TÜRKİYE’NİN TURİZM EKONOMİSİ

Harcanabilir gelirlerin artması, iletişim ve ulaşım olanaklarının gelişmesiyle birlikte küresel bir eğilim haline gelen turizm günümüzde birçok ülke için önemli ekonomik kaynaklardan biridir. İnsanların farklı bölgeleri ziyaret etmesini teşvik eden turizm olanakları ülkelerin kalkınmasında da kritik bir rol üstlenmiştir. Bacasız sanayi olarak isimlendirilen sektör döviz girdisi sağlaması, istihdama ve vergi gelirlerinde artışa katkı sunması, ödemeler dengesi sorunlarını hafifletilmesi ve bölgesel kalkınmayı iyileştirmesi nedeniyle birçok ülke tarafından öncelik olarak görülmektedir. 1990’ların başından itibaren popülaritesi ciddi oranda artan turizm faaliyetleri teknolojik ilerlemenin yardımıyla stratejik bir önem kazanmıştır. Ülkelerin fiziki ve kültürel tanıtımına imkan sağlayan sektörün devletler tarafından bir kamu politikasıyla tasarlanması da kaçınılmaz hale gelmiştir.

 Türkiye de benzer hedefleri gözeterek 1980’lerden itibaren turizm sektörüne özel önem vermiştir. Böylelikle turizmin desteklenmesi amacıyla çıkarılan teşvik kanunlarını yatırım paketleri izlemiştir. Türk turizminin gelişmesine katkı sunan mevcut kamu politikası atılan liberalleşme adımlarıyla da desteklenmiştir. Anadolu kıyılarının sahip olduğu iklim koşulları turizmin Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinde gelişmesine yardımcı olmuştur. 2010’lardan itibaren Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde de turizm altyapısı ciddi anlamda gelişme göstermiştir.

Türkiye’nin turizmini 2002-2050 arasında incelemeyi hedefleyen bu analiz uluslararası kuruluşların istatistiklerinden yararlanmaktadır. 2002-2022 arasında turizmden 526 milyar dolar gelir elde eden ve 679 milyon turist çeken Türkiye’nin küresel turizm ekonomileri arasındaki yerinin daha iyi bir şekilde incelenmesi, küresel trendlerin irdelenmesi ve Türk turizminin gelecekte nasıl bir altyapıya sahip olabileceğine odaklanan analiz üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm Türk turizminin gelişim sürecini, ikinci bölüm 2002-2022 arasında turizm sektörünün nasıl dönüştüğünü ve üçüncü bölüm de gelecek yıllardaki küresel turizm trendlerini ele almaktadır.

Günümüzde dünyanın en büyük turizm ekonomilerinden biri olarak Türkiye turizm sektöründe önemli bir altyapı ve potansiyele sahiptir. Mevcut potansiyelin daha iyi şekilde değerlendirilmesi ise küresel salgın sonrasında değişen trendleri takipten geçmektedir. Türkiye ekonomisinin en büyük paydaşı olan hizmetler sektörünün itici gücü niteliğine sahip turizm sağladığı döviz girdisiyle ulusal kalkınmanın finansman ihtiyacını karşılamaktadır. Cari açığın ve dış finansman ihtiyacının azaltılması için Türk turizminin küresel trendlere öncülük yapması bir gerekliliktir

TÜRK TURİZMİNİN GELİŞİMİ (1950-2001)

Türkiye emek yoğun bir ekonomi olarak turizm gibi istihdama katkısı büyük olan bir sektörü geliştirmek için çabalamıştır. Gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu istihdamı artırıcı gelişim modeli turizmin ülke geneline yayılmasıyla çözümlenmeye çalışılmıştır. Diğer sektörlere göre en az yatırımla ve en kısa sürede en fazla değer ve istihdam oluşturan turizm Türkiye ekonomisinde önemli bir yer edinmiştir. Türk turizmi ekonomik refaha katkı sunarken hizmet kalitesi ve gelirlere bağlı olarak diğer sektörlerle ilintili hale gelmiştir.

1950’lerden itibaren kamunun girişimleriyle turizm yatırımları işlevsel hale getirilmiş ancak 27 Mayıs 1960 Darbesi sektörün gelişimine ciddi anlamda zarar vermiştir. Darbeyi gerçekleştirenler turizm yatırımlarını durdururken 1960’ların ortalarından itibaren iktidar tekrar turizme ilgi göstermeye başlamıştır. Kamu ve özel sektörün ortak girişimleriyle gelişimi hızlanan turizm sektörü 1970’lerin başından itibaren ulusal ekonominin önemli bir parçası haline gelmiştir. Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ve Turizm Bankasının kurulmasıyla sektör daha geniş bir politikayla ele alınmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı da ulusal bazda turizm altyapısının geliştirilmesi için önemli katkı sunmuştur. 24 Ocak 1980’de başlatılan liberalleşme adımları turizm sektörünü derinden etkilemiş ve küresel ekonomiyle bütünleşmenin sağlamlaştırılması turizme daha fazla önem verilmesini sağlamıştır.

1990’larda küresel turizmin aktörlerinden biri haline gelen Türkiye 1970’te 758 bin olan turist sayısını 1990’da 5,37 milyona taşıyarak dünya turizm hareketliliğinin yüzde 1,1’ini çekmeyi başarmıştır. 1970’te dünyadaki turistlerin yüzde 0,4’ünü ağırlayan Türkiye 1992’de mevcut payını yüzde 1,4’e yükselterek 7 milyondan fazla turist çekmiştir. Benzer bir eğilim turizm gelirlerinde de mevcuttur. 1970’te 52 milyon dolar olan turizm geliri 1992’de 3,63 milyar dolara çıkarak küresel turizm gelirinin yüzde 1,3’ünü oluşturmuştur. 1980’de dünyada en fazla turist çeken 44. ülke olan Türkiye 1992’de 20. sıraya yükselmiştir. Turizm gelirleri her geçen yıl milli gelir içindeki payını artırırken 1990’da yüzde 2,4’e yükselerek 1970-1992 arasında ciddi oranda gelişme göstermiştir. Turizm gelirlerinde yakalanan başarı ivmesi dış ticaretin yaklaşık çeyreği seviyesine ulaşmasıyla kıyaslanabilir. Türkiye 1993’te 15,34 milyar dolar ihracat gerçekleştirirken 3,95 milyar dolar turizm geliri elde etmiştir. İmalat sanayii ve tarım gibi sektörlere kıyasla daha az maliyetle elde edilen turizm döviz girdisi ilerleyen yıllarda artışını sürdürmüştür. Ortalama turist harcaması 1963’te 38 dolar iken 1993’te 668 dolara çıkmıştır.

1990’larda kitle turizmine yoğunlaşan Türkiye alternatif turizm uygulamalarına da yatırım yapmaya başlamıştır. Otel kapasitesi artırılırken Akdeniz ve Ege’de toplanmış turizm olanakları farklı bölgelere kaydırılmaya çalışılmıştır. Turizm tercihlerinin değişmesiyle kültür, kongre ve doğal güzelliklerin öne çıkması Türkiye’yi de farklı bölgelere turizm yatırımlarına teşvik etmiştir. İç turizmin de gelişmesiyle çeşitlenen ve rakipleriyle rekabet gücü yüksek olan Türk turizmi işletme sayılarını yükselterek artan küresel talebi karşılamayı başarmıştır. Sektörü kamunun kalkınma planlarıyla desteklemesi ise gelişim hızını geçmiş yıllara kıyasla ciddi oranda artırmıştır. Sağlık, kış ve büyük yat turizm imkanlarının gelişmesine katkı sunan kamunun teşvik ve yönlendirme politikaları sektörün 21. yüzyıla hazırlanmasını sağlamıştır. Küçük işletmelere verilen desteklerin daha kurumsal hale gelmesi, coğrafi dağılımın çeşitlendirilmesi, alternatif turizm uygulamalarına ağırlık verilmesi ve maliyet avantajıyla Türk turizmi küresel aktörler arasındaki konumunu güçlendirmiştir.  Bunun bir yansıması olarak 1990-2001 arasında Türkiye’ye gelen turist sayısı 5,39 milyondan 11,61 milyona çıkarak yüzde 100’den fazla artış göstermiştir (Grafik 1). Aynı dönemde turizm gelirlerinde de benzer bir eğilim söz konusudur. İmalat sanayii ve tarım gibi sektörlerin gelişim hızlarına kıyasla Türk turizmi 1990’larda daha iyi bir performans göstererek dünyanın birçok bölgesinden turist çeker hale gelmiştir.

TÜRKİYE’DE TURİZM EKONOMİSİ (2002-2022)

21. yüzyılda Türk turizmi küresel sıralamada 20. sıradan 16. sıraya yükselerek iyi bir performans göstermiştir. Bu başarının temel nedenleri arasında kamunun teşvik ve yönlendirici politikaları önemli bir konuma sahiptir. Özellikle kamu tarafından turizme sağlanan ucuz kredi ve hibeler ülke genelinde turizm altyapısının gelişmesini sağlamıştır. Yurt dışından Türkiye’ye gelen turistlerin geliş amaçlarının çeşitliliğine göre kamunun yatırım politikasını işlevsel hale getirmesi ve küresel trend takibine önem verilmesi sektörün gelişimini hem hızlandırmış hem de öncü trendlerin oluşturulmasına katkı sunmuştur. Ulusal ekonominin bir parçası ve istihdam sağlayıcı sektör olarak turizm küresel salgın şartlarına rağmen 1,68 milyon kişiye istihdam imkanı sağlamıştır (Grafik 2). Fakat 2020’de küresel turizm sektörü büyük bir krizin içine girerek gelir, turist sayısı ve ekonomik değerinin yaklaşık yüzde 50’sini yitirmiştir (Grafik 5). Buna rağmen Türkiye sağlık turizmi ve güvenlikli turizm imkan kapasitesini geliştirerek diğer aktörlere göre turizm sektörünü daha hızlı şekilde sürece adapte edebilmiştir. Türkiye’de turizm sektörü ödemeler bilançosu içerisinde ihracatın ardından ikinci en büyük döviz getirici alan olarak doğrudan ve dolaylı 54 sektörü pozitif yönde etkilemektedir. Bu etkinin bir sonucu olarak turizm ekonomisi 2021’de 59 milyar dolarlık ekonomik değere ulaşmış ve Türkiye bölgesinin en büyük turizm ülkesi olmuştur.

Ekonomik büyüme, ödemeler bilançosu, istihdam, doğrudan yabancı yatırımları, sürdürülebilirlik, vergilendirme ve çevre gibi birçok alanı etkileyen turizm sektörü Türkiye’nin tanıtımı ve yumuşak gücünün gelişimi açsından önemlidir. Ekonomik gelirin yanı sıra Türk kültürünün küresel olarak tanınmasını sağlayan turizm sektörü diğer alanları da pozitif olarak etkilemektedir.

Tablo 1’de Türkiye’ye gelen turist sayısı, turizm geliri, ortalama turist harcama miktarı ve turizm gelirinin yıllara göre milli gelir içindeki payı yer almaktadır. 2002-2022 arasında yaklaşık 680 milyon turistin Türkiye’yi ziyaret ettiği görülmektedir. Aynı zaman diliminde 526 milyar dolarlık turizm geliri elde edildiği ve yıllara göre turizm gelirinin artış eğiliminde olduğu söylenebilir. 2020’de koronavirüs salgınının başlaması ve ulaşım kısıtlamaları nedeniyle turist sayısı ve geliri düşüş gösterse de ilerleyen dönemde toparlanma olmuştur. Ayrıca 2003’te ortalama turist harcaması 987 dolar iken 2022’de mevcut rakamın 880 dolara düştüğü görülmektedir. Türkiye’nin kitle turizminden daha fazla gelir getirici gruplara odaklanması ortalama harcamayı ciddi oranda artırabilir.

2002-2022 döneminde turizm altyapısını geliştiren önemli etmenlerden biri de otel ve girişimci sayısıdır. 54 sektörü dolaylı ve doğrudan etkileyen bir alan olarak turizm sektöründe otel sayısı 2 binler seviyesinden 15 bine çıkarılarak turist ağırlama kapasitesi artırılmıştır. Kamunun verdiği teşviklerin bir yansıması olan otel sayısındaki yükseliş istihdam olanaklarını da geliştirmiştir (Grafik 3).

Türkiye’nin 2002-2022 arasında turizmde yakaladığı başarı ülkeye döviz getirirken küresel trendlerin takibini de kolaylaştırmıştır. Özellikle dünyadaki olaylara karşı daha hassas hale gelen Türkiye’deki turizm sektörü ikili ilişkilerin gelişmesine yardım etmiştir. Karşılıklı ilişkiler iş birliği kültürünün güçlenmesini sağlamış ve Türkiye’nin küresel tanıtımına katkı sunmuştur. Ülkemizin turizm gelirinde yakaladığı ivmenin gelecek yıllarda da sürmesi beklenebilir.

Küresel salgının ortaya çıkardığı turizm sektörünü kısıtlayan etmenleri kısa sürede elimine eden Türkiye 2023’te turist sayısı ve gelirinde salgının etkilerini tamamıyla telafi edebilir. 2023’te turist sayısı ve gelirinde Cumhuriyet tarihinin rekorlarının kırılması da beklenebilir. 2002’de 11,9 milyar dolarlık gelir elde eden bir ülke olarak Türkiye mevcut rakamı 2022’de 44 milyar dolara kadar çıkarmıştır (Tablo 1). 2030’da 76,7 milyar doları aşması beklenen gelirin 2050’de ise 183,4 milyar dolar olması öngörülmektedir. PwC’nin tahminleri üzerinden hesaplanan gelirin daha fazla olması da ihtimal dahilindedir (Grafik 4).

Grafik 5’te 2019-2022 arasında küresel turizm sektörünün üretim değerleri yer almaktadır. 2020’de dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını küresel ekonominin yanı sıra turizme de ciddi anlamda zarar vermiştir. 2019’da 9,63 trilyon dolarlık değere sahip olan sektör 2020’de üretim değerinin yüzde 50’den fazlasını yitirmiştir. 2021 ve 2022’de toparlanmanın yaşandığı görülen sektörün 2023’te 2019’daki rakamları geçmesi beklenmektedir. Salgının turizm sektörüne üç yıllık dönemde 12 trilyon dolarlık zarar verdiği anlaşılmaktadır. Turist sayısında da benzer bir eğilim söz konusudur. 2019’da 1,4 milyar kişiye ulaşan turist sayısı 2020’de 400 milyona düşmüştür. 2021’de toparlanmaya başlayan sektörün 2022’de iyileşmeyi sürdürmesi beklenmektedir.

Küresel salgının turizm sektörünü negatif olarak etkilediği görülürken gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere etkilerinin farklı şekillerde gerçekleştiği söylenebilir. 2020 ve 2021’de gelişmiş ülkelerde turizm daha hızlı toparlanırken gelişmekte olan ülkelerde ise iyileşme hızı daha yavaş seyretmiştir. Örneğin 2020’de dünyada 400 milyon turistin 235 milyonu (yaklaşık yüzde 60’ı) Avrupa menşelidir. Kuzey Amerika ve Avrupa dışında kalan bölgelerde turizm sektörünün daha kötü etkilendiği ve 2022’de gelişmiş bölgelere göre turizm gelirlerini artırmada daha yavaş kaldığı görülmektedir. Türkiye ise gelişmekte olan bir ülke olduğu halde diğer aktörlerden ayrışarak turizm sektörünü hem daha hızlı hem de daha az maliyetle sürece adapte etmiştir. 2022’de 50 milyonluk turist sayısı ve 44 milyar dolarlık gelir hedef beklentisi bunun önemli göstergeleri arasında bulunmaktadır. Ayrıca bazı ülkelerin salgın kısıtlamalarını tam anlamıyla gevşetmemesi de Türk turizminin rekabet gücünü artırmaktadır.

Tablo 2’de ülkelerin turizm ekonomik değerine ve dünya turizm sektöründen aldıkları paya göre sıralaması bulunmaktadır. Tablodan hareketle küresel salgının ülke turizm sektörlerini nasıl etkilediği daha iyi anlaşılabilir. Hindistan, Meksika, Brezilya ve Türkiye küresel turizm ekonomisinden aldıkları payı ciddi oranda artırarak kriz dönemini fırsata çevirmeyi başarmıştır. Örneğin Türkiye 2019’da yüzde 0,81’lik payını 2021’de yüzde 1,02’ye çıkararak küresel turizm ekonomisinden aldığı payı yaklaşık yüzde 26 artırmıştır. Ekonomik değer olarak 2019’a göre üretim değeri düşse de alınan payın artması ilerleyen yıllarda diğer aktörlere göre Türk turizminin daha hızlı bir şekilde gelişeceğini göstermektedir. Salgının çıkış yeri olan Çin’de turizm sektörü ise diğer ülkelere göre daha kötü şekilde etkilenmiştir. Yaklaşık bir yılda ulusal turizm ekonomisinden 1 trilyon dolarlık değeri kaybeden Çin’in küresel turizm sektöründen aldığı pay da azalmıştır. Diğer ülkelere göre sıfır vaka politikasını sürdüren Çin’in ulaşım kısıtlamalarına başvurması ve ülkeye girişlere sınırlama getirmesi turizm sektörünün daha fazla etkilenmesine neden olmuştur. Türkiye, Brezilya, Hindistan ve Meksika gibi ülkeler ise izledikleri uyum politikasıyla süreçten daha karlı çıkmıştır. Tablo 3’te ülkelere göre Türkiye’ye gelen turistlerin turizm harcama miktarları yer almaktadır. Küresel salgın öncesinde ve sonrasında turistlerin harcama miktarlarında düşüş gerçekleşse de Türkiye’nin diğer aktörlere kıyasla daha hızlı toparlandığı söylenebilir. Ayrıca turizm gelirlerinin farklı ülkelere göre dengeli dağılması ve belli oranda bir veya birkaç ülkeye bağımlı olunmaması Türk turizmine büyük yarar sağlamıştır. Rusya’dan gelen turistler Türkiye’yi ziyaret oranlarına göre uyumlu şekilde en fazla turizm harcamasını gerçekleştiren grup olurken Almanya, İran, İngiltere ve Ukrayna’dan gelenler de önemli miktarda harcama yapmıştır. Türkiye’nin en büyük dış ticaret ortaklarının bulunduğu kıta, turizmde de benzer bir iş birliğinin olduğunu göstermektedir. Özellikle Almanya, İngiltere ve Hollanda Türkiye’nin en büyük dış ticaret ortakları arasında yer almaktadır. Türkiye’ye en fazla yatırım yapan ülkeler arasında Almanya, İngiltere ve Hollanda ilk sıralarda bulunurken yabancı firma sayısına göre de bu ülkeler diğer aktörlere kıyasla daha etkin konumdadır.

Türkiye’ye gelen turistlerin ortalama harcama miktarı diğer ülkelerle kıyaslandığında Almanya, Japonya ve Norveç gibi ülkeleri tercih edenlerin gerisinde olduğu görülmektedir. Yunanistan ve Macaristan gibi aktörlere göre ise daha iyi bir konumda olduğu söylenebilir. Almanya turist başına 4 bin 689 dolar gelir elde ederken Türkiye’nin 862 dolarda kalması farklı turizm uygulamalarına ihtiyaç olduğuna işaret etmektedir. Özellikle kişi başı gelir seviyesinin yüksek olduğu gelişmiş ülkelerden daha fazla turist çekilmesi mevcut ortalama harcama miktarını daha üst seviyelere taşıyabilir. Japonya, Güney Kore, BAE, Kuveyt, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Umman gibi ülkelerden gelen turistlerin dünya ortalama turizm harcamasından çok daha fazla harcama yapıyor olması Türkiye’nin değerlendirmesi gereken bir alan olarak öne çıkmaktadır.

Tablo 4’te Avrupa’daki en büyük turizm ekonomileri turist sayısı ve turizm gelirine göre sıralanmıştır. Türkiye’nin hem ulusal hem de bölgesel olarak turizmdeki konumunun daha iyi anlaşılması için Tablo 4’teki bilgi ve istatistikler önemlidir. 2002’de küresel ve bölgesel olarak daha geri bir konumda yer alan Türkiye’nin özellikle küresel salgın sonrasında sıralamasının yukarı doğru ivme kazandığını söylemek mümkündür. 2019’da Türk turizmi turist sayısında Avrupa’da 4. ve turizm gelirinde 6. sırada iken 2021’de turist sayısında 2. ve turizm gelirinde 4. sıraya yükselmiştir. Fransa, Almanya ve İtalya’ya göre turizmde daha iyi bir performans sergileyen Türkiye’nin 2022 ve 2023’te daha fazla öne çıkması beklenebilir.

Sağlık ve termal, kış, yayla, mağara, av, kongre, golf, yat, inanç, hava, dağ ve doğa turizmi gibi birçok turizm çeşidine sahip Türkiye; İstanbul, Antalya, İzmir ve Muğla gibi küresel turizmde marka şehirlerini de altyapı olarak inşa etmiştir. Turizm şehirlerinin altyapı ve turizm çeşit kapasitesine göre değişen kaynak ziyaretçi ülkeler Türkiye’nin turizm çeşitlendirme uygulamalarında başarı elde ettiğini göstermektedir. Örneğin Muğla’yı en fazla ziyaret edenler İngilizler iken İzmir’de Almanlar ve İstanbul’da Alman, İranlı ve Ruslar öne çıkmaktadır. İstanbul diğer şehirlere kıyasla daha fazla turist çeşitliliğine sahiptir. İstanbul’un tarihsel konumu ve kültürel özellikleri nedeniyle turizmden elde ettiği gelir yıllara göre büyük oranda artış göstermiş ve şehirde kamu yatırımları turizm gözetilerek yapılmıştır.

Tablo 5’te uluslararası turizm harcamaları 2019 ve 2021 için ülke ve harcama miktarına göre sıralanmıştır. Türkiye’nin koronavirüs sonrasında yakaladığı turizm gelişim hızını Tablo 5’te görmek mümkündür. 2019’da 38,7 milyar dolarlık uluslararası turizm harcamasıyla 12. sırada yer alan Türkiye 2021’de gelirindeki düşüşe rağmen 4. sıraya çıkmış ve diğer aktörlere kıyasla daha hızlı şekilde turizm sektörünü toparlamayı başarmıştır. Özellikle Almanya, İtalya ve Çin gibi küresel turizm ülkelerinden daha iyi bir toparlanma performansı gösteren Türk turizmi atılan stratejik adımlarla öne çıkmaktadır.

TURİZMDE KÜRESEL TRENDLER VE TÜRKİYE (2023-2050) Küresel ekonominin önemli bir sektörü olan turizm sağladığı istihdam ve ekonomik değerle devletler açısından kritiktir. Turizm sektöründe yeni nesil trendler ortaya çıkarken eski dönemin talepleri ise değişmeye başlamıştır. Bu değişimin bir sonucu olarak ülkeler farklı politikalar benimsemiştir. ABD, Fransa ve İngiltere teknoloji merkezli turizm uygulamalarıyla öne çıkarken Hindistan, Meksika ve Brezilya ise kültür turizmini önemsemektedir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere göre değişen turizm politikaları kamu kurumları tarafından da teşvik edilmektedir. Küresel turizm ekonomisindeki trendleri ise şöyle sıralamak mümkündür:

• Orta üst nüfusa göre turizm uygulamalarının yaygınlaşması

• Y ve Z jenerasyonlarının turizm tercihlerinin farklılaşması

• Büyüyen orta sınıfa göre turizmin çeşitlendirilmesi

• Kültür ve doğa turizmi uygulamalarının popülerlik kazanması

• Gelişen teknoloji ve dijitalleşmeye bağlı olarak turizm altyapısının daha teknolojik hale gelmesi

• Sağlık turizmi uygulamalarının küresel salgın sonrasında öne çıkması

• Verimlilik merkezli turizm politikalarının tercih edilmesi

2050’de dünya nüfusunun yüzde 21’inin 60 yaş üzeri olacağı göz önüne alındığında orta üst nüfusa göre turizm tercihlerinin değişmesi beklenebilir. Çin, ABD ve Avrupa ülkelerinde yoğunlaşması beklenen yaşlı nüfusun Türkiye’yi tercih etmesi bu açıdan teşvik edilebilir ve orta üst nüfusa göre turizm uygulamaları revize edilebilir. Genç nüfusun tatil harcamalarında daha fazla bütçe kullanması beklenirken turistlerin 2030-2050 döneminde daha yoğun bir şekilde doğa ve kültür turizmine ilgi duyması beklenmektedir. Sağlık turizmine öncelik verilmesiyle ise yaşlı turistlerin Türkiye’yi daha fazla tercih etmesi sağlanabilir. Y ve Z jenerasyonları ailelerine göre daha hızlı bütçe harcamaları, farklı turizm ülkelerini tercih etmeleri ve eğlence turizmine yatkın olmalarıyla öne çıkmaktadır. Dijital çağa uyum sağlama kapasiteleri nedeniyle tatil turizmine yatkın olan Y ve Z nesillerine göre turizm altyapısı gözden geçirilebilir.

2009’da 1,8 milyar, 2020’de 3,2 milyar ve 2030’da 4,9 milyar kişiye ulaşması beklenen orta sınıfın geleceğin turizm trendlerini belirleme ihtimali yüksektir. Asya merkezli olarak gelirleri yükselen yeni orta sınıf Türkiye’nin turizm politikalarında dikkate alınması gereken en önemli hedef kitle olarak belirlenebilir. Çin, Hindistan, Endonezya ve Malezya gibi ülkelerin 2050’de küresel ekonominin büyük çoğunluğunu oluşturması beklenirken Türkiye’nin kültür turizmini Asya ülkeleri için yeniden belirlemesi orta ve uzun vadede turizm gelirlerini ciddi oranda artırabilir. İstanbul’a gelen turistlerin Asya ülkeleri merkezli olarak artması da mevcut potansiyelin önemli bir göstergesidir.

Tarım ve sanayi alanlarında olduğu gibi turizm sektörü de gelişen teknolojilerden etkilenmektedir. Dijital alanda daha fazla görünür olan turizm uygulamaları ülkelere daha fazla gelir getirirken eski dönem turizm seçenekleri ise popülerliklerini yitirmektedir. Örneğin dijital platformlarda etkin olan ve teknolojiyi daha iyi kullanarak 24 saat hizmet veren turizm ülkeleri daha fazla turist çekebilmektedir. Son dönemde Çin’e gelen turist sayısındaki artışın önemli etmenlerinden biri teknoloji yoğun platformların geliştirilmesi olmuştur. Bu platformlar ödeme, tatil yerinin seçimi, gıda, iletişim ve ulaşım gibi birçok farklı seçeneği bir araya getirerek turistlerin daha kolay bir şekilde turizme dahil olmalarını sağlamıştır. Japonya ve Güney Kore’de de benzer uygulamaları görmek mümkündür. Japonya “Toplum 4.0” ismiyle başlattığı Dördüncü Sanayi Devrimi’ne hazırlık programını insan sağlığını merkeze alarak teknoloji yoğun konaklama sistemleriyle desteklemektedir. Bu program tatil merkezleri ile sağlık kuruluşlarını tek bir merkezde toplayarak yeni nesil bir turizm seçeneği ortaya çıkarabilir. Türkiye’nin de mevcut sürece hazırlık yapması ve sağlık turizmini Dördüncü Sanayi Devrimi’nin getireceği yeniliklere göre reform etmesi önem taşımaktadır.

2030’da 1,8 milyar kişiye erişmesi beklenen turist sayısı 2050’de 3 milyar kişiye ulaşabilir. Küresel istihdamın önemli bir kesimini oluşturan turizm sektörü sağladığı ekonomik üretimle dünya ekonomisinden ciddi oranda pay almaktadır. Yeni nesil turizm uygulamalarıyla daha fazla ekonomik değer üretmesi muhtemel sektörün teknolojiyle dönüşmesi de kaçınılmazdır. Türkiye’nin de mevcut sürece hazırlanması ve turizm uygulamalarını değişen koşullara göre reform etmesi gelir, turist sayısı ve üretim değerine pozitif olarak yansıyacaktır. Özellikle küresel salgının getirdiği krizi fırsata çeviren Türkiye’nin yeni nesil uygulamalara hazırlanması yeni istihdam olanaklarına katkı sağlayacaktır.

2022-2032 arasında küresel turizm sektörünün 126 milyon istihdam sağlaması beklenmektedir. Çin ve Hindistan oluşturulacak istihdamda başı çekerken ekonomik kalkınmalarına paralel olarak bu iki ülke turizm sektöründe ivme kazanacaktır. Gelişmekte olan ülkelerin çoğunlukta olduğu Asya Kıtası geleceğin turizm trendlerinde önemli bir yer edinecektir.

Asya’nın ardından gelişen bir kıta olarak Afrika gelecek dönemde küresel turizm ekonomisinde önemli bir yer edinebilir. Bu açıdan Türkiye’nin Asya ve Afrika kıtalarına yeni turizm stratejileriyle yaklaşması önem taşımaktadır. Özellikle Asya ve Afrika’daki yeni orta sınıfların Türk turizmine kazandırılması hem küresel hem de bölgesel entegrasyonu Türkiye için güçlendirecektir.

Ortadoğu da Türk turizmi için gelecekte hedef pazarlar arasında yer alabilir. Gelecek on yılda kişi başı gelir ve turizm harcamalarını iki kattan fazla artırması beklenen bölgenin dünya ortalama turizm harcamalarından daha fazla miktarı turizme ayırdıkları bilinmektedir. Türkiye’nin doğa turizmi üzerinden bölgeden daha fazla turist çekmek için çalışmalar yürütmesi ortalama turizm harcamalarını hem yukarıya taşıyabilir hem de üst gelir gruplarının Türkiye’yi tercih miktarlarını artırabilir.

Küresel turizm trendleri arasında önemli bir yer tutan “helal turizm” uygulamaları gittikçe popülerlik kazanmaktadır. 2018’de 140 milyonu aşan Müslüman turist sayısı bunun önemli göstergeleri arasındadır. 170 milyar dolarlık hacme ulaşan Müslüman turistlerin harcaması ise toplam dünya turizm harcamalarının yüzde 10’unu oluşturmaktadır. 2026’da 300 milyar dolarlık hacme ulaşması beklenen Müslüman turistlerin harcama miktarı yeni nesil turizm uygulamalarına uyum sağlayan aktörlerin oluşan pazardan daha fazla pay alabileceğine işaret etmektedir. Endonezya, Malezya ve Cezayir gibi ülkelerin vatandaşları için helal turizm uygulamalarına öncülük yapılmalı ve sektörün gelişmesi için kamu teşvikleriyle sürece aktif olarak dahil olunmalıdır.

Küresel trendlerin yanı sıra turizm sektörüne risk oluşturan önemli bir etmen ise yabancı düşmanlığıdır. Küresel salgın döneminde Asyalılara karşı ortaya çıkan görüntüler ve diğer farklı kıtalardan gelenler için ziyaret imkanlarını zorlaştıran kararların alınması yabancı düşmanlığının belirtisidir. Turizm sektörü milliyetlere göre değerlendirilmemesi gereken bacasız bir sanayidir. Böylesine bir yaklaşımının olması sektörün geleceğine tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’nin tarih, kültür ve medeniyet anlayışının yabancı düşmanlığını reddetmesi ise Anadolu topraklarına olan ilginin artmasına yardımcı olacaktır. Özellikle gelişmiş ülkelerde yükselen yabancı düşmanlığının Türkiye’ye ilgiyi artırması da olasıdır. MART2023