Türkiye BM’in yürüttüğü Okul güvenliği Programında “Lider Ülke” seçildi
‘Geleceğinizi güçlendiriyoruz’ sloganı ile İstanbul’un deprem riskini azaltmak amacı ile çıkılan yolda önemli başarılar elde eden İPKB (İstanbul Proje Koordinasyon Merkezi), İSMEP Projesi çerçevesinde çalışmalarına devam ediyor. Yapılan çalışmalar ile ilgili açıklamalarda bulunan İPKB Direktörü Kazım Gökhan Elgin, sorularımızı yanıtladı.
İPKB yaptığı çalışmalarla önemli bir bilgi birikimi ortaya çıktı. Bu deneyim ve bilgi birikiminin uluslararası arenada da ses getirdiğini gözlemliyoruz. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Yürüttüğümüz projeleri en iyi, en verimli ve en kaliteli şekilde projelendirmek için çalışmalarımızı yürütüyoruz ve bunun da geri dönüşünün olumlu olarak yansıması bizleri gururlandırıyor. Bildiğiniz üzere İPKB 2006 yılında İstanbul’un deprem riskinin azaltılmasına ve depreme hazırlık çalışmalarını yürütmek amacıyla kuruldu. Hazine Müsteşarlığımızın Dünya Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Avrupa Kalkınma Bankası, İslam Kalkınma Bankası ve Alman Kalkınma Bankası ile imzalamış olduğu anlaşmalar neticesinde toplamda 2 Milyar Avroya ulaşan bir bütçeyi kullanıyoruz. Dolayısıyla uluslararası alanda ve uluslararası iş birliği yaptığımız kurumlar ve uzmanlarla çok yakın bir şekilde çalışıyoruz.
Bu çalışmalar ile hem bu kişi ve kurumların bilgi birikimlerinden yararlandık hem de bu bilgileri geliştirerek kendimizi geliştirme fırsatı yakaladık; bu da bizi rol model alınan bir proje haline getirdi.
Şöyle ki; İSMEP Projesini duyan ve şehirlerinde veya ülkelerinde afet riski azaltma çalışmalarına ihtiyaç duyan diğer gelişmekte olan ülkeler projeyi örnek alarak kendi ülkelerinde de kendi bütçeleri ile veya uluslararası finans kuruluşlarının desteği ile projeler geliştirdiler. Çok sayıda uzman ve uluslararası kurum projemiz hakkında ayrıntılı bilgi almak, çalışmalarımızı incelemek ve genellikle İSMEP’i rol model almak için ziyaretlerde bulunuyorlar. Bizim modellememizi, iş örneklerimizi, iş yapma kapasitemizi, başarı faktörlerini inceleyerek öğrenmeye çalışıyorlar. Hatta Kasım ayında Dünya Bankası organizatörlüğünde Kırgızistan’dan bir heyet gelmek istediklerini bize ilettiler. Onlar da İSMEP Projesi kapsamında yapılanları, İstanbul genelinde yaptığımız çalışmaları öğrenmek ve kendi ülkelerinde benzer afet risklerine karşı hazırlanmak için bir model oluşturmaya çalışıyorlar.
‘Geleceğimizi güçlendiriyoruz’ sloganı ile çıkılan yolda birçok proje hayata geçirildi ve geçirilmeye devam ediyor. Yapılan çalışmalar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Genel bir değerlendirme yapacak olursak İSMEP projesinde 3 ana bileşen kapsamında çalıştık.
Bunlardan 1.si afet acil durum yönetim sistemini güçlendirmek, İstanbul AFAD’ın kurumsal kapasitesini geliştirmek, afetlerdede ilk müdehaleci kurumların kurumsal kapasitelerini arttırmak ve toplumun afetler hakkında bilinçlendirilmesi için materyaller hazırlamak ve eğitimlerle bilinç düzeyini arttırmayı kapsıyor. Biz bu bileşene A Bileşeni diyoruz. Bu bileşen kapsamında İstanbul AFAD için afetlerin yönetileceği biri Hasdal diğeri Akfırat’ta olmak üzere iki tane komuta kontrol merkezi inşa ettik. Ayrıca araç-gereç ve ekipman alımları yaparak kurumsal kapasitesini arttırdık. Bu yapılan çalışmalarla İstanbul AFAD Türkiye’de Birleşmiş Milletler tarafından verilen INSARAG Sertifikasını alan ilk kurum oldu. Dünyanında herhangi bir yerinde gerçekleşen bir afete gittiğinizde bu sertifika sayesinde Birleşmiş Milletler adına koordinatör, arama kurtarma ekibi olarak orada çalışabiliyorsunuz. İstanbul AFAD’da Türkiye’de INSARAG sertifikasını ilk defa alan ve bunu ileriye götüren bir ekip oldu. Burada bizim yaptığımız kurumsal geliştirme çalışmalarının etkisini de biz gözlemledik. Ayrıca İstanbulda yapılan tatbikatlar, İstanbul Afet Müdehale Planı gibi çalışamlara İPKB olarak proje desteği, finansman desteği verdik.
2. bileşenimiz B Bileşeni olarak ifade ettiğimiz okullar, hastaneler, yurtlar, sosyal hizmet binaları ve idari binalar olmak üzere İstanbul’un kamu binalarını, belirli standartlar ve önceliklere göre ki proje başlamadan önce bu önceliklendirme belirlenmişti, güçlendirdik veya yeniden yaptık. Bugüne kadar 1284 kamu binasını ya güçlendirdik ya da yeniden yaptık, 73 kamu binasında ise çalışmalarımız devam ediyor. Tabi bunlar çok önemli teknik çalışmalara dayanıyor. Özellikle müşavirlerimiz binanın mevcut kapasitesine ve olası deprem riskine göre bir mühendislik çalışmalarıyla bir güçlendirme maliyeti ortaya çıkartıyorlar. Eğer bu maliyet yeniden yapım maliyetinin %40’ını aşıyorsa binayı yıkıp yeniden yapıyoruz.
Yatırımlarımızın büyük kısmını eğitim yapıları oluşturuyor. İstanbul’da 1058 okul binasını güçlendirdik ve yeniden yaptık 69 okul binasunda ise çalışmalarımız devam ediyor.
2015 yılında İstanbul’un en büyük yurdu olan Atatürk Öğrenci Yurdu’nu açtık. Şu an 3555 kız öğrencisi burada modern, çevreci ve sağlıklı koşullara sahip yurtta kalarak eğitimlerine devam ediyorlar. Spor salonuyla, kültürel faaliyetleriyle, sosyal binasıyla, peyzajı, açık alanları ile öğrencilere kaliteli bir ortam sağlayan yurt kullandığımız güneş panelleri, gri su teknolojisi ile de çevreci bir bina olarak hizmet veriyor. İstanbuldaki yurtların %97-98 oranından güçlendirdik veya yeniden yaptık. Okulların ´99 öncesi riskli olan binaların %90’ını tamamladık.
Hastane ve diğer sağlık binalarında da çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Bugüne kadar 112 sağlık binasını güçlendirdik ve yeniden yaptık. Şu anda da Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirdiğimiz yeniden yapım çalışmaları en büyük projelerimiz diyebiliriz.
Bu hastaneler sismik izolatörlü olarak projelendirildi. 1861 sismik izolatör kullanılan hastanelerde bu teknoloji ile deprem anında ve sonrasında hizmetin aksamadan devam etmesi hedefledik. İzolatörler deprem yükünü, deprem anında gerçekleştirdiği deplasmanlarla %90 oranında azaltıyor. Dolayısıyla yapısal olmayan elemanlar da depremden sonra sağlam olacağı için bu depremlerde bu hastanelerde kesintisiz bir hizmet vermeyi amaçladık.
Hastanelerin şöyle de bir önemi var ki; her biri yıllık 1,5 milyon hastaya poliklinik hizmeti veriyor, 45 bin ameliyatları var, acil servislerinde yılda yaklaşık 700 bin kişiye hizmet veriyorlar. Dolayısıyla biz bu hastaneleri yıkarak yeniden yapmazdık. Boş arazilerine yeni binaları yaptık. Tamamlandıktan sonra eski hastaneyi buraya taşıyacağız ve eski hastaneyi de yıkacağız.
Modern mimari tasarım ve teknik özelliklerinin yanı sıra hastanelerin göze çarpan en önemli özellikleri; trijenarasyon sistemi ile hem elektriğini üretebilecek hem de kendi ısıtmasını sağlayabilecek altyapıda, yeşil çatı ve gri su konseptlerinde, ayrıca karbon salınımı konusunda çevreci ve akıllı bina olarak adlandırılan tasarım sürecine dahil olarak dizayn edilmesi ve bu alanda öncü yapılar olmalarıdır. Bu özellikleri ile beraber hastaneleri yeşil hastane olarak LEED Gold sertifikası alacak şekilde tasarladık. Biliyorsunuz sürdürülebilir olmak, ekonomiye katkıda bulunmak, geleccek neslin enerjisini tasarruf edebilmek ve onlara daha iyi bir dünya bırakmak için hedeflerimizi bu şekilde koyduk ve biz bu 3 hastane içinde hepsinde de LEED Gold alacak şekilde tasarladık ve yapıyoruz.
3. bileşenimiz C Bileşeni ise depreme karşı hazırlık çalışmaları kapsamında, kamu binalarının depreme karşı yapısal iyileştirmelerinin yanı sıra belediyelerin yapı ruhsatı verme ve planlama süreçlerine ait uygulamalarda karşılaştıkları sorunları tespit ederek çözüme kavuşturulması çalışmalarını kapsıyor. Bu amaçla iki pilot belediye seçerek çalışma yürüttük. Pilot belediyeler olarak seçtiğimiz Bağcılar ve Pendik Belediyelerinde imar mevzuatını nasıl daha etkin kılabileceğimizi, bir yöntem ve yönetişim olarak halk memnuniyetini de arttırarak, daha şeffaf bir süreç yönetimi de yaparak, ruhsat verme süreçlerini nasıl etkinleştireceğimiz ile ilgili bir çalışma yaptık. Bu kapsamda 4 milyon bilgi ve belgenin taraması yapıldı ve arşiv sisteminin dijital hale getirildi. Felaket kurtarma ile ilgili donanımlar ve yazılımlar alındı. Bütün sistem dijital hale getirildi. Dolayısıyla artık plancılar ve mimarlar tamamen web üzerinden, CD üzerinden vs. dijital ortamlardan projelerini verip, bu ortamda ruhsatlarını alır duruma geldiler. Tabi bu belediyelerde yürüttüğümüz çalışmalar diğer belediyelere de ilham oldu. Hatta bizim yaptığımız çalışmalar Başbakanlık bildirgesi ile de diğer belediyelere de örnek olması için bir genelge olarak çıkarıldı.
Ayrıca T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile birlikte 3631 inşaat mühendisine, 2007 yılında yürürlüğe giren ‘Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Esaslar’ başlıklı yönetmelik hakkında eğitimler verdik. Verdiğimiz bu eğitimleri yalnızca İstanbul ile sınırlı tutmayarak, Türkiye’nin dört bir yanında düzenledik.
Yenilenen eğitim kurumları, çocuklarımızın daha sağlıklı ortamlarda eğitim almasını sağladı. Bu noktada yapılan çalışmaları örneklerle desteklemenizi istesek neler aktarmak istersiniz?
İstanbul’da 788 okul binasını güçlendirdik 270 okul binasını yıkıp yeniden yaptık. Toplam 1058 okul binasını İSMEP çerçevesinde deprem riskine karşı güçlendirirken 1,5 milyondan fazla öğrenci ve öğretmenin de hayatına dokunduk. Sloganımızda da belirttiğimiz gibi Geleceğimizi Güçlendiriyoruz.
Özellikle yeni yaptığımız okullarda kapasiteyi geliştirmeyi ve daha verimli okul alanları yapmayı amaçladık. Örneğin; 24 derslikli bir okulu yıktığımızda projeyi 40 derslikli hazırladık. Bugüne kadar yıkıp yaptığımız okullarla İstanbul’un öğrenci kapasitesinde 2,5 kat büyüterek katkı sağladık. Ayrıca mimari açıdan öğrencileri, öğretmen ve velileri kısacası tüm kullanıcıların kendilerini daha verimli ve modern bir eğitim ortamında hissetmeleri için tip okullardan çok elverişli binalar oluşturmayı hedefledik. Bu yaklaşımımız ile 2015’te Arkitera’nın kamu alanında verilen mimarlık ödüllerini aldık. Şunu da gözlüyoruz ki yaptığımız okulların fiziki şartlarının iyi olması öğrencileirn başarısını da arttırıyor. Ayrıca öğrencilerin öncelikli bulunmak istediği tercih ettiği okullardan olmasını sağlıyor. Projemizin en büyük hedefi olası bir deprem ve afette can kaybını engellemekse de yaptığımız program ile sadece depreme hazırlık çalışması değil bunun yanı sıra Türkiye’nin gelişen vizyonuna katkıda bulunan, öğrencilere ve eğitimcilere katma değer sağlayan yapıların ortaya çıkmasına vesile oldu.
Yaptığımız çalışmalarla Türkiye BM’in yürüttüğü Okul güvenliği Programında “Lider Ülke” seçildi. İSMEP, BM’in özellikle güvenli okullar konusunda uluslararası camialarda ve akademik camiada örnek gösterdiği bir proje oldu.
Büyük projelerinizden biri olan Kartal Dr Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gelinen son nokta ile ilgili bilgi alabilir miyiz?
3 büyük hastaneden ilk teslim edeceğimiz hastane Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi. Şu anki hastanenin mevcut metrekaresi 45-50 bin metrekareden 303 bin metrekarete çıkartmış olacağız. 855 sismik izolatör kullanılan hastanenin tek ve çift kişilikli toplam 1003 yatak kapasiteli hasta odalarıyla hastanede hasta konforu ön planda tutuldu.
Hastaneyi Aralık ayında Sağlık Bakanlığına teslim etme hedefimiz var. Biz bakanlığa teslim ettikten sonra 3-4 ayda taşınarak inşallah 2019’un ilk aylarında hastaneyi hizmete açacağız.
Diğer büyük projeleriniz Okmeydanı ve Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile ilgili detayları alabilir miyiz?
Okmeydanı Hastanesi 1099 yatak kapasiteli, Göztepe Hastanesi 1188 yatak kapasiteli ve her biri 250 bin metrekare kapalı alanda olacak şekilde konumlandırıldı. Bu hastaneler de Kartal Hastanesi gibi sismik izolatörlü ve yeşil bina konseptine uygun olarak projelendirildi. Tek farkları iki aşamalı olarak yapılıyor olmaları.
Hastane arazilerinin boş alanlarında başlattığımız birinci etap çalışmaları asıl hastanenin %80’ine karşılık geliyor. Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesinin tamamlanmasından sonra bu hastanelerin de ilk etaplarını 2019 yılı içerisinde tamamlayıp Sağlık Bakanlığımıza teslim etme hedefimiz var.
Ülkemizin çok zengin bir kültürel mirası var. Bu alanda da bir takım çalışmalarınız olduğunu biliyoruz. Konuyla ilgili bilgi alabilir miyiz?
İstanbul tarihi ile yaşayan, var olan, bilinen bir şehirdir ve bu şehri depreme hazırlarken bu mirasları da geleceğe taşımak için çalışamlar yapmamız gerektiğini en başından beri biliyorduk. Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı 26 kampüs 176 binada envanter çalışması yaparak bu binaların çoklu afet risklerine karşı dayanıklığığı ve genel durumularını ele aldık. Bu çalışmalar sonunda elde ettiğimiz bilgileri, binaların risk durumlarını ve analizlerimizi coğrafi bilgi sistem tabanında paylaşarak akademisyenlerimiz ve uygulayıcılara sunduk. Daha sonra Ayairini, Arkeoloji Müzesi ve Mecidiye Köşkü için güçlendirme, restorasyon ve resditasyon projeleri hazırladık. İtalyan ve Türk müşavirler bu projelerde beraber çalıştılar.
Ayrıca Yıldız Üniversitesi ve ICOMOS ile uluslararası bir seminer düzenledik ve 300 akademisyenin imzası ile bir RİVA Bildirgesi ortaya çıktı. Söz konusu bildirgede İtalya’da uygulanan tarihi eserlere ilişkin kılavuzlar Türkçe’ye çevrilerek, Türkiyedeki yapı pratiği de dikkate alınıp özelleştirilerek bir kılavuzun ülkemiz için hazırlanması önerildi. Daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul Valiliğimiz arasında bir protokol imzalandı ve biz bu protokol ile beraber 1,5 yıllık bir çalışma yaptık. Kültür ve Turizm Bakanlığı ve ICOMOS’u da buraya kattık. Onlar ile beraber Tarihi Yapılar için Deprem Risklerinin Yönetim Klavuz kitapçığını çıkarmış olduk. Bu da Türkiye’de ilk klavuz oldu. İtalyan klavuzundaki tecrübeler Türkiye pratiği ile uyumlaştırıldı. Yaklaşık 3 çalıştay, 50’den fazla alt toplantı yapıldı. Alanında uzman akademisyenler, uygulayıcılar ve uzmanlar katıldılar. Bizim için bu alanda çok değerli bir kitap oldu. Şu anda Kültür ve Turizm Bakanlığı bunun yönetmeliğe girmesi için çalışma yapıyor. Bu klavuz kitapçığın eğitim kısmı da olacak. Onunla ilgili de Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Bakanlık ile birlikte belki ileriki zamanlarda çalışmamız olacak.