Tükettiğimiz kadar altını ve daha fazlasını üretebilme imkanımız var
Altın madenciliğinde artan üretim yüzleri güldürüyor. 38 tonlu rakamlarına ulaşılan altın üretimi sonrası yeni hedefler belirlendi. Yaşanan gelişmeleri değerlendirmek için görüşlerine başvurduğumuz Tüprag A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz, sorularımızı yanıtladı.
Ülke madenciliğinin geleceği ile ilgili görüşlerinizi aktarır mısınız?
Türkiye’de madencilik her zaman dışa bağımlılığın azaltılabileceği kırsal kesimde istihdam yaratılabileceği ve özellikle de yurtdışına giden kaynakların yurt içinde bırakılabileceği gibi seçenekleri gerçekleştirmek için en önemli sektördür.
Tarım, madencilik ve turizm ülkemizin kalkınmasında dışa bağımlılık olmaksızın kendi öz kaynaklarımızı harekete geçirerek katma değer oluşturabileceğimiz en önemli 3 sektör ki madencilik bunların başında gelen lokomotiflerden bir tanesi konumundadır. Yani eğer madenciliğimizi geliştirebilirsek hammadde ihtiyacı için dışarıya giden dövizimiz memlekette kalır, kırsal kesimdeki işsizliğin azaltılmasına tarım dışı istihdamın artışına büyük destek olunur ve de hiç şüphesiz sanayideki hammadde ihtiyacı öz kaynaklarımızdan karşılanırken katma değer yaratılmış olur. Bu bağlamda, bizim sadece endüstriyel, sadece metalik, sadece kömür veya mermer değil topyekûn madencilik alanında çok büyük bir potansiyel sahip olduğumuz zaten iyi bilinmekte. Bunun yanında, yapılan bir çalışmaya göre 3 milyar ABD dolar civarında bir maden varlığımızdan sürekli bahsedilmektedir.
Biz bugünlerde yapılmakta olan ki son derece olumlu bir çaba ile sektörün temsilcileri ve T.C. Enerji Bakanlığı’nın birlikte hareket ederek hazırlamak üzere yola çıktıkları yeni maden kanununun ülke madenciliğine olumlu yönde çok önemli katkı olacağını düşünüyoruz. Enerji Bakanlığımız uzun zamandan sonra ilk kez sektörün hazırlayacağı taslakla beraber çalışmak üzere bir maden kanunu çalışmasına girdi. Bu çalışma bizim için çok önemli. Bu çalışma kanundaki bazı kısıtlamalar özellikle iptal cezaları, son derece yüksek para cezaları ve hapis cezalarını bir nebze iyileştirebilirse sektör daha fazla daha hızlı katkı koymaya devam edebilecektir. Ancak buradan, kanun nezdine yapılacak olan bu iyileştirmeler sonucu iş güvenliği ve çevre konularının, halkla ilişkiler konularının gevşetilmesi, önemini yitirmesi kesinlikle anlaşılmamalıdır, bunlar söz konusu bile olamayacak kadar önemli başlıklardır. İşini iyi yapan, iş güvenliğine had safhada önem veren, bu sektörün sicilini önemli yönde etkileyen her türlü önlem mutlak ve mutlak, istisnasız alınmalıdır. Bunun yanı sıra da madenciyi ekstra mali külfetler altına sokan, ilave vergiler, ilave devlet hakları vb. uzak durulmalıdır. Çünkü aksi takdirde biz üretemediğimiz her ham maddeyi, her maden ürününü yurtdışından almak durumunda kalacağız. Dolayısıyla, ülke madenciliğinin yeni maden kanunu çalışması ile daha iyi bir noktaya gideceğini düşünüyor ve devletimizin bu anlamdaki tavrını destekliyorum.
Ülkemizde güvenli ve sürdürülebilir madencilikle ilgili önerilerinizi alabilir miyiz?
Sürdürülebilir madenciliğin temel unsurlarına bakmak lazım. Bu unsurları eğer birlikte hızlıca sayacak olursak az önce de söylediğim iş güvenliği, çevre, sosyal iletişim yani sosyal rıza, sosyal onay ve bunun yanı sıra da bunun etrafına geliştirerek koyabileceğiniz finansal şeffaflık ve etik bir çalışma yönergesi diyebiliriz. Ki biz bunların hepsine sürdürülebilirlik ilkeleri diyoruz. Bizim şirket olarak da hep ortaya koyduğumuz, şirket anayasamızın birinci maddesi şudur; “Önce insan, sonra çevre ondan sonra madencilik” . Önce insanı sağ salim evine göndereceğiz her gün, insanın yaşadığı çevreyi temiz tutup onun sürdürülebilir bir şekilde devamını sağlamamız lazım. Son olarak da madencilik yapıyorsak eğer şeffaf, iletişimi tam, gelen şikâyetlerin ciddiye alınıp değerlendirildiği açık bir iletişim ortamını sağlamak gerekir ki biz buna sürdürülebilirlik diyoruz ki bu da son zamanlarda gelişen önemli değerlerden bir tanesidir. Bu anlamda biz başta kendi personelimiz olmak üzere, daha sonra madenlerimizin civarında yaşayan köylülerimiz ve ondan sonra da iller bazında tüm kamuoyuna karşı sorumluluğumuzu taşıyıp bu sorumluluğun gerekliliklerini yerine getirmeliyiz. Bu ancak ve ancak uluslararası standartlarda madencilik yapmakla mümkün olabilir. İnanın bu altın için kömür için mermer için hiç fark etmez, çünkü vatandaşın gözünde madencilik faaliyeti ne olursa olsun madencilik faaliyetidir. Yani bu mermer de olabilir, kum ocağı da olabilir taş ocağı da olabilir. Dolayısıyla sürdürebilirlik ilkesi vazgeçilmez yeni değerlerden bir tanesidir.
Sayın Şeref Kalaycı, yıllık 10 milyar Dolar altın ithal ettiğimizi fakat 2 milyar Dolar ihracat gerçekleştirdiğimizi belirttiler. Bu açıdan altın ihracatıyla ilgili gelecek hedefler konusunda görüşlerinizi alabilir miyiz?
Geçmişten günümüze bilinen bir gerçektir ki Türkiye, dünyada topraklarında en fazla potansiyel olarak, rezerv demiyorum, potansiyel olarak altın ihtiva eden ülkelerden bir tanesi iken ve yine en fazla altın tüketen ülke iken, bir türlü altın üretimini hızlandıramamış bir ülkeydi. Ancak çok şükür Türkiye de artık altın üreten bir ülke haline geldi. Dolayısıyla bu kadar altın tüketen- ki bizim kuyumculuk sektörümüz oldukça gelişmiş olduğu için bu kadar altını dışarıdan alıyoruz ve dışarıya çoğunluğu mücevharat olmak üzere altın satıyoruz.- böyle bir durumdayken potansiyelimiz de bu kadar yüksekken hiç şüphesiz var olan kendi altınımızı üretmek ithalat ve ihracat dengesine pozitif yönde katkı koyacak olduğu çok açık ortadadır. Bu sebeple biz her zaman şunu söylüyoruz kendi topraklarımızdaki altının üretilmesi ve ekonomiye katılması bizim için olmazsa olmaz bir gerçektir. Bunu yerine getirmemiz lazım. Ama maalesef belirli argümanlarla ki bunların en anlaşılabilir olanı çevre argümanıdır, yöre insanının doğru bilgilendirilmesi argümanıdır ama bunun dışında böyle sanal bir çevrecilik zihniyetiyle ortaya konulan yaklaşımlar veya doğru bilgiye ulaşmaksızın fikir sahibi olarak ortaya çıkılması maalesef ülkenin hem çevresine hem insanına hem de madenciliğine ve dolayısıyla ekonomisine ciddi zarar vermekte. Bu söz konusu ithalat ihracat dengesindeki gerçekliği lehimize çevirmenin yolu, var olan altınımızı üretip ekonomiye katmaktan geçer.
Altın madenciliğinin ülke ekonomisine katkısıyla ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Ekonomiye vereceği katkıyla ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sn. Fatih Dönmez’in açıklamaları bence konuyla ilgili gerçekleri çok net yansıtmaktadır. “Altın üretiminde son yıllarda önemli gelişmeler yaşandığını ve her geçen yıl üretimin arttığını belirtti. Dönmez, 2017’de 22,5 ton olan toplam altın üretiminin 2018’de 27,1 tona, 2019’da ise bu rakamın 38 tona yükseldiğini, altın madenciliği son yıllarda önemli gelişmelere sahne oldu. 2017’de 22,5 ton olan toplam altın üretimimiz 2018’de yüzde 20 artışla 27,1 tona, 2019’da da bir önceki yıla göre yüzde 40 artışla 38 tona yükseldi. Bunun da bedeli 1,9 milyar dolardır.” yönündeki ifadelerinden sonuçla şunu rahatla söyleyebilirim ki tükettiğimiz kadar altını ve daha fazlasını üretebilme imkanımız var ve bunu hayata geçirebilirsek ekonomiye vereceği yüksek oranlı katkının rakamsal karşılığının çok büyük olacağı ortadadır.
Tüprag olarak 2019 yılıyla ilgili bir değerlendirme yapabilir misiniz?
2019 yılında hedeflediğimiz üretimimizi Efemçukuru’nda yaklaşık 110.5 bin ons (~3,44 ton) ve Kışladağ Altın Madenlerimizde de yaklaşık 140.3 bin ons (~4,4 ton ) olmak üzere toplam yine yaklaşık söylemek gerekirse 2019 yılı itibariyle toplam 250.8 ons (~7,8 ton) gerçekleştirdik.
Bizim aslında 2019’da üretimimizin biraz geçmiş yıllara göre geri kalmasının sebebi geleceğe yönelik özellikle yeni cevher bölgelerinin üzerinin açılması faaliyetinden kaynaklanmaktaydı ki bu maden ömrü içerisinde yer alan planlı bir süreçti. 2020 yılının 2019’a göre, bugünden yaptığımız planlamanın ışığı altında üretimimizde bir artış olacağını söyleyebilirim. Ve Tüprag olarak 2020 yılında 2019’a göre yaklaşık olarak söylemek gerekirse 30.000 ons daha fazla üretim yapmış olacağız. Dolayısıyla 2020’ye umutla bakıyoruz.
Tüprag olarak 2020 planlarınızı aktarır mısınız?
Yeni projelerin araştırılmasıyla ilgili arama ekibimiz tüm ülke sathında aktif bir şekilde çalışmalarına devam ediyor. Tüprag olarak 2020’de üretim artırma ve yeni sahaları araştırma yönündeki bu çalışmalarımıza ilaveten uzun vadede de Türkiye’de yeni altın madeni veya madenleri açma yönündeki kararlılığımız kesindir. Bu anlamda devletin bu sektöre olan desteği ve güveni bizim için çok büyük önem arz etmektedir. MART 2020