Yatırımcıların ‘biraz daha bekleyelim’ düşüncesi piyasaları endişelendiriyor
Leasing işlem hacminin milli gelire oranına bakıldığındaTürkiye 0,63 penetrasyon oranı ile dünyadaki ilk 50 ülke sıralamasında alt sıralarda yer alan sektörün mevcut potansiyelinin altında olduğu görülüyor. Leasing piyasasındaki ‘operasyonel leasing’ ve ‘sat-geri kirala’ gibi ürünlerle çeşitliliğin ancak son dönemlerde artmasının, bu oranın Türkiye’de yüksek olmamasında etkili faktörlerden biri olmasının yanında ayrıca leasingin şirketleri tarafından çoğunlukla KDV avantajından yararlanmak için kullanılan bir finansal enstrüman olarak algılanması; sektörün gelişmesi için gerekli altyapının tam anlamıyla oluşmamış olması; özel sektörde bankalara ve krediye erişimi sınırlı, mali yapısı zayıf görülen şirketlerin leasing yoluna gittiği yönündeki algı; bankaların küresel kriz sonrası dönemde KOBİ bankacılığına yönelmesi ve Türkiye’deki şirketlerin “mülkiyet sahipliği” konusuna yaklaşımlarının da leasing sektörünün gelişmesi önündeki engeller olarak görülmektedir.
Sancılı geçen 2015 sonrasını ve 2016 dan beklentilerini konuşmak için bir araya geldiğimiz Şeker Leasing Genel Müdürü Cenk Erten analizi yapılan tablonun doğruluğunu teyit ederken, her şeyi rağmen Türkiye’nin pozitif yönde ilerlediğini, içinde Varol duğumuz gemiyi piyasa dinamiklerimizle yüzdürmeye devam edileceğine inandığını vurgulayarak, “2015 yılında Leasing sektörü artı olarak 2014 yılına göre azda olsa % … büyüme kaydetti. Büyümede yaşanan sıkıntı açığını sektör uygulamasına yeni giren sat-geri kirala yöntemi kapatıyor. Sat-geri kirala yöntemini henüz yeni yeni uygulansa da, Leasing ileçalışan şirketlere rahatlama sağlarken Leasing şirketlerine iş yapma konusunda soluk aldırırken derinlik kazandırmaktadır. Sıkıntılı daralmış pazarın etkisiyle yeni yatırımların oldukça daralmış olduğu görülen 2014 ve 2015 yıllarının ardından yeniden toparlanacağını düşündüğümüz 2016 yılından sektör olarak umutlu olsak da, yatırımcıların “biraz daha bekleyelim” düşüncesi Leasing sektörünü gelecek için endişelendirmektedir” dedi
2016 yılıyla ilgili belirsizliklerin yavaş yavaş ortadan katlığının altını çizen Cenk Erten, “2015 yılı Türkiye için oldukça ağır gelen 2 seçim ve ardından yaşanan terör olayları, gerek piyasalar gerekse toplum psikolojisi açısından geleceğe dönük endişelerin yoğun yaşanmasına neden oldu. Finans piyasasını direk etkileyen bir konu olan Merkez Bankası Başkanı kim ve uygulamaları nasıl olacak belirsizliğin, hükümetin durumu krize çevirmeden krize neden olabilecek oluşumu oldukça başarılı ve kısa sürede halletmesi finans sektörünün endişesini ortadan kaldırmıştır. Türkiye’de ki yatırımcının sadece ekonomik parametrelere bakmadığını hatırlatan Erten, “yatırımcılar sonuçta kazanmak için yatırım yapar. Dolayısıyla paralarını nereye nasıl yatırıp ‘ne kadar zamanda getiri sağlayabilirim’ diye düşünür. Yatırımcıların olumlu yada olumsuz etkilenmesinde ekonomik, siyasi ve duygusallık önemli etken olmaktadır” diyor.
Şeker Leasing olarak 2016 ilk 6 ayını gönüllerinde yatan oran olmasa da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre artış sağlayan işlem hacmiyle geçirdiklerini ifade eden Erten, “Şirketimiz ilk 6 yı geçen yılın aynı dönemine göre daha yüksek bir işlem hacmi ile geçirdi. Yılın geri kalan döneminde de benzer bir trendin devamını göreceğimizi düşünüyorum” dedi
Leasing Sektörünün sorunları hakkında ki tespitlerini de dile getiren Cenk Erten, bu sorunları aşmak için nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili değerlendirmesini şöyle aktardı: “Sektörün ilk bakışta sıralayabileceğimiz genel olarak özellikle KOBİ’ler arasındaki bilinirliğinin azlığı. Bu konuda tüm sektörün birlikte hareket etmesi, bu ürünün avantajlarının anlatılması gerekir. Diğer yandan , sektörün maliyetini artıran ve Bankalar ile haksız rekabete yol açan kullandığımız kredilerdeki KKDF uygulaması. Ticari vasıtalara leasing yapmamızın önündeki mevzuattan kaynaklanan engeller ise bir diğeri” Son günlerin tartışma yaratan, Faktoring-Leasing-Finans şirketlerinin tek çatı altında toplanarak tek şirketten üç hizmetin bir arada verilmesi fikrinin çok da uygulanabilir bir yöntem olamayacağı düşüncesini savunanlardan biri de Cenk Erten oldu. “geçmişte benimde içinde olduğum şirket ve bazı kurumlarda bu denendi. Aslına bakarsak birbirlerine benzer görünse de, bu üç finansal yöntemin çalışma prensipleri oldukça farklıdır. Üç finansman yöntemi aynı çatı altına alındığında sermaye gücü bakımından cazip hale geliyor gibi görünse de, gerek kredilendirme, gerek vadeleri, gerekse operasyon yöntemleri bakımından oldukça farklı olan bu üç alandaki insan kaynaklarını ortak kullanmak pek mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla, Faktoring-Leasing-Finans şirketlerini tek çatı altına almak teoride uygulanabilir gibi görünse de düşünüldüğü kadar skala ekonomisi yaratılacağını düşünmüyorum” dedi.