Pandemik Salgın Döneminde Türkiye’de Enerji Politik Gelişmeler

Prof. Dr. A. Beril Tuğrul

Giriş

Bilindiği üzere, COVID-19 salgını ilk olarak Çin’de ortaya çıkmış olmakla beraber tüm dünyaya hayli hızlı nitelenebilecek şekilde yayılarak küresel nitelik kazanmış, bir başka deyişle  “pandemik” salgın halini almış bulunmaktadır. Salgının ilk çıkış tarihi konusunda süregelen bir tartışma olduğu da gözlenmektedir. Bu bağlamda (ABD Başkanı’nca da ifade edildiği üzere) Eylül 2019’da (hatta daha öncesinde) COVID-19 virüsünün ortaya çıktığı ve yayıldığı, ancak açıklanmadığı ifade edilmektedir. Çinli bir hekim ise virüsü tespit ettiğini Kasım 2019’da bildirmiş, ancak yazık ki;  kendisi de COVID-19’dan hayatını kaybetmiştir. Buna karşın Çin, Aralık 2019 itibariyle salgını resmen kabul etmiştir ki; bu tarih, salgının yadsınamaz şekilde yaygınlık kazandığı dönem olmaktadır. Bütün bunlar göz önüne alındığında, pandemik salgının başlama tarihinin kesin olarak betimlenmesinin pek de mümkün olmadığını düşündürse de, salgının Kasım-Aralık 2019 döneminde başladığı kabul edilebilir. Dolayısıyla pandemik salgın dönemi olarak Kasım-Aralık 2019 tarihinden günümüze kadar olan sürecin göz önüne alınmasının (buradaki irdeleme bağlamında da) uygun olacağı düşünülmüştür.

Türkiye’de Polandemik Salgın Sürecinde Yaşanan Enerji Politik Gelişmeler

COVID-19 pandemik salgını tüm dünyada yaygınlaşarak Türkiye’yi de etkisi altına alması sürecinde kamuoyu doğal olarak ve esas itibariyle sağlık sorunları ile ilgilenirken hem dünyada ve hem de Türkiye’de birçok enerji-politik olay ve gelişmeler yaşanmaya devam ede gitmiştir. Burada, pandemik salgın döneminde Türkiye’de hayata geçen ve önem derecesi yüksek olarak nitelenebilecek enerji-politik gelişmelere (olabildiğince kronolojik sırada) yer verilmeye çalışılacaktır.

Bu bağlamda, COVID-19’un dünyada görülmeye başlandığı dönemde, ilk olarak İzmir’in Aliağa ilçesinde bulunan STAR Rafinerisi tam kapasitede çalışır hale gelmiş bulunmaktadır. Azerbaycan merkezli SOCAR’ın Türkiye iştiraki (SOCAR Turkey Enerji A.Ş) olan söz konusu rafinerinin temeli 2011’de atılmış ve 3 Ağustos 2018’de de ilk ham petrolü işlemeye başlamıştı. Takiben (test ve deneme işlemlerinin giderek tamamlanmasıyla) üretim kapasitesi kademeli olarak arttırılmış olup nihayet bu dönemde, bir başka deyişle 2019 sonlarında rafineri tam kapasitede çalışır hale gelmiş bulunmaktadır. STAR Rafinerisi’nin sahip olduğu konfigürasyon, düşük değerlikli petrolleri yüksek verimle değiştirebilecek kabiliyete sahip bulunmaktadır. Önemli oranda jet yakıtı üretebilecek olan rafinerinin tam kapasiteye çıkabilecek hale gelmesi, kaliteli petrol türevlerinin üretilmesi bağlamında önem taşımaktadır. 

Kronolojik sıralama bağlamında bir önemli enerji-politik gelişme 02 Aralık 2019’da yaşanmış ve Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TransAnatolian Pipeline), kısaca TANAP olarak betimlenen boru hattının Avrupa bağlantısının açılışı gerçekleşmiştir. Azeri gazını Avrupa’ya taşıyacak olan boru hattı; ülkemizde Türkiye-Gürcistan sınırından başlayarak 20 il (Ardahan, Kars, Erzurum, Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Giresun, Sivas, Yozgat, Kırşehir, Kırıkkale, Ankara, Eskişehir, Bilecik, Kütahya, Bursa, Balıkesir, Çanakkale, Tekirdağ ve Edirne) ile 67 ilçeyi ve toplam 1850 km’lik bir güzergahı kat ederek Edirne’de Yunanistan sınırına ulaşmış bulunmaktadır (Şekil 1). İlk aşamada 16 milyar m3 gaz taşıma kapasitesine sahip olan hat, 24 milyar m3 ekleme kapasitesine de sahip bulunmaktadır.

Şekil 1 TANAP ve Bağlantıları

02 Aralık 2019 tarihinde Türkiye ve Azerbaycan Devlet Başkanları’nın katılımıyla Edirne-İpsala Sarıcaali Köyü’nde TANAP MS4 Ölçüm İstasyonunda geçekleşen törenle boru hattının Avrupa bağlantısı da sağlanmış olmaktadır. Avrupa tarafındaki TAP (Trans Adriatic Pipeline) hattının da tamamlanmasıyla İtalya’ya kadar uzanacak hattın önemli kısmı, böylelikle bitirilmiş olmaktadır. Yaklaşık 7 Milyar USD yatırım bedeliyle hayata geçirilen ve en büyük hisseye Azerbaycan ve Türkiye’nin sahip olduğu hat, “Enerjinin İpek Yolu” nitelemesini taşıyacak ehemmiyette enerji-politik önemli bir gelişme durumundadır.

Türkiye için bir başka önemli boru hattı olan “Türk Akım”ın resmen açılışı da 08 Ocak 2020 tarihinde gerçekleşmiş bulunmaktadır. Rusya doğalgazını Türkiye’ye bağlayan Türk Akım projesi iki paralel hattan oluşmakta olup, biri Türkiye’nin ihtiyacı olan doğal gazı temin edecek şekilde ve diğeri ise Türkiye üzerinden Avrupa’ya esas itibariyle de Balkanların doğal gaz gereksinimini karşılamak üzere tasarımlanmış bulunmaktadır (Şekil 2). 19 Kasım 2018’de ikinci hattın son borusu konarak Türkiye-Kıyıköy’e ulaşan Türk Akım doğal gaz boru hattının şimdi de kara kısmı tamamlanmış olmaktadır. 08 Ocak 2020 tarihinde Türkiye ve Rusya Devlet Başkanları tarafından ve projeyle yakından ilgilenen Bulgaristan ve Sırbistan Cumhurbaşkanlarının da katılımıyla düzenlenen törenle hat resmen açılmış bulunmaktadır. Türk Akım’ın açılışıyla Türkiye, hattın ilk alıcısı olarak transit riskleri de bertaraf ediyor olmaktadır.

Şekil 2 Türk Akım

Bu arada pandemik salgın nedeniyle birçok sektörün yavaşlamasıyla dünya petrol gereksinimi düşmüş, petrol üretici ülkeler arasında anlaşma sağlanamadığından arz kısıntısına gidilememesiyle petrol fiyatlarının keskin olarak nitelenebilecek şekilde düştüğü, (hatta 21 Nisan 2020’de ABD’de şok bir düşüş yaşanarak eksileri gördüğü) gözlenmiştir. Oluşan bu keyfiyet, petrol ithalatçısı olan ülkeler için enerji-politik açıdan müspet olarak değerlendirilebilecek bir durum oluşturmuş olup Türkiye için de iki açıdan olumlu yansıması olmuştur denebilir. Birincisi; petrol ihtiyacının % 90’nından fazlasını yurt dışından temin eden bir ülke olarak petrol fiyatlarının düşmesiyle COVID-19 ile mücadele edilirken petrol harcamalarının düşüş göstermiş olmasıdır. Bilindiği üzere Türkiye’de bütçe ödemeler açığının temel nedenini yurt dışı enerji kaynağı alımları teşkil etmektedir. Bir başka deyişle, söz konusu enerji kaynaklarından önemli biri olan petroldeki fiyat düşüşü Türkiye’nin ödemeler dengesi açısından olumlu olmuştur. İkincisi ise; petrol fiyatlarındaki düşüş sırasında Türkiye’nin düşük fiyatla petrol alımı yapmaya devam ederek stoklarını desteklemiş olmasıdır.   

Bu dönemde bir diğer enerji-politik gelişme; Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından yeni bir sondaj gemisi satın alınmış olmasıdır. Bilindiği üzere Türkiye’nin denizlerde enerji kaynağı arama çalışmalarına ilişkin 4 gemisi bulunmaktadır. Bunlardan 2’si sismik araştırma gemisi (“Barbaros Hayrettin Paşa” ve “Oruç Reis” sismik araştırma gemileri) ve 2’si de sondaj gemisidir (“Fatih” ve “Yavuz” sondaj gemileri). Şimdi, Türkiye üçüncü sondaj gemisini alarak denizlerde enerji kaynağı aramaya yönelik olarak toplam 5 gemisi bulunuyor olmaktadır. “Sertao” adlı bu sondaj gemisi 31 Ocak 2020 tarihi itibariyle teslim alınarak İngiltere’den Türkiye’ye gelmek üzere 26 Şubat 2020’de yola çıkmış, 13 Mart 2020’de karasularımıza giriş yaparak 15 Mart 2020’de Mersin-Taşucu’na gelmiş bulunmaktadır.

Güney Kore Samsung firması tarafından inşa edilmiş olan sondaj gemisi 8 yaşında olup,            11 bin 400 metre derinlikte çalışma yapabilmekte ve 3 bin metre derin sondaj açabilme kabiliyetine sahip bulunmaktadır. 227 metre uzunluğundaki sondaj gemisinin en zorlu koşullarda görev yapabilecek şekilde inşa edildiği belirtilmektedir. Yeni alınan sondaj gemisine (Türkiye’nin diğer iki sondaj gemisine verildiği gibi Osmanlı padişah adı verilerek) adının “Kanuni” olarak belirlendiği ifade edilmiştir.

Şekil 3 Türkiye’nin 3. Deniz Sondaj Gemisi

Bu arada, Türkiye’nin Taşucu’nda bulunan Yavuz sondaj gemisi 20 Nisan 2020 tarihi itibariyle yeniden Doğu Akdeniz’e açılmış bulunmaktadır. Erenköy açıklarına yönlenen sondaj gemisinin yeniden çalışmalarına başlayacağı anlaşılmaktadır.

Bir başka gelişme de; TENMAK (Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu)’nun 28 Mart 2020 tarihi itibariyle kurulmuş olmasıdır. Resmi Gazete’de yayınlandığı üzere; (o tarihe kadar var olan) Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK), Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü ve Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü kapatılarak TENMAK kurulmuş bulunmaktadır. (Daha önce Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK)’den nükleer tesislerin lisanslaması ve radyasyon ile ilgili işlemleri yürütmek üzere “Nükleer Düzenleme Kurumu” kurulmuş ve TAEK’den ayrılmıştı.) Merkezi Ankara’da olacak yeni kurulan bu kurum kapsamında; yeni yapılanmasıyla “Bor Araştırma Enstitüsü”, “Nadir Toprak Elementleri Araştırma Enstitüsü”, “Enerji Araştırma Enstitüsü”, “Nükleer Enerji Araştırma Enstitüsü” ve “Temiz Enerji Araştırma Enstitüsü”nün yer alacağı belirtilmektedir.

Öte yandan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’nın, Trakya’da 58.305 ha genişliğindeki arazide petrol arama ruhsatı aldığı duyurulmuş bulunmaktadır. Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG)’nden 02 Mayıs 2020 tarihi itibariyle 5 Yıllığına alınan ruhsat ile Edirne ve Tekirdağ illerinin sınırları içinde petrol araması yapılması beklenmektedir.

Bu dönemde, Türkiye için önemli bir gelişme olarak; Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)  kapsamında Dicle Nehri üzerine inşa edilen Ilısu Barajı’nın açılışından bahsetmek yerinde olacaktır. Söz konusu Hidroelektrik Santralı’nın ilk planlaması 1954 yılına kadar dayandırılabilmektedir. Ortaya çıkan çeşitli sorunlar nedeniyle inşası hayli sıkıntılı geçmiş olsa da inşaat süreci Ağustos 2019’da tamamlanarak su tutulmaya başlanmış ve nihayet 19 Mayıs 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın (video konferansla) yaptığı açılış ile santral devreye alınmış bulunmaktadır.

Ilısu Barajı (Şekil 4); Mardin-Şırnak il sınırları arasında olup Dargeçit ilçesinin 15 km. doğusunda, Suriye sınırına yaklaşık 45 km uzaklıkta yer almaktadır. Santralın 6 türbini ile yılda ortalama 4,120 GWh enerji üretebilecek kapasiteye ve 1 200 MW kurulu güce sahip bulunmaktadır. Barajın maksimum su kotu 526,82 metre, toplam gövde hacmi 23,7 milyon m3 ve rezervuar hacmi ise 10,6 milyar m3 mertebesindedir. Bu özellikleriyle Ilısu Barajı; Dicle nehri üzerindeki en büyük hidroelektrik santral olup gövde hacmi açısından Türkiye’nin 2. ve (tam kapasite ile işletmeye alındığında) kurulu güç bakımından Türkiye’nin 4. büyük barajı olma özelliğine sahip olacaktır.  Bu bağlamda, Türkiye’de hidroelektrik santralleri vasıtasıyla üretilecek olan enerjinin %10’unu oluşturması beklenmektedir.

Şekil 4 Ilısu Barajı

Halihazırda ilk türbini çalışmaya başlamış bulunan Ilısu Barajı’nın her ay bir türbini hizmete alınarak 2020 yılı sonunda hidroelektrik santral tam kapasitede çalışmaya başlayabilecektir. Son olarak (Eski Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun ismi de verilen), Ilısu barajının maliyeti, yeniden yerleşim, tarihi ve kültürel varlıkların korunması, inşaatı ve diğer harcamalarıyla birlikte toplamda 18 milyar TL’sını bulduğu ve santralın ekonomiye yıllık katkısının ise 2,8 milyar TL’sı olmasının beklendiği ifade edilmektedir.

Bütün bunlardan ayrı olarak Türkiye’nin elektrik üretiminde önemli bir gelişme yaşanmış olup 24 Mayıs 2020 tarihi itibariyle elektrik üretiminin % 90’u “Yerli ve Yenilenebilir” kaynaklardan sağlanmış bulunmaktadır. Bu değer, Türkiye için günlük elektrik üretimine ilişkin olarak “Yerli ve Yenilenebilir”  üretim oranı olarak bir rekor olarak nitelenmektedir (Şekil 5). Burada önemli oranının hidrolik santralardan elektrik üretimi olduğu da dikkat çekmektedir.

Şekil 5 Türkiye’de 24.05.2020 Tarihi itibariyle Elektrik Üretimi

Hidroelektrik santral konusunda kayda değer bir gelişme de Yusufeli Barajı’nda yaşanmış bulunmaktadır. Artvin-Yusufeli’de inşa edilmekte olan barajın duvar yüksekliği 275 m olup barajın 3 milyonuncu m3 betonu, 06 Haziran 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın canlı bağlantıyla katıldığı ve ilgili Bakanların yer aldığı törenle dökülmüştür. Türkiye’nin en yüksek barajı, dünyanın 3. en yüksek barajı olacak yapı yerli mühendislerin eseri olarak hayata geçirilmektedir. % 75’inden fazlası tamamlanan hidroelektrik santralın 2021 yılında tamamlanmasının beklendiği ifade edilmektedir.

Bu enerji-politik gelişmelere ilaveten Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO),  30 Mayıs 2020’de Türk karasuları dışında Akdeniz’de sahip bulunduğu alanlar için ilave petrol arama ruhsat sahası başvurusunda bulunmuş olup konuyla ilgili karar Resmi Gazete’de yayınlanmış bulunmaktadır. Onay çıkması halinde TPAO Akdeniz’de 7 bölgede daha petrol araması yapabilecektir. Ayrıca, TPAO, Batman ve Siirt’te süresi bitmekte olan petrol işletme ruhsatlarının 10 yıl daha uzatılması için de başvuru yapmış bulunmaktadır.

Son olarak Fatih Sondaj Gemisi, (sondaj gemisinin ismiyle mütenasip olarak Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u Fethinin 567. yıldönümü olan) 29 Mayıs 2020 tarihinde törenle İstanbul Boğazı’ndan geçerek çalışmalarını yapmak üzere Karadeniz’e açılmış ve önce Trabzon’a gitmiştir (Şekil 6). Burada, Boğaz köprülerinin altından geçebilmesi için kulesi sökülen sondaj gemisinin kulesi tekrar monte edilmiştir. Fatih Sondaj Gemisi’nin Marmara Ereğlisi açıklarında (yine anlamlı bir yıldönümünde) 15 Temmuz 2020’de Tuna-1 sondaj sahasında çalışmalarına başlaması planlanmış bulunmaktadır.

Şekil 6 Fatih Sondaj Gemisi’nin İstanbul Boğazı’ndan Geçişi

Sonuç

Pandemik salgın döneminde yaşanan sağlık sorunları ve ekonomiye etkileri ilk akla gelen ve doğal olarak salgınla birlikte hemen kendini gösteren meseleler gibi görünmekle beraber öncelikli önemli bir konu da enerji-politik gelişmeler olmuştur.

Türkiye’de Pandemik Salgın döneminde TANAP ve Türk Akım Projelerinde kaydedilen gelişmeler ülkemiz için yadsınamaz önemde gelişmelerdir. Şöyle ki; hem Türkiye’nin kendi gereksinimi olan doğal gazın doğrudan temin edilebilmesi ve hem de Türkiye’nin enerji terminali olma yolunda dikkate değer aşamalar olarak kaydedilmiş olmaktadırlar. Böylelikle söz konusu gelişmelerin, zaman içinde Türkiye’nin enerji-politik manada bir merkez olabilmesi bakımından önemli gelişmeler olduğu söylenebilir.

Ayrıca, yurt içinde enerji konularında önemli gelişmeler yaşandığı gözlemektedir. Bunlar arasında, petrol ile ilgili gelişmeler; TPAO’nun yeni petrol arama ruhsatı alması ve var olan petrol arama ruhsatlarının uzatılması için başvurularda bulunması, STAR Rafinerisinin tam kapasiteye çıkması, petrol fiyatlarındaki düşüşün değerlendirilebilmiş olması olarak sayılabilir.

Ilısu Barajı’nın enerji üretmeye başlaması enerji üretimine katkısı bağlamında önemli olduğu kadar GAP projesi bağlamında da bölgedeki tarıma yönelik sağlayacağı olanaklar ve yaratacağı istihdam ve de kalkınmaya vereceği hizmet önemlidir. Burada şunu da belirtmek gerekir ki; yaşanan pandemik salgın süreci, ülkelerin gıda açısından kendine yeter olmasının ne kadar önemli olduğunu gündeme getirmiştir ki; bu bakımdan da Ilısu Barajı’nın devreye girmesi önem arz etmektedir. Artvin-Yusufeli Barajı’yla birlikte kaydedilen gelişme Türkiye’nin HES’lere verdiği önemi de göstermektedir.

Bütün bunlardan ayrı olarak bir diğer gelişme; “Mavi Vatan” olarak nitelenen Türkiye’nin denizlerdeki hakları ve çıkarları ile ilgili olarak yaşanan enerji-politik gelişmelerdir. Bu bağlamda, iki sondaj gemisinden birinin Doğu Akdeniz’de, birinin ise Karadeniz’de çalışma yapmak üzere yol alması ve bunlara ilaveten yeni bir sondaj gemisinin daha satın alınması ve Akdeniz’de 7 bölge için TPAO’nun ruhsat başvurusunda bulunması Mavi Vatanın değerlendirilmesi açısından dikkat çekicilik ifade etmektedir. Öz olarak belirtilmek istenirse; Türkiye, Pandemik Salgın süre giderken ülke kalkınmasına ve jeopolitiğine hizmet edecek konularda enerji-politik gelişmelere hız kesmeden devam edebilmiştir. Bu husus, dikkate değer olup enerji-politik olarak gelecek güvenliğinden taviz verilmediğinin de ifadesi olmaktadır. TEMMUZ 2020