraları üçlü haneden yapısıyla Mançurya’da da etkin olduğu, M.S. 13. Yüzyılda Moğol istilası, 1592’de ise Japon işgali yaşadığı, ancak yine yarımadaya hâkim bir krallık yapısına geçtiği görülmektedir. Tarihinde, Çin ve Japon çekişmesi Kore yarımadasında çeşitli sıcak çatışmaların yaşanmasına neden olmuştur. 1892’de Çin Kore’nin bağımsızlığını kabul etmiş, 1910’da ise Japonya Kore’yi ilhak ettiğini duyurmuştur.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında Kore yarımadası Japonya’nın etkinliği altında olmuş, bununla beraber Japonya’ya karşı direniş hareketleri hayli hararetle yaşanmıştır. II. Dünya savaşının Japonya’nın yenilenler arasında olarak sona ermesi ile Savaşın galibi durumundaki iki ülke Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyetler Birliği, artık “Soğuk Savaş”ın karşı cephelerinin lider ülkeleri durumuna gelerek dünyada “Bipol (İki Kutuplu)” dönem başlamıştır. Bilindiği üzere, bu iki cephe birbirini çevreleme ve dünyanın stratejik bölgelerinde etkin olma yolunda biteviye bir rekabete girişmiştir.
Bu stratejik bölgelerden biri de Kore yarımadasıydı ve Kore yarımadasında bipol bağlamında Kuzey Kore ve Güney Kore olmak üzere iki devlet vücut bulmuştur. Kuzey Kore, Sovyetlerle yakın ilişki kurarken, Güney Kore de batı ittifakına yakınlaşmış ve yarımadada bir bölünmüşlük oluşmuştur.
Kuzey doğu Asya’nın Pasifiğe doğru uzanan ve doğal bir üs konumuna sahip Kore yarımadasında, “Soğuk Savaş” döneminin belki de ilk büyük sıcak çatışması 1950-1953 yılları arasında hayli kanlı şekilde yaşanmıştır. Türk askeri de, bu çatışmada (Güney Kore yanında) yer almış olup büyük kahramanlık göstermesiyle kazanılan Kunuri Savaşı unutulmazlar arasına girmiştir (ve takiben Türkiye NATO (Kuzey Atlantik) Paktına girmiştir). Ancak, Kore için nihai antlaşma yapılamamıştır. Bununla beraber 38. Paralel bölgesi Kuzey Kore ve Güney Kore arasında sınır olarak kabul edilmekte olup, her iki ülke de yarımadanın temsile esas ülkesi olduğunu iddia etmektedir.
Kuzey Kore Enerji Kaynakları ve Ekonomisi
Kuzey Kore ve Güney Kore aynı yarımadada yer alıyor olmalarına karşın, günümüzde hayli farklı karakterlere sahip ülkeler durumundadırlar. Bunda, II. Dünya savaşından sonra iki kutuplu dünyanın farklı taraflarında yer almaları ve buna bağlı olarak ta farklı yönetim biçimleri ve farklı ekonomik sistemleri benimsemiş olmaları önemli rol oynamıştır. Kapalı bir ekonomik sisteme sahip olmakla beraber, Kuzey Kore’nin Çin ve Rusya ile ticaretinin olduğu bilinmektedir.
Şunu belirtmek gerekir ki; Kuzey Kore yer altı zenginlikleri açısından aynı yarımadada yer alan Güney Kore’ye göre daha zengin ve de daha çeşitli maden ve minerallere sahip bulunmaktadır. Kuzey Kore’nin sahip olduğu maden ve mineraller arasında; manganez, çinko, tungsten, cıva, bakır, altın, gümüş, kükürt, kurşun, fosfat, barit, grafit, demir (limonit), talk ve de uranyum sayılabilir.
Fosil yakıtlardan kömürü bulunmakta ve kaliteli kömür olan antrasit dikkat çekmektedir. Enerji santralları önemli ölçüde termik ve hidrolik santrallardır. Hidrolik kullanımının yanı sıra az da olsa diğer yenilenebilir enerjilerden de yararlanmaktadır. Küçük güçte olmakla beraber bir hafif su nükleer santralı da bulunmaktadır. Ancak bu reaktörü, enerji üretmekten çok stratejik amaçlı kullandığı düşünülmektedir. Petrol ihtiyacını daha çok Çin üzerinden İran’dan sağladığı söylenebilir.
Kuzey Kore’nin “Gayri Safi Yurtiçi Hasılası”nın (GSYH) neredeyse dörtte birini savunmaya ayırdığı bilinmektedir. Bu değer ile bu alanda dünyada önde gelen bir duruma sahiptir. Oysa Kuzey Kore’de (Güney Kore’ye göre) kişi başı milli gelir hayli düşüktür. Bir başka deyişle, savunma harcamaları öncelikli harcamalar durumundadır. Nükleer teknolojiyi stratejik amaçlı kullanmaya yönelmiştir ve bu alanda da hayli yol almış görünmektedir. Nitekim atom bombası denemeleri yapmış bulunmaktadır. Fazla olarak, tüm dünya için tehdit oluşturacak nitelikte durumları manüple etme eğilimi göstermekte olup, günümüzde bir Kuzey Kore meselesi olarak dünya gündeminde yerini almaktadır.
Enerji Politik Değerlendirme
Kuzey Kore meselesine, enerji politik açıdan bakılacak olursa; tüm ülkeler için başat gereksinim olan petrole ve de doğal gaza ihtiyacı bulunmaktadır. Bu kaynaklara esas itibariyle sahip olmamakla beraber zengin petrol ve doğal gaz rezervlerine sahip Rusya ile (kısa da olsa) sınır komşusudur. Ayrıca, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetler Birliği ile aynı tarafta yer almışlığı da bulunmaktadır.
Öte yandan, Asya’da ve kuzey-doğu Asya’da enerji hatları şekillenmektedir. Yeni petrol ve doğal gaz hatları planlanmakta ve hayata geçirilme aşamalarına gelinmiş bulunmaktadır. Bunlar arasında önemli hatlardan biri; Rusya kaynaklı petrol ve doğal gazın Kore yarımadası ve Japonya’ya ulaştırılmasıdır. Burada güzergâhın nereden ve/veya hangi ülkelerden geçecek şekilde belirleniyor olması belki de en önemli stratejik konudur.
Hatlar karadan geçerse, Kore yarımadasında hem Kuzey Kore ve hem de Güney Kore hatlardan yararlanacaktır ve takiben hatlar deniz üzerinden Japonya’ya ulaştırılacaktır. Ancak, Kuzey Kore’nin bölge konjüktrü içindeki tutumu güven vermemekte ve bu da hatların Kuzey Kore’den geçirilmemesi seçeneğini kuvvetle tercih edilir hale getirmektedir. Hal böyle olunca, (liderinin de karakterine uygun olarak) sert ve tehditkâr söylemler ve de eylemler dünya gündemine oturmaktadır. Şekil 1’de olası (Kuzey Kore’den geçen ve geçmeyen hallere ilişkin) seçenekler görülmektedir.

Şekil 1 Olası Enerji Hatları Güzergâhları
Enerji hatlarının Kuzey Kore’den geçmeyen seçenekleri gündeme geldikçe, Kuzey Kore’den tehditler gelmekte ve giderek de tehditlerin dozu artmaktadır. Burada ABD, Asya-Pasifik’te kendi politikaları bağlamında desteklediği Güney Kore ve Japonya’ya enerji hatlarının ulaştırılmasını desteklemekte, ancak Kuzey Kore’ye sıcak bakmamaktadır. Hatların Çin’den geçmesi söz konusu olması ve Çin’in (kapalı ülke durumundaki) Kuzey Kore ile ticaretinin de olması nedeniyle ABD, Çin’den konunun çözümünde rol almasını istemektedir. Ancak, Çin’in bu konudaki net etkinliği görülememektedir. Keza Rusya için de benzer ifadeler söylenebilir.
Kuzey Kore meselesine enerji politik açıdan ve taraflar açısından bakacak olursak; Güney Kore, Kuzey Kore ve Japonya için enerji hatlarının olabildiğince hızla hayata geçirilmesi enerji güvenliği açısından önem arz etmektedir. Ancak, hatların Kuzey Kore’den geçmesi halinde Kuzey Kore’nin zaman içinde hatların inisiyatifini elinde bulundurarak Güney Kore ve Japonya için enerji-politik tehdit oluşturması söz konusu olabilecektir. Bir başka deyişle, bu iki ülke için enerji güvenliği açısından önemli risk oluşturacaktır. Bu bağlamda, Kuzey Kore’den geçmeyen hatların hayata geçirilmesi Güney Kore ve Japonya için ve de onları destekleyen ABD için tercih edilen seçeneği oluşturmaktadır ki; bu durum anlaşılabilirdir.
Ancak, böyle bir hal, Kuzey Kore için kabul edilemez bir durum oluşturmaktadır. Zira petrol ve doğal gaz çok yakınına kadar gelmiş olmasına karşın Kuzey Kore nemalanamamış olacaktır. Bu durum Kuzey Kore’nin endüstriyel gelişimini ve refah seviyesini yükseltmesini engelleyecek ve de bölgede inisiyatif kullanma yetisini kaybetmiş olacaktır. Fazla olarak, enerji politik olarak dışlanmış olacaktır ki; bu durum gelecekte Kuzey Kore’nin varlığını sürdürebilmesini bile tehlikeye sokabilecek nitelikte sonuçlar doğurabilecektir.
Konjüktürel olarak, siyasi çekişme içinde olduğu Güney Kore ile Japonya üzerinde etkin olabilme imkânını kaybedecektir. Bu bağlamda, Güney Kore ile Japonya’yı ve onları destekleyen ve de Asya Pasifik’e yönelmeyi hedefleyen ABD’yi açıkça tehdit etmekte ve hatta bölgeye yönelik çeşitli füze atışları ile de niyetinin ciddiyetini betimlemeye çalışmaktadır.
Sonuç
Yukarıda açıklanan enerji-politik hususlar ışığında konu ele alındığında Kuzey Kore meselesinin hiç de (bireysel agresiflikle izah edilebilecek kadar) basit olmadığı anlaşılmaktadır. Üstelik nükleer tehdit unsuru ile dünya gündeminde yerini almaktadır. Bir başka deyişle, mesele bölgesel olmaktan öte küresel bir sorun olarak kendini göstermektedir.
Enerji-politik bir çözüm; Kuzey Kore’nin, Güney Kore ve Japonya’ya ulaşacak enerji hatlarının ana arterinin üzerinde olmayacak şekilde (örneğin; Çin’den ve/veya Rusya’dan) dallanma hattı ile petrol ve doğal gazı alabilmesinin sağlanması olabilir. Böylelikle, (ekonomik olarak pahalılık içermesine karşın) üç ülke de petrol ve doğal gazı alabilecek, buna karşın Kuzey Kore; Güney Kore ve Japonya için enerji güvenliği riski oluşturmayacaktır. Ancak, bu çözüm için bile tarafların iyi niyetle masaya oturması gerekmektedir. Zira taraflar birbirlerinin gelişimine hizmet edecek çözümleri kendileri için tehdit olarak algılamaktadır. Burada, Çin ve Rusya’nın ve de ABD’nin konuya yaklaşımları ayrıca önem taşımaktadır. Fazla olarak, ABD’nin Asya Pasifik’te politika geliştirmesi de bölge ülkeleri tarafından hayli riskli bulunduğu, buna karşın Asya’da gelişen ekonomilerin ABD tarafından risk olarak algılandığı izlenimi edinilmektedir ki; bu da çözümü ve hayata geçirilmesini zorlaştırmaktadır. Tüm bu hususlar göz önüne alındığında; Kuzey Kore meselesine çözüm oluşturmanın hiç de kolay olmayacağı anlaşılmaktadır. OCAK 2018