Yenilikçi AR-GE projelerimizle yolculuğumuza devam edeceğiz

Alyors Grup Genel Müdürü Yunus Emre Alimoğlu:

Gıda takviyeleri ve önleyici tıp alanında faaliyetlerini yoğunlaştıran Alyors Grup, yeni yatırımlarla yurt içi ve yurt dışındaki faaliyetlerini geliştirmeyi planlıyor. Yatırım yapmanın zorluklarını ve sektörün gelişimi ile ilgili görüşlerini okuyucularımız ile paylaşan Alyors Grup Genel Müdürü Yunus Emre Alimoğlu, sorularımızı yanıtladı. 

Sağlık ve takviye edici gıda alanında çalışmalarınıza devam ediyorsunuz. Kısaca grubunuz ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Orzaks İlaç’ı 2004 yılında kurduk. Sonraki süreçte yeni firmalar kurarak organik olarak ve yeni satın almalarla inorganik büyümeler gerçekleştirerek yolumuza devam ettik. Firma sayımızın artmasıyla birlikte daha konsolide bir yönetime geçebilmek için tüm firmaları Alyors Grup çatısı altında birleştirmeye karar verdik. Alyors’a bağlı olarak; Orzaks İlaç, Nuvita İlaç, Gummy Worlds, The Mossi, Palmiye İlaç, NBT İlaç, Biocell, İyon Medikal ve Damla Sağlık firmaları yer almaktadır. Alyors Grup olarak, 1200’ün üzerinde değerli çalışma arkadaşımızla yolculuğumuza devam ediyoruz.

Takviye edici gıdalar alanında oldukça başarılı çalışmalara imza atıyorsunuz. Sektör ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Takviye edici gıdalar alanı, ilaç sektörü gibi yüksek finans kaynağına ihtiyaç duymadan sektöre giriş yapılabilen bir sektördür. Bu nedenle, bu alanda deneyimi olan bireyler, yeterli bütçeye sahip olduklarında kolaylıkla yatırım yapabilirler. Bu çerçevede sektörde yüzlerce firmayı görmekteyiz. Bu firmaların birçoğu da sektördeki rekabetten dolayı kısa ömürlü firmalar olmaktadır. Belirttiğim gibi bugün sayısını tam olarak bilmesem de yüzü aşkın olduğunu tahmin ettiğim firmayı göz önünde bulundurduğunuzda, sektörün %60’ ını 10 firmanın domine ettiğini görebilirsiniz. Bu 10 firma arasında yerli ve yabancı firmalar olduğunu söyleyebiliriz.

Sektörde bu kadar çok oyuncu olması denetim sorunlarını da beraberinde getiriyor. İşini doğru yapan firmalarımızın yanında sadece para kazanmaya yönelik yönelimlerin olduğu ifade ediliyor. Konu ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Eğer ilaç sektöründe bir ürün üretecekseniz T.C. Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat almanız gerekir. Gerek ruhsatlandırma sürecinde gerekse ürünler piyasaya verildikten sonra ciddi denetimlere tabi tutulursunuz. Takviye edici gıdalarda ise bir ürün üretecekseniz T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan izin almanız gerekir. T.C. Sağlık Bakanlığı ile karşılaştırdığınızda gerek ruhsatlandırma gerekse piyasa gözetiminin daha düşük bir disiplinde gerçekleştiğini görüyoruz. Daha çok firma ile ilgili bir şikayet olduğunda, piyasa denetimi yapılmaktadır. Böyle olunca maalesef uzun süreli hedeflere sahip olmayan veya amacı belirsiz kişiler, etik dışı eylemlere meyil gösterebilmektedir.

Pandemi dönemi bu sorunlu yapının arttığı bir dönem oldu diyebilir miyiz?

Pandemi dönemi, piyasada ciddi şekilde satılan ürünlerin taklitlerinin yapıldığı bir dönem oldu. Özellikle online platformlarda bu ürünlerin taklitleri sıkça satışa sunuldu.

Bu durumu kontrol etmek zor mu?

Kontrol etmek çok zor değil ancak devlet otoritelerinin refleksleri zayıf oluyor. Bu konuda gerekli olan sorumlulukları almıyorlar. Denetleme mekanizmasını kurmak ve işletmek çok mu zor? Piyasa gözetimi yapıp üç-beş ay aralıklarla numuneler alıp analiz ettirmek zor değil. Tanıtım faaliyetlerini takip edip tüketiciyi yanıltan tanıtımları engellemek zor olmasa gerek diye düşünüyorum. İnsan sağlığını ilgilendiren bu konuda daha dikkatli olmalıyız.

Pazara duyulan güven konusunu biraz açabilir miyiz?

Tüketicinin fayda görmediği bir ortamda doğal olarak pazara güven sarsılır. Son dönemde hekim ve eczacılarımızda bütüncül tıp, fonksiyonel tıp dediğimiz alanda ciddi bilgi birikimi oluştu. Bu çerçevede takviye edici ürünleri çok sık önermeye başladılar. Bu sayede gerek hastaların & danışanların sağlığını koruma gerekse hastalıkların tedavisinde olumlu sonuçlar aldıklarını gördük. Bahsettiğimiz olumsuzluklara rağmen ürünlerin doğru önerilmesi ve kullanılması takviye edici ürünlere olan güveni arttırdı.

Hukuksal altyapıda yapılması gereken düzenlemeler ile ilgili beklentinizden bahsedebilir miyiz?

Düzenlemelerin, gelişmiş ülkelerin standartlarına uygun bir şekilde yapılması ve bu standartlar çerçevesinde denetimlerin artırılması gerekmektedir. Bu düzenlemelerin en önemli ayaklarından olan üretimin belirlenen standartlarda gerçekleştirilmesi gerekir. Bugün üretim yapan 100 firmanın var olduğunu varsayarsak, standartlara göre üretim yapan firma sayısının 10’ nu geçmeyeceğini söyleyebiliriz. Eğer bu işi sürdürüyorsak, ham madde girdi ve bitmiş ürün çıktı kontrolü ile mikrobiyolojik analizleri yapabilecek bir altyapıya sahip olmamız son derece önemlidir.

Pazarlama ve satış ayağına baktığımızda, T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı ürün üretmenize izin verirken, bu ürünle ilgili herhangi bir iddiada bulunmanızı istememektedir. Firmaların ürünlerini tüketiciye tanıtabilmesi için ürünün kullanım alanları, etkileri vb. bilgileri aktarabilecekleri bir düzenleme olması gerekmektedir. Çerçevenin belirlenmesi ve belirli serbestilerin sağlanması bu noktada çok önemlidir. Önleyici tıp ile ilgili bir ürünü ele alalım; eğer eklem sağlığı ile ilgili bir ürün ortaya çıkarmışsanız, bunu tüketiciye aktarmanız gerekir. Tüketicinin de eklem sağlığını koruyan bu ürünü, eklem sağlığı ile ilgili bir sorun yaşamadan kullanması gerekir. Bu yaklaşım koruyucu sağlığı destekleyeceği için insanların daha az sağlık sorunu yaşamasına ve ülkenin sağlık giderlerinin azalmasına katkı sağlayacaktır. Tanıtım ile ilgili çerçeve belirlenmediğinde bizim gibi yasal mevzuatlara göre hareket eden firmalar detaylı şekilde ürün bilgilendirici tanıtımlar yapamazken; sezonluk diye ifade edebileceğimiz ya da kurumsal yapıdan uzak, mevzuata hakim olmayan firmalar kurallara uymayarak, çok iddaalı endikasyonlarda bulunabileceklerdir.

ABD’de OTC alanında belli bir çerçevede çalışmalar gerçekleştirilebiliyor.

ABD, bu alanda belirlediği çerçeve ile piyasayı yönlendirmekte ve pazardaki firmaların esnek olmalarına rağmen kurallara uymalarını sağlamaktadır.

Geldiğiniz noktada yurt dışında etkinliğiniz var mı?

2020 yılında ihracat faaliyetlerimizi hızlandırmaya başladık. Bugün itibari ile 50’nin üzerinde ülkeye ihracat yapıyoruz. Ülkemizin marka değerinden dolayı AB pazarına ya da ABD’ye ihracat yapmakta zorlanıyoruz. Bu çerçevede faaliyetlerimizi genelde geriye kalan ülkelerde yoğunlaştırıyoruz. Distribütörlük modeli ile çalışmalarımızı yürütüyoruz. Doğru distribütörü bulduğumuzda o ülkede işler kolay yürüyor. Ama ilerleyen dönemlerde hedefimiz ABD ve Avrupa pazarında başarılı olmaktır.

Yeni yatırımlarınız ile ilgili bilgi alabilir miyiz?

Biz biyoteknolojik yöntemlerle Ar-Ge çalışmalarımızı Nuvita İlaç firması bünyesinde gerçekleştiriyoruz. 2017 yılında başlayan probiyotiklerin üretimi üzerine olan Ar-Ge projemizi, 2023 yılında başarı ile sonuçlandırdık. Bu proje sonucunda elde ettiğimiz sekiz farklı bakteriyi kendi ürünlerimizde kullanmaya devam etmekle birlikte, sektördeki ham madde taleplerine de karşılık vererek satışlarımızı sürdürmekteyiz.

Başarılı bir şekilde sonuçlanan bu proje sonrasında, yeni bir yatırım adımı atmaktayız. Yeni yatırımımız, biyoteknolojik yöntemleri kullanarak çeşitli ham maddelerin elde edilmesine odaklanacaktır. Farklı mikroorganizma kültürlerinden probiyotik ham maddesi elde etmeyi, aynı zamanda alglerden biyoteknolojik yöntemlerle protein tozları, bitkisel omega-3, beta karoten, astaksantin gibi bir dizi ham madde üretimini gerçekleştirerek, elde edilen bu ham maddelerle son ürünün hazırlanmasını hedefliyoruz.

Alınan teşvikler kurun bu kadar hızlı arttığı bir ortamda yeterli oluyor mu?

Sektöre baktığımızda Ar-Ge yatırımı yapan firmaya rastlamak güçtür. Türkiye gibi enflasyonun ve dolarizasyonun yüksek olduğu bir ülkede yatırım yapmak oldukça zordur. Biz bu projeye bir buçuk yıl önce başladık, söz konusu dönemde yatırımın bedeli altı yüz milyon TL iken bugün bu rakamın üç katına çıktığını söyleyebilirim. Dolayısıyla bu kadar hızlı para kazanmadığımız için bu kadar hızlı para harcamamız beklenemez. İçinde bulunmuş olduğumuz ekonomik ortamın birçok yatırımcının yatırımlarını ötelemesine ya da dondurmasına neden olacağını düşünüyorum. Ancak, umuyorum ki sağlam adımlar ve geleceğe yönelik stratejilerle bu zorlukları aşabilir ve başarılı sonuçlar elde edebiliriz.EYLÜL2023