Uluslararası ticaret sistemi sıfır toplamlı bir oyundan vazgeçmeli

Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu:

Ticari ilişkilerin geliştirilmesi ülkeler arasındaki sorunların giderilmesinde ve refahın artırılmasına önemli katkılar sağlamaktadır. Bu çerçevede ülkemizin ticari ilişkileri geliştirme noktasında yaptığı çalışmaları değerlendirmek için sorularımızı yönelttiğimiz Ticaret Bakan Yardımcısı Mustafa Tuzcu, ticari ilişkilerin geliştirilmesi yanında sürdürülebilmesinin de önemine değindi.

Ülkeler arasındaki ilişkilerin seyri göz önünde bulundurulduğunda, siyasi ilişkilerin gelişimi, ticari ilişkilerin gelişiminden önce geldiği hususunda genel bir anlayış mevcuttur. Deneyimlerinizden yola çıkarak bu anlayışın tersi yaklaşımların başarıya ulaşıp ulaşamayacağı ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Uluslararası ekonomi politik çerçevesinden baktığımızda, ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkiler doğası gereği sürekli bir etkileşim içerisinde bulunmaktadır. Özellikle 1995 yılında kurulan ve temsil kabiliyeti gittikçe daha küresel bir hal alan Dünya Ticaret Örgütü ile birlikte uluslararası ticaretin kural bazlı bir düzleme oturtulması ve bu sayede ticaretin, olası siyasi gerilimler ve anlaşmazlıklardan asgari ölçüde etkilenmesi sağlanmaya çalışılsa da; özellikle son yıllarda gittikçe tırmanan ticaret savaşları, ülkeler arası rekabetin en yoğun şekilde tezahür ettiği alanlardan biri olarak ticaretin öne çıktığını bize net şekilde göstermektedir.

Benzer şekilde, son yıllarda teknolojideki rekabet üstünlüğü kapsamındaki çekişmeler ile yeşil ve yenilenebilir teknolojiler için önemli olan kritik hammaddelere ulaşım noktasındaki rekabetin de ticaretin gelişiminde ciddi etkileri olduğuna şahit olmaktayız.

Türkiye’nin son 20 yılda geliştirdiği güçlü, girişimci ve insani dış politikası ve siyasi ilişkileri temelinde, ticari ilişkilerini de konjonktürün getirdiği üretim yeteneklerini de kuşanmak sureti ile çok başarılı bir konuma taşıyarak; hem pazarlarını çeşitlendirdiği hem de derinleştirdiğini söyleyebiliriz.

Ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve sürdürülebilmesi hususunda önemli gördüğünüz etkenleri paylaşır mısınız?

Ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve sürdürülmesi hususunu üç ana başlık altında değerlendirmemiz mümkündür. Bunlar, küresel ticaret sisteminin işleyişi, sağlıklı bir ticaret diplomasisi ile ticaret ortaklarımızla işbirliği olarak sıralanabilir.

İlk olarak küresel ticaretin kurallara dayalı, açık ve adil bir sistem olarak işlemesi temel prensibimizi oluşturmaktadır. Söz konusu prensibi Dünya Ticaret Örgütü ve G20 gibi çok taraflı platformlarda yürütülen müzakerelerde savunmaya ve bu anlayış içerisinde mutabakata varılmasına önem veriyoruz. Nitekim bir önceki sorunuzda da örneklendirdiğim gibi, başat küresel aktörlerin özellikle son yıllarda bu prensiplerden sapmasının, pandemi ve jeopolitik sorunlar gibi dışsal risk faktörleri ile birlikte küresel ekonomiyi önemli bir enflasyon ve durgunluğa sevk ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla ticari ilişkilerin sürdürülmesi ve geliştirilmesinde uluslararası ticaret sisteminin sıfır toplamlı bir oyundan vazgeçip, yerine kazan-kazan esasına dayalı şekilde işlemesi elzemdir.

İkinci olarak sağlıklı bir ticaret diplomasisi, ticaret ortaklarımızla doğru ve yapıcı bir iletişimle kazan-kazan temelinde işbirliği kurulabilmesi ve ikili/bölgesel ticarette karşılaşılan zorlukların ve fırsatların düzenli olarak ele alınabildiği mekanizmalar tesis etmek açısından kritik önemdedir.

Bu çerçevede, Türkiye olarak ortaklarımızla ilişkilerimizde ticaret müşavirlerimizin yürüttüğü faaliyetlerle birlikte Bakanlar düzeyinde tüm ticari ve ekonomik konuları ele aldığımız Karma Ekonomik Komisyon (KEK) ve Karma Ekonomi ve Ticaret Komitesi (JETCO) toplantılarına çok önem veriyoruz.

Bu toplantılarda ilgili ülkelerdeki muhataplarımız, politika belirleyicileri ve iş insanları bir araya gelerek ikili ticari ve ekonomik ilişkileri geliştirmek ve derinleştirmek için atılabilecek adımları ve yeni işbirliği fırsatlarını ele alıyor, orta ve uzun vadeli yeni hedefler ortaya koyuyoruz.

Bununla birlikte, ticari ilişkilerin geliştirilmesinde kamu kurumları ancak tamamlayıcı ve kolaylaştırıcı rol üstlenebilir. Bu noktada başrol her zaman özel sektörün yürüteceği inisiyatiflerde ve ortaklıklardadır. Bu nedenle, KEK ve JETCO toplantıları marjında iş dünyamızın önde gelen kuruluşlarının koordinasyonunda ülkemiz özel sektör temsilcilerinin ilgili ülkelerdeki iş insanlarıyla bir araya getirilmesine özen gösteriyoruz.

Son dönemde Körfez Ülkeleri ile geliştirilmeye çalışılan ticari ilişkiler ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Bölgesel ve küresel bir ticaret ve finans merkezi olan Körfez ülkeleriyle ilişkilerimize çok önem veriyoruz. Bugün Körfez ülkelerinin toplam GSYİH’sı 2,4 trilyon doların üzerindedir. 2050 yılında bu rakamın 6 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Körfez ülkeleri, zengin doğal kaynaklarının beraberinde getirdiği sermaye birikimini özellikle 21. yüzyılda verimli kullanarak başta finans, ticaret, turizm olmak üzere muhtelif alanlarda yaptıkları ve yapmayı öngördükleri ciddi yatırımlarla yükselişe geçtiler ve küresel ekonominin geleceğinde söz sahibi olma yolunda hızla ilerledikleri kanaatindeyim. 

Sadece Türkiye değil birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke Körfez ülkeleriyle gerek yatırımcı gerekse ticari partner olarak işbirliklerini artırma amacındadırlar. Bu anlamda Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle mevcut tarihi ve kültürel bağları bize ciddi avantaj sağlamaktadır. Hem üst düzey temaslarımızda hem de bu ülkelerle gerçekleştirmekte olduğumuz toplantılarda Körfez ülkelerinin ülkemize yönelik olumlu tutumunu müşahede ediyoruz.

Bilhassa Sayın Cumhurbaşkanımızın Körfez ülkelerine gerçekleştirmiş olduğu ziyaretlerde, siyasi alanda bu ülkelerle yaşadığımız yakınlığın ekonomik alana da yansımakta olduğunu görüyoruz.

Geçtiğimiz Temmuz ayında Sayın Cumhurbaşkanımızın Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) kapsayan ziyareti vesilesiyle gerçekleştirilen görüşmelerde ülkeler arasındaki ticaret hacmini artıracak adımlar hususunda çeşitli mutabakatlara varılarak, yatırım fırsatları ve ortak projeler hakkında istişarelerde bulunuldu ve ikili iş birliği anlaşmaları imzalandı.

Ziyaret kapsamında bölgedeki iş insanları ve siyasi liderlerle gerçekleştirilen görüşmelerde Körfez ülkelerinin Türkiye’nin zengin üretim çeşitliliğinden, güçlü sanayi altyapısından ve elverişli yatırım ortamından istifade etmeye hazır ve istekli olduklarını gördük. Yine bu vesileyle gerçekleştirmiş olduğumuz iş forumları ve ortak toplantılarda bu ülkelerde Türk ihraç ürünlerine yönelik hâkim olan olumlu imajın giderek daha da pekişmekte olduğunu memnuniyetle gördük.

Bunun yanı sıra; geçtiğimiz aylarda Ticaret Bakanımız Sayın Prof. Dr. Ömer BOLAT başkanlığında Kuveyt ve Katar’a çok verimli geçen ticaret heyeti ziyaretleri gerçekleştirildi.

Ayrıca; geçtiğimiz Ekim ayında Türkiye-BAE JETCO 1. Dönem Toplantısını, iş dünyası temsilcilerinin katılımlarıyla Yuvarlak Masa Toplantısı ve İş Forumu ile birlikte gerçekleştirdik.

Yine Aralık ayında, İstanbul’da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) 39. Bakanlar Toplantısı kapsamında Suudi Arabistanlı muhataplarımızla benzer mahiyette bir program gerçekleştirerek önümüzdeki döneme dair işbirliği imkanları hakkında çok faydalı görüş alışverişleri yapma imkanı bulduk.

Sonuç olarak bu ülkelerle ticaretimizde istikrarlı bir artış eğilimi görüyoruz. 2002’den 2022’ye kadar olan dönemde Körfez ülkeleri ile ikili ticaret hacmimiz 2,1 milyar dolardan 22,7 milyar dolara yükselmiştir. Bu rakamlarla 2022 yılında Körfez ülkeleri ile ticaret hacminde rekor seviyeye ulaştık ve Türkiye, Körfez ülkelerinin en büyük 9’uncu tedarikçisi haline geldi.

Bu bağlamda, Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin tarihsel bağlarımız ve kültürel yakınlığımız temelinde güçlenmeye ve gelişmeye devam etmekte olduğunu söyleyebiliriz.

Değerlendirmeleriniz ışığında Körfez ülkeleri ile geliştirilen ilişkilerin ülke ekonomisine katkıları ile ilgili öngörülerinizi alabilir miyiz?

Körfez ülkeleri ile geliştirilen ilişkiler, ülkemiz ekonomisi için büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, söz konusu ülkelerle gerçekleştirilen ticaret ve ekonomik iş birliği, Türkiye’nin dış ticaret portföyünü çeşitlendirmesine ve ekonomik büyüme potansiyelini artırmasına katkı sağlamaktadır.

Özellikle enerji sektörü, bu ilişkilerin önemli bir parçasını oluşturmakta olup, Körfez ülkeleri zengin enerji kaynakları ile Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak adına stratejik bir ortak konumundadır. Enerji alanındaki anlaşmalar ve projeler, sadece enerji güvenliğini güçlendirmekle kalmayıp, aynı zamanda ekonomik kalkınmaya da olumlu etki yapmaktadır.

Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizde diğer bir önemli alan ise müteahhitlik hizmetleridir. Dünyanın çok farklı coğrafyalarında tamamladıkları üst düzey projeler ile küresel ölçekte saygınlığa erişmiş Türk müteahhitleri, Körfez ülkelerinde şu ana değin yaklaşık 74 milyar dolar tutarında 800’ü aşkın proje üstlenmişlerdir.

Öte yandan; Körfez bölgesi ekonomisinde söz sahibi olan belli başlı ülkelerin hepsi kalkınma vizyonları yoluyla ekonomilerini çeşitlendirmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda Suudi 2030 Vizyonu, Abu Dhabi 2030 Vizyonu, Katar Ulusal 2030 Vizyonu, Bahreyn 2030 Ekonomik Vizyonu, Kuveyt 2035 Vizyonu ve Umman 2040 Vizyonu özellikle müteahhitlik alanında ülkemiz için önemli fırsatlar barındırmaktadır. Mega projeler inşa etme hedefleri içeren söz konusu vizyon planlarında Türk firmalarının en üst düzeyde yer alabilmeleri amacıyla ticaret diplomasisini en etkin şekilde kullanmak adına azami çaba sarf ediyoruz.

Ayrıca, karşılıklı yatırımları da Körfez ülkeleri ile önemli işbirliği alanlarımızdan biri olarak saymak mümkündür. Nitekim 2003 yılından bu yana Türkiye’nin alığı toplam 252 milyar dolar tutarında doğrudan yabancı yatırımın 15,8 milyar dolara denk gelen yaklaşık %7’si Körfez ülkelerinden gelen doğrudan yatırımlardır.

Diğer taraftan; Körfez ülkeleriyle hizmet ticaretinde de ciddi bir artış yaşanmaktadır. Nitekim 2022 yılında Körfez ülkelerine hizmet ihracatımız, bir önceki yıla göre yüzde 58 artışla 2,2 milyar dolara ulaşmıştır.

Körfez ülkeleri ile yapılan yatırımlar ve turizm, finans ve teknoloji gibi alanlarda gerçekleştirilen ortak projeler, istihdam artışına ve ekonomik büyümeye önemli katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede, Körfez ülkeleri ile işbirliğini sürdürmek ve derinleştirmek, Türkiye’nin ekonomik çeşitliliğini artırma ve rekabet gücünü yükseltme hedefimizi desteklemektedir.

Irak ile geliştirdiğimiz ticari ilişkilerimizin daha da gelişmesi, kuşkusuz komşumuzun istikrarı ile ilgili bir durumu da ortaya koyuyor. Bu noktada hem komşumuzun istikrarına katkı sağlayacak hem de ticari ilişkilerimizi geliştirecek adımlar atılmaya devam ediliyor. Bu adımların başarıya ulaşması ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?

Türkiye ve Irak, ortak bir kültürel ve tarihi mirası paylaşan iki dost ve komşu ülkedir. Dolayısıyla, bağlarımız çok derin ve kuvvetlidir. Bu nedenle tarih boyunca, Türkiye her zaman, Irak’ın siyasi bütünlüğü ve istikrarı ile ekonomik refahının en güçlü destekçilerinden olmuş ve bunun için Irak’a güçlü desteğini sürdürmüştür.

Geçmişte, Irak’a uygulanan ambargo ve ülkeyi saran savaşların Türk ekonomisine olumsuz yansımaları dış ticaret ile sınırlı kalmamış, başta enerji, taşımacılık ve müteahhitlik hizmetleri olmak üzere tüm sektörlerde hatrısayılır ekonomik kayıpların ortaya çıkmasına neden olmuştu.

Ancak özellikle son yıllarda Irak’ın, bütçe konusundaki uzlaşı ile birlikte yatırımlarını etkin planlamaya yöneldiğini görüyorum ve bunun da ikili ilişkilerimize olumlu yansıyacağını düşünüyorum. Özellikle Ticaret Bakanımız Sayın Ömer Bolat’ın Bağdat ziyaretinde de bu pozitif atmosfer görüşmelere yansımış ve Irak’ın tüm alanlarda ülkemizle birlikte çalışma isteği ifade edilmiştir.

Bunun bir nişanı olarak, geride bıraktığımız 2022 yılında Irak’a ticaret hacmimiz rekor bir düzey olan 24 milyar dolara ulaştı. Geçmiş yıllarda en çok ihracat gerçekleştirdiğimiz ülkeler sıralamasında genellikle ilk 5’te yer alan Irak, 2022 yılında ülkemizin dünyaya ihracatında 3. sırada yer almıştır.

Irak ile ticaretimizi derinleştirme yolunda, iş dünyasıyla işbirliği içinde olunması, diplomatik diyaloğun güçlendirilmesi ve ticaretin her iki taraf için de adil ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için çaba harcamaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, ticaretin kolaylaştırılması, gümrük süreçlerinin iyileştirilmesi ve ticaretin sürdürülebilirliğini sağlamak için ortak projelerin hayata geçirilmesi gibi alanlarda çalışmalar yürütülmeye devam ediyoruz.

Irak ile geliştirilen ticari ilişkilerin başarılı olması, sadece ekonomik değil aynı zamanda bölgesel istikrarın artırılması açısından da hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, atılan adımların başarıya ulaşması için kararlılıkla çalışmaya devam ediyoruz.

Irak Kalkınma Yolu Projesi’ne ayrı bir parantez açarsak neler söylemek istersiniz?

Irak’tan ülkemize uzanan kara ve demir yolu ile bu kapsamda inşa edilecek limanlar ve kentleri kapayan Kalkınma Yolu Projesi’ne büyük önem atfediyoruz. Bu proje ile Körfez Bölgesi ile Avrupa arasındaki taşımacılık kapsamında ticaret, gümrük, vize ve transit geçiş işlemlerinin kolaylaştırılması amaçlanıyor. Projenin Türkiye’nin Hint Okyanusu’na ve Körfez Ülkeleri’ne yönelik taşımacılık faaliyetlerini çok önemli ve olumlu bir şekilde etkileyeceğini öngörüyoruz.

Proje aracılığı ile Basra Körfezi ve El-Fav Limanı’ndan başlayıp bütün Irak’ı kuzeyden güneye kat ederek ülkemize ulaşacak bir karayolu ve demiryolu ağının kurulması planlanıyor. Keza bu ağ üzerinde yeni sanayi kentlerinin inşası da öngörülüyor. Bu ağ aynı zamanda Körfez Bölgesi’ni, Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlayacaktır.

Projenin yapım aşamasında hem karayolu ve demiryolu hem sanayi kentlerinin inşasında ve sonrasındaki dönemde müteahhitlik ve teknik müşavirlik şirketlerimiz dâhil olmak üzere Türk firmalarının bölgede çok kritik roller üstlenebileceklerini değerlendiriyorum.

Nitekim Türk firmaları, Irak halkının en zor günlerinde Iraklı kardeşlerinin yanında yer almış, ülkede savaş şartlarında dahi ara vermeksizin çalışma cesaretini göstermiştir. Irak’ın huzur ve sulha kavuştuğu bu dönemde de firmalarımız yine Irak’taki faaliyetlerine tüm hızıyla devam edecektir.

Kalkınma Yolu Projesinin 13,7 milyar dolarlık ihracat rakamı ile genel ihracatımızda üçüncü sırada bulunan Irak’a ihracatımızı ve lojistik kapasitemizi pozitif anlamda etkileyeceği aşikardır. Öte yandan, projenin hayat geçmesiyle Ortadoğu ve Körfez ülkelerine yönelik ticaretimizin yanı sıra sağlayacağı lojistik kolaylık sayesinde Güneydoğu Asya ülkeleriyle yapılacak ticaretimize çok olumlu yansımalarda bulunabileceğini değerlendiriyoruz.MART2024