Türkiye’deki ilaç fabrikalarının standartları çok yüksek
Merkezi İtalya’da bulunan Angelini İlaç, sağlık ve kişisel bakım alanında her insanın doğal tercihi olma vizyonuyla, yaklaşık 60 ülkede faaliyetlerine devam ediyor. 2015 yılında Türkiye pazarına giren Angelini İlaç’ın pazardaki etkinliği ve sektörün dinamikleri ile ilgili görüşlerini aldığımız Angelini Türkiye Genel Müdürü Zeki Özgür Özdinç, sorularımızı yanıtladı.
Bize kısaca kendinizden ve profesyonel geçmişinizden bahsedebilir misiniz?
1975 Ankara doğumluyum. Bilkent Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nü okudum. İş hayatına Aselsan’da finans departmanında başladım. Yaklaşık bir yıl finans departmanında bütçe planlama görevinde çalıştıktan sonra, satış konusunda ilerlemek için 2001 yılında ilaç sektöründe çalışmaya başladım. Yaklaşık 19 yıldır ilaç sektöründe çalışıyorum. Bu süreç boyunca GSK, Sanovel, Sanofi, Imuneks Farma gibi büyük firmalarda çeşitli rollerde görev aldım. 2014 yılından itibaren Angelini Türkiye Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım.
Angelini ilaç hakkında bilgi verir misiniz?
Angelini, merkezi İtalya’da olan bir aile şirketidir. 20. yüzyılın başlarında İtalya’da kurulan Angelini, İtalyan pazarında edinilen bilgi ve tecrübeler sayesinde orta ölçekli bir uluslararası grup haline gelmiştir. Başta İtalya olmak üzere 20 ülkede kendi ekibiyle faaliyet göstermektedir. Yaklaşık 60 ülkede de ilaçları satılmaktadır. 2019 yılında 100. yılımızı kutlayacağız.
Türkiye’deki faaliyetleri ne zaman başladı?
Türkiye’de ilk olarak, Santa Farma ile yaptığı lisans anlaşmaları ile ilaçlarımız 1980’li yıllardan itibaren satılmaya başlandı.
2011 yılında Türkiye pazarına girmeye karar veren Angelini, 2015 yılının başında Angelini İlaç olarak tüm Türkiye’de kendi ekibiyle faaliyet göstermeye başladı.
Üretim ve Ar-ge nerede yapılıyor?
Ar-Ge İtalya’da yapılıyor. Üretimin tamamı Türkiye’de yapılıyor. Bundan sonra gelecek ilaçlarımız için de eğer çok yeni bir ürün değilse hepsinin Türkiye’de üretileceğini söyleyebilirim.
Hangi tedavi alanlarında ürünleriniz var?
Türkiye’de oldukça bilinen marka isimleri ile öksürük, soğuk algınlığı ve depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlarımız var.
Mevcut pazar payınız nedir?
Biz 2015 yılından itibaren geniş bir kadroyla Türkiye’de faaliyet göstermeye başladık.
2015 yılında 28 milyon TL ile Angelini’yi devir aldık. 2018 yılını yaklaşık olarak 77 milyon TL ile kapatmayı planlıyoruz. Türkiye’de ilaç sektöründe 80. sıralarda başladığımız yolculuk 67. sıralarda devam ediyor. Şu an 130 kişilik bir kadromuz var. Tanıtım ağı anlamında Türkiye’nin her yerinde varız.
İlaçlarımızın tamamı geri ödemededir. Ayrıca gelecek yıl için eczane iş birimi kurmayı planlıyoruz, yaklaşık 20-30 kişilik bir kadro ve geri ödemesiz ürünler ile yeni iş birimimizle sahaya çıkıyor olacağız. Hatta ön anlaşmasını yakın zamanda imzaladığımız Türkiye’de yerli bir şirketten 4 adet geri ödemesi olmayan ürün satın alma aşamasındayız. Mevcut ilaçlarımızla birlikte bu sene sonuna kadar bu yeni iş birimimizi de aktive etmiş olacağız. Anlaşmanın bu zamanda yapılıyor olması benim açımdan çok önemlidir. Çünkü ne kadarda bir yabancı firmayla çalışıyorsanız da nihayetinde hepimiz Türkiye için çalışıyoruz. Ben Angelini’nin %100 Türkiye’de üretim yapması konusunda gurur duyuyorum. Böyle devam etmesi içinde elimden geleni yapacağım. Angelini’nin ülkemize bu süreçte yatırım yapmayı kabul ediyor olması öncelikle ülkeye olumlu bakış açısını göstermektedir.
Bundan sonrası için hedefleriniz nelerdir?
İlk etapta bizim şizofreni ve bipolar depresyon alanında çok güçlü bir ilacımız var. Amerika’da yaklaşık 1.8 milyar dolarlık bir hacmi var ve biz bu ilacı getirmeyi planlıyoruz. Bu ürünle beraber yine hastanede yatan hastalarda kullanılan ve bence yeni bir buluş kadar önemli bir antibiyotiğimiz var. Çünkü hastaya sadece 1-2 ve 8. günde yapılıyor ve hasta 2. günde taburcu edilebiliyor.
Fiyat baskısı ve kur farkından dolayı düşen karlılıklar sektörü nasıl etkiliyor. Şirket olarak nasıl önlemler alıyorsunuz?
Bana göre 2002 yılından 2012 yılına kadar izlenen fiyat politikası devlet adına olumlu bir politikaydı. Ben olaya karlılık olarak bakmak istemiyorum. Bizim bakmamız gereken ve üzerinde durmamız gereken konu yeni ürünler Türkiye’de çıkabiliyor mu? sorusuna cevap vermektir. Benim için karlılıktan daha önemli konu budur. Çünkü yeni ürünlerin çıkamadığı noktada ülke olarak sağlık açısından geride kalmaya başlıyorsunuz. Yeni tedavilerden faydalanamamaya başlıyorsunuz. Kur baskısı benim için karlılıktan daha öte, yeni tedavilerin Türkiye’de kullanılıp kullanılmamasıyla daha çok bağdaşıyor. Çünkü ilaç deyince aklımıza genelde antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar geliyor, ama çok daha önemli spesifik ve hayati önemi olan ilaçlar da var.
Türk ilaç pazarı yabancılar açısından cazip midir?
Olaya sadece yabancı ya da yerli olarak bakmamak gerekiyor. Ekonomik ve sosyal gelişmeler nasıl olursa olsun, Türkiye jeopolitik öneme sahip güçlü bir ülke ve 80 milyonluk bir nüfusu da hiçbir zaman göz ardı etmemek lazım.
Yerelleşme konusunda ne düşünüyorsunuz?
Yüzde yüz katılıyorum, bu süreçten çok umutluyum ve kendi firmamı da bu konuda empoze ediyorum. Tabii ki bunun kuralları var, öyle bir düzende yapılmalı ki pazarda ilaç bulunmama düzeyine gelmemeli. Doğru adımların atılmasıyla süreci sonuna kadar destekliyorum. Türkiye’deki ilaç fabrikalarının standartları çok yüksek. Bu fabrikaların üretim hatlarının doldurulması ve yurtdışı pazarda bir şekilde göz önüne çıkarılmasını önemli bir hareket olduğunu düşünüyorum.