Mado Dünya markası olma yolunda emin adımlarla ilerliyor

Dünya markası olma hedefiyle ilerleyen Mado kurumsallaşma yolunda önemli adımlar atıyor. Kurumsal yapılanma hamlelerinden ilkini gerçekleştiren Mado’nun ilk Genel Müdürü Gürol Çıragöz oldu. Şirkette yaşanan değişimi ve yeni planlamayı Mado Genel Müdürü Gürol Çıragöz anlattı.

Gürol Bey ilk olarak sizi tanıyabilir miyiz? Mado ile bir araya gelişiniz nasıl oldu?

1973 doğumluyum. Evliyim, bir kızım var. 1996 yılında ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümünden mezun oldum. İş hayatına bilgi teknolojileri alanında başladım. İlk olarak SAP danışmanı olarak çalıştım. SAP’ın Unilever projesinde ve Türkiye Genel Merkezi’nde görev aldım. Sonra Marks&Spencer’a IT Grubu yöneticisi olarak geçiş yaptım. 6 yıl bu pozisyonda kaldım. Marks&Spencer’ın Ukrayna’da franchising haklarını almasıyla, Ukrayna’ya ülke müdürü olarak atandım. Bilgi işlem müdürü pozisyonundan ülke genel müdürlüğü pozisyonuna geçmek sektörde ya da iş hayatında sık rastlanan bir durum değil. Ukrayna’da sıfırdan bir organizasyon kurduk. Marks & Spencer markasını 13 mağazaya ulaşan bir yapıya taşıdık. Devamında aynı şekilde Ukrayna’da GAP markasını kurduk. Burada da 4 mağazaya ulaştık. Daha sonra FİBA Perakende Grubu’nun bünyesindeki Marks&Spencer, GAP, Banana Republic ve Aeropostale markalarını barındıran Fiba Perakende Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı olarak Türkiye’ye döndüm. Yine devamında Marks &Spencer Türkiye Genel Müdürlüğü görevini yaptım. Mado’da göreve başlamadan önce de Koton’da Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini icra ediyordum.

Bir aile şirketi olan Mado’nun ilk genel müdürüsünüz. Mado’ya geldiğinizde nasıl bir tabloyla karşılaştınız? İzlenimleriniz neler oldu?

Mado aslında esnaf kökenli bir aile şirketi. Kahramanmaraş’a doğmuş bir marka. Üretim tesisimiz ve üretim merkezimiz halen Kahramanmaraş’tadır. Genel merkezimizin de bir kısmı Kahramanmaraş’ta bir kısmı İstanbul’da. Şirket şu anda kurumsallaşma süreci içinde ve aslında ilk defa bir genel müdür ataması yaptı. Ben Mado’nun ilk genel müdürüyüm. Bu pozisyonla birlikte yeni bir yapılanma sürecine girdik. Şu an yoğun şekilde şirketimizdeki kritik pozisyonlar için görüşmeler gerçekleştiriyoruz.

Mado bir dünya markası olma hedefine ilerliyor. Bir yabancı fon ortaklığı gündemde. Ortaklığın en büyük nedeni, özellikle yurtdışında Mado’nun büyümesini sağlamak. Hedefimiz, Mado’yu dünyanın en bilinen ve en büyük Türk markalarından biri haline getirmek.

İlk ele aldığınız konu hangi alanda oldu?

Mado’da bir dönüşüm süreci yaşıyoruz. Bu süreçte ilk olarak durum analizi yaptık. Organizasyon, süreç, sistem ve işleyiş olarak yapılandırma ihtiyacı olduğunu gözlemledik. Şirket zaten bunun farkında ve bir yapılanma istiyor. Bu çerçeveden baktığınızda her şey insanla başlıyor. O yüzden ilk önce organizasyonel yapılanmayı ele aldık. Şu anda yoğun olarak insan kaynakları firmalarından danışmanlık hizmeti alıyoruz. Mevcut organizasyon yapımızı ve çalışanlarımızı değerlendirdik. Onlarla ilgili farkındalık yaratıp kurum içi eğitim ve gelişim programını uygulamak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kritik pozisyonlarımızı değerli iş profesyonelleri ile buluşturmak için yoğun bir işe alım sürecindeyiz. Süreçlerimizi iyileştirecek yapıları kurup, bütün süreç haritalarını çıkarıp; bu süreçleri destekleyecek bilgi teknolojileri ile entegre çalışan sistemli bir iş modeline geçeceğiz. İlk etapta iki yıllık bir yol haritası çizdik. Hedefimiz, Mado’yu dünya markası yapmak.

Mado’nun yurtdışı operasyonları hakkında bilgi verir misiniz?

Öncelikle yurt dışında bulunan bayilere odaklanmış durumdayız. Yurt dışında büyümeyi daha çok önemsiyoruz. Çünkü bir Türk markasını dünyaya tanıtmak bizim için çok önemli ve gurur verici. Mağazalarımız bugün 19 farklı ülkede hizmet veriyor. Yakın zamanda portföyümüze Kazakistan ve Türkmenistan’ı da ekleyeceğiz ve hizmet verdiğimiz ülke sayısı 21’e çıkacak.

Mado, Ortadoğu’da güçlü bir marka. Suudi Arabistan, Dubai, Katar, Bahreyn, Ürdün, Kuveyt’te hem Mado Cafe’lerimiz hem de Künefeci Cafe’lerimizle yer almaktayız. En güçlü yapılanmamız Ortadoğu ve Körfez bölgesi diyebiliriz. Hedefimiz, markamızı Uzakdoğu’ya Avrupa’ya ve hatta Amerika’ya da taşıyıp güçlendirmek. Bir ay sonra, büyük potansiyel gördüğümüz Çin’de, ilk mağazamızı açacağız.

Diğer taraftan Avrupa ve Amerika her zaman gündemimizde. Avrupa’da Yunanistan, Hollanda, Almanya, Danimarka, İngiltere’de hizmet veriyoruz. Amerika’da New York City, Florida-Miami bölgesi ve California olmak üzere üç bölgede yatırımcılarla görüşmelerimiz devam etmektedir.

Yurt dışı pazarlara açılırken nasıl bir iş modeli uyguluyorsunuz?

Yurt dışında franchising modeli ile yer alıyoruz. Özellikle yeme-içme sektöründe deneyimi olan ve Mado Cafe açmak isteyen yatırımcılar bizi buluyor. Biz de onlarla görüşüp firmanın mali durumunu, sektör tecrübesini inceledikten sonra iş planı üzerinde konuşuyoruz. İş planında mutabık kaldığımızda, master franchising anlaşması yapmayı uygun görüyoruz. Bu şekilde yatırımcılarımız kendi mağazalarını açabiliyorlar. Burada amacımız, yatırımcılarla uzun vadeli ilişkiler kuruyor olmak. Şubemizi belirli bir başarı seviyesine ulaştıran yatırımcılarımıza alt bayilik verme şansı da tanıyoruz.

Mado ürünlerinde ülkelere göre damak tadı değişiyor mu?

Tabii değişiyor. Her ülkenin damak tadı ve alışkanlıkları farklı oluyor. Ortadoğu, Avrupa, Amerika gibi farklı bölgelerde bulunup Uzakdoğu’ya açılma hedefi olan bir marka olarak; bulunduğumuz bölgelere özel menü çalışması yapıyoruz. Tabii ki dondurmamız standart, dünyanın neresine giderseniz gidin dondurmamız aynıdır. Ancak diğer ürünlerimizin reçetelerinde, bulunduğumuz ülke ve bölgeye özel değişiklikler yapıyoruz. 

Mado’nun üretim tesisleri Kahramanmaraş’ta değil mi? Yeni tesis yatırımları var mı?

Evet, şirketimizin üretim merkezi Kahramanmaraş’tadır. Dondurma, sütlü ve şerbetli tatlı fabrikalarımız Kahramanmaraş’ta bulunuyor. Bunların haricinde Ankara, İzmir ve İstanbul’da bölge üretimlerimiz ve bölge müdürlüklerimiz var. Bu bölge müdürlüklerimizde hem kısmi üretim hem de depolama yapıyoruz.

Kahramanmaraş’ta üretilen dondurma ve diğer donuk ürünler bölge merkezlerimizdeki depolara ulaştırılıp, o bölgedeki şubelere dağıtılıyor. Aynı zamanda her bölgede küçük çaplı imalathanelerimiz de mevcut. Bu imalathanelerimizde ağırlıklı olarak yaş pasta, kurabiye ve baklava imalatı yapılıyor.

Fabrika yatırımlarımız devam ediyor. Özellikle Avrupa pazarını beslemesi için Bulgaristan’da kurulan ve yeni çalışmaya başlayan fabrikamız mevcut. Kahramanmaraş’ta da mevcut fabrikamızdan daha büyük üretim kapasitesine sahip olacak, inşaatı devam eden tatlı fabrikamız yüzde 60 oranında faaliyete geçti. Üretim kapasitemizi özellikle yurt dışı büyümemize paralel olarak artırıyoruz ve altyapımızı genişletiyoruz.

Turquality desteklerinden faydalanıyor musunuz?

Turquality devletimizin sağladığı çok güzel bir avantaj. Yeni dönem iş planımızda öncelikli işlerden biri Turquality olacak. Henüz Turquality’den faydalanmıyoruz ama büyümemizde devletin sağladığı bu teşvikten faydalanma arzusu içerisindeyiz. Tabii bunun belli başlı kriterleri, gereklilikleri var. Yeni yapılanma sürecimizde Turquality koşullarını sağlayabilecek kriterlerle ilgili çalışmalarımızı tamamlama aşamasındayız. En kısa zamanda Turquality’den faydalanmayı umut ediyoruz.

Yurt dışında rekabet nasıl?

Dondurma alanında ciddi bir rekabet olduğunu söyleyemeyiz. Dünyada iki ülkenin dondurması çok meşhur; biri Roma diğeri ise Kahramanmaraş dondurması.

Maraş dondurmasını tanıtmak ve bunu ülke tanıtımı konumunda sürdürmek istiyoruz.

Bu çerçevede gittiğimiz her yerde dondurmamızla ön plana çıkıyoruz. Çünkü dondurmamızı üretirken modern yöntemler yanında geleneksel yöntemleri de hala kullanıyoruz. Özellikle yüzde 100 keçi sütünden üretilmiş ve gerçek salep orkidesiyle aroması verilmiş doğal, organik dondurmalarımız var. Dondurmalarımızın, fiyat rekabetinde, özellikle yurt dışındaki markalarla kıyaslandığında iyi bir noktada olduğunu görüyoruz. Yüksek kalitede ürünü, daha ekonomik ve ulaşılabilir fiyatlarla tüketici ile buluşturuyoruz. Bu nedenle dondurma sektöründe açık ara üstünlüğümüz söz konusu. Dondurma dışındaki ürünlerimizde ise Türk mutfağının gücü arkamızda. Türk mutfağı çok zengin, sütlü ve şerbetli tatlılarımız gittiğimiz ülkelerde çok seviliyor. Bugüne kadar gittiğimiz ülkelerde Türk mutfağını ve Mado’nun özel lezzetlerini tanıttık. İnsanlar bu tatları benimsediler. Bunun bir başarı hikâyesi olduğunu düşünüyoruz.

Orta ve uzun vadeli hedefleriniz nelerdir? Kısaca bahseder misiniz?

Bir taraftan mevcut tesislerimizi modernize etmek ve üretim kapasitemizi arttırmak, diğer taraftan organizasyonel yapımızı güçlendirerek kurumsal ve profesyonel bir iş yapısına geçmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Türkiye’nin en bilinen ve en kuvvetli kafe zinciriyiz. Henüz ülkemizde her şehirde Mado bayisi bulunmuyor, bu nedenle Türkiye’de yapacağımız çok iş var. Ancak buradaki büyümemize devam ederken asıl konsantrasyonumuzu yurt dışına yoğunlaştırdık. Dünyanın dört yanında Mado bayrağını dalgalandırmak kurum vizyonumuz doğrultusunda ana hedefimiz.  Mado’yu dünyanın en bilinen, en sevilen Türk markalarından biri haline getirmeyi amaçlıyoruz.

Mado sadece Türkiye’de her yıl yaklaşık olarak 35 mağaza açıyor. Türkiye’de şu anda 304 mağazamız var. Bu yılın sonuna kadar 40 mağaza daha açmayı hedefliyoruz. Yurt dışında ise bugün 19 ülkede 38 çalışan şubemiz var ve yakında 29 şube daha açacağız. Kurumsallaşma süreci ile beraber yurtdışında her yıl 50 mağaza açabileceğimizi öngörüyoruz.