Öğrencilerimizle Nobel Ödül Töreni’ne katılan ilk Türk Okulu olduk
1960 yılında kurulan Kültür Eğitim Kurumları 58 yıldır eğitim alanında hizmet veriyor. Misyonu ve vizyonu dünya vatandaşı yetiştirmek olduğunu belirten İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, Kültür Eğitim Kurumları’nın bu doğrultuda Nobel töreninde yer alarak öğrencilerini ödül alan bilim adamları ile buluşturduklarını ifade etti.
İstanbul Kültür Eğitim Kurumları olarak 2017’de Nobel Ödül Töreni’ne katılan ilk Türk okulu oldunuz. Bu süreci ve izlenimlerinizi bize aktarır mısınız?
Nobel Ödül Töreni bizim için çok gurur verici bir gelişme oldu. Törene katılan ilk Türk okuluyuz. Ancak Nobel farkındalığı yıllardır kurumumuzda işlenen bir konudur. Kültür, 1960 yılında kurulmuş ve ülkemizin 58 yıllık köklü eğitim kurumlarından biri. Misyonu ve vizyonu dünya vatandaşı gençler yetiştirmek üzerine kurulmuş. İyi bir yabancıl dil eğitimi, bilim, sanat ve spor kültürünün yoğun olarak yaşandığı bir okul ortamı sağlıyoruz. Pozitif bilim ışığında verilen bir eğitim anlayışımız var. Olaya böyle bakınca evrensel bakış açınız ve evrensel çalışmalarınız olmak zorunda. Özellikle liselerimizde yıllardır Nobel hep takip edilir. Her yıl Ekim ayında Nobel sahipleri törenden önce açıklandığında bizim okulumuz da bu bir gündem olur. Her yıl Nobel farkındalığı hedefimiz vardır. Nobel’in dünya üzerindeki önemi, hangi keşiflerin bu sene yapıldığı, hangi icatların, hangi buluşların yapıldığı, hangi bilim insanların neler yaptı? Bunları Ekim ayında Nobel organizasyonu açıklandıktan sonra öğretmenlerimiz derslerde hep işlerler. Bu sene bizim elimizde ‘İnovasyon Kültürü’ dergimiz vardı. Türkiye’de çocuk ve gençler için inovasyon adıyla bir okul tarafından çıkartılmış ilk dergidir. Bizim tarafımızdan çıkarılan dergi üç ayda bir yayınlanıyor. Bu derginin ilk sayısını geçtiğimiz Haziran ayında çıkardık. İkinci sayısını Eylül’de üçüncü sayısını da Aralık ayında çıkardık. Aralık sayısı için çalışırken inovasyon kültürü için Nobel de yerini almalıydı. Ekim ayındaki toplantımızda ne yapabiliriz diye düşünürken, Nobel Ödülü almaya hak kazanan bilim insanlarıyla öğrencilerimizi iletişime geçirmeye karar verdik. Öğrencilerimiz bilim insanlarına mailler attılar, kendilerini tanıttılar, dergiyi tanıttılar ve dergi için birer röportaj istediler. Fizik ve Kimya alanlarında Nobel Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Barry Barish ve Prof. Dr. Joachim Frank röportajı kabul ettiler. Uzaktan sorularla bir röportaj yapıldı. Bu röportaj dergi için öğrenciler tarafından hazırlandı. Fakat bizim üst bir hedefimiz olduğu için bu süreci burada bırakmadık ve iletişimimizi sürdürdük.
Her sene 10 Aralık’ta Stockholm’de Nobel Ödülleri veriliyor. Nobel farkındalığı olan bir okul olarak bunu öğrencilerimize yaşatmak istedik. Bu noktada İsveç Kraliyet Ailesi ve Nobel Organizasyonuyla görüştük. Bu çalışmalar, Nobel Organizasyonu ve İsveç Kraliyet Ailesi tarafından büyük beğeni kazandı ve Nobel Ödül törenine kraliyet ailesinin davetlisi olarak katılan ilk Türk Okulu olma gururunu bizlere yaşattılar. Her yıl Stockholm’de Grand Otel’de İsveç Kraliyet Ailesi, ödül vereceği bilim insanlarını orada ağırlıyor. Bizim içinde o otelde özel bir salon ayarladılar. Bizi, bilim insanlarıyla orada yüz yüze buluşturmak ve röportaj yapmak için bir organizasyon yapıldı, herhangi bir bedel ödenmeden. Buradan 25 kişilik bir lise öğrenci grubuyla Stockholm’e gittik. Grand otelde Nobel organizasyonu bizi karşıladı, orada bu profesörlerle yüz yüze görüşmeyi de yaptık. Ertesi günde İsveç Kraliyet Ailesi’nin davetlisi olarak bin 200 davetliyle birlikte Nobel Ödül Törenine katıldık.
Bilim ve inovasyonun eğitimdeki önemi, öğrencilere yansıması konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Bilim hep vardı, bilime önem vermeyen bir okul olamaz. Tabii inovasyon son 3-4 yıldır çok konuşulmaya başlandı. Dünya inovasyon sıralamasında Türkiye dört sıra yükselmiş 30’lı sıralarda, bu bizi çok mutlu etti. Küresel ölçekte var olabilmek için, hele ki 20-30 yıl sonraki dünyaya hazırladığımız bir kişinin girişimci olması gerekiyor. İnovatif düşünme becerisi gelişmeyen, girişimci olmayan bir birey küresel ölçekte var olamaz, bu mümkün değil. Dünyanın geldiği durum artık bilgi toplumuydu, sanayi toplumuydu, tarım toplumuydu. Şimdi artık dijital devrim yaşanıyor, dijital devrimin yaşandığı bir dönemde girişimci olmayan bir birey var olamaz. Bu dijital devrim tabii hızlı tüketime de yol açan bir yapıdır. Tüketim ne kadar hızlıysa üretimde o kadar hızlı olmak zorunda. Yaratmak, üretmek ve ürettiğini girişimci bir ruhla toplumsal faydanın hizmetine sunmak, küresel ölçekte pazarlamak ve bütün insanlık ile paylaşmak şu anda altın değerindedir. Onun için biz anaokulundan itibaren çocukları girişimci bir ruhla eğitmek zorundayız. Artık okullarımızda teknolojinin sunduğu pek çok olanak var. 3D yazıcı, sanal gerçeklik gözlüklerimiz, bilim merkezlerimiz, robot programlama ile ilgili her türlü donanımın olduğu bilgisayarlarımız, arduino setlerimiz bunların hepsi var. Fakat bunların var olması yetmiyor önemli olan üst düzey düşünme becerisinin genişlemesi, çocuğun yaratıcılığının arttırılmasıdır. Buda ancak 3 yaştan itibaren olabiliyor. Tabii bunu okul geliştirecek aileyle birlikte.
Kaç öğrenciniz var?
3 bine yakın öğrencimiz var. Mezun sayımız kadar yeni öğrenci alabiliyoruz.
Özel okul sektöründe 58 yıldır öncü ve nitelikli bir eğitim hizmeti veriyorsunuz. Bu başarıya neye bağlıyorsunuz?
Kültür Anayasasına bağlıyoruz. 1960 yılında onursal başkanımız Fahamettin Akıngüç, Kültür Kolejini kurduğunda misyonunu ve vizyonunu belirlemiş. Evrensel bir bakış, Avrupa Birliği’nin öncü eğitim veren kurumlarından biri olmak, bir yabancı dil, nitelikli bir üst eğitim kurumuna çocukları hazırlamak. Kültür Anayasasının 29 maddesi var, zaman içinde oluşan bu değerler, Kültür Anayasası adı altında birleştiriliyor. Vizyon ve misyon bu çerçevede ilk iki maddeyi oluşturuyor. Sonra da Kültür’lü kalite yönelimlidir diyoruz. Kalite bizim için bir üst eğitim kurumuna hazırlığı, yaratıcılığı, yenilikçiliği, problem çözmeyi, misyon ve vizyondaki kararlılığımızı ifade ediyor. Kaliteli eğitimden ödün vermiyoruz. Buda Kültür Anayasası ile nesilden nesile aktarılan bir ilkeler, değerler bütünü olmuştur. Burada iyi bir yabancı dil eğitimi, çevreci, barışçı, demokratik bireyler yetiştiriyoruz, bunların her biri Kültür Anayasası’nda yerini almıştır. Her gelen yeni öğretmene ilk verdiğimiz şey Kültür Anayasası’dır. Öğrencilerimiz daha birinci sınıfta bize ilk oryantasyona geldiklerinde çantalarında akşam eve gittiklerinde Kültür Anayasa’sı çıkar. Başarımızı Kültür Anayasası’na, kaliteden, temel ilkelerden hiçbir suretle ödün vermemeye bağlıyoruz.
Bu yıl öncelikleriniz neler olacak?
Üç yıldır inovasyon üzerinde çok duruyoruz. Bu senenin başında da yine inovatif çalışmalarımızı hızla sürdürmeye devam ediyoruz. Tabii sadece inovasyon değil, bunun yanında sanat, spor, güçlü bir akademik program var. Çocuklarımızı bir üst kuruma yerleştirmek içinde çok güçlü bir akademik sistemle ilerliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Amerika’da düzenlenen bir matematik yarışması oldu. Bu yarışma tüm dünyadan katılımcılara açık bir sınav. Bu yarışmaya da PİSA sınavlarında başarılı olan ülkeler çok ilgi gösteriyor. Türkiye’den sadece iki lise ödül aldı. İkisi de bizim liselerimiz. Bunlar bizim uluslararası ölçekte kendimizi denediğimiz mecralardır. Sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de başarılı olduğumuzu görüyoruz. Bu yıl uluslararası ölçekteki değerlendirmelere önem veriyoruz. Bununla birlikte çocukların kariyer çalışmaları, yönlendirmeler özelliklede üniversitemizin desteğiyle bunu yürütüyoruz. Bu sene Kültür Fen lisemizin 25. Kuruluş yılı Avrupa yakasının en büyük ve en başarılı özel fen liselerinden biriyiz. Aynı zamanda Anadolu liselerimiz çok güçlü yabancı dilde eğitim veren ve hazırlık sınıfı olan Anadolu liselerimiz var.
Projelerinizi belirlerken hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsunuz?
Pek çok açıdan proje yapabilirsiniz. Biz, okulumuzda eğitsel projelere önem veriyoruz. Öğrencinin proje sürecinde geçirdiği zaman bizim için önemli. Denemesi, yanılması, analiz etmesi, problem çözmesi, o problemin önce farkına varması, problem çözmeye yönelik düşüncesini geliştirmesi ve aslında bir proje konusu oluşturmasına önem veriyoruz. Pek çok okulda hazır proje konuları verilir. Ben hazır proje konuları verilmesine karşıyım. Bence problem durumu verilmeli ve çocuğun o problem durumunu çözmesi için projeyi bulması, projeyi kendisinin isimlendirmesi ve gerçekleştirmesidir. O zaman üst düzey düşünme becerisi gelişiyor. Biz çevre temasına çok eğiliyoruz. Çevre teması olarak üç yıldır çok ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Çevre sorunlarına baktığınızda küresel ısınmadan tutunda ışık kirliliğine, ses kirliliğine, hava kirliliğine kadar dünyayı çok ciddi anlamda tehdit eden önemli süreçler var. Biz projelerimizde ağırlıklı olarak çevre üzerine gidiyoruz. Küresel sorunlar odaklı proje geliştirme süreci bizde var.
Dijital dünyanın çocuklarını geleceğe hazırlamak noktasında neler yapıyorsunuz?
Dijital devrimin yaşandığı bir çağda çok hızlı bir jenerasyon var, bizler analog dönemin insanlarıyız, eğittiğimiz çocuklar ise dijital devrimin insanları. Dijital yerlilere öğretmenlik yapmaktan bahsediyorum. Bu noktada öğretmen eğitimi çok önemlidir. Öğretmenlerimizle tamamen inovatif düşünme becerisinin geliştirilmesi, girişimcilik ile ilgili nasıl bir öğrenme yaşantısı kurgulayabiliriz, fizik-matematik-kimya ve teknolojinin iç içe olduğu bir fen bilimleri ortamı sağlıyoruz. İlkokuldan itibaren algoritma, algoritmik düşünme, kodlama, bilgisayarsız kodlama, düşünme becerisi, analitik düşünme becerisi ile ilgili kendi okulumuzda müfredatımızda bunlara ağırlık verdik. Aynı şekilde pek çok öğretmenimize kodlama eğitimi verdik. Kaynak seçiminden verdiğimiz ödevlere kadar bunları güncelledik. İnovasyon merkezi ve bilim merkezi kurduk. Buralarda bu tür yenilikleri daha kolay transfer eder hale geldik. Çocuğun okuldaki günlük yaşamının içerisine üretim kültürünü koyduk.