Yazılımın da donanım kadar önemli olduğu anlaşılmaya başlandı

Savunma sanayiimizin gelişiminde önemli bir yere sahip olan yazılım alanındaki gelişmeler, bizi geleceğe taşıyacak. Yazılım alandaki gelişmeler ve bu gelişmeler doğrultusunda SDT Uzay & Savunma Teknolojileri’nin gerçekleştirdiği çalışmalar ile ilgili bilgi aldığımız SDT Uzay & Savunma Teknolojileri Genel Müdürü Ömer Korkut, sorularımızı yanıtladı.

Savunma sanayindeki gelişim ve bu gelişime paralel olarak savunma sanayi ürünlerinin sahadaki etkinliği uluslararası arenada daha fazla tercih nedeni oldu. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Son 20 yılda coğrafyamızda çok önemli gelişmeler yaşandı. Ülkemiz jeopolitik konumuyla, bu gelişmelere karşılık kendi milli çıkarları doğrultusunda, bölgesel dengeleri de gözeten bir politika izleme gayretinde oldu ve stratejilerini buna göre belirledi. Geliştirdiğimiz stratejiler kendi inisiyatifimizle yürüttüğümüz bir dizi askerî harekâtla sahaya yansıdı. Türkiye, sınırları dışında uzun süreli ve başarılı birden fazla operasyon gerçekleştirdi ve bu sınır ötesi bölgelerde, gerekli güvenlik koşulları sağlanıncaya kadar kalmaya devam etme kararlılığı gösterdi, göstermeye devam ediyor. Bu neticenin alınmasında savunma sanayimizin aynı dönem içinde sağladığı aşamanın ve dışa bağımlılığın zaman içerisinde azaltılmasının büyük önemi var. Tüm bu gelişmeler, bizim coğrafyamızda farklı planları olan küresel ve bölgesel güçlerin menfaatleriyle çeliştiği için, ülkemiz bir süredir açıktan veya örtülü yaptırımlarla karşı karşıya. Ama bu ambargolar, sektörümüzün hızını kesmedi.

Uzun yıllardır terörizmle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve güvenlik güçleri, söz konusu süreçte, savunma sanayiimizin ürünlerini tatbikatlar yanında sahada gerçek harekât ortamında da kullanma imkânını elde etmişlerdi. Son dönemde gerçekleştirilen operasyonlar, bu yeteneklerin daha kapsamlı sınır ötesi harekâtta da kullanımına olanak verdi. Sahadan gelen geri beslemelerle, etkinliği zaman içinde daha da artırılan milli olarak geliştirdiğimiz platform, silah ve komuta-kontrol sistemleriyle bunları destekleyen her türlü alt sistem ve askerî ekipman, başarıyla gerçekleştirilen operasyonlarda her geçen gün daha fazla rol oynamaya başladı. Sektörümüzün ortaya çıkardığı yenilikçi ürünlerle sahada uygulanacak yepyeni konseptler geliştirildi. Harekât alanında elde edilen başarılı neticeler, sektörümüzün kendine olan güvenini gün geçtikçe artırdı ve daha büyük, daha prestijli programlara motivasyon kaynağı oldu.

TSK’nın yürütülen operasyonlardaki başarısı ve bu başarıda kullanılan milli imkânlar, ulusal olduğu kadar uluslararası kamuoyunda da yankı yarattı. Elbette bu yankıların farklı neticeleri vardı. Biz millet olarak geliştirdiğimiz yeteneklerin harekât ortamında başarıyla kullanılmasının doğal sonucu olarak gururlanırken, daha önceleri bu tip yetenekleri bize kendi çıkarları doğrultusunda sağlayanlar, hem pazarlarını kaybetme, hem de bu imkânlar vasıtasıyla bölgedeki çıkarlarını koruma ve hatta dikte etme konusunda kaybedecekleri zemin nedeniyle endişeye kapıldılar. Sonuç olarak, bazıları, yürütülen harekâtın gidişatını değiştirebilecek etkinlikte olan savunma sanayiimizin ürünleri, sadece bölgemizde değil neredeyse tüm dünyada dikkatleri üzerine çekti.

Hepimizin bildiği üzere bir savunma ürününün yurt dışına ihracında ilk ve en önemli faktör, o ürünün üretildiği ülkenin silahlı kuvvetleri tarafından başarıyla kullanılmasıdır. Savunma sanayiimizin milli ürünleri, TSK tarafından yürütülen muhtelif harekâttaki etkinlikleriyle bu konuda rüştünü ispat etti. Dahası, dost ve müttefik ülkelere ihracı gerçekleştirilen söz konusu ürünler, bu ülkelerin dâhil olduğu ve uluslararası kamuoyunun yakından takip ettiği bölgesel çatışmalarda da aynı başarıyı elde etti. Böylelikle Türk Savunma Sanayii tarafından üretilen savunma yeteneklerinin sadece TSK tarafından değil, ihraç edildikleri diğer ülkelerin silahlı kuvvetleri tarafından da aynı etkinlikle kullanılabilir olduğu, gerçek harekât ortamında birden fazla defa kanıtlanmış oldu.

Tüm bu gelişmeler, savunma sanayii ürünlerimize teveccühü küresel ölçekte artırdı. Son dönemde sadece bölge ülkelerine değil, deniz aşırı ve hatta NATO üyesi ülkelere gerçekleştirilen ihracatlar yanında, uzak coğrafyalarda düzenlenen savunma fuarlarında savunma sanayii ürünlerimize gösterilen yoğun ilgi,  bunun en büyük göstergesi. Bu gelişmeler, sektörün içinde yer alan herkes gibi bizlerin de göğsünü kabartıyor ve daha iyisini yapma konusunda önemli bir teşvik vesilesi oluyor.

Savunma sanayinin gelişim seyri içerisinde yazılım geliştirmeye ayrı bir parantez açarsak neler söylemek istersiniz?

Yüksek lisansını yazılım mühendisliği alanında yapmış birisi olarak bu konuda söyleyeceğim çok şey var. Zira yazılımın savunma sanayiinde yakın zamana kadar hak ettiği önemi göremediği kanaatindeydim. Neyse ki son zamanlarda bu anlayış değişmeye, yazılımın da donanım kadar önemli olduğu anlaşılmaya başlandı.

Bir sistemi insan vücudu gibi düşündüğümüzde, vücudun fiziki işlevlerinin önemli kısmını, dışardan görünen uzuvları vasıtasıyla yerine getirdiğini gözlemleriz. Ancak tüm bu uzuvların hatta sadece onların değil, iç organların da ahenk içinde çalışmasını ve vücudun yaşamasını sağlayan bir organ vardır ki, o da beyindir. Beyin ne derse, hem iç hem de dış organlar onu yapar. Bir beyin ne kadar gelişmişse, o insan vücudunun etkinliği ve verimliliği o nispette artar. İşte ben, bu analojiden hareketle, yazılımı sistemlerin beyni olarak görürüm. Sistemleri yöneten yazılımlardır. Donanımların içine gömülü yazılımlar, o donanımların beklendiği gibi çalışmasını garanti eder. Daha büyük ölçekli, komuta-kontrol yazılımı gibi yazılımlar ise sistem veya sistemler bütününün görevini yerine getirmesini sağlar. Doğru algoritmayı doğru yazılımla işler hale getiremediğiniz sürece, geliştirdiğiniz donanım veya sistem mükemmel de olsa arzu edilen neticeyi vermez. Yazılım, sistemsel bütünlük içinde en az donanım kadar entelektüel sermaye içerir.

Bu gerçekliğe rağmen, savunma sanayiimizde yazılımın uzun yıllar boyunca hep platform, sistem ve dolayısıyla donanımın gölgesinde kaldığını, yazılım geliştiren kurumların, çoğunlukla donanım geliştiren iş ortaklarına yardımcı gibi görüldüğünü ve ikinci plana itildiğini gözlemledim. Sektörde yaşanan yerlileşme ve millileşme hamlesi, yazılımın öneminin gözler önüne serilmesine yardımcı oldu. Kendi ürünlerimizi geliştirme aşamasında yazılımın önemini daha iyi anlar hale geldik ama yazılıma değerini verme konusunda hala gidilecek yolumuz var. Yurt dışından tedarik edilen yazılımlara ödenen lisans bedelleriyle, milli olarak geliştirdiğimiz yazılımlara sistem genelinde biçtiğimiz payı karşılaştırdığımızda bunu rahatça söyleyebiliriz. Yazılım geliştirme işini, yazılımın sistem içinde oynadığı beyin rolünü de dikkate alarak, sadece basit bir işçilik gibi değil adeta sanatsal bir faaliyet gibi düşünmenin, yazılımın değerini bulmasına yardımcı olacağı kanaatindeyim.

Son zamanlarda, özellikle savunma sektöründe yazılıma verilen önemin artmasının altında yatan bir diğer faktörün de otonom sistemlerin gelişimi olduğunu düşünüyorum. Daha önceleri insanlar tarafından yapılan bazı işlerin artık, programlanan ve hatta yapay zekâ teknolojileriyle durumsal analiz yaparak ona göre davranabilen robotik araçlar vasıtasıyla yapıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Yapılan işi tehlike boyutuyla değerlendirdiğimizde, savaşlarda kayıpları asgariye indirmek amacıyla, otonom sistemlerin en yoğunluklu olarak kullanıldığı sektörlerin başında savunma sanayiini görmek şaşırtıcı değil. Harekât alanında insanlı ve insansız sistemleri bir müddet daha bir arada görmeye devam edecek olsak da ibre her geçen gün, insansız sistemlere doğru daha fazla kaymaya devam edecek. Yapay zekâ teknolojileriyle donatılmış otonom ve robotik sistemlerin ağırlığının dünyada olduğu gibi ülkemizde de artmasıyla, yazılımın savunma sanayiindeki rolünü daha iyi anlayacağımıza ve yazılıma layık olduğu değeri verme konusunda daha adil olacağımıza inanıyorum.

Yazılımın savunma sanayiindeki önemini insan odaklı olarak ele alırsak, özellikle pandeminin etkisiyle, son bir yılda yaşanan bir krizden bahsetmeden geçemeyeceğim. Dünyadaki dijitalleşme hızı ve bunun COVID-19 salgınıyla daha da artması, yazılımın, yapay zekâ uygulamalarının da gelişimiyle, hayatın içindeki her uygulamaya girmesine neden oldu. Bu durum, yazılım geliştirme iş gücüne talebi artırdı. Aynı süreçte uzaktan çalışma imkânlarının gelişmesiyle iş yerine gelmeden çalışma konforu birçok yazılımcıyı cezbetmeye başladı ve zaten arz-talep dengesinin talepten yana ağır bastığı ortamda savunma sanayiinde yazılımcı açığı ortaya çıkmaya başladı. Bu açığı gidermek için bu konuda nitelikli insan gücü yetiştirip sektöre kazandırmak kadar, onu sistem içinde tutmak için yazılıma hak ettiği değeri vermek gerekiyor.

Son dönem güncel projeleriniz ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Şirket olarak, faaliyetlerimizde proje odaklı yaklaşımla ürün odaklı yaklaşımı birbirini tamlayacak şekilde uyguluyor, çalışmalarımızda güçlü üretim ve test altyapımızın avantajını kullanıyoruz. Bu kapsamda, bir yandan taahhüt projelerinde üstlendiğimiz sorumluluklarla müşteri tarafından tanımlanan gereksinimleri karşılıyor, öte yandan öz kaynaklarımızla da desteklenen Ar-Ge çalışmalarımızla, sektörün ihtiyacı yenilikçi ürünler geliştiriyor ve üretiyoruz. Tüm bunlara ilave olarak, savunma sanayiinin büyük oyuncularının önemli projelerinde tasarladığı elektronik alt sistemlerin, gerektiğinde üretim öncesi mühendislik desteğini de sağlayacak şekilde, üretimini gerçekleştiriyoruz.  Bu üç kulvarda yürüttüğümüz çalışmaları, birbirlerinin kaldıracı olacak şekilde kullanıyoruz.

Mevcut durumda yürütmekte olduğumuz güncel projelerimizden ilki, 2014 yılında Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın gerçek zamanlı taktik hava muharebe eğitim ihtiyacını karşılamak üzere, yerli Taktik Eğitim Podu geliştirme projesi olarak başladığımız ve 2018’de ilk dört adet prototip ürünü teslim ettiğimiz işin devamı olan seri üretim projesi. F-16’lara takılan harici podla birlikte yer istasyonunu ve komuta-kontrol merkezinde kullanılan gerçek zamanlı görüntüleme ve görev sonu değerlendirme yazılımlarını içeren bütünleşik bir sistem olarak kullanılan yetenek, pilotlarımızın hava-hava ve hava-yer muharebe eğitimlerine katkı sağlarken, tatbikatların da etkin şekilde icrasında önemli bir yer tutuyor. Hava Kuvvetleri Bilgi Sistemi (HvBS) başta olmak üzere diğer komuta-kontrol sistemleriyle de bütünleşik çalışan sistem, 2019 yılından itibaren Anadolu Kartalı tatbikatlarında, hem Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı hem de söz konusu tatbikata katılan birden fazla dost ve müttefik ülke hava kuvvetleri komutanlığı tarafından başarıyla kullanılarak etkinliğini ispat etti. Ana yükleniciliğini üstlendiğimiz devam eden proje kapsamında; podların seri üretimi gerçekleştirilecek, ilave yer istasyonu teslim edilecek ve sistemin yerlilik oranı yükseltilecek. Ayrıca, prototip ürünlerin sahada kullanımıyla elde edilen kullanıcı geri beslemelerine istinaden, sistemin etkinliğini artıracak güncellemeler de sisteme dahil edilecek.

Sahip olduğu kabiliyetler açısından, dünyada bizim dışımızda sadece iki ülke tarafından üretilen Taktik Eğitim Podunun dost ve müttefik ülkelere ihracı konusunda son bir yıldır yürüttüğümüz yoğun iş geliştirme faaliyetleri de neticelerini verme aşamasına geldi. Bu kapsamda; söz konusu podun ihraç sürümünün Pakistan Hava Kuvvetleri Komutanlığı için üretimi konusunda yürüttüğümüz sözleşme görüşmelerinde son aşamaya gelmiş bulunuyoruz. Yakın zamanda yürürlüğe girmesini beklediğimiz müstakbel proje kapsamında, podun F-16’lar dışında farklı platformlara entegrasyonu da gerçekleşmiş olacak. Bu sayede, ürünün, farklı platformlara sahip ülkeler tarafından da ilgi göreceğini ve ihracat potansiyelinin daha da artıracağını değerlendiriyoruz.

SDT’nin bir diğer faaliyet alanı, uydu yer istasyonu yazılımları. Bu alanda, geçmiş yıllarda Türkiye’nin ilk askeri istihbarat amaçlı yer gözlem uydusu olan GÖKTÜRK-1’in yer istasyonu kullanıcı alt sistemi yazılımlarının geliştirilmesi ve donanım entegrasyonu görevlerini başarıyla tamamladık. Bu projede elde ettiğimiz tecrübeyle, İMECE uydusunun yer istasyonu yazılımlarının geliştirilmesi sürecinde de uyarlama ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bu yıl içinde, ana sözleşmesi SSB ile TUSAŞ arasında 2021’de imzalanan ve görev ömrü sona erdiğinde GÖKTÜRK-1 uydusunun yerini alacak olan milli bir uydu sistemi tasarlanması maksadıyla yürütülen, GÖKTÜRK-1 Yenileme Uydu Sistemi Geliştirme Projesinde de GÖKTÜRK-1 Projesindekine benzer bir görevi üstlenmeye hazırlanıyoruz. Bu konuda TUSAŞ’la görüşmelerimiz devam ediyor. Tüm bunlara ilave olarak, Türkiye’nin uydu-uzay yol haritasında bulunan, ülkemizin ilk SAR uydusu olacak GÖKTÜRK-3’ün geliştirilmesi projesinde de yer istasyonu yeteneklerimizin kullanılmasını bekliyoruz. Uydu uzay alanında milli projelerde üstlendiğimiz görevler yanında GÖKTÜRK-1 programındaki işbirliğimizin devamı olarak İtalyan Telespazio firmasıyla da birlikte çalışmayı sürdürüyoruz.  Bu kapsamda, Avrupa Uzay Ajansı tarafından kullanılan Sentinel uydularındaki farklı sensörlerden elde edilen görüntüyü işlenebilir hale getiren ve arşiv yönetimini yapan servis tabanlı bir yer istasyonu yazılımı geliştirdik. Geliştirdiğimiz yazılım 2021 yılında fiilen hizmete verildi. Telespazio ile gerçekleştirilen bu başarılı işbirliği, bize bu projenin devamı niteliğinde yeni bir projenin kapılarını açtı. Halizhazırda devam eden ve 2022 yılı sonunda bitirmeyi hedeflediğimiz bu ikinci proje kapsamında, bir önceki projeyle sağladığımız yeteneklerin bulut ortamında kullanılmasını mümkün kılacak yazılımları geliştiriyoruz.

SDT’nin uzun yıllardır üzerinde çalıştığı konulardan birisi de sinyal ve görüntü işleme. Bu alandaki faaliyetlerimiz kapsamında; Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) sinyallerinin işlenmesi için ihtiyaç duyulan algoritmalarla birlikte yazılımları milli olarak geliştiriyor ve keşif-gözetleme, hedefleme görevleri icra eden insanlı/insansız hava araçları için geliştirilen sensör projelerine bu sayede katkı sağlıyoruz. Bu yeteneğe ilave olarak, söz konusu sinyallerden elde edilen görüntülerin otomatik olarak kıymetlendirilmesi ve anlamlı hale getirilebilmesi için de milli algoritmalar ve yazılımlar geliştiriyoruz. SAR almacı için yaptığımız görüntü işleme çalışmalarını, kendi öz kaynaklarımızla özgün olarak geliştirdiğimiz ve GÖRGÜÇ ismini verdiğimiz üründe, optik görüntülerin işlenmesi ve kıymetlendirilmesi için geliştirdiğimiz yeteneklerle birleştirdik. Tamamen milli, rafta hazır bir ticari ürün olarak kullanıma sunduğumuz GÖRGÜÇ, kullandığı derin öğrenme teknikleri sayesinde sahip olduğu; otomatik hedef tespit ve teşhis, değişiklik analizi ve arazi ayrıştırması yetenekleriyle benzerleri arasında öne çıkıyor.

Yakın zamanda, savunma alanında geliştirdiğimiz sinyal işleme ve uydu yer istasyonu yazılım geliştirme kabiliyetlerimizi, ülkemiz için çok önemli olan enerji sektöründeki benzer ihtiyaca uyarlama imkânı yakaladık. Bu kapsamda, Ağustos 2021’de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Milli Sismik Veri İşlem Yazılımı Projesinin sözleşmesini imzaladık. Proje kapsamında, TPAO tarafından yürütülen petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerinde, karadan ve denizden toplanan sismik verinin işlenerek anlamlı ve yorumlanabilir hale getirilmesini sağlayacak milli bir yazılım geliştiriyoruz.  2024 yılında tamamlamayı planladığımız projenin çıktısı olacak yazılım, hâlihazırda TPAO tarafından aynı maksatla yurt dışından döviz karşılığı tedarik edilerek kullanılan yabancı menşeli yazılımın yerine geçecek ve bu konudaki yurt dışı bağımlılık ortadan kalkacak. Ayrıca söz konusu ürün, yapay zekâ uygulamalarını da içeren güncel teknolojilerle geliştirildiğinden, pazarda mevcut muadillerine göre sağlayacağı avantajlarla ihraç potansiyeline de sahip olacak. Geçen yıl TPOA ile imzaladığımız bu sözleşmenin ardından, Mart 2022’de, bu kez TPAO’nun bir iştiraki olan Türkiye Petrolleri Offshore Teknoloji Merkezi (TP-OTC)’yle, Karadeniz’deki Sakarya gaz sahasının sayısal ikizinin harita üzerinde gösterilmesini amaçlayan ikinci bir yazılım geliştirme projesini üstlendik.

Ana yüklenicilik görevini yürüttüğümüz bir diğer güncel projemiz, Deniz Amfibi Piyade Tugay K.lığının manga seviyesinde atış, taktik ve nişancılık eğitimi ihtiyacını gerçek muharebe ortamının benzetimini yaparak karşılamak üzere kurguladığımız bir simülasyon projesi. Son kullanıcının envanterinde bulunan farklı tipteki birçok silahla, lazer tabanlı teknoloji kullanılarak eğitim imkânı sağlayacak projede geliştirilen yazılımla, çok sayıda farklı senaryonun etkileşimli olarak oynanması ve eğitim sonunda katılımcıların performanslarının değerlendirilmesi mümkün olacak. İnşaat dâhil anahtar teslim olarak yürüttüğümüz projeyi, 2022 yılı sonuna kadar bitirmeyi hedefliyoruz.

Güney Kore’nin beşinci nesil yerli savaş uçağı olan, KF-21 Boramae programı kapsamında, kol içi gömülü eğitim sisteminin veri linki bileşenini geliştirmek ve prototip üretimini yapmak üzere yürüttüğümüz projemiz, aynı zamanda önemli bir ihracat başarımız. Yurt içinde Hava Kuvvetleri Komutanlığının ihtiyacı olan Taktik Eğitim Podunun geliştirilmesi sürecinde elde ettiğimiz bilgi birikimi, bu program kapsamında açılan uluslararası ihalede SDT çözümünün güçlü rakiplerin ürünlerine üstünlük sağlamasının önünü açtı. Geçtiğimiz yıl boyunca faaliyetlerimizde önemli bir yer tutan söz konusu projemiz kapsamında, bu zamana kadar toplam 19 birimin teslimatını tamamladık. Henüz prototip üretim safhasında olan programın seri üretim fazında 100’ün üzerinde ilave sipariş almayı bekliyoruz.

SDT elektronik harp konusundaki yeteneklerini, 2016 yılında tesis ettiği iş ortaklığı ile RF karıştırıcı sistemlerin geliştirilmesini de içerecek farklı bir boyuta taşıdı. O tarihten bu yana, çanta tipinden sırt ve araç tipine, toplamda 3.000’e yakın RF karıştırıcı sistemi, muhtelif projeler vasıtasıyla TSK’nın ve güvenlik güçlerimizin hizmetine sunduk. El Yapımı Patlayıcılar (EYP) yanında dronlara karşı da koruma sağlayan söz konusu sistemler, harekât alanında etkinlikle kullanılıyor. Bu konuda yurt dışından gelen talepleri karşılama konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. 2021 yılında, kara platformu üreticisi bir firma ile altı adet araca entegre edilen RF karıştırıcı sistemin ihracatı gerçekleştirildi.  Şirket olarak, bu tür tehditlere karşı önleme ve korunma sağlayan karıştırıcı sistemlerde elde ettiğimiz tecrübeyi, tehdidi tespit etme, etkisiz hale getirme ve tahmin etme teknolojilerini de içerecek entegre sistemlere dönüştürme yönünde de faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu yöndeki çalışmalarımız, sadece askeri birliklerin ve güvenlik güçlerinin değil, sivil kritik tesislerin de ihtiyacı olan anti-dron çözümleri geliştirmek yönünde ilerliyor ve bu ihtiyacın karşılanması maksadıyla hem ister bazında özel entegre çözümler, hem de bu çözümlerin içinde kullanılacak donanım ve yazılım ürünleri geliştiriyoruz. Bunların yanında, elektronik harp konusunda kendi öz kaynaklarımızla yürüttüğümüz bir Ar-Ge projemizle, daha önce muhabere istihbaratı (COMINT) alanında gerçekleştirdiğimiz projelerde edindiğimiz birikimi, taşınabilir bir COMINT cihazı tasarlayıp üretme noktasına taşımayı hedefliyoruz. 2022 yılı sonunda ilk prototipini tamamlamayı hedeflediğimiz ürünün yol haritasında, söz konusu yeteneklerin insanlı/insansız hava araçlarına entegrasyonu da bulunuyor.

Elektronik tasarım konusunda önemli bir bilgi birikimi olan SDT’nin ilk ürünlerinden birisi olan Veri Kayıt Sistemleri (VKS), bugün de geliştirdiğimiz türev ürünlerle birçok platform projesinde kullanılıyor. Donanım ve yazılım olarak özgün SDT tasarımları, sahip olduğumuz üretim ve test altyapısının da çıktısı olarak yerli askeri havacılık programlarında yerlerini almaya devam ediyor. VKS’ler yanında, pek çok farklı aviyonik ve platform/füze kontrol sistemlerinin elektronik tasarımlarını ve seri üretimlerini de gerçekleştiriyoruz. Bu alandaki yeteneklerimizle, ülkemiz için çok büyük önem taşıyan Milli Muharip Uçak (MMU) ve HÜRJET programlarına alt sistem geliştirme yönündeki çalışmalarımızın bir kısmında sözleşme aşamasına geldik, bir kısmında ise sunduğumuz tekliflerin değerlendirilmesini bekliyoruz.

Uzay teknolojileri alanında ülke olarak yeni atılımlar yapma çabasındayız. Yapılan çalışmalar ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Teknoloji geliştiren ülkeler uzay programlarına da önemli kaynaklar ayırıyorlar. Bu programların açıklanan maksatları arasında; uzayda yer alan cisimlerden dünyada bulunmayan veya azalan kaynakları sağlamak, bu cisimlerden Dünyaya gelebilecek tehlikeleri önceden öngörebilmek ve mümkünse engelleyebilmek, uzayda Dünya dışında yaşam olasılıklarını keşfetmek ve uzay kolonilerinin öncülüğünü elde etmek gibi hedefler yer alıyor. Yeryüzü koşullarından oldukça farklı şartlarda gerçekleştirilen söz konusu operasyonlar, oldukça uzun ve maliyetli Ar-Ge gayretlerinin neticesi olarak gerçekleşebiliyor. Bu kapsamda yaratılan ileri teknolojiler, onları geliştiren ülkelere, başta savunma ve havacılık olmak üzere ilgili tüm sektörlerde öncü rolü oynama imkânı sağlıyor. İleri uzay programları yürütmek suretiyle edinilen entelektüel sermaye, ülkelere ciddi katma değer olarak geri dönüyor. Dolayısıyla, uzay programlarına önemli bütçeler ayırmak sadece uzayda yer edinmek için değil, Dünyada da daha fazla söz sahibi olmak için bir gereklilik haline gelmiş görünüyor. Küresel ölçekte 2020 ve 2021 yıllarının uzay harcamalarını incelediğimizde, ABD iki yıllık toplamda 100 Milyar Doları aşan bütçesiyle, açık ara başı çekiyor. Aynı dönem için ABD’yi yaklaşık 20 Milyar ABD Dolarlık harcamasıyla Çin takip ediyor. Bu iki ülkeyi 7-8 Milyar dolarlık bütçeleriyle ve sırasıyla; Fransa, Rusya ve Japonya izliyor. Ülkemizin 2021 yılı Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYH) 850 Milyar ABD Doları olduğunu göz önüne aldığımızda söz konusu rakamların büyüklüğü daha iyi anlaşılabilir.

Ülkemizde de Türkiye Uzay Ajansı (TUA)’nın 13 Aralık 2018 tarihinde kuruluşunu takiben başlatılan çalışmalar, 9 Şubat 2021 tarihinde kamuoyuna tanıtılan Milli Uzay Programı kapsamında şekillenmeye başladı. Ülkemizin, uzay politikaları alanındaki 10 yıllık vizyonunu, stratejilerini, hedeflerini ve projelerini içeren Milli Uzay Programımızın oldukça kapsamlı ve iddialı olduğunu düşünüyorum. Programın hedefleri arasında; uydu üretimlerinin tek çatı altında toplanması ve yerli uydu programı başlatılması, bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi kurulması, ülkemizin uzay aracı ve uydu fırlatma ihtiyaçlarının milli olarak karşılanması, Ay’a uzay aracı gönderilmesi ve Türk insanının astronot olarak uzayda yer alması gibi başlıklar yer alıyor. Tüm bunları gerçekleştirmek için finansal kaynak kadar nitelikli insan gücüne de sahip olmak gerekiyor. Türkiye’nin 90’lı yıllardan itibaren yürüttüğü uydu ve uzay projelerinde/programlarında kat ettiği mesafe, ülkede belli bir mühendislik gücünün oluşmasına yardımcı oldu. Bununla beraber uzay teknolojileri alanında söz sahibi olabilmek için bu teknolojilerin geliştirilmesinde önemli rol oynayan temel bilimlerde de ciddi birikim ihtiyacı bulunuyor. Değerlendirmem, açıklanan programla bu konuya da özel ilgi gösterileceği ve alana özel bilim insanı yetiştirme gayretlerine ağırlık verileceği yönünde.

TUA’nın kuruluşu ve ardından Milli Uzay Programının ortaya konulmasıyla,  sektörün tüm paydaşları arasında eş güdümün güçleneceğini umut ediyorum. Bu konuda, oyuncular arasında hem iş birliğinin hem de başarının olmazsa olmazı tatlı rekabeti sinerjiye dönüştürecek bir anlayışın yerleştirilmesinin, hedeflere ulaşmanın vazgeçilmez koşulu olduğunu düşünüyorum. Bu noktada, söz konusu eko-sistem içerisinde yer almayı ve Milli Uzay Programı kapsamında yürütülecek projelere katkı sağlamayı hedefliyoruz.

Firma olarak 17. yılınızı kutlamaktasınız. Bu noktada önümüzdeki dönem planlamalarınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

17 yıllık süre zarfında yakaladığımız istikrarlı büyümeyle, 2022 yılında KOBİ statüsünden çıkıyoruz. Son yıllarda yakaladığımız ivmeyle, hedeflerimizi belirlerken ülke ve sektör ihtiyaçlarını karşılama konusunda katma değer sağlamayı misyon edinme aşamasına geldik. Bu amaca yönelik olarak, olgunlaşan ürün ve yeteneklerimizle, faaliyet gösterdiğimiz sektörleri çeşitlendirip ihracatı önceliklendirerek büyümeyi sürdürülebilir hale getirmeyi ve Türk Savunma Sanayiinde orta büyüklükte bir firma olmayı hedefliyoruz. Bu sayede, daha fazla sayıda orta ölçekli milli projede ana yüklenici olarak sorumluluk üstlenmeyi, büyük ölçekli projelere ise sektörün ana oyuncularıyla iş ortaklıklarıyla veya ana alt yüklenici rolleriyle dâhil olmayı planlıyoruz.

Belirlediğimiz bu iddialı ancak ulaşılabilir hedefe ulaşmak için savunma alanında yurt içi pazardaki faaliyetlerimize ilave olarak, ürünlerimizi ve çözümlerimizi konumlandırabileceğimiz yurt dışı pazarlara da odaklandık. Hâlihazırda, doğrudan ürün ve hizmet ihraç ettiğimiz ülkeler arasında İtalya ve Güney Kore gibi teknoloji üreticilerinin yer almasının, SDT’nin ürün ve çözümlerinin katma değerini yansıtması açısından önem arz ettiğini düşünüyoruz. Yakın zamanda Pakistan’a gerçekleştirmeyi öngördüğümüz Taktik Eğitim Podu ihracatıyla, önemli bir eşiği aşmayı, kendini ispatlamış bu ürünümüzü dost ve müttefik farklı ülkelere de ihraç etmeyi planlıyoruz. Tüm bu gelişmeleri dikkate alarak kendimize, ihracatın ciromuzdaki payını 2025 yılına kadar %30’a yükseltme hedefi koyduk.

Önümüzdeki dönemde kendimize koyduğumuz bir diğer hedef, savunma sektöründe elde ettiğimiz bilgi birikimini, katma değerli farklı sektörlerin ihtiyaçlarına uyarlayıp savunma dışı yeni müşteriler için de çözümler üretmek. Bu hedef doğrultusunda yürüteceğimiz faaliyetlerle, müşteri portföyümüzü farklı sektörlerde çeşitlendirerek savunma dışındaki sektörlerden her yıl artan miktarlarda ciro gerçekleştirmeyi ve bu sayede sürdürülebilir büyümemize katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Savunma dışı hedef sektörlerimiz arasında en başta enerji ve ulaştırma geliyor. Ulaştırma sektöründeki iş geliştirme çalışmalarımızda odak noktamız ise raylı sistemler. Yerli üretim hava platformlarının tamamına yakınında kullanılan SDT tasarımı ve üretimi VKS’leri, benzer ihtiyacı ve sertifikasyon beklentisi olan raylı sistemlere uyarlama ve bu kapsamda ürün geliştirme çalışmalarına devam ediyoruz.

Büyüme hedeflerimize ulaşmak ve onları sürdürülebilir kılmak için, savunma alanında teknoloji odaklı yenilikçi ürünler ve çözümler geliştirmek üzere nitelikli Ar-Ge’ye öncelik vermeye devam edeceğiz.  Tüm bunlarla birlikte en önemli kaynağımız olan nitelikli iş gücümüze yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Bu kapsamda, bir yandan çalışanlarımızın mesleki gelişimlerini desteklemek amacıyla detaylı eğitim programlarını yürürlüğe alırken, öte yandan onların bağlılığı ve memnuniyetini artırmak için stratejik insan kaynakları uygulamalarına ağırlık vereceğiz.

Özet olarak; mevcut fırsatları değerlendirirken olası krizleri fırsata çevirebilecek stratejiler geliştirip bunları dinamik bir yaklaşımla uygulamak suretiyle, mevcut büyümemizi aynı ivmeyle sürdürülebilir kılmak ve geleceğe daha güçlü bir SDT taşımak gayesiyle çalışıyoruz.

Eklemek istedikleriniz.

Sektörümüz, küresel ve bölgesel gelişmelerden kaynaklı güvenlik endişeleri yanında, ülkemizde savunma sanayii alanında son dönemde kaydedilen önemli başarılar neticesinde, sadece ilgili profesyoneller tarafından değil, tüm kamuoyu tarafından da daha yakından izlenir hale geldi. Kendi harp silah ve gereçlerimizi üretmenin verdiği haklı gurur yanında, savunma sanayiimize olan ilginin bir diğer nedeninin, sektörün ürettiği teknolojinin ihracat alanında gösterdiği başarılarla ülkemize sağlamaya başladığı ekonomik katkı olduğunu söylemek, çok abartılı olmaz diye düşünüyorum.MAYIS2022