Türkiye’nin Demiryolu ile Yük Taşımacılığına İhtiyacı Var
1994 yılından günümüze raylı sistemler ile ilgili çalışmalarına devam eden Emre Ray, kaliteden ödün vermeden hizmet vermeye devam ediyor. Yaptığı çalışmalarla birçok ilke imza atan Emre Ray CEO’su Metin Yılmaz ile ülkemizde raylı sistemlere yapılan yatırımları konuştuk.
Ülkemizde raylı sistemlere yapılan yatırımlarla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?
Son 15 senelik süreçte Türkiye’de raylı sistemlere çok ciddi yatırımlar yapıldı. Tabi bu durum raylı sistemlerde özellikle demiryolunda öncelikle yük ve ardından yolcu taşımacılığının genele yayılımı konusunda büyük oranda bir gelişimi beraberinde getirmediği konusundaki değerlendirmemizi paylaşmak isterim. Raylı sistemlerde yapılan yatırımların ana amacının yolcu ve yük taşımacılığında önemli bir potansiyel artışı ile demiryolu ağının büyük oranda kalan kısmını kaplayacak bir artışın olması gerektiğinin her daim göz önünde tutulan ana hedef olmasının beklenmesi gerektiğinin altını çizmek isterim. Bu açıdan bakıldığında özellikle yük ve bölgesel yolcu taşımacılığı konusunda beklenen ve hedeflenen rakamlar kapsamında ciddi bir artışın, sıçramanın olduğunu söyleyemeyiz. Halen bu alanda fizibilite, yapım ve mühendislik anlamında açıklarımızın olduğu görülmektedir. Önümüzdeki dönemde ciddi bir atılıma ihtiyacımız olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de yakın dönem içinde çoğunlukla hızlı tren yatırımları yapıldı. Hızlı tren yatırımlarının Türkiye’nin ulaştırma ekseni içinde yük taşıma ve bölgesel yolcu taşımacılığına dramatik ve akut bir şekilde fazla etkisi olduğunu düşünmüyorum. Biran önce ülke ekonomisine her yönden bir kuvvet çarpanı etkisi yaratacak, maliyet etkinlik oranı ile katma değeri yüksek olacak konvansiyonel hatların yaygınlaştırılarak, yerel yolcu ve yük taşımacılığının geliştirilmesi gerekmektedir. Bu şekilde Türkiye’deki demiryolu ile olan yük taşımacılığının %5’lerden %15’lere çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin demiryolu ile yük taşımacılığına ihtiyacı olduğunu söyleyebilirim.
Projelerin uzun sürdüğünü görüyoruz. Gebze-Halkalı hattı uzun süre bitirilemedi.
O proje ilk ihaleden bugüne on iki yıl sürdü. Bölgenin ve sahanın iyi fizibilite edilmemesi, yanlış ihalelerin yapılması, sonrasında ise firmalarla idarenin yaşadığı problemler nedeni ile üç müteahhitlik grubu değişilerek bitirilebildi. Bu kapsamda projelerin karlılığı ve kısa sürede yüksek katma değerle ülke ekonomisine girdisinin sağlanması için zaman, insan gücü ve ekipman planlamasının reel proje yönetimleri altında yönlendirilerek hedeflenen zamanlardan önce bitirilmesinin projelerin en başından itibaren değişmez hedef olarak göz önünde bulundurulması gerektiği şeklindeki düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Yeni yapılan ihalelerde yapılan bu hatalardan ders alınıyor mu?
Net bir cevap vermem mümkün değil. Ancak hatalardan dersler çıkarılarak en başından yola bu şekilde çıkıldığını umut ediyorum.
Sinyalizasyon işleri ile ilgili konular gündeme geldi ve yabancı firmaların bu konuda fiyatlarının çok yüksek olduğu ifade edildi. Biz bu çalışmaları yerli kaynaklardan karşılayamaz mıyız?
Avrupa standartlarında bu işin yapılması hususu gündeme geldiğinde sinyalizasyonu yerli yapabilme şansınızın yoka yakın olduğunu maalesef belirtmek zorundayım. Avrupa’ya baktığınızda sinyalizasyon işlerinin dokuz firma ile sınırlandırıldığını görüyorsunuz. Bu standartları yerine getirecek firmaların on-on beş yıl gibi bir süreye ihtiyaçları olduğu kanaatindeyim. Bu noktada bizde Avrupalı firmalarla çalışmak zorunda kalıyoruz. Devletin bu konuda öncelikle ve önemle yerli firmaları desteklemesi gerekiyor. Devlet desteği olmadan firmalarımızın bu aşamayı geçmesi mümkün değil. Bizde bu konuda bazı ürünleri yerli kaynaklarla üretmemize rağmen bürokrasiden bu desteği alamıyoruz. Açık söylemek gerekirse biz firma olarak geliştirdiğimiz yerli bir ürünü sistemde kullanma konusunda zorlanıyoruz. Bunu bürokrasideki teknik elemanlara kabul ettiremiyoruz. Yerli kaynaklara verilecek desteği anlatamıyoruz. Bu noktada Devletin kanunlarla bunun önünü açması gerektiğini düşünüyorum.
Bakanlık seviyesinde bu desteği bulabiliyor musunuz?
Bakanlık seviyesinde bir sorun yok. O noktada destek tam ama hiyerarşik olarak aşağıya inildikçe üst seviyedeki heyecan ve destek verme arzusunun azaldığını görmek üzücü oluyo. Örneğin biz 2011 yılında 1700 km civarında elektrifikasyon hattı projesi aldık, yaklaşık 100 milyon dolarlık bir yatırımı yerli kaynaklardan karşıladık ve beş altı yıldır sistemde bu yatırımın imalatları bulunmasına ve yoğun işletme altında olmasına rağmen yakinen izlediğimiz sonuçlara göre hiçbir aksama yok. Buna rağmen yeni yaptığımız yerli üretimlere şüphe ile bakılmaya devam ediyor. Bu şüphelerin ve ön yargılı yaklaşımlı düşüncelerin önüne pragmatik şekilde geçilmesi lazım. 100 milyon dolarlık ülkeye katma değer sağlamamıza rağmen bize ilginin az olması düşündürücü. Bu yıl Kocaeli tramvay hattını yaptık, orda bazı malzemeleri yerlileştirdik. Genelin aksine yerelde böyle bir desteği alabildik. Devlet yöneticilerinin yerli ve milli malzeme konusunda hassas olmalarını bekliyoruz. Savunma Sanayinde yaşanan radikal ve getirisi yüksek yerli imalatın ve projelerin desteklenmesi yaklaşımının benzerini ve daha fazlasını kendi sektörümüz içinde de görmek arzusu içinde olduğumuzu belirtmek isterim.
Yaşanan kazaların çekincelere neden olduğu söylenilebilir mi?
Ben bu söyleme katılmıyorum. Teknik ve mühendislik konusunda gerekli bilgiye sahipseniz korkacak bir şey yok. İşi bilerek doğru kişileri doğru yerlere yerleştirerek işleri, projeleri yönettiğiniz sürece bu şekilde bir sorun ile karşılaşılma riskinin minimum seviyede veya yoka yakın olacağını ifade etmek isterim. Bu noktada ülkemizde bizim gibi birçok deneyimli firmanın olduğunu söyleyebilirim.
Son yıllarda müteahhitlerimizin raylı sistemlerde yurtdışında önemli projelere imza attıklarını gözlemliyoruz. Siz firma olarak bu projelere dâhil olabiliyor musunuz?
Türk müteahhitlerimizle yurtdışında ortak bir çalışmamız olmadı. Bizim bu noktada yeni açılımlarımız var. Şuanda Hindistan pazarına yöneldik. Bu konudaki görüşmelerimiz devam ediyor. Bu girişimlerimizden yakın zamanda sonuç alacağımızı düşünüyorum. Bunun dışında Cezayir ile ilgileniyoruz. Cezayir’de lokal bir şirketimiz var. Türkiye’deki projelerimizin sayıca fazlalığı, coğrafi olarak çok farklı yerlerde gerçekleştirdiğimiz işlerin getirdiği işi kaliteli, zamanında, maliyet etkin yapmanın verdiği yoğunluktan dolayı orayla çok fazla ilgilenememiştik. Yeniden Cezayir ile ilgili çalışmalarımıza hız verdik.
MAYIS – HAZİRAN 2019