Türk Savunma Sanayii dünyada sıçrama yapacaktır
Önemli savunma sanayi şirketleri içerisinde yerini alan SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri, gerçekleştirdiği ihracatla da önemli bir başarıya imza attı. Gelişme kaydeden sektörün yaşadığı değişimi değerlendirmek için bir araya geldiğimiz SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Dora ve SDT Uzay ve Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Fatih Ünal sorularımızı yanıtladı.
Savunma sanayinin bugün geldiği noktayla ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız?
Mehmet Dora: Savunma sektörümüz, özellikle 2000’li yılların başından beri uygulanmakta olan yerlileşme devlet politikalarının ışığında oluşan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tedarik ve modernizasyon ihtiyaçlarının özgün ve yerli/milli çözümlerle karşılanması politikaları sonucu önemli mesafeler kaydetmiştir.
Pek çok platform, ana sistem ve ana alt sistem, yurt içinde oluşan bilgi birikimi ve yetişmiş insan gücü sayesinde, en alt seviyeden itibaren tasarlanıp tamamıyla yerli geliştirilip üretilir ve hatta ana sistemlerin sistem entegrasyonu/testleri yerli olarak yapılabilir seviyeye gelmiştir.
Gelinen bu nokta, ülkemiz için önemli bir kazanım olmakla birlikte, yerli yapılan ürünler içindeki kritik dışa bağımlı alt teknoloji/alt ürünlerin de yerlileştirilmesi ya da farklı alternatif kaynaklardan tedarik edilebilirliğinin sağlanması ikinci en kritik hedef olarak karşımıza çıkmıştır.
Bunu sağlamak için sektörümüzdeki KOBİ ve biraz daha büyük şirketlerin daha etkin hale getirilmesi gündeme gelmiştir. Dünyadaki teknolojik gelişimin lokomotifinin KOBİ ve/veya biraz daha büyük şirketler olduğu düşünüldüğünde, ülkemizde de bu yönde var olan politikaların daha da geliştirilmesinin, sektörümüzün elde ettiği başarıyı sürdürülebilir ve uluslararası rekabette daha önemli bir yer bulabilir hale getirmekte çok kritik olduğunu değerlendirmekteyim.
Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nda bir değişim sonucu Savunma Sanayi Başkanlığı oluşturuldu. Savunma sanayi de yatırım yapan bir yatırımcı olarak bugünkü değişimle ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?
Mehmet Dora: Söz konusu değişikliğin ülkemize ve sektörümüze yapacağı katkılar ve oluşturulacak yeni politika ve destekler sayesinde Türk Savunma Sanayii’nin dünyada sıçrama yapacaktır.
Öncelikle bu değişimin, karar mekanizmalarının etkinliğini ve hızlılığını arttıracağını ve sektörümüzün önünü açacak politikaların uygulanmasını sağlayacağına inanıyorum.
Sektörümüzün geldiği olumlu noktadan daha ileriye gidebilmesinin anahtarının, dışa bağımlılığı asgariye indirecek ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilecek yerli ve milli savunma sanayii ürünleri ile milli savunma sanayii kuruluşları arasında tamamlayıcı ürün ve sistemlerin üretimine yönelik işbirliği politikaların artırılması ile başarılabileceğini düşünmekteyim.
Fatih Ünal: Bu değişim sektörün daha da ileri gitmesini sağlayacaktır. Yeni bir dönüşüm içerisindeyiz. Bu dönemde artık Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın başkanlık seviyesine çıkması ve Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasıyla programların o seviyede takip edilip yönlendiriliyor olması işin önemini bir kez daha göstermiş oldu. Bundan sonraki süreçte silahlı kuvvetlerin ihtiyaç duyduğu ürünlerin büyük bir kısmının daha yüksek oranda millileşmesi ve dışa bağımlılığın azalması ve uluslararası pazarlarda da sektörün daha geniş bir yer bulması gerekmektedir. Savunma sanayi sektöründe uluslararası pazarda yer bulmak için sadece iyi ürünü iyi bir fiyata vermeniz yetmiyor. İhracat yapacağınız ülke ile sizin politik ilişkilerinizin de iyi olması gerekiyor. Hiçbir ülke politik ilişkisinin iyi olmadığı bir ülkeden silah veya savunma sistemi almak istemez. O nedenle savunma sanayinin Cumhurbaşkanlığı seviyesinden yönlendirilmesi aynı zamanda sektörde ihracata verilen önemi de göstermiş oluyor. Ayrıca bu durum karar alma mekanizmaları açısından da büyük önem taşıyor.
Savunma Sanayi Başkanlığı Ağustos ayı başlarında ikinci bir vizyon toplantısı yapacak. O çerçevede sektörün geldiği noktayı özetleyerek bundan sonraki hedefleri gerçekleştirmek için hangi adımların atılacağı konusunda bir iştişare programı yapılacak. Bundan sonraki süreç- de yapılan toplantı sonrası değerlendirilecektir. Yalnız sektör açısından şunlar net görülüyor: Yapısal değişimin sektöre olumlu katkısı olacaktır ve ayrıca sanayinin içinden artık orta boy firmaların oluşması için firmaların teşvik edilmesi gerekiyor. Sektörde bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı şirketleri ve platform üreticileri dışında orta segmentte bulunan bizler gibi orta seviyedeki teknoloji üreten ve ürün odaklı olan firmaların rolünün ve hacminin artması sektörün sağlıklı ve rekebetçi ilerleyebilmesi için kritiktir.
Savunma Sanayi Başkanlığı artık sektörün geleceğine daha iyi yön verecek diyebilir miyiz?
Bu konuda da anlayış değişikliği yok mudur, eskiden vakıf şirketleri bütün işleri yapmak isterken, bugün şirketlerin başında üniversite hocaları var ve ortak çalışmalardan yana olduklarını görüyoruz.
Fatih Ünal: Doğrudur, bu yönde bir değişim var. Fakat bu durumu, bir dönem iyi ve diğer dönem kötü yönetildi şeklinde algılamamak gerekiyor. Bugün yaşanan dönemsel ihtiyaçlara göre politika değişikliğini görüyoruz. Burada önemli olan konu şudur; anlayışların da yeni ihtiyaçlara göre farklılaşması gerekebilmektedir ve bunu iyi algılayıp iyi yönetmek gerekmektedir. Sektörün içinde bir süredir devam eden yerlileştirme programı çerçevesinde gelişen şöyle bir durum oluşmuştur; savunma işlerini Türkiye içinde yabancı sektörden yerli sektöre aktarabilmek için Vakıf firmaları ve platform şirketleri önemli rol oynamıştır ve halen bu rollerine devam etmektedirler. Fakat bizim boyutumuzdaki orta boy firmaların da doğrudan tedarik makamından alabileceği işler mevcuttur. Bunun yanısıra bir de büyük oyuncuların ana oyuncu olarak yer alacağı ama bizim gibi orta boy oyuncuların büyüklerin kanatları altında daha fazla rol alabileceği işler de var. Bu işlerin dengeli bir şekilde ve ilgili fırsatlarla uygun oyunculara dağılabilmesini sağlayacak eko sistemin kurulması ve yaşatılması çok önemlidir. Sektörde 200 milyon Dolarla, 1 milyar Dolar arasında ciro yapan firmalarla 1 milyon Dolarla 30 milyon Dolar arasında ciro yapan küçük firmaların arasında büyük bir boşluk bulunuyor. Ciro seviyesi, büyük oyuncular arasında en düşük 200 milyon Dolar seviyesinde iken, alt seviyedeki en iyi firmalarda cironun 30 Milyon Dolar seviyesinde olduğunu görüyoruz. Bu kadar büyük bir boşluğun olması sektörde sağlıklı bir dağılımın olmadığını gösteriyor.
Bu durumu daha önce yaptığımız röportajlarda sanayiden kaynaklandığını, Müsteşarlıktan kaynaklanmadığına vurgu yapılmıştı.
Bu konuya iki açıdan da bakabilirsiniz. Şuanda modern tank programı yapılıyor. Bu programı bize verin biz yapalım dersek gerçekten uygun olmayacaktır. Fakat bu programın içinde bizim yer alacağımız ve bugüne kadar yatırım yaptığımız ve yıllar boyunca yapı taşlarını oluşturduğumuz ürünler/alanlar var. Bu alanlarda biz hem müşteriye hem de ana yükleniciye rekabetçi değer katabiliriz. Bugün gelişmiş ülkelere gittiğinizde örneğin Boeing firmasının veya Lockheed firmasının bir ürünü için yüzlerce partneri bulunuyor. Ana firma olarak tek başlarına iş yapmıyorlar. Bu nedenle endüstriyel iş birliği platformunu oluşturmak çok önemlidir. Burada batı endüstrisi, pek çok teklif ve projede bu oyuncular takımını işin başından beri gerçekten bir takım olarak hareket ettirerek bir noktaya varmaktadırlar. Bizde ise ana firma kamudan işi alıyor sonra kendi sektörü içinde uzman firmalar arasında ihale açıyor. Oysaki büyük oyuncuların işin başından beri biz ve bizim gibi firmalarla uzmanlık alanlarında birlikte olup birlikte teklif verilmesi gerekiyor, birlikte yola çıkmak gerekiyor. Bunlar erişilmesi gereken çok önemli gelişmelerdir. Burada fiyatı kontrol altına alabilmek tabiki önemli, riski dağıtmak çok önemlidir, doğru. Fakat bir aşamadan sonra ana firmaların kendilerine orta vadeli çözüm ortakları bularak işlerin başından beri bu partnerlarla birlikte hareket etmeyi öğrenmeleri gerekiyor. Biz savunma sanayi olarak bu aşamaya geldik artık. Türkiye 90’lı yıllarda ortak girişim şirketleriyle üretimler yapmaya çalıştı. O aşamayı geçtik ve özgün tasarımlar yapalım dedik. Platform, elektronik/electro-mekanik sistemler, yazılım sistemleri tasarlamaya başladık. Bu işlerin alt sistemlerine indiğiniz zaman ise bazı tıkanmalar olduğunu görüyorsunuz. Çünkü bu işlerin kademe kademe gitmesi ve olgunluk düzeyinin her seviyede benzer bir noktaya gelmesi uzun bir süreçtir. Örneğin hassas bir navigasyon sistemine indiğiniz zaman orada tıkanıyorsunuz, çünkü Türkiye’de o teknik özellikte ve o değerde bir ürün yok ve dışa bağımlılığınız o noktada devam ediyor. Belli bir ölçüde dışa bağımlı olabilirsiniz. Burada önemli olan dışa bağımlı olduğunuz ürünlerde farklı alternatif ürünleri ve kaynakları kendi sisteminize entegre edebiliyor olmanız önemli. Bunu sağladığınız sürece bağımlılık sorunlarını aşarsınız. Bu tür konuların üzerine odaklanılması gerekiyor. Bu tür sorunların çözülmesi için işin hem devlet politikaları tarafında ele alınması gereken tarafları var, hem de askeri boyutta ele alınması gereken yanları bulunuyor. Bunun dışında da sektörün bu politikayı nasıl devam ettireceği önemlidir. Siz rafta bir ürün yapıp tüketiciye sunmuyorsunuz. Rafta ürün sunsanız bir analiz yaparsanız ve işe girip raflarda yerinizi alırsınız, işiniz biter. Fakat savunma sanayi sektörü öyle bir sektör değildir. Yaptığınız bir ürünü tüketiciye satamazsınız. Dolayısıyla bu sektör, bazı istisna ükleler dışında ağırlıklı olarak dünyada öncelikle ve ağrlıklı olarak her ülkenin iç pazarına yönelik bir sektördür. Şu anda da orta boylu şirketlere fırsat tanıyacak doğrudan onların yapabileceği, doğrudan nihai müşteriye yapabileceği işleri kendileri alabilsin ki sanayici de o desteği görsün ve geleceğini planlasın. Çünkü sadece ana yüklenicilerin altında kalarak sektörün orta boy segmanı olgunlaşamaz ve oluşup gelişemez, bu da olmadıkça sektör sağlıklı olarak büyüyemez ve uluslarası sahada ana ürünlerimizin rekabetçiliği sağlanamaz.
SDT olarak gelecek hedeflerinizi aktarır mısınız?
Mehmet Dora: SDT olarak kuruluşumuzdan beri ürün odaklı olmak, sürdürebilir bir yapıda ilerlemek ve hem iç piyasada hem de ihracat pazarında tercih edilebilir bir savunma sanayi mühendislik/üretici şirketi olmayı hedefledik. Geçtiğimiz 13 yıl içinde bu hedeflere yönelik önemli gelişimler kaydettik.
Geldiğimiz noktada hâlihazırda sahada kullanımı olan ve hatta bir kısmı ihraç pazarında yer bulmuş olan birbirinden farklı 40’tan fazla ürünümüz ile Milli ve Yerli Savunma Sanayii alanında ve verilecek yeni projelerde var olmaya bu suretle Devletimizin hizmetinde olmaya devam edeceğiz.
Ayrıca elektronik üretim altyapımızı ve kapasitemizi arttırarak hacimli elektronik üretim işlerini yapabilir hale gelip hâlihazırda yüksek miktarlarda elektronik savunma sistemlerinin seri üretimlerini de gerçekleştirme yolunda projeler alıp başarı ile teslim etmiş bulunuyoruz.
Geldiğimiz nokta itibariyle, orta ve uzun vade sürdürebilirlik için yurt içi piyasada orta boy oyunculara tanınabilecek fırsatlarla ilerlemek ve ürün ve yeteneklerimizi, gündemdeki ve planlanmakta olan ana programlara daha fazla yansıtabilmek arzusundayız. Ayrıca yerli ve yabancı son kullanıcıya sunulabilir ACMI podu ve yer istasyonu, gömülü eğitim sistemi, Elektronik Harp ürünleri, atış eğitim simülatörleri ve RF Jammerlar, aviyonik alt sistemler gibi ürünlerimiz ile ihracat pazarında yer bulmak için yoğun tanıtım ve pazarlama faaliyetleri yürütmekteyiz.
SDT olarak önümüzdeki 5 yıllık dönemde, ürünleriyle, yetişmiş insan gücü, bilgi birikimi, altyapısı, yetenekleri, üretim kapasitesi ve AS9100 sivil havacılık standardı ile taçlandırılmakta olan modern süreçleriyle sektörümüzde eksikliği hissedilen orta boy sistem entegratörü olmayı, ürünlerimiz ile rekabetçi/etkin çözümler sunmaya devam etmeyi ve ihracat payımızı arttırmayı hedefliyoruz.
Sektörün büyümesi adına fonun artması sağlandı. Bu gelişme sektöre fayda sağlar mı?
Fatih Ünal: Hacim büyüdüğü zaman tabi ki sektöre fayda sağlayacaktır. Bu durum sektör için yeni fırsatlar çıkartabilir. Burada aynı zamanda firmaların da bu fırsatlara hazırlıklı olması gerekiyor. Firmaların bütünüyle doğrudan ihtiyaç olarak görünmüyen ama esasında ihtiyaç olan herhangi bir ürünü ortaya koymaları kolay bir süreç değildir. Biz SDT olarak sektöre öyle başladık. Bir ürüne görünen bir ihtiyaç yok iken ama özünde bu alanda iç pazarda pek çok ihtiyaç varklen ve bunlar doğrudan yurt dışından karşılanırken, ortaya kendi ürünümüzü koyup öyle başladık ve şuan an o ürün alanında pek çok platforma bizim yerli ürünümüz sağlamakta. Daha önce yabancı firmalarından alınan ürünleri biz yaparak ortaya çıktık. Dünyada bu işleri firmalar devlet teşvikleri ile yapıyordu. Çünkü riskli bir yatırımdı.
Türkiye G. Kore ile hem siyasi hem de ekonomik ilişkilerini geliştirdiğini görüyoruz. Birçok projemize finans getiriyorlar veya ortak oluyorlar. Bu yakınlaşmayı savunma sanayi de de görmeye başladık. Siz de orada bir ihale kazandınız. Yaşanan süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fatih Ünal: Türkiye ile G. Kore’nin savunma sanayi programları birbirine çok benziyor. Türkiye’deki milli projelerin hemen hemen hepsi aynı zamanda G. Kore’de de vardır. Benzer programlara sahibiz. SDT olarak biz de 2014 yılı itibariyle ilk odaklandığımız ihracat yapabileceğimiz ülke olarak G. Kore’yi seçtik. Ürün niteliğinde ise ilk ihracatımız. 2015-2016 yılında ise oradaki pazar potansiyelini görmek için yoğun bir şekilde çalışmalar yaptık. Biz özellikle similasyon, hava taktik eğitim ürünleri üzerine yoğunlaştık. G. Kore’de 2016 da açılan bir ihalede, hava plafformu gömülü eğitim sistemi oldu ve bunu kazanarak 17 aylık bir program çerçevesinde eylül 2017 ayında teslim ettik. Ardından da Güney Kore’nin Milli Muharip Uçak programında, gömülü eğitim sistemi hava ve yer veri linki kısmının geliştirilmesi ve pilot üretimlerini sağlama işinin ihalesini aldık. Şuanda Güney Kore’nin Milli Muharip Uçak programlarında tek Türk firması biziz.
G. Kore’de yakaladığınız bu başarının devamı da gelecek mi?
Geliştireceğimiz yanları var, bu işlerin devamı gelecektir. Onlar milli muharip uçak programlarında seri üretime geçince de bizimle çalışmaya devam edeceklerdir. Türkiye’de orta büyüklükteki şirketleri nihai ürün verebileceği bir aşamaya getirebilirseniz, orta boy firmaların verimlilik ve rekebetçiliği düstür alınarak o ürünlerin ihraç pazarına sokulabiliyor olma olasılıkları yükselmektedir. O konuma gelmemiz gerekiyor. Uluslararası rekabette ana firmaların daha iyi şartlarda rekabet edebilmesini sağlayacak olanlar da maliyet etkin ve değer katan ürünlerimiz ile bizleriz aslında. Çünkü rekabetçilik alt taraftaki ürünlerde kendini gösterir. Bu nedenle sektörde orta oyuncu segmanını geliştirmek çok önemlidir. Bu nedenle firmaları ve sektördeki fırsatları konumlandırırken bu konulara önem vermek gerekiyor.
SDT olarak yeni bir yapılanmaya gittiniz, yeni sürecinizi aktarır mısınız?Fatih Ünal: Yapısal değişiklikler ihtiyaçlardan kaynaklandı ve 2017 Haziran ayında yeni yapımızla ODTÜ Teknokentnteki yeni modern binamıza geldik. Şirket adına aynı dönemde pek çok değişim birarada oldu. SDT’nin ürün yelpazesini genişletirken insan kaynağını daha verimli kullanmak istedik. Ortak bir mühendislik birimimiz vardı. Şirketin başlangıcında bu yöntem daha anlamlı bir şekilde yürüyordu. Zaman içinde farklı uzmanlık alanlarında işler ilerledikçe yönetim açısından zorluklar ortaya çıkmaya başladı. Biz de hedef tabanlı herbiri kendi içlerinde bir bütün olan ve biribirlerinden ayrık olan iş üniteleri oluşturduk. Kurumsal yapımızı olgunlaştırdık. İş geliştirme ve pazarlama fonksiyonlarını ve İK birimimizi güçlendirdik. Şu anda da verimlilik artışı gözlemliyoruz. Hedef tabanlı çalışmalara yöneldik ve önümüze çıkan fırsatlara daha hazırlıklı olduk. Bunun dışında SDT Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Mehmet Dora şirketin kuruluşundan itibaren, şirketin gelirini sürekli olarak şirketin gelişmesine yönelik kullandı. Bu da firmamızın bugünlere gelmesinde çok önemli olumlu bir etki oldu. Bu anlayışın dikkatle takip edilmesi ve sektör gelişimi için incelenmesi gerektiğini değerlendirmekteyim. Bir başka önemli husus ise firmamızdaki çalışan arkadaşlarımızdır. Hepsinin inancı ve motivasyonu işlerimizin gelişimine önemli katkı sağlamıştır ve sağlamaktadır.