Türk girişimciler olarak teknik ve teknolojik işlere yoğunlaşmamız gerekiyor
Yurtdışında önemli teknoloji projelerine imza atan Intro Group, yurt içinde de teknoloji ve inşaat alanlarında yaptığı çalışmalarla adından söz ettiriyor. Yurtdışı pazarında yaptığı çalışmalarla hem ABD hem Ortadoğu pazarını iyi tanıyan, Dünya Ekonomi Forumu, Birleşmiş Milletler gibi organizasyonlarda birçok oturuma konuşmacı olarak katılan, alçakgönüllü kişiliği ile diğer gençlere de örnek olan, Intro Group Başkanı Bora Can Yıldız ile keyifli bir sohbet ettik. Bölgeyi, yurtdışı müteahhitlik hizmetlerini ve yeni teknolojilere yaptıkları yatırımları değerlendirdik.
Yurt dışı müteahhitlik sektörüyle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz? Kurucusu olduğunuz EID inşaat ile yurtdışında başarılı projeler gerçekleştirdiniz.
Bizler açısından yurt dışı müteahhitlik sektöründe Rusya ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika pazarları önem taşımaktadır. Bu pazarlarında en büyük geliri petroldür. Bu açıdan bakacak olursak petrol fiyatlarının eskisi gibi 100 dolar seviyelerine doğru gidiyor olması dikkate değerdir. Petrol fiyatlarının artmasıyla birlikte bölge ülkelerinin refahının artması anlamına geliyor, bunanla birlikte yeni yollar, hastaneler ve tesisler yapılıyor. 2014 yılında yıllık 150-200 milyar dolarlık yatırım bütçeleri yapılırken, bu oran petrol fiyatlarının düşmesinden sonra bir anda aşağıya doğru indi. Böyle olunca bu ülkelerde sadece mega projeler kaldı ve orta büyüklükteki projelerde duraksama yaşandı. Ben dünya ekonomisinde sürekli iniş ve çıkışları olduğunu ancak bunun da bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Eğer bölgede barış sağlanabilirse, Çin ve Hindistan büyümesini sürdürebilirse petrol fiyatları da 70 dolar seviyelerinde kalırsa bölgede ekonominin yeniden canlanacağını ve projelerin artacağını düşünüyorum.
Bekleme sürecinde de artışın hızlı olacağını düşünenlerde mevcut.
Tabi ki bu bekleme sürecinde bir sıkışma oluyor. Piyasalar açıldığı zamanda bütün projeler ortaya çıkacaktır. Önemli olan bu sürece hazırlıklı girmektir. Finans olarak, alt yapı olarak ve moral olarak hazırlıklı olmalıyız. Biz de şirket olarak bu sürece çok iyimser ve bir fırsat olarak bakıyoruz.
Bu süreçte orta büyüklükteki müteahhitlik firmalarımız birleşerek mega projelere yatırımcı olarak giremez mi?
Bugün Türkiye’deki yap-işlet-devret projelerine baktığınızda rakamların çok büyük olduğunu ve bu büyüklükteki işleri yapabilmek için de sayılı firmalar bir araya gelerek ortaklık kurdular. 3. Havalimanı, Gebze-İzmir otoyol projesinde olduğu gibi. Fakat Ortadoğu’da yap-işlet-devret yönteminde ciddi bir güven sorunu bulunuyor. Bu konuda bize de teklifler geliyor ancak hazine garantisi verilemiyor. Örneğin İran’da hazine garantilerini sadece çok önemli ve acil işler için kullandılar. Savunma sanayi, enerji ve hastanelerde gerekli ürünlerin temini için kullanabildiler. Irak’ta da hazine garantisini şu an için aciliyetli işleri için kullanabildiler. Onların dışında bu ülkelerin verdikleri garantilerin uluslararası arenada tanınmaması yatırımcılara büyük bir risktir. Yine yerel ortaklıklar bulunarak işler yapılıyor fakat eğer siz doğru ortak ile birlikte değilseniz ciddi sorunlar yaşayabilirsiniz, çok dikkatli olmanız gerekir. Sonuçta yabancı bir ülkedesiniz ve bilinmeyeni çok fazla. Bu nedenle bölgede yap-işlet-devret yöntemi bölge için pek uygun değildir. Bir başka önemli konuda artık Türk müteahhitleri sadece beton dökelim ve işçilik üzerinden para kazanalım dönemini bitirdi. Çünkü gittiğimiz ülkelerde de artık yerel firmalar oluştu ve bizde artık ucuz olmaktan çıktık. Artık teknik ve teknolojik işlere yoğunlaşmamız gerekiyor.
Sizin Irak’ta projeleriniz bulunuyordu, Irak pazarını değerlendirir misiniz?
Irak’ta elbette işlerimiz devam ediyor. Hastane projemiz devam ediyor. Petrol boru hatları, havalimanı, otel vs gibi projeleri başarı ile teslim ettik. Biz halen bölgeye, nitelikli işlere teklif veriyoruz, ciddi hazırlıklar devam ediyor. Savaş sonrası tekrar canlanma sürecinde iş olarak yine önemli bir beklentimiz var.
Irak’taki güvenlik ve savaş nedeniyle bir dönem tüm projeler durdu. Şimdi ise yeni yeni projeler ortaya çıkmaya başladı. Yabancı firmalar açısından güvenlik sorunları halen bulunuyor. Irak’taki yerel güçler IŞİD’le mücadele etmesi ve bütün askeri gücün kuzeye yönlendirmesinden sonra güney bölgesinde güvenlik sorunu oluşmaya başladı. Aşiretler giderek güçlendi. Ancak biz ilişkilerimiz ve hazırlıklı olmamız nedeni ile şu ana kadar çok büyük problem yaşamadık.
Irak ile Türkiye ilişkileri nasıl ilerliyor?
Bir dönem iki ülke arasında ciddi sorunlar yaşadık biliyorsunuz. Hatta Türk firmalarına yasaklar geldi. Türk şirketlerine ülkeyi terk edin dediler. Ancak biz yerleşik olmamız nedeni ile bundan cok etkilenmedik. Özellikle belirtmek isterim ki bu yasaklar uluslararası güçlerin onları yönlendirmesiyle oldu. Özellikle yabancı basın Türkiye’ye yönelik IŞİD’i destekliyormuş gibi gösterdiler. Fakat ne zaman ki Türkiye’nin IŞİD ile mücadele eden tek ülke olduğu öğrenildi o zaman ilişkilerde değişiklikler oldu. IŞİD ile mücadele de diğer ülkeler bazı alanlara bombalar attılar ve faturayı masrafı Irak hükümetine kestiler. Ama gerçek mücadeleyi Türkiye verdi. Yine Kuzey Irak’taki referandum döneminde ülkemizin kararlı duruşuyla birlikte ilişkiler tekrar değişmeye başladı.
IŞİD’ın batı güçleri tarafından kurulmasında ve organize edilmesinde asıl amaç bölgede bir Kürt devleti kurabilmekti bunu net bir şekilde gördük ve şuanda yapılan Zeytin Dalı Operasyonuyla birlikte bunların hepsi dağıtıldı. Bundan yirmi yıl sonra da yapılan bu operasyonun ne kadar önemli olduğunu anlayacağız. Türkiye şuanda sadece PKK ile IŞİD ile savaşmıyor. Türkiye bu örgütlerin arkasında yer alan belki on tane ülkeyle savaşıyor.
Sizin bir de yeni teknolojiler alanında yürüttüğünüz projelerle var. Sadece inşaat enerji değil, yazılım ve dijital ile ilgili girişimleriniz bulunuyor. Bu konuda da bilgi verir misiniz?
ABD’de bulunduğum dönemde, orada bulunan bazı yeni teknolojileri ve büyük şirketleri takip edip, zamanla bu şirketlerin Türkiye temsilciliklerini almıştık. Burada kurduğumuz güçlü bir yazılım alt yapısı ve orada kurduğumuz ilişkilerimizi kullanarak, ABD ve Avrupa’ya dijital içerik üretmeye başladık ki, bu daha önce belirli sektörlerde hiçbir firma tarafından yapılmamıştı.
Sonra bu süreçte birlikte çalıştığımız New York bazlı büyük dijital şirketlerin projelerini kendimize uyarlamaya ve Türkiye’de daha iyilerini sıfırdan yazmaya başladık. Böylelikle farklı çalışma alanlarına yöneldik. Bugün öyle bir hale geldi ki yurt dışındaki firmalar bu gelişimimizi merak ediyor nasıl olduğunu soruyorlar. Biz geliştirdiğimiz her teknolojide firmaların da görüşlerini alıyoruz ve onların istekleri doğrultusunda kendimizi yeniliyoruz. Yabancı firmalar ise sadece teknoloji geliştiriyor ve firmalara size şu ürünü sunabilirim diyor. Dolayısıyla pazarın gerçek ihtiyaçlarını göremiyorlar. Bizde tam tersine pazar ihtiyaçlarını gördüğümüz ve yakın analiz ettiğimiz için kendimizi sürekli geliştiriyoruz. Yaptığımız yatırım hep inhouse, kendi içimizde teknolojiyi geliştirmek üzerine ve uzun dönemde bunun büyük faydasını görüyoruz.
Çok ilgi çekici bir konu ile ilgili de özel çalışmalarınız bulunuyor. Çok “niş” bir alan olan kültür ve müze sektöründe projeleriniz var, bundan da bahsedebilir misiniz?
Evet, beni mesleki ve kişisel tatmin olarak da çok mutlu eden kültürel sektör, özellikle müze geliştirme konusunda çalışmalarımız var. Anahtar teslimi müze çalışmalarında bulunuyoruz. Bilim merkezleri projeleri yürütüyoruz ki bu da çok özel bir alan. İlk olarak bu alana Kazakistan’da büyük bir müze yaparak başladık. Sonra Türkiye’de deniz müzesi, Mersin müzesi, Nusret Mayın Gemisi müzesi, Gülhane’de bulunan bilim tarihi müzesi gibi çalışmalarla devam ettik.
Şuanda da 4 tane yeni müze projemizi bitiriyoruz. Özel sektör ve kamu alanında yapılmak istenen müzeleri anahtar teslim yapıyoruz. Bizim iki yönümüz var, inşaat ve teknoloji biliyorsunuz. Yani zaten inşaat sektörünün içindeyiz.
Teknolojinin şirketimizin içinde animasyon, yazılım, dizayn ve tasarım departmanlarımız var. Her departman, ayrı bir şirket gibi hareket eder.
İyi bir müzenin içinde bulunan unsurlar, teknoloji yani interaktif sunumlar, filmler, animasyonlar, tasarım yani müzenin genel iç dizaynı ve içeriğinin hikayesinin oluşturulması. Bütün bunları karşılayan departmanlarımız olduğu için ve bu konuya yoğunlaştığımız için Türkiye’de ciddi bir boşluğu doldurmuş olduk.
Kamu ihaleleri yapılırken anahtar teslimi işler verilir. İnşaatını yapmanın yanı sıra müzenin içinde bulunan eserlerin anlatımı da işe dahildir. Bir müteahhit firma bu konuları doğal olarak bilmez. Bunları bilmek için ciddi bir kültürel alt yapıya ihtiyaç vardır. Van, Uşak, Bodrum ve Ankara’da bu yönde çalışmalarımız bulunuyor. Çok zor bir alandır. Her müzenin ayrı bir hikayesi var ve ona göre hareket etmeniz ve çalışmalar yapmanız gerekiyor. Bu konuda çok özel programlar geliştirdik. Ve çok güzel sonuçlar aldık.