Tarımda sürdürülebilirliğe, yerli ve milliye dönüş tek çare

Ülkemizde tarım alanında yapılan çalışmalar, bu alandaki üretimimizi yeterli düzeye getiremedi. Verimsiz üretim ve sağlıksız ürün gibi konuların çokça tartışıldığı bir ortamda farklı bir bakış açısı yakalamak için bir araya geldiğimiz Süpersol Organik Gübre Yönetim Kurulu Başkanı Rafael De Toledo, sürdürülebilir üretime dikkat çekerek önemli açıklamalarda bulundu.  

Tarım sektörüne baktığımızda bir yanda olumlu değerlendirmelerle karşılaşırken diğer yandan olumsuz hatta tarımın ülkemizde bittiği yönünde değerlendirmelerle karşılaşıyoruz. Deneyimlerinizden yola çıkarak sizden bir değerlendirme alabilir miyiz ?

Türkiye’de her sektör ileriye giderken, daralan tek sektör tarım sektörüdür. Türkiye kendine yeten bir ülke konumundan,  ithalatçı konumuna geldiyse neleri yanlış yaptığımızı iyice düşünmemiz gerekiyor ;

Tohumdan gübreye makinadan tarım ilaçlarına kadar her konuda dışa bağımlı hale gelmiş olan sektörde

ne dövize endeksli girdi fiyatlarını ne de bunların yaratacağı bağımlılığın etkilerini kontrol edebilme imkanımız var.

Buna paralel olarak gelecek nesillerein emaneti olan toprak ve sularımızın kirlenmesi , bu kirlilik sonucunda oluşan kalıntılar , hastalık ve sıkıntıların artması da ciddi bir sorun.

Türkiye’de tarım arazilerinin üretim parsellerinin küçük olması, toprak ve iklim şartlarına uygun ekim yapılmaması , modern tekniklerin kullanılmaması, yanlış algılar sebebiyle organik ve sübdürlebilir tarıma yeterince ilgi olmaması tarımda hala sorun olmayı sürdürüyor.

Bazı üreticiler organik girdiler kullanırsam daha az ürün alırım düşüncesinde.

Eğer siz organik üretimi  büyük baş hayvan gübresini döker yılda bir kez tarlaya girerim şeklinde düşünürseniz yanılırsınız. Organik veya sürdürülebilir bir şekilde üretmek toprağını sevmek ,çıkan ürünleri sevmek, insanları sevmek demektir. Toprağını seviyorsan tarlana sık sık  ve sürekli olarak gideceksin.

Tarım Bakanlığı bu gidişatı durdurmak için hazine arazilerini kiraya verme gibi önlemler almaya başladı. Bu çalışmalar sektörün sorunun çözebilir mi?

Bunlar çok olumlu adımlar ,sektörün bazı sorunlarını çözebilir. Fakat köylülerin maddi imkanlarıda kısıtlı duruma geldi.  İcar bedelleri fahiş seviyelerde , aracı kârları çok yüksek ,başka sorunlar da çözüm bekliyor ,

Topraklarımız da eski verimlerinden uzaktır. Bakanlığımız bu sorunların da üzerinden gelecektir bundan şüphemiz yoktur.

Ürettiğiniz ürünlere ülkemizde talep var mı?

Özel sektörün en başarılı tarım işletmelerinden talep ve siparişler var ama devletimizin kurumlarından da talep geleceğini umuyoruz. Buna mukabil , Orta Asya ve Avrupa başta olmak üzere Kuzey Afrika ülkelerinden de büyük ilgi ve istek var.

Süpersol olarak sizce Tarım Bakanlığı bundan sonraki süreçte sürdürülebilir ürüne geçişle ilgili nasıl bir yol izlemelidir?

Sürdürülebilir tarıma destek verilmesi , bu üretimi sağlayacak girdileri ilgilendiren mevzuatların ivedilikle gözden geçirilmesi bir zarurettir. Kimyasal gübre ve pestisitlerin yerli ve sürdürülebilir gübre ve bitki koruma ürünleri ile beraber kullanılması teşvik edilmelidir. Michigan üniversitesinin yaptığı bir çalışma topraktaki organik madde 1% arttığında 12% ürün artışı sağlandığını gösteriyor bizim de bulgularımız bunu konfirme ediyor. Organik gübrelerimizde gözlemlerimiz  kimyasalları %30-40 düşürüp organik gübrelerimizle tamamladığınız zaman en az %20 fazla verim alındığını gösteriyor ,birçok farklı üründe denemeler yaptık. Çiftçimiz ise tam tersini düşünüyor, organik gübre kullanırsam verimliliğim azalır diye düşünüyor. Bu yanlış algıyı kırmamız lazım..

Öncelikle ülkemizde yerli ve milli ,biyolojik ve sübdürülebilir bitki koruma ve bitki besleme ürünlerinin üretiminin ve ruhsatlanmasının desteklenmesi gerekiyor , halkımızın bu tür ürünlerin üretimine büyük ilgi duyduğu son yıllarda kurulan solucan gübresi üretim tesislerindeki büyük artıştan belli oluyor. Organik ürünler sadece büyükbaş hayvan gübresi değildir. Sürdürülebilir tarım yapabilmek için yüksek teknoloji organik gübreye ve biyolojik bitki koruma ürünlerine ihtiyaç vardır.

 Tarım alanında kullanılan kimyasallarla ilgili insan vücudu bunlara zamanla alışabilir, vücut alıştıktan sonra da o kimyasalla yaşamayı başarır diye düşünülüyor.

Siz arzu ederseniz vücudunuzu alıştırmayı deneyin ama ben almayayım. Tarımda kullanılan kimyasalların toprağımıza ve su kaynaklarımıza olumsuz etki yaptığı artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek ayrıca bunlar küresel ısınmayı da artıran etmenlerdir. Ayrıca bilhassa kimyasal pestisitlerin insanlarımıza ve ülkemizin milli serveti olan hayvan, yararlı böcek ve arılara zarar verdiği ortada, kanser vakaları artıyor ve yayılıyor ,genç insanlar çocuk yapamıyor. Yine otistik çocuk sayısı 60’ta 1’e yükseldi, bundan yirmi yıl önce 2500’de 1’di. Sonuçta bizler ne istiyoruz ve nereye gidiyoruz.

Süpersol organik olarak yaptığınız çalışmaları aktarır mısınız?

Biz Süpersol organik olarak tarımda çözümler sunan bir laboratuvarız. Dört  üniversite ile ortak çalışmalarımız var. İzmir’de bir fabrikamız ve Ar & Ge laboratuarımız , Sakarya’da ise katı organik gübre üreten bir fabrikamız var , Organik , Mikrobiyal Gübreler üretiyoruz , pek yakında bitki koruma ürünleri ruhsatlamak ve üretmek için çalışmalarımız var. Ayrıca depo çürüklüleri ve iklim değişikliğinin artırdığı , sıcak , soğuk ve susuzluk streslerine karşı ürün geliştirme ve ruhsatlandırma sürecindeyiz.

Ana felsefemiz toprağa, suya, havaya ve insana zarar veren hiçbir şeyi ürünlerimize katmamak. Tamamen organik ve biyolojik malzemelerle çalışıyoruz.  Ülkemizde üretilebilen hiçbir ürünümüz yurt dışından gelmiyor. Tamamen Türkiye’de üretiyoruz. bu iş için gerekli ham maddeler de bilgi birikimi de ülkemizde mevcuttur. İçinde bulunduğumuz özel ekonomik atmosferin artık tarımda millileşmemiz ve ihracata yönelmemiz için bir fırsat olduğunu düşünüyoruz

Sizin ürünlerinizi kullanarak geçmişte kullanılan kimyasallardan da arınabiliyor muyuz?

Tamamen olmasa da bazı mikro organizmalar ağır metalleri parçalama kapasitesine de sahiptir. Aynı zamanda mikro organizmalar topraktaki rezidüel bitki besin elementlerinin de kökler tarafından alınmasını da kolaylaştırıyor ve topraklarımızda yetersiz miktarlarda bulunan organik maddeyi de artırıyor.

Ama kirlenen sularımızı temizlemek imkansız gibi. Su yoksa tarım da yok insan da yok, bunu lütfen iyi düşünelim, bu topraklar bizim değil gelecek nesillerin, onlara temiz bir toprak ve su kaynakları bırakmak birinci önceliğimiz olmalı.