Pierre Fabre ülkeleri arasında dünyanın en çok büyüyen ilk beş ülke arasına girdik
Pierre Fabre Türkiye, ilaç ve dermokozmetik alanlarında büyüme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Pandemiye rağmen, Pierre Fabre ülkeleri arasında dünyanın en çok büyüyen ilk beş ülkesi arasına girmeyi başardıklarını anlatan Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü Dr. Hande Demirdere ile firmanın son üç yıllık performansını ve gelecek hedeflerini konuştuk.
Fransa’nın en büyük firmalarından Pierre Fabre, ilaç ve dermokozmetik alanlarında faaliyet gösteren iki ayrı şirketini üç yıl önce aynı çatı altında topladı ve tek bir yönetimle birleştirdi. Birleşme sonrasında firmanın Türkiye Genel Müdürü olarak siz liderlik etmeye başladınız. Ancak heyecan verici bu sürecin hemen sonrasında pandemi başladı. Öncelikle pandemi dönemi sizin çalışmalarınızı nasıl etkiledi?
Aslında bir önceki görevimde Pierre Fabre İlaç Türkiye Genel Müdürü olarak 2017-2020 yılları arasında çalışırken, ekibimle birlikte Türkiye’yi Pierre Fabre İlaç’ın dünyada en hızlı büyüyen ilk üç pazarından biri haline getirdik. Bu başarımız globaldeki yöneticilerimizin dikkatini çekmişti. İlaç ve dermokozmetik şirketleri birleşince de yeni bir görev üstlendim ve Pierre Fabre Türkiye Genel Müdürü olarak liderlik etmeye başladım. 2020 yılının başında tarihinde ilk kez Pierre Fabre İlaç ve Pierre Fabre Dermokozmetik çalışanlarımızın birlikte katıldığı ilk dönem toplantımızı yapmış ve çok sayıda aktivite ve organizasyon planlamıştık. Derken pandemi başladı ve tabii planladığımız tüm toplantılar, kongreler ve aktiviteler değişti. Pandemi nedeniyle Mart ayında evden çalışmaya başladık ve tüm iş süreçlerimizi hızlıca dijital ortama taşıdık. Ekibimizi eğitimlerle daha fazla besledik. İlaç grubunun dermokozmetik ürünlerini, dermokozmetik grubunun da ilaç ürünlerini daha iyi öğrenmesi gerekiyordu. Tabii sadece ürünlerin öğrenilmesine yönelik eğitimler değil, farklı konularda da ekibin yetkinliklerini geliştirecek eğitimler düzenledik. 2020 Haziran ayında da sahaya çıktık ve o günden beri de sahada işimize devam ediyoruz.
İlaçla dermokozmetik ekibi birleştikten sonra şirket bugün hangi noktaya geldi?
Uluslararası bir firma olarak bizi pandemiden daha çok kur artışı, ithal ürünler, masraflar ve Euro hedeflerimiz zorladı. Tüm bu zorluklara rağmen büyümeye devam ettik. İlaç ve dermokozmetik organizasyonel yapı ve iş modelindeki sinerjiyle son üç yıldır, Pierre Fabre ülkeleri arasında dünyanın en çok büyüyen ilk beş ülke arasına girdik ve pazarımızın üzerinde bir büyüme performansı göstererek, pazar payı kazandık. Pierre Fabre Türkiye olarak, yakaladığımız bu büyüme hem bizim için hem de global organizasyon yöneticilerimiz için çok önemli bir başarı kriteri oldu. Global organizasyon yöneticilerimiz de pandemi dışında bizim kurla ve bu sene özellikle ekonomik krizle nasıl mücadele ettiğimizin çok farkındalar. Özellikle bu sene üç basamaklı büyümeler yakalamamız global tarafta güçlü ekip imajımızı sağlamlaştırmış oldu. Tüm bunlar birleşince de, geçtiğimiz üç senede üç grup ürünün lansmanını yapmamıza izin verdiler. Bu gruplardan bir tanesi de yenilikçi onkoloji ürünleridir. Bu hayat kurtarıcı ürünlerin çeşitli sebeplerinden dolayı her ülkede piyasaya verilmesine çok sıcak bakılmamasına rağmen Türkiye’de bunların piyasaya verilmesi için global onaylarımızı aldık. Şu an Türkiye’de bu ürünlerin ruhsatlandırma süreçleri devam etmekte.
Peki bu başarı nasıl geldi?
Bizim stratejimiz problemleri fırsata çevirmek. Türkiye’de yaşayıp da problemlerle rastlaşmamak mümkün değil. Biz Türk milleti olarak biraz daha sorunlara adapte olmayı, başa çıkmayı ve bunları fırsata çevirmeyi biliyoruz. Dolayısıyla pandemiye bile biz daha hızlı adapte olduk. Ne yapabiliriz problemi nasıl bir fırsata çeviririz bakış açısıyla çalışıyoruz, durmuyoruz, pes etmiyoruz. Yoksa bugün pandemi olur, yarın ekonomik kriz olur, öbür gün başka bir şey olur.
Tabii başka bir diğer hususta, ilaç ve dermonun sinerjisi organizasyonel ve yapısal olarak bir artı bir üç olduk. İnsan sayısı olarak değil ancak etkinlik olarak herkes güçlü kasını geliştirerek bizi farklı bir ekip haline getirdi. Tabii stratejilerimizde de dataları takip ediyoruz, pazar araştırmaları yapıyoruz ve takım olarak hep daha iyiye ulaşmak içinde çabalıyoruz. Başarıya ulaşmamız da motivasyonumuz en büyük etken diyebilirim. Bu arada son iki yıldır global düzeyde bağlılık anketi yapılıyor. Türkiye sadece finansal sonuçlarda değil, şirkete bağlılıkta da dünyanın en yüksek notlarını aldı. Sanırım huzurlu ve keyifle çalışmamız var. Biz pandemi döneminde bile ekibimizin haklarından taviz vermedik. Her türlü yan hakkı ve hatta yılı iyi bitirdiğimiz için ekstra primlerini pandemi döneminde bile verdik. Pandemi bizi çok daha güçlendirdi hem ekip ruhu olarak hem de iş anlamında diye düşünüyorum.
Şimdi planlarınızda neler var?
Pierre Fabre Türkiye olarak, dünyada en çok büyüyen Pierre Fabre ülkelerinden birisi olduğumuz için Fransa’daki global ekip bize çok inanıyor. Kanser tedavisinin hayati önemi söz konusu olduğundan öncelikli olarak üç onkoloji ürünümüzü daha fazla hastanın hayatlarına destek olması amacıyla hızlıca piyasaya vermek istiyoruz ve bunun için de gerekli olan tüm süreçleri yakından takip ediyoruz.
Sözünü ettiğiniz bu onkoloji ürünleri hangi hastalıkların tedavisi içindir?
Yenilikçi veya yeni jenerasyon onkoloji ilaçları diye adlandırılan bu ürünler ayrı ayrı; yayılmış kalın bağırsak-kolon kanseri, metastatik malign melanom ve meme kanseri tedavisinde kullanılıyor. Özellikle bu tür kanserlerde karşılanmamış ihtiyaçlara yönelik bu ürünlerin hastalara ulaşmasını sağlayabilmek en büyük dileğimiz.
Dermokozmetik tarafında yeni ürünler olacak mı?
Dermokozmetik de Avene ve Ducray markalarının heyecan verici yeni serileri geliyor. Klorane marka serimiz zaten yeni ama onun da gelebilecek bir sürü ürünü var. Özellikle anti-aging ürünlerimizde heyecan verici ürünler gelecek. Mesela bu senenin yeniliği Avene markamızın güneş kremlerinde mavi ışığa karşıda koruması var. Televizyon, bilgisayar, telefon, gibi yapay güneş ışığı yani mavi ışığa çok fazla maruz kalıyoruz. Sağlıklı bir cilt için sadece güneş ışınlarından değil, mavi ışığın da etkilerinden korunmak gerekiyor. Bu sene güneş kremi kategorimizde mavi ışığa karşı koruma var.
Doğal ürünler portföyümüz olan Klorane markasının lansmanını yaptık ve markanın saç ürünleri, cilt ürünleri ve bebek ürünlerini Türkiye’ye getirdik. Bu da yeni bir proje olarak bize heyecan veren bir aktivite oldu. Şu an Klorane, Avrupa’da doğal ürünler kategorisinde eczanelerden en fazla satılan ürün. Biz de bu kategoriyi Türkiye’ye getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz.
Yeşil Etki Index’i projenizden bahseder misiniz?
Firmamız adına gururla söyleyeceğim bir başka proje de Yeşil Etki Index’i ( Green Index Impact) ; zaten yeşili ve doğayı koruyan bir misyonu olan Pierre Fabre’de ürünlerimizin büyük bir çoğunluğu organik tarım arazilerimizden üretilirken, üretimden tüketiciye ulaşımına kadar doğaya zarar vermemek adına çok ciddi yatırımlar vardı. Artık bunu biz tüketiciyle de şeffaf bir şeklide paylaşıyoruz. Yeşil Etki Index hesaplamasında ürünlerimizi 15’i çevresel ve 5’i sosyal olma üzere 20 kriter ile değerlendiriyor, puanına göre A,B,C,D olarak sınıflandırıyor ve ürünlerimizin kutusunun üzerinde bu bilgiyi paylaşıyoruz. Çevresel kriterler, ürünün içeriğinin bio çözünür oluşu, kullanılan bitkinin organik tarımla elde edilmiş oluşu, ambalajının geri dönüştürülebilir ya da zaten geri dönüştürülmüş olması gibi kriterler değerlendirilirken, sosyal kriterlerde aslında bu ürünün satışından elde edilen gelir ile insana ve doğaya katkı sağlanması değerlendiriliyor. Şu anda A kategorisinde olan ürünlerimiz var. Tabii ki her ürünümüz A değil ancak amacımız tüm ürünlerimizin A kategorisine taşımak. Biz bütün ürünlerimizin kutularının arkasına bu kategorileri koymaya başladık. Bazı ürünlerimiz de ilaca benzeyen etkin maddeler var, bunlar ciddi hastalıklara destek verici ürünlerdir. Bu ürünlerde doğallık daha geri planda olabiliyor ama daha doğala yatkın ürünlerde bu kategoriler yer alıyor. Bizim açımızdan önce hastaya ve tüketiciye zarar vermeden ürünler yapmak çok önemli. Bunu yaparken de doğaya da katkı sağlamak için yapılan sosyal sorumluluklarımız var. Doğayı korumak için ağaçlar ekiyoruz, sürdürülebilir tarım yapıyoruz. Bunun yanı sıra en büyük botanik arşivini sahibiz ve farklı bitki türlerini özel yerlerde koruma altına alıyoruz. Pierre Fabre ayrıca bir vakıf firmasıdır. 2018’de Kongo’da cinsel saldırıya maruz kalmış 50 bini aşkın kadının tedavisi Pierre Fabre sponsorluğundaki klinikte yapılmış ve yapılmaya devam ediyor. Bu kliniğe 2018’te Nobel barış ödülü verilmişti. Aynı şekilde Afrika’daki Albino çocuklara, ailelere hem eğitim hem sağlık desteği verilmeye devam ediliyor. Vakıf aracılığıyla, kullanılan her Pierre Fabre ürünü dünyanın ihtiyacı olan bir yerinde farklı bir şekilde iyiliğe gidiyor.
İlaç pazarında durumlar nasıl?
Ekonominin ve kurun stabil olması çok önemli, her ne kadar bakanlığımız kura karşı fiyat artışlarını yapmaya çalışsa da bu hiçbir zaman kompanse etmiyor. Buda bazı ilaçların bulunabilirliğini riske atıyor. Mesela iki tane ürünümüz fiyat artışı alamadığı için piyasadan çekmek zorunda kaldık.
Satışlarınızda ilaç ve dermokozmetik dengesi nasıl?
Şu an yüzde 60 dermokozmetik yüzde 40 ilaç. Ama onkoloji ürünlerimiz piyasaya verildiğinde satışlar yarı yarıya olacak gibi duruyor.
Bu yıl 60. Yılınızı kutluyorsunuz…
Pierre Fabre olarak, bu sene 60. yılımızı kutluyoruz ve çok gururluyuz. 60 yıldır ilaç ve dermokozmetik şirketi olarak istikrarlı bir şeklide büyüyen ve büyürken de vakıf statüsü sayesinde dünyaya iyilik saçmaya devam eden bir firmanın bir parçası olmanın da gururunu yaşıyoruz. Hatta bu yıl 60. yılımız kapsamında Pierre Fabre dünya liderimiz Eylül sonunda Türkiye’ye gelecek. Bu bizim için gurur verici. Çünkü pek çok ülke var ama kendisi Türkiye’ye gelmeyi tercih etti. Onunla birlikte burada kutlama yapmayı planlıyoruz.TEMMUZ2022