Romanya’da ciddi bir potansiyel var

Farklı coğrafyalarda önemli projelere imza atan Nurol İnşaat, uluslararası müteahhitlik sektörünün önemli bir oyuncusu olarak karşımıza çıkıyor. İmza attığı projelerle değer yaratmaya devam ettiklerini belirten Nurol İnşaat Genel Müdürü Nurettin Akdeniz ile Romanya pazarı başta olmak üzere, güncel projelerini konuştuk.

Pandemi süreci müteahhitlik sektörünü nasıl etkiledi?

Pandemi günümüz insanının ilk defa karşılaştığı bir süreçti. Dolayısıyla en başta etkilerini çok iyi anlayamadık, aşılama sürecinin nasıl ilerleyeceğini, nasıl çalışacağımızı anlayamadık. Fakat Nurol İnşaat olarak biz sektörün ve sektör dışı firmaların aldığı önlemlerin kat ve kat üstünü çok hızlı bir şekilde almayı başardık. Hızlı bir şekilde karantina hazırlıkları yapıldı, dışarıyla temas kesildi, yurt içi ve yurt dışı şantiyelerde çok sıkı kurallar belirlendi, herkesin birbiriyle temasını asgariye indirdik .  Aldığımız önlemlerle 2020 yılında şantiyelerimizin hiçbirinde sorun yaşamadık. Özellikle şehir merkezinden uzak olan bölgelerde hiçbir problem görülmedi. Fakat metropol şantiyelerinde ister istemez bir temas oluyor. İstanbul’da Ümraniye-Ataşehir-Göztepe Metro inşaatını yapıyoruz, burada çalışanlarımızın teması asgari seviyede de olsa kaçınılmaz. Ama buralarda da ayrı önlemler aldık ve sonuçta ölümcül bir vaka ile karşılaşmadık.  2021 yılında ise virüsün bulaş gücü yükseldi ve hastalık maalesef sert geçiyor. Bu yıl birkaç vakamız oldu fakat bu vakaların aldığımız önlemlerle şantiyede yayılmasını engellemiş olduk. Sektör açısından bakacak olursak pandemi süreci yurt içindeki projelerimizi çok fazla etkiledi diyemem. Yurt dışında ise bulanan coğrafyaya bağlı değişkenlik gösteriyor. Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki işlerimiz kısmen olumsuz etkilendi.  Cezayir’de ise pandemi öncesinde başlayan Cumhurbaşkanı seçim süreci nedeniyle pandemiden önce zaten işlerimiz durma noktasına gelmişti. Yaklaşık 2 yıldır oradaki işlerimiz yavaş ilerliyor. Cezayir’in ayrı dinamikleri var. Orada 3 tane projemiz var ve ödeme gecikmelerine rağmen biz işlerimizi bırakmadık. Ama hem pandemi hem de bütçe eksikliklikleri nedeniyle Cezayir’deki projelerimiz ağırlıklı olarak İşveren eliyle durduruldu veya yavaşlatıldı.

Cezayir-Türkiye arası siyasi ilişkilerin yoğun olduğu belirtiliyor. Cumhurbaşkanımıza ilgilerinin olduğu belirtiliyor. Siz nasıl gözlemliyorsunuz?

Genel anlamda Sayın Cumhurbaşkanımızın her alanda proaktif çalışma modeli herkes tarafından olumlu bir şekilde hissediliyor sanırım. İş yaptığımız coğrafyalardaki büyükelçilerimiz de iş dünyasına destek oluyor. Bu anlamda biz hiçbir sıkıntı yaşamıyoruz. Bir iki coğrafya dışında bu siyasetin etkin olduğu yerlerde çok faydasını gördük. Cezayir de ülkeler arası bu olumlu ilişkilerin var olduğu bir pazar.

Son dönemde Balkan ülkelerinde yeni ihaleler çıkıyor, özellikle Romanya’da yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Balkan ülkelerinde Nurol Holding olarak yaptığımız birçok çalışma var. Nurol İnşaat özelinde de Romanya’da bir otoyol projesi için sözleşme imzaladık. 2 ayrı otoyol ihalesinde de birinci sıradayız. Romanya’da işler biraz ağır gidiyor, ihaleler yapılıyor ama sonrasında itiraz süreçleri çok uzun sürebiliyor.

Romanya’da müteahhitlik sektörü açısından potansiyel var mı?

Ben 2001 yılından beri Romanya’yı biliyorum, potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Biz o bölgede Nurol Holding olarak da çeşitli aktivitelerde bulunduk, bulunuyoruz. Romanya’da Türk müteahhitlik sektörü açısından da geçmişte yaptığımız projeler mevcut. Romanya, Avrupa Birliği’ne 1 Ocak 2007 yılında girdi. AB fonlarından halen faydalanıyor, yapılan ihalelerin büyük bir kısmını AB fonlarından karşılıyor. Dolayısıyla ülkede ciddi bir iş potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Romanya’nın alt yapı konusunda gelişime ihtiyacı da var. Bu nedenle önümüzdeki 10-15 yıl boyunca ülkede önemli müteahhitlik ihalelerinin çıkacağını düşünüyorum. Sadece dediğim gibi işler biraz yavaş ilerleyebiliyor. Ülkeyi tanımak gerekiyor. Bu anlamda uzaktan Türkiye’den ihalelere hazırlanarak girmek çok doğru olmayabilir. Yerinde hazırlanmak, ülkeyi doğru anlamak, o ülkenin kolaylıklarını ve zorluklarını iyi anlamak gerekiyor. Romanya ve çevresindeki ülkelere baktığınız zaman hukuk ve adalet mekanizmasının ülkede var olması sebebiyle iş yapabilmenin daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sözleşmelerde müteahhitlerin hak ve sorumlulukları birlikte olur. Hukukun olmadığı yerlerde ise sadece sorumluluklarınız telaffuz edilir. Romanya’da müteahhit olarak haklarınızı da rahatça konuşup müzakere edebilirsiniz. Kısacası Romanya AB üyesi bir ülke, barışçıl bir ülke, Türkiye’ye çok yakın bir ülke ve lojistik olarak çok avantajlısınız. İnsan ilişkileri sıcak, iş yapma alışkanlıkları bize çok uzak değildir.

Romanya-Türkiye ticari ilişkileri açısından bakacak olursak halen istenilen seviyelerde görünmüyor. 6-7 milyar Dolarlık ticaret komşu iki ülke açısından çok düşük değil mi?

Ticaret iki ülke potansiyeli ile ilgili bir durum. 2007 yılı öncesinde çok eksikleri olan ve AB’ye girmesiyle bu eksiklikleri büyük ölçüde gidermiş olan bir ülke Romanya. Buna rağmen eski dönemi de bildiğim için şu anda çok ciddi bir şekilde karşılıklı ticaret artışını görmekteyim. Son yirmi yıla baktığınızda ciddi bir değişimi görebilirsiniz. Romanya’da iş yapan Türk girişimcilerinin hemen hepsi belirli bir kalitenin üzerinde iş yapıyor artık. Bu önemli bir gelişme. Romanya ile ticari ilişkilerde rakamlar olması gerekenden düşük görülebilir fakat profil yükseliyor ve profil yükseldikçe gelecek vaat eden bir ticaretten bahsedebiliriz.

Romanya ile ticarette şu anda gümrüklerde sorunlar yaşanıyor, sizce neden sorunlar var Türkiye nasıl hareket etmeli?

Limanlardan geçişlerle ilgili yeni ortaya çıkan sorunların detayını bilmiyorum. Fakat bir süre önce Türk taahhüt firmalarına ihalelere girme konusunda yasak getirilmek istenildi. Romanya’daki Büyükelçimiz bu konuda ciddi çalışmalar yaptı, bakanlarla görüştü, bizleri dinlediler, konuyu anladılar ve Türk müteahhitlerle ilgili karar esasen çıkmasına rağmen askıya alındı. Hukuka aykırı bir durum olduğunda mutlaka bir yerden döner.  Bunlar ülkenin iç dinamikleriyle alakalı. Ülkedeki siyasilerin bir kısmı Çinli firmalar ve Türk firmaları devlet destekli hareket ediyor, dolayısıyla ihalelerden uzak tutun dediler. Fakat Sayın Büyükelçimiz, Türkiye Müteahhitler Birliği, Ticaret Bakanlığı böyle bir durumun olmadığını aktardılar. Bütün firmaların özel sektör firması olduğu, kamu firması olmadığı anlaşıldı. Çinli firmalar bu yasaya takıldı, Türk firmaları da yasa kapsamından çıkartıldı.

Romanya’da kamu işleri dışında gayrimenkul tarafında geliştirilecek bir pazar var mı?

Bence gayrimenkule de ihtiyaç var. Şu an yerleşik olan ve benim de 20 yıldır tanıdığım bir kısım iş adamları belli ölçeklerde gayrimenkul işi yapıyorlar. Bizim ölçeğimizde ise biraz daha sektörün olgunlaşması gerekiyor. Fakat yine de potansiyel olduğunu düşünüyorum.

Gelecek açısından baktığınızda Romanya pazarı gelecek vaat ediyor mu?

Müteahhitlik sektörü artık dünyada zor bir sektör haline geldi. Sektörde riskler çok büyük ama kar marjları çok düşük kalmaya başladı. Sektörde teknoloji ve know-how gerektiren işler ise çok fazla yok, örneğin bizim son dönemde yaptığımız Osmangazi Köprüsü, Marmaray veya Türkiye’nin en büyük ikinci HES projesi olan Ilısu Barajı gibi projeler her firmanın yapabileceği sıradan projeler değil. Fakat bu projeler de sayılı. Rekabetin bu derece yüksek olduğu bir sektörde, bir de küresel siyasi çalkantılar riskinizi arttırıyor. Bu açıdan hukukun daha hakim olduğu yerlerde rekabet fazla ama risklerinizin bir kısmını minimize etmiş oluyorsunuz.

Türkiye’de de artık büyük projeler bekliyor musunuz?

Türkiye’de alt yapı yatırımları belirli bir doygunluğa geldi. Önümüzdeki 10-15 yıldan sonra Fransa’da Almanya’da ne kadar alt yapı ihtiyacı varsa Türkiye’de de o kadar olacaktır. Türkiye’de artık ulaşılamayan nokta, gidilemeyen yer kalmadı. Bundan sonraki süreçte Türkiye’de demir yolu projelerinin hızlanacağını düşünüyorum. Türkiye, HES projelerini bitirdi, sulama projelerini büyük ölçüde bitirdi, otoyollarını büyük ölçüde tamamladı. Havalimanlarını artık bitirdi. Dolayısıyla alt yapı ve büyük inşaat projeleri büyük oranda tamamlandı. Bu açıdan sektör bir doygunluğa ulaştı. Model olarak ise bundan sonra yatırımcı müteahhitlik biraz daha ön plana çıkacaktır diye düşünüyorum.

Yap-işlet-devret modelinde yeni projeler ortaya çıkıyor, siz katılıyor musunuz, bu projelerin devamı gelecek mi?

Türkiye’de bundan sonra da yap-işlet-devret modeli öyle görülüyor ki devam edecek. Eski hızında olmayacağı aşikâr. Nurol İnşaat olarak biz bu modelle yapılan ihalelerle ilgilenir miyiz, bu kendi içimizde de konuştuğumuz bir konu. Eskisi kadar iştahımız olur olmaz, bunu zaman gösterecek biraz da, ama projeler konusunda seçici olmaya devam edeceğimiz kesin. Zira bu modelde de rekabet, rasyonel zemine oturmayan  çok farklı şekilde seyredebiliyor bazen.

Osmangazi Köprüsü de finans açısından çok zorlu bir süreç getirdi diye biliyoruz.

Osmangazi Köprüsü bütün aşamalarıyla tam bir başarı öyküsüdür. Esasında Osmangazi Köprüsü diye bir proje yok, proje İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi, bu projenin de gerek finansal, gerekse de işlevsellik açısından en önemli bileşeni Osmangazi Köprüsü. İstanbul-İzmir Otoyolu Projesi 7.5 milyar Dolarlık bir proje. Bunun 5 milyar Dolar’ı bankalardan, geri kalanı da ortaklar tarafından finanse edilmiştir. Türkiye’nin ilk yap-işlet-devret alt yapı projesidir. Bu projedeki yapım ve yönetim kurgusu öyle doğru oluşturuldu ki ondan sonra takip eden diğer yap-işlet-devret alt yapı projeleri bizim yaptığımız modeli bir nev’i taklit ederek hayata geçirildi. Bu projenin ihale tarihi 2009 yılıydı, sözleşmeyi de Eylül 2010’da imzaladık. Sözleşmenin imza tarihine dikkat ederseniz 2008 küresel finansal krizin etkileri vardı. Biz ilk etapta 26 tane yabancı banka ile görüşmelere başladık, fakat finansal kriz yabancı bankaların ilgisini azaltmasa da bir miktar zaman kaybı yaşandı. Biz de projeyi 2 ana aşamaya, kendi içindeki parçalarda dikkate alındığında üç etapa böldük ve ağırlıklı yerli kamu ve özel bankalardan 1.4 milyar Dolarlık kredi kullandık. Proje finansal kapanışı gerçekleştirip fiilen başlayınca tekrar yabancı bankalar projeye daha çok ilgi göstermeye başladı. Geri kalan kısmına yabancı bankaların da içinde olduğu bir grup ile devam ettik.

Yap-işlet-devret projeleri son dönemde sürekli gündeme gelmektedir. Eleştiriler var, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Siyasi konular bizim işimiz değil, anladığımız, aklımızın erdiği konular da değil. Burada şunu söylemek isterim, bir şeyleri eleştirirken hepsini bir çuvala atıp sapla samanı karıştırmamak gerekiyor. Böyle olunca doğruyu yapanlar maalesef üzülüyorlar. Sadece şunu aktarayım. Nurol İnşaat olarak baktığımızda bu projeye koyduğumuz sermaye ile başka alanlarda çok daha kısa zamanda geri dönüşler allınabilirdi. İstanbul-İzmir Otoyolu ihalesi çok rekabetçi bir şekilde gerçekleşti. Sürekli rakamlar bir şeylerle çarpılıyor, bir şeylerle toplanıyor ve bizim bile hayal edemeyeceğimiz farklı rakamlar ortaya atılıyor zaman zaman. Sözleşmemize göre dolar kuru dönem başında sabitleniyor, örneğin kur 5 TL olarak fixleniyor, fakat kur dönem içerisinde 6 TL oluyor, 7 TL oluyor. Biz ise bankalara dolar üzerinden ödeme yapıyoruz. Dolayısıyla bizim açımızdan bakıldığında keşke Dolar 1 TL olsa ve stabil gitse. O zaman çok daha fazla insan bu otoyolu kullanır ve geçişlerde daha üst rakamlara rahatlıkla ulaşılır. İstanbul-İzmir Otoyolu projesi bizim için bu ülkeye hizmet projesidir. Bunu böyle söylememdeki neden ileride daha iyi anlaşılacaktır diye düşünüyorum.

Buradan İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dönecek olursak metro inşaatı yapıyorsunuz, bir dönem finans sorunu vardı. Şimdi çözüldü mü, çalışmalar devam ediyor mu?

Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metro projesi geçmiş yönetim tarafından yapılan bir ihaleydi. İhalesi yapıldıktan sonra bir miktar sözleşmesel avans ödemesi aldık, avans ödemesinden de önce  600 milyon TL civarında sadece bu projeye özel makine yatırımı yaptık. Projenin toplam bedeli yaklaşık 2,5 milyar TL, o dönemki kurlarla yaklaşık 650 milyon Euro’dur. Büyükşehir Belediyesi’nde bunun 175 milyon Euro’luk bir kısmı için kredi temin süreci devam ederken yerel seçimler gerçekleşti ve yeni yönetim de bu süreci nihayete erdirerek kısmi finasmanı gerçekleştirmiş oldu. Yeni dönemde de projenin geri kalan kısmının finansmanı için arayış içinde olunduğunu biliyorum.

Büyükşehir Belediye Başkanının metro projelerine ilgisi nasıldır?

Çok iyi. Yakından ilgileniyor. Zaman zaman saha ziyaretlerinde bulunuyor. Gerek geçmiş yönetim, gerekse de mevcut yönetim İstanbul gibi büyük bir metropolde trafiği yer altına almayı maksimize etmenin ne kadar önemli olduğunun farkındalar ve bunun için hep çok büyük gayretler sarfedildi, sarfedilmeye devam ediliyor. Sayın Başkan her zaman destek verdiğini de söylüyor. Yönetimlerden veya yaklaşımlardan ziyade bizim ihaleyi kazandığımız gün Euro kuru 3.83’tü, bugün ise 10 TL’yi geçmiş durumda. Kur artışı dışında döviz bazında fiyat artışları da oldu. Demirin tonu 450 Dolar’dan, 650 Dolar’a çıktı örneğin. Bizim sözleşmemizin para birimi TL ancak projenin ifası için kullandığımız malzemelerin hemen hepsi Euro veya Dolar cinsinden satın alınıyor. Bu ihale 2017 yılında yapıldı ve o günden bugüne fiyatlar çok hızlı arttı. Bu zararlar müteahhitlere büyük yükler olarak kalıyor. Daha önce söylediğim risklerin ne kadar büyük, marjların ne kadar küçük olduğuna dair önemli örneklerden birisidir bu metro projesi. Bu anlamda müteahhitlerin yaptığı her işten kazanç sağlıyor olduğu düşüncesi doğru değil.

Nurol Grubu olarak başka hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz? 2021 yılıyla ilgili yeni hedefler var mı?

Yeni hedeflerimiz tabii ki var. Hedefler olmadan yaşam mümkün değil. Nurol Holding olarak birçok alanda çalışmalar yapıyoruz. Savunma sanayi alanında dört firma ile faaliyet gösteriyoruz, madencilik alanında faaliyet gösteriyoruz, turizmde faaliyet gösteriyoruz, gayrimenkul sektöründe çalışmalar yapıyoruz, finans ve enerji sektörlerinde aktifiz, ama Nurol Grubu’nun ilk şirketi olan Nurol İnşaat olarak, özellikle inşaat taahhüt sektöründe 55 yılı aşkın bir süredir 3 ayrı kıtada projeler gerçekleştirdik, gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bundan sonra da mevcut çalıştığımız ülkelere ilave olarak farklı coğrafyalarda ve ülkemizde bize yakışır projelerde var olmak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.

Büyükçekmece gölüne yakın inşaatlar artmaya başladı ve başkan buraya dikkat etmek gerektiğini belirtmişti. Bu açıdan o bölgenin gelişimini nasıl görüyorsunuz? Büyükçekmece’de bizim de devam eden bir villa projemiz var. Çeşitli etaplar halinde gerçekleştirdiğimiz Yeşilyaka isimli bu proje bölgeye çok farklı bir kalite anlayışı getirdi. Halihazırda bölgede yaşayan ailelerin yaşadıkları konutlardan çıkıp projemizden ev almayı tercih etmelerinin yanı sıra, projenin başarısı daha önce o bölgede hiç yaşamamış olanların dahi ilgisini çekiyor. Büyükçekmece Belediyesi sınırları içinde olan projemiz haliyle belediye tarafından da her anlamda yakından takip ediliyor. Yaptığımız her projede işin kalitesine, süresinde tamamlanmasına, müşteri memnuniyetine dikkat ettiğimiz gibi çevreye de son derece duyarlı çalışıyoruz. Nurol İnşaat olarak çalışırken çevreye zarar verebilecek bir çalışma içinde olmamız, geçmiş sayısız örnekte görüleceği üzere, mümkün olmadığı gibi, ilgili belediye de zaten bu tarz olumsuz bir çalışmaya müsaade etmez. Tam tersine Yeşilyaka projemizin o bölgeye hem konut ve yaşam kalitesi, hem de çevre hassasiyeti açısından çok büyük değer kattığını ve emsal çıtasını oldukça yükseğe çıkardığını düşünüyorum. TEMMUZ 2021