YEMEN ENERJİ-POLİTİĞİ VE KIZILDENİZ KRİZİ
Prof. Dr. A. Beril TUĞRUL
Yemen ismi; “Kutsanmış” ve “Saadet” anlamına gelen (yamn ve yumn) kelimelerinden türetilmiş olup kadim toprakları ifade etmektedir. Bu bağlamda İslami açıdan önemli bir Merkez olan Kabe’nin güneyinde (bir bakış açısına göre sağında) yer alması nedeniyle özel topraklar olarak betimlenmektedir. Günümüzde, Arap Yarımadası’nın güneyinde yer alan bu ülke, 555 bin km2 yüzölçümüne ve 30 milyon kadar nüfusa sahip bulunmaktadır.
Şekil 1 Yemen
Yemen; iki farklı deniz ile bir boğaza kıyısı bulunması nedeniyle toplam 1200 km olan kıyı şeridi ile deniz ticaret yolları açısından önemli bir jeopolitik konuma sahip olmaktadır (Şekil 1). Söz konusu iki deniz; güneyinde Hint Okyanusu’nun uzantısı durumundaki Aden Körfezi ile Kuzey-Kuzeybatısında Kızıldeniz olup bu iki deniz arasında yer alan dünyanın en stratejik geçiş bölgelerinden biri durumundaki Bab-ül Mandep Boğazı, küresel açıdan en riskli dar su yollarından birini teşkil etmektedir
Bölgenin tarihine bakıldığında; antik dönemlere kadar uzanan bir geçmişe sahip olduğu anlaşılmaktadır. İlk bilinen medeniyet, kadim bir kavim olarak betimlenen Saba’lar olmaktadır. M.S. 3. Yüzyılda Himyar Krallığı’nın hükümran olduğu, M.S. 4. Yüzyılda Hıristiyanlığın bölgede yer bulduğu, 7. Yüzyılda ise İslamiyet’in hızla yayıldığı ve Yemenlilerin İslam fetihlerinde önemle yer aldığı gözlenmektedir.
Geçen yıllar içinde bölgede bazı farklı Hanedanların söz sahibi olduğu görülmüş ve takiben Osmanlı İmparatorluğu içinde yer almışlardır. I. Dünya Savaşı döneminde İngilizlerin etkinlik kazanması ile kanlı çarpışmaların yaşanmasından sonra bölge Osmanlı’dan ayrılmıştır. Bu dönemde Yemen’de hayli önemli kayıplar verilmiş ve bu durum türkülere bile konu olmuştur. Osmanlı sonrasında Yemen Zeydi Emirliği kurulmuştur.
1962’deki yaşanan darbeyi takiben ise Yemen Arap Cumhuriyeti kurulmuş ve çeşitli isyanlar sonucu Birleşik Krallık bölgeden çekilmiştir. 1967 Yılında ikiye bölünen ülke, 1990 yılında Yemen Cumhuriyeti adıyla tekrar birleşmiştir. Ülke, Arap Baharı’ndan da etkilenmiş ve bölgede çalkantılar yaşanmıştır. Ağustos 2014’te yaşanan bir darbeyle de Husiler yönetime gelmiş, takiben Suudi Arabistan’ın ülkede etkin olmak istemesiyle “İç Savaş” başlamıştır. Söz konusu olaylarda 400 bine yaklaşan sayıda insanın öldüğü tahmin edilmektedir.
Son olarak Yemen’de egemen olan (İranla bağlantılı olduğu ifade edilen) Husiler, Gazze’de yaşanan elim olaylarla birlikte Gazze’ye destek verdiklerini açıklamış bulunmaktadırlar. Fazla olarak Yemen civarından özellikle de Bab-ül Mendeb Boğazından geçerek Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e geçmek isteyen (ve İsrail’e giden ve/veya İsrail bağlantılı olduğunu düşündükleri) birçok gemiyi hedef aldıkları gözlenmektedir. Bu durumda birçok geminin rotasını farklı güzergahlara kaydırdığı da görülmektedir.
Yemen ve Bab-ül Mendep Boğazı’nın Ekonomik ve Enerji Politik Önemi
Enerji politik açıdan bakıldığında; dünyanın petrol ve doğal gaz açısından önemli tüketim bölgelerinden biri, bilindiği üzere Avrupa’dır. Petrol ve doğal gaz açısından fakir olarak nitelenebilecek bir kıta olan Avrupa‘ya petrolün yüksek miktarlarda taşındığı çıkış bölgesi Orta Doğu olmaktadır. Bir başka deyişle, petrol Orta Doğu’dan en çok deniz tankerleriyle Avrupa’ya taşınmaktadır. Her ne kadar petrol boru hatları hayata geçiriliyor olsa da deniz taşımacılığı başatlığını sürdüre gitmektedir.
Petrolün Orta Doğu’dan Avrupa’ya taşınmasında, Basra Körfezi’nden Hürmüz Boğazı ile çıkan tankerlerin en kısa yol olarak Bab’ül Mendep Boğazı’ndan geçerek Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı üzerinden Akdeniz’e çıkması ve Avrupa limanlarına ulaşması tercih edilmektedir (Şekil 2).
Bu güzergahta, her yıl 315 Milyar USD’ın üzerinde petrol geçişinin olduğu ve dünya petrol ihracatının yaklaşık % 26’sının bu yolu kullandığı ifade edilmektedir. Türkiye’ye de bu yolla petrolün ulaşımı söz konusu olmaktadır.
Şekil 2 Hint Okyanusunu Avrupa’ya Bağlayan Güzergahlar
Burada, Hürmüz Boğazı’ndan sonra önemli bir doğal geçiş noktası doğu kıyısı Yemen toprakları olan Bab’ül Mendep Boğazı olduğu görülmektedir. Bu bakımdan, Bab’ül Mendep Boğazı üzerinde durulması gereken stratejik bir bölgedir. Bu bağlamda, Süveyş Kanalı ve Bab’ül Mendep Boğazı ile birlikte Kızıldeniz, aynı zamanda dünyanın en önemli enerji politik deniz ticaret rotalarından birini oluşturmaktadır.
Bab’ül Mendep Boğazı’ndan yılda yaklaşık 1,8 trilyon USD’lik ticaret hacmine sahip 33 bin kadar geminin geçiş yapması söz konusu olmaktadır. Kızıldeniz’in alternatifi olan Afrika’nın güneyinden (Ümit Burnu üzerinden) dolaşım ise, deniz yolu güzergâhını önemli ölçüde artırmakta ve ilave birçok lojistik desteğe de ihtiyaç göstermektedir (Şekil 2).
Böylesi önemli bir konuma sahip Bab’ül Mendep Boğazı’nı biraz daha detaylı incelemek yerinde olacaktır. 32 km uzunluğunda olan bu boğazın kuzeydoğusunda Yemen, güneybatısında da Cibuti bulunmakta olup Somali ve Eritre de boğaz geçişine hâkim bölgede yer almaktadırlar (Şekil 1). Boğaz bölgesinde Yemen’e ait Perim Adası bulunmakta olup, boğazı iki geçiş bölgesine ayırmaktadır. Birinci geçiş bölgesi; Yemen’in kontrolünde olan Perim Adası ile Yemen arasındaki 3 km genişliğindeki geçiş bölgesi olup büyük gemilerin ve tankerlerin geçişi için uygun görülmemektedir. İkinci geçiş bölgesi ise Cibuti ile Perim Adası arası bölge olup 26 km genişliğinde çoğu kez geçiş için tercih edilen boğaz bölgesi burası olmaktadır (Şekil 3). Hemen anlaşıldığı üzere; Bab-ül Mendeb Boğazı’nda Yemen’in konumunun, jeopolitik açıdan önemi yadsınamaz olarak nitelenmektedir. Burada şunu da belirtmek yerinde olur ki; volkanik bir ada olmasına karşın (Yemen’e ait olan) Perim Adası üzerinde bir üs inşası da sürmektedir.
Şekil 3 Bab-ül Mendep Boğazı
Tarih boyunca, Kızıldeniz’in kontrolü bağlamında önem taşıyan Bab’ül Mendep Boğazı 16. yy.dan 19. yy.a kadar Osmanlı etkinliğinde iken de stratejik önem taşımıştır. Bölge Süveyş kanalının açılmasıyla jeopolitik önemini daha da pekiştirmiştir. Yemen’in ve Hicaz’ın Osmanlı’dan ayrılmasından sonra bölgenin her daim sorunlar yaşadığı da bir realitedir. Nitekim, 20. yy.ın ikinci yarısından bu yana Bab’ül Mendep Boğazı ve Kızıldeniz bölgesinde siyasi değişimler olmuştur. Bu bağlamda Habeşistan, Etiopya ve Eritre olarak bölünmüş, Sudan ise Kuzey Sudan ve Güney Sudan olarak ikiye bölünmüştür. Fazla olarak, bölgenin önemli ülkesi Yemen’de iç savaşlar ve darbeler yaşanır olmuştur. Son olarak da Yemen, Kızıldeniz Krizi’nin başat ülkesi durumuna gelmiştir.
Yemen’in Gazze’ye destek olmak bağlamında önce Yemen’den İsrail’i, daha sonra da Bab’ül Mendep ve Kızıldeniz’de yol alan İsrail bağlantılı gemileri vurması “Kızıldeniz Krizi”ni yaratmıştır. Ayrıca ticari gemileri korumak için (ABD başta olmak üzere) bazı batılı ülkelerin Kızıldeniz bölgesine savaş gemileri göndermesi, buna karşın Yemen’in bu gemileri de hedef alması olayları tırmandırmıştır. İlaveten Yemen’de bazı (askeri olduğu ifade edilen) yerlerin vurulması bölgenin “risk bölgesi” olarak tanımlanmasına neden olmuştur. Böylelikle, “Kızıldeniz Krizi” olarak betimlenen olaylar silsilesi kendini göstermiş bulunmaktadır.
Hem ekonomik ve hem de enerji politik açıdan önem taşıyan söz konusu Kızıldeniz güzergahındaki olaylar, deniz ticaretindeki sigorta primlerini önemli ölçüde arttırmıştır. Sigorta prim artışları (sadece İsrail bağlantılı değil) bu güzergahtan geçen tüm gemilere uygulanır olmuştur. Bu durum öylesine abartılı boyutlara ulaşmıştır ki; taşınan malın ederinden daha fazlasının, sigorta primi olarak ödenmesini gerektirir hale gelmiştir.
Bu durumda güzergahı değiştirmek ve (Şekil 2’de görüldüğü üzere) Afrika’nın güneyinden dolaşmak tercih edilir bir seçenek olmuştur. Dolayısıyla da seyr’ü seferin, hem yolu ve hem de süresi uzamakta, böylelikle de ilgili masraflar artmış olmaktadır. Bu durum da yine sigorta primlerinin yükselmesine neden olmaktadır. Neticede Kızıldeniz Kriziyle birlikte ticari ve enerji politik navlun ücretleri, Kızıldeniz Krizi ile birlikte büyük artış gösterir olmuştur (Şekil 4).
Şekil 4 2023 Yılı Boyunca Navlun Ücretleri
Kızıldeniz Krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri (Körfez ülkelerinden ayrı olarak) Çin olmaktadır. Çin ile Avrupa arasındaki ticari rotaya ilişkin olarak Kızıldeniz güzergahı son derece önem arz etmektedir. Bu bağlamda Çin’den gelen mallar için de navlun ücretleri hayli yükselmiş bulunmaktadır (Şekil 5). Bu etkileniş, Çin’in sadece Avrupa’ya yönelik değil, Pasifik ticareti navlun ücretlerini de etkilemiş bulunmaktadır (Şekil 5). Zira, Ümit Burnu’nu dolaşan gemiler yolda daha uzun süre harcadıklarından, diğer güzergahlar için gemi bulmak zorlaşmakta ve dolayısı ile fiyatlar da artmaktadır.
Şekil 5 Şangay Çıkışlı Rotalarda Taşıma Yolu Ücretlerinde Görülen Değişim
Öte yandan, en çok etkilenen ülkelerden biri de Mısır olmaktadır. Kızıldeniz Krizi ile birlikte Kızıldeniz geçişleri azalınca, Mısır’ın Süveyş Kanalı geçiş gelirlerinde önemli bir düşüş söz konusu olmuştur. Zaten mali sorunlar yaşayan Mısır için şartlar, hayli zorlu hale gelmiş bulunmaktadır. Bu durum Mısır üzerinde Gazze’ye ilişkin yapılmak istenen baskıları arttırıcı unsuru pekiştirebilecek niteliktedir denebilir.
Türkiye açısından olaya bakılacak olursa; Avrupa ve Akdeniz ülkeleri gibi, Kızıldeniz güzergahından Türkiye’ye gelmesi beklenen ticari malların gelişinin maliyeti yükselmekte ve geliş süresi de uzamaktadır. Türkiye’ye Körfez ülkelerinden gelen petrol ve LNG de çoğu kez Kızıldeniz rotasını takip etmektedir. Ayrıca, Uzak Doğu bağlantılı ticaretin de etkilendiği gözlenmektedir. Bu bağlamda, kısa vadede Türkiye’de de deniz ticaretinde navlun fiyatlarının artması nedeniyle Körfez ve Uzak Doğu bağlantılı alınan tüm metalar için fiyat artışı söz konusu olabilecektir.
Ancak, önümüzdeki dönemde istikrarlı geçiş bölgesi Anadolu olacaktır. Nitekim daha şimdiden Türkiye geçişlerinde artış gözlenmektedir. Bu da Türkiye için olumlu olarak nitelenebilecek unsuru oluşturmaktadır.
Sonuç
Bab’ül Mendep Boğazı-Kızıldeniz-Süveyş Kanalı geçişi, (barış şartlarında) Avrupa için başat deniz yolu geçişini oluşturmaktaydı. Bu bağlamda, bu bölge dünya ticaretinin % 10’u gibi bir değere sahip bulunmaktaydı. Önce, (2022 yılında) Ukrayna Savaşı nedeniyle Rusya’dan Avrupa’ya doğal gaz ve petrol akışının durma noktasına kadar gerilemesi sonucunda Körfez Bölgesinden Avrupa’ya petrol ve doğal gaz alımı artmıştır. 2023 Ekim ayıyla başlayan Gazze Olayları ve bu olayların “Soykırım” mertebesine kadar tırmanması ve Yemen’in Gazze’ye destek vermesiyle ortaya çıkan “Kızıldeniz Krizi” ticari risk ortamını oluşturmuş bulunmaktadır.
Öte yandan, Yemen’in Bab’ül Mendep ve Kızıldeniz’de uyguladığı strateji, canlandırılmaya çalışılan Modern İpek Yolu’nun (Kuşak-Yol Projesi bağlamında) deniz yolu olan Güney Koridorunu önemli ölçüde sekteye uğratmış olmaktadır. Son yaşanan olaylarla bu yolun risk faktörü artmıştır. Nitekim, navlun fiyatları Yemen’in Gazze’ye destek vermek bağlamında bölgede neden olduğu olaylar, (navlun fiyatlarının misliyle artması sonucu) dünya ekonomisini olumsuz etkiler olmuştur.
Öz olarak belirtmek istenirse; Yemen’in Kızıldeniz bölgesinde sebep olduğu olaylar, tüm dünyanın dikkatlerini bu bölge üzerine çekmiş olup, bölgeye ilişkin olarak, zaten birçok ülke bölgede statüko kazanma çabası bağlamında pozisyon almaya çalışırken ortaya çıkan “Kızıldeniz Krizi”nin hem ekonomiyi ve hem de enerji politiği yadsınamaz biçimde negatif etkilemesiyle olayların daha da elim ve vahim olaylara evrilme potansiyeli taşıdığı söylenebilir. MART2024