Yerli sanayimizin teknolojik yetkinlikleri kayda değer bir şekilde artmıştır
Çeşitlilik ve sürdürülebilirliğinin artırıldığı bir sanayi ekosisteminin daha da geliştirilmesi için çalışmalarına devam eden Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM), artırılan kabiliyetler çerçevesinde savunma sanayimizin uluslararası arenada da önemli sonuçlar elde etmesini sağlıyor. Gelişim seyri doğrultusunda Türkiye’nin gelişmiş sanayi kollarının savunma sanayine entegrasyonu söz konusu olabileceğini belirten SSM Müsteşarı İsmail Demir, bu noktada dikkat edilmesi gereken konunun savunma sektörünün ekonominin diğer sektörlerindeki faaliyetlerle benzerlikler göstermekle birlikte kendi niteliğinden kaynaklanan farklılıklar olduğunun bilinmesi gerektiğini ve diğer sektörlerin altyapısının savunma sanayiinde ihtiyaç duyulan yetkinliklere ulaşması gerektiğini ifade etti.
Savunma sanayimizin ülke ihtiyaçlarını karşılama kabiliyeti açısından geldiği noktayı genel bir perspektiften değerlendirir misiniz?
Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın kuruluşunu takiben kara, hava ve deniz platformları bazında çeşitli alanlarda gerçekleştirilen yatırımlarla yurt içi tasarım, üretim ve entegrasyon imkan ve kabiliyetlerinin artırılması yönünde birçok adım atılmıştır. Bu kapsamda, sistem entegrasyonunda önemli başarılar elde edilmiş, komuta kontrol, haberleşme, elektronik harp gibi alt sistemlerin, silah ve mühimmatların tasarım ve üretimi anlamında da ciddi bir altyapı oluşmaya başlamıştır. Diğer bir ifadeyle, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonu amacıyla başlatılan projeler, yerli savunma sanayimizin geliştirilmesi bakımından bir fırsat olarak değerlendirilerek, SSM tarafından yürütülen faaliyetlerin de katkısıyla Türk savunma sanayiinin gelişiminin hız kazanması sağlanmıştır.
2016 yılı itibariyle ana hatlarıyla genel resme bakacak olursak; Milli Muharip Uçağımızın kavramsal tasarımı tamamlanmış, ön tasarım aşaması sözleşmesi ise imzalanmıştır. Hürkuş Eğitim Uçağı’nın EASA Sertifikası ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nce sağlanan Tip sertifikası alınmış olup, tasarımının kabulü de gerçekleşmiştir. İlk Türk Sivil Uçuş Simülatörü Sözleşmesi imzalanmıştır. İnsansız Hava Aracımız ANKA’nın uçuş testleri tamamlanmış seri üretim projesi ANKA-S imzalanmıştır. Bayraktar Taktik İnsansız Hava Aracı Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde operasyonel olarak kullanıma girmiştir. Taarruz Helikopterimiz ATAK Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmiştir. GÖKTÜRK-2 ve GÖKTÜRK-1 Uyduları fırlatılmıştır. Terörle mücadele kapsamında güvenlik kuvvetlerimizin ihtiyaç duyduğu Zırhlı Taktik Araçlar ve Mayına Karşı Korumalı Araçlar (KİRPİ) ihtiyaç makamlarınca operasyonel anlamda kullanılmakta ve teslimatlarına devam edilmektedir. Türkiye’de tasarlanan ve üretilen MİLGEM Korvetleri, çeşitli tonaj ve konfigürasyona sahip yüksek süratli sahil güvenlik botları, LCT Süratli Amfibi Gemileri yıllardır silahlı kuvvetlerimiz ve ilgili diğer kurumlarımız tarafından kullanılmakta ve görevlerini başarıyla icra etmektedirler. Milli Tank ALTAY’ın konsept tasarımı ve prototip üretimi tamamlanmış, seri üretimi için çalışmalara başlanmıştır. Milli Piyade Tüfeği’nin seri üretimine başlanmıştır. Milli tasarım olan güdümlü roketimiz CİRİT’in seri üretimine devam edilmektedir. Çokuluslu projelerimiz JSF kapsamında uçağın en karmaşık yapısal bölümlerinden birisi olan “F-35A Orta Gövde”nin üretim faaliyetleri ABD dışında sadece TUSAŞ tarafından icra edilmekte, ayrıca A400M Ulaştırma Uçağı kapsamında üretilen tüm uçakların orta gövdeleri TUSAŞ tarafından üretilmektedir. Ayrıca Türkiye ilk defa denizaltı gibi ileri teknoloji gerektiren bir alanda yerli savunma sanayi firmamız STM vasıtasıyla Pakistan Savunma Üretim Bakanlığı’na mühendislik ihracatı yapacaktır.
Yani özetle yürüttüğümüz tüm bu milli projelerimiz ve adından bahsetmediğim onlarca ortak üretim, yurt içi üretim/modernizasyon gibi modellere sahip projelerimiz sayesinde yerli sanayimiz teknolojik yetkinliklerini kayda değer bir şekilde artırmıştır.
Gelinen bu noktayı daha ileriye taşımak, bahsettiğim teknolojik yetkinliklerin daha da geliştirilmesi için, savunma sanayiinin komşu sektörlerde bulunan teknolojileri de takip etmesi ve bu teknolojilerden faydalanması; ayrıca mevcut savunma sanayii teknolojilerinin de bu sektörlerde kullanılması ile çeşitlilik ve sürdürülebilirliğinin artırıldığı bir sanayi ekosisteminin yaratılabileceğini değerlendiriyoruz.
Türkiye’nin gelişmiş sanayi kollarından olan otomotiv ve gemi inşa altyapısının savunma sanayiine entegre edilmesi söz konusu olabilir. Burada dikkat edilmesi gereken konu savunma sektörünün ekonominin diğer sektörlerindeki faaliyetlerle benzerlikler göstermekle birlikte kendi niteliğinden kaynaklanan farklılıkları da ihtiva etmesidir. İleri teknoloji, yüksek kalite, kapsamlı lojistik destek, iç pazarda tek müşteri, dış politik etkilere bağlı bir dış pazar, büyük ve genellikle özgün yatırımlar, üst seviye güvenlik/gizlilik bu farklılıkları karakterize eden ögelerden bazılarıdır. Bu anlamda diğer sektörlerin altyapısının savunma sanayiinde ihtiyaç duyulan yetkinliklere ulaşması gerekmektedir.
Bu kapsamda Müsteşarlık olarak sektörel yeteneklerin ve kapasitelerin değişik aşamalarda, farklı kategorilerde ve süreklilik içerisinde değerlendirilmesi ve puanlandırılması amacı doğrultusunda, “Endüstriyel Yetkinlik Değerlendirme ve Puanlama Sistemi (EYDEP)” geliştirilmiştir. EYDEP, savunma ve havacılık sektörü içerisinde yer almak isteyen firmaların, merkezi bir bakış açısı ile sektörün gerekliliklerine ne ölçüde karşılık verdiği, endüstriyel yetkinliklerinin ne seviyede olduğu, teknoloji geliştirme ve yerlileştirme süreçlerine hazırlık seviyeleri ve bu yetkinliklerin ortak algı bütünlüğü içerisinde, ortak resimde yer almalarının sağlanabilmesi amacı ile uygulanacaktır.
Müsteşarlık olarak üstünde önemle durduğumuz bir diğer konu da vakıf firmaları ile KOBİ arasında orta ölçekli firma sayısında sektörde var olan eksiklik. Alt yüklenicilik özelinde sektörel derinlik henüz istenilen seviyede değildir. Teknoloji geliştirme ve teknolojiyi ürüne dönüştürme konusunda hem finansal hem yönetsel kısıtlar nedeniyle sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntılar; yürütülen projeler kapsamında kazanılan bazı kritik teknolojilerin sadece ilgili ana yüklenici firmaların bünyesinde kalması, sektörel fayda sağlayacak şekilde tabana yayılamaması, bazı kritik teknoloji alanlarının stratejik önemi ve gerekli yatırımın büyüklüğü sebebiyle özel sektörün bu alanlara yatırım yapamaması ve devlet desteği gerektirmesi gibi koşullardan kaynaklanmaktadır. Bu sebeple savunma sanayiinde sürdürülebilir ve rekabetçi bir teknoloji tabanı oluşturmak için, yüksek yatırım tutarı ve sürekli kaynak tahsisi gerektiren stratejik açıdan kritik teknoloji alanlarında, kamunun yönlendiriciliği ve özel sektörün katılımı ile gerek finansal gerekse de yönetsel açıdan destekleyici bir yatırım modelinin kurgulanması gerektiği tarafımızca değerlendirilmiştir. Bu ihtiyaca yönelik öncelikli olarak “Otonom Sistemler, Robotik, Malzeme Teknolojileri, Nanoteknoloji, Bilişim Teknolojileri, Siber, Biyoteknoloji, Genetik, Silah Teknolojileri” alanlarındaki faaliyetleri destekleyecek ve %100 sermayesi Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na ait olacak, yeni bir şirket kurulmuştur. Kurulan bu şirket sayesinde ana entegratör firmaların değil yan sanayi ve KOBİ firmalarımızın sistem/alt sistem tasarım ve üretiminde yer almalarını ve sistem ve alt sistem sahipliğini artırmak istiyoruz.
Uluslararası arenada savunma sanayimizin daha etkin roller aldığını gözlemlemekteyiz. Konuyu örnekleri ile detaylandırabilir misiniz?
Bilindiği üzere, Savunma Sanayii Müsteşarlığı kurulduğu günden bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri’nin modernizasyonu ve ihtiyaçlarının karşılanması yönünde özveriyle çalışmakta olup; izlediği politikalarla yürüttüğü program ve projeler kapsamında Türk Savunma Sanayii’nin gelişmesinde liderlik yapmıştır. Gelinen noktada yerli ürünlerimizin TSK başta olmak üzere güvenlik kurumlarımızın envanterlerine kazandırılması sonucu, ihtiyacın yurtiçi karşılama oranı yaklaşık %60 olmuştur. Geçmişten bugüne Müsteşarlığımız A400M ve JSF gibi çokuluslu projelerle, hem kullanıcılarımızın ihtiyacını karşılamakta hem de sanayimize iş olanakları yaratmaya devam etmektedir. Bununla beraber; ileri mühendisliğin TSK deneyimleri ve geri bildirimleriyle birleşmesi sonucu ortaya çıkan MİLGEM Korveti, ALTAY Milli Tankı, ANKA ve Bayraktar İHA’ları, Hürkuş Eğitim Uçağı ve çeşitli Taktik Tekerlekli ve Paletli Araçlar, elektro-optik ve haberleşme sistemleri gibi özgün ürünler yeni nesil yöntemlerle pazarlanmayı zorunlu hale getirmiştir. Bu doğrultuda ihracatı ortaklık vasıtasıyla büyütmek son dönemde Müsteşarlığımızca desteklenen bir yöntem olmuştur. Uluslararası ortaklık projeleri ve bu çerçevede kurulan şirketler eliyle farklı coğrafyalarda ihracat yapılmaktadır. Örneğin Kazakistan, Suudi Arabistan, Ürdün, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerde kurulan ortak fabrikalarla üçüncü ülkelere satış yapılmaktadır. Geliştirilen ortaklıklarla ihracat potansiyeli ve birlikte iş yapma kapasitesi artırılmakta ve ülkelerle bu doğrultuda teröre karşı işbirliği de sağlanmaktadır.
Savunma sistemlerinin uluslararası arenada pazarlanmasının öncelikle şirketlerin sorumluluğunda olmasına karşın; bu sektörde kullanıcının sadece devletler olması dikkate alındığında şirketlerimizin faaliyetlerini desteklemek adına devletten devlete çerçeve anlaşmalarla pazarlama faaliyetleri desteklenmektedir. Son dönemde; Katar, Suudi Arabistan gibi ülkelerle devletten devlete yapılan çeşitli ölçeklerde anlaşmalar bu bakış açısının güncel örnekleridir.
AR-GE yatırımlarında savunma sanayi şirketlerinin ön sıralarda olması oldukça önemli bir gelişmedir. Konu ile ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Ülkemizin geleceğinin, ülke güvenliğinin yüksek teknolojili ve bağımsız olan milli savunma sanayinin varlığına bağlı olduğu çok açıktır. Bağımsız olma ve yüksek teknolojiye sahip olmanın en önemli yolu ise araştırma ve geliştirme faaliyetlerimizden geçmektedir. Bu nedenle sektörümüzü Müsteşarlığımızın da yönlendirmesi ile kendi özgün ürünlerini geliştirmek ve kritik teknolojileri elimizde tutmak amacı ile birçok alanda çok ciddi Ar-Ge yatırımları yapılmaktadır.
Teknoloji, savunma sistemlerinde ülkeye sağladığı ekonomik ve sosyal katma değere ek olarak sistem güvenilirliği açısından da çok önemlidir. Savunma sistemleri daima en ileri, uç teknolojileri kullanırlar ve bu teknolojilerin gizliliği esastır. Dolayısıyla transferleri olanaksızdır. Kritik teknolojilerin transferleri genellikle devletlerin kontrolüne ve iznine bağlıdır. Bu nedenle savunma sistemlerinde, en azından “milli” olması gereken ve “kritik” olanlarında milli olarak geliştirilmiş ve üretilmiş teknolojilerin kullanılması şarttır.
Sektörümüz, özellikle özgün ürün geliştirme ve kritik teknolojileri yerlileştirme aşamasında çok kritik Ar-Ge faaliyetleri yürütmesi sonucunda yatırım ve teknoloji yeteneği anlamında ön sırlarda yer almaktadır. SASAD 2015 verilerine göre sektörümüzün Ürün ve Teknoloji Geliştirme Harcaması bir önceki yıla göre %2 artarak 904 Milyon $ olarak gerçekleşmiştir. Bu harcamanın % 13 olan 122 milyon $’ı Teknoloji Geliştirme, geri kalan %87’lik 782 Milyon $’lık kısmı ise Ürün Geliştirme olarak gerçekleşmiştir. 904 Milyon $’lık Ürün ve Teknoloji Geliştirme Harcaması’nın 287 Milyon $’lık kısmı ise sektör firmalarımızın öz kaynaklarından gerçekleşmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada savunma Ar-Ge alanında oldukça yol kat etmiş olduğumuzu görebiliyoruz. Örneğin ATAK Helikopterimizin Kaska Entegre Kumanda Sistemi, Milli Görev Bilgisayarı, Milimetre Dalga Radarı, ilk Milli Gemimiz MİLGEM’ in Milli Sonar Deniz Birimleri, Sualtı Telefonu, DG Sistemi, IR İz Tahmini başarıyla tamamlanan Ar-Ge Projelerimizden bazıları. Ar-Ge çalışmaları aslında hep teknoloji olarak daha iyisine, yenisine yönelik planlandığı için hiçbir zaman bugün için yeterliyiz dememiz mümkün değil.
Ar-Ge Projelerinin dinamik bir yapıda başlatılabilmesi amacıyla 2009/15108 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında tanımlanmış olan Ar-Ge Paneli’nin ilki 22 Aralık 2016 tarihinde Müsteşarlığımızda toplanmıştır. Söz konusu Panelde “İleri Malzemeler”, “Algılayıcılar” ve “Bilgi Teknolojileri” alanlarında önceliklendirilen konularda 6 adet projenin başlatma kararları alınmış ve 6 adet teknoloji konusunda geniş alan çağrıları yapılmasına karar verilmiştir. Ayrıca Ar-Ge Projeleri Yol Haritasına dahil edilmek üzere sunulan 2 teknoloji önerisi de uygun bulunmuştur.
Teknoloji her gün, her saat gelişen bir olgu olduğu sürece, Ar-Ge çalışmaları da hep daha yoğunlaşarak artmak zorunda. Bu anlayış doğrultusunda biz de gelecek için teknik olarak oldukça etkin, teknolojik üstün ve rekabet gücü yüksek ürünler hedefliyoruz.
Kara, hava, deniz araçları ile ilgili önemli projelerde gelinen nokta ile ilgili bilgi verir misiniz?
Kara Araçları:
Bu yıl Kara Araçları sektörü için oldukça yoğun geçen bir yıl oldu. Müsteşarlığımız Kara Araçları Daire Başkanlığınca 2016 yılında toplam 9 sözleşme imzalandı ve 2017 yılı ilk çeyreğinde de 2 sözleşme daha imzalanacak. Ayrıca 2016 yılında 8 tane de ihale açıldı. Bu projeler ile birlikte acil araç ihtiyaçları da bu yıl yoğun olarak Müsteşarlığımıza geldi ve bu ihtiyaçları da hızlı bir şekilde karşılamaya yönelik çalışmalarımızı yürüttük. 2016 yılında projelerimiz kapsamında toplamda yaklaşık 700 zırhlı taktik araç (Cobra 1, Ejder Yalçın, Cobra 2, Kirpi, vd.) kullanıcılara teslim edildi. 2017 yılında da mevcut projelerimize baktığımızda yaklaşık 1300 aracın teslim edilmesi planlanmaktadır.
Acil ihtiyaçlarla birlikte ayrıca yurtiçi geliştirme projelerimize yönelik çalışmalarımızı 2016 yılında önemli aşamalara getirdik. Yurtiçi geliştirme yoluyla hayata geçirilmesi öngörülen Zırhlı Amfibi Hücum Aracı (ZAHA) Projesi kapsamında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı için 23 adet personel aracı, 2 adet komuta aracı ve 2 adet kurtarma aracı olmak üzere toplam 27 adet ZAHA tedarik edilecektir. FNSS A.Ş. ile sözleşme görüşmeleri tamamlanmak üzere olup, Ocak 2017 tarihinde sözleşme imzalanacaktır. LHD Projesi ile koordineli bir şekilde çalışmalarımız devam etmektedir.
Özel Maksatlı Taktik Tekerlekli Zırhlı Araçlar, yurtiçi geliştirme modeliyle hayata geçirmek üzere yola çıktığımız bir diğer projemizdir. Projenin Teklife Çağrı Dosyası, FNSS Savunma Sistemleri A.Ş. ve Otokar Otomotiv ve Savunma Sanayi A.Ş. firmalarına yayımlandı. Şu anda teklif değerlendirme faaliyetleri sürüyor ve değerlendirmenin bitimine çok yakın bir noktadayız. Projede; Komuta, Radar, Sensör-Keşif ve KBRN Keşif araçları olmak üzere 4 tip araç bulunmaktadır. Bunlardan, Sensör-Keşif ve KBRN Keşif Araçları 8×8, Komuta ve Radar araçları ise 6×6 konfigürasyonundadır. Teklif değerlendirme çalışmalarının tamamlanmasını müteakip firma seçimi için sonuçlar Savunma Sanayii İcra Komitesi (SSİK)’ne arz edilecektir.
Silah Taşıyıcı Araçlar (STA) Projesinde, Proje Uygulama Takvimi başlatılmış olup, konsept tasarım çalışmaları devam etmektedir.
ALTAY Projesinde Dönem I Tasarım ve Prototip Üretimi kapsamında test faaliyetleri 2017 yılının ilk çeyreğinde tamamlamayı planlamaktayız. Ayrıca Altay Projesi Dönem II Seri üretim faaliyetlerini de 2017 yılı ilk yarısında sonuçlandıracağız.
Deniz Araçları:
MİLGEM Projesi Üçüncü Gemi BURGAZADA 18 Haziran 2016 tarihinde denize indirilmiş olup proje yönetim ve test faaliyetleri devam etmekte olup, 2017 yılında teslim alınması planlanmaktadır. Dördüncü Gemi KINALIADA’nın ise inşa, donatım ve kalifikasyon faaliyetleri halihazırda sürmekte ve 2017 yılının ilk yarısı sonunda denize indirilmesi planlanmaktadır. MİLGEM Projesi devam gemileri olan MİLGEM 5.-8. Gemiler Tedariki Projesi kapsamında 2016 yılının ikinci çeyreğinde Teklife Çağrı Dosyası yayınlamış olup, teklifler alınmıştır. MİLGEM 5.-8. Gemiler Dikey Atım Sistemi ve Ana Tahrik Sistemi Projeleri kapsamında ise 2016 yılının ilk çeyreğinde TÇD’ler yayınlanmış, teklifler alınmış ve teklif değerlendirme çalışmaları yapılmıştır. MİLGEM Projesi 5.-8. Gemiler Tedariki Projeleri kapsamındaki Sözleşmelerin 2017 yılı içerisinde imzalanması hedeflenmektedir.
Denizaltı Harekat Konsepti kriterlerini karşılamak üzere denizaltının gizlilik özelliğinden istifade ederek, düşman kontrolü altında bulunan deniz harekat alanlarında uzun süre harekat yapabilecek, denizaltından su üstü hedeflerine güdümlü mermi atabilen, havadan bağımsız tahrik (HBT/AIP) sistemli, 6 adet denizaltının Gölcük Tersanesinde, azami ölçüde Türk sanayi katılımı ile inşa edilmesi amaçlanan projede birinci ve ikinci denizaltıya ilişkin inşa, donatım ve test faaliyetleri sürdürülmektedir. İkinci denizaltıya ilişkin sac kesim faaliyetlerine başlanmış olup, çelik konstrüksiyon inşa süreci devam etmektedir. Bununla birlikte 2017 yılı içerisinde üçüncü denizaltının inşasına başlanılması hedeflenmektedir.
Denizaltı Kurtarma Ana Gemisi (MOSHIP) Projesi kapsamında inşa edilen ALEMDAR (A-582)’ın teslimi 28 Ocak 2017 tarihinde yapılmıştır. TCG ALEMDAR ile denizaltıların satha gelememesi durumunda personeline acil yaşam desteği sağlanması ve 600 metreye kadar derinlikten denizaltı personelini kurtarma faaliyetleri icra edilebilecektir. Bununla birlikte, 600 metreye kadar denizaltı havalandırma sistemi, basınç altında transfer ve sabit basınç odası, gelişmiş ameliyathane ve görüntüleme imkânları, helikopter ile basınç altında hasta transferi, karışım gaz sistemleri dalış sistemleri ve istasyonları, kurtarma çanı, personel transfer kapsülü ve atmosferik dalış elbisesi için kullanım ve alt yapı, ABD ve NATO Kurtarma Sistemlerinin yerleşimi ve sertifikasyonu gibi modern kurtarma sistemleri ile birlikte, sualtı onarım ve enkaz çıkarma gibi çalışmaların da icrası amacıyla kullanılabilecektir. TCG ALEMDAR gemimiz hem NATO hem de ABD Deniz Kuvvetleri Kurtarma Sistemleri bünyesinde bulunan kurtarma sistem ve araçları ile uyumlu ve birlikte çalışabilir olan dünyadaki ilk örnek platformdur. Gemi konfigürasyonunda bulunan Sabit Basınç Odası Sistemi, ABD NAVSEA otoritesi tarafından tetkik edilmiş ve her yönüyle ABD Deniz Kuvvetleri operasyonlarında kullanılabileceği teyit edilmiştir. Bu anlamda; literatürde ülkemizde üretilen ve ABD yetkili otoritelerinden olumlu değerlendirme alan ilk ve ABD tarafından ülke dışında yeterlilik verilen yegâne sistemdir.
MTA Genel Müdürlüğü ihtiyacının karşılanması maksadıyla 24 Nisan 2012 tarihinde imzalanan sözleşme kapsamında inşa edilmekte olan Sismik Araştırma Gemisi MTA TURKUAZ’ın kalifikasyon ve test süreçleri büyük ölçüde tamamlanmış olup, geminin 2017 yılının ilk çeyreğinde teslim alınması planlanmaktadır.
Denizde İkmal Muharebe Destek Gemisi İnşa Projesi için Teklife Çağrı Dosyası (TÇD) yayımlanmış ve teklifler alınmıştır. Teklif değerlendirme hazırlıklarına başlanmış olup, değerlendirme çalışmalarının tamamlanmasını müteakip SSİK tarafından firma seçim kararı verilmesi halinde 2017 yılı içerisinde sözleşmenin imzalanması hedeflenmektedir.
Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) Projesi kapsamında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacına binaen 1 adet Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD), 4 adet LCM, 2 adet LCVP, 2 adet RHIB ve 1 adet rehberleme maksatlı komutan botu tedarik edilmektedir. Gemiye ait blokların inşasına başlanmış olup Sözleşme yürütme faaliyetlerine devam edilmektedir. Geminin 2021 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmesi planlanmaktadır.
Amfibi Gemi (LST) Tedarik Sözleşmesi kapsamında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacına binaen, ana görev fonksiyonu Amfibi Harekât ve Ateş Desteği olan 2 adet Amfibi Gemi (LST) tedarik edilmektedir. 1. Geminin Deniz Kabul Test faaliyetlerine devam edilmektedir. 2. Geminin denize iniş faaliyeti gerçekleştirilmiş olup Liman Kabul Test faaliyetlerine başlanılması planlanmaktadır. 1. Geminin Mart 2017’de, 2. Geminin ise Ekim 2017’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmesi planlanmaktadır.
Lojistik Destek Gemisi Projesi kapsamında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacına binaen, 2 adet Lojistik Destek Gemisi (LDG) tedarik edilmektedir. Gemilerin Üretim Kabul Test faaliyetlerine devam edilmektedir. 1. Geminin denize iniş faaliyeti gerçekleştirilmiş olup 2. Geminin denize iniş faaliyetinin Şubat 2017’de gerçekleştirilmesi planlanmaktadır. 1. Geminin Haziran 2017’de, 2. Geminin ise Ekim 2017’de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilmesi planlanmaktadır.
Uçak Projeleri:
2006 yılında sözleşmesini imzaladığımız Türk Başlangıç ve Temel Eğitim Uçağı Geliştirme (HÜRKUŞ) Projesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin muhtemel başlangıç ve temel eğitim uçağı ihtiyacına cevap verebilecek ve dünya pazarında pay sahibi olabilecek özgün bir eğitim uçağının TUSAŞ tarafından yurt içi imkanlar kullanılarak tasarımı, geliştirilmesi, prototip üretimi ve uluslararası uçuş emniyet sertifikasyonu hedeflenmiştir. 11 Temmuz 2016 tarihinde EASA (European Aviation Safety Agency) ve Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nden Tip sertifikası alınmış olup, proje kapsamında üretimi gerçekleştirilen 2 adet temel tasarım HÜRKUŞ-A uçağının kabulü de 2016 içinde tamamlanmıştır. Bir diğer yandan Hv.K.K.lığı’nın yeni nesil temel eğitim uçağı ihtiyacının karşılanması amacıyla HÜRKUŞ-A’nın sayısal kokpitli versiyonu olan HÜRKUŞ-B seri üretimine başlamıştır. Bu sözleşme kapsamında 15 adet uçağın üretilerek Haziran 2018-Haziran 2019 arasında Hv.K.K.lığına teslim edilmesi planlanmıştır. HÜRKUŞ-B’nin silahlı versiyonu olan HÜRKUŞ-C’nin geliştirilmesi ve seri üretimine yönelik faaliyetlerimiz de süratle devam etmektedir.
Türk Savunma ve Havacılık Sanayisinin geliştirilmesi yönündeki en önemli adımlardan biri olan Türkiye’nin ilk özgün savaş uçağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında TUSAŞ ile 05 Ağustos 2016 tarihinde imzaladığımız Milli Muharip Uçak Geliştirilmesi (TF-X) Projesi Dönem-I Aşama-I Sözleşmesi uyarınca beşinci nesil savaş uçağının ön tasarım faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi öngörülmektedir. Ön tasarım çalışmaları kapsamında mühendislik, teknoloji, test ve üretim altyapılarının geliştirilerek, muharip uçak tasarım ve üretimine yönelik kabiliyetlerin kazanılması, aynı zamanda uçak alt sistemlerinin de bağımsız olarak milli imkânlarla gerçekleştirilmesi amacıyla teknoloji geliştirme projelerinin yürütülmesi planlanmaktadır. Uçak konfigürasyonları arasından seçilen çift motora yönelik olarak, motor firmaları tarafından sunulan motor iyileştirme veya geliştirme model alternatifleri arasından en iyi çözümün seçimine yönelik çalışmalara devam edilmektedir. Ayrıca ana sözleşme kapsamında TUSAŞ ile teknik alanlarda işbirliği yapacak olan BAE Systems (Yabancı İşbirliği Firması) arasında 28 Ocak 2017 tarihinde ‘Heads of Agreement’ (Çerçeve Anlaşması) imzalanmış olup, bu doğrultuda sözleşmenin de kısa sürede tamamlanarak imzalanması hedeflenmektedir. Diğer tüm ana alt yüklenicilik sözleşmelerinin imzalanması ve diğer sözleşme şartlarının sağlanması ile proje takviminin bu yıl içerisinde başlamasını öngörmekteyiz.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın ekonomik ömürlerini doldurmaya başlayacak olan F-4 ve F-16 uçaklarının yerini almak ve ortaya çıkacak yeni nesil savaş uçağı gereksiniminin karşılanması amacıyla Konsept Gösterim Evresinden itibaren dâhil olduğumuz ve ABD dâhil 9 katılımcı ülkenin yer aldığı, tüm zamanların en büyük savunma sistemleri tedarik projesi olarak nitelendirilen JSF (F-35 Müşterek Taarruz Uçağı) Projesi Müsteşarlığımız sorumluluğunda yürütülmektedir. JSF Projesine Savunma Sanayii İcra Komitesi tarafından tedarik kararı verilen uçak sayısı 30 adede ulaşmıştır. Proje kapsamında milli -taleplerimiz arasında yer alan F135 motoru nihai montaj hattı kurulumu ile bölgesel olarak hizmet vermek üzere F135 Motoru Depo Seviyesi Bakım Merkezi tesisimizi 2018 yılında hazır hale getirecek şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tedarik edeceğimiz ilk uçakları konuşlandıracağımız üssün aktivasyon projelendirme çalışmalarını 2017 yılının ilk çeyreğinde tamamlayarak inşaat aşamasına geçeceğiz. Yine ülkemiz için önemli olan milli isterler arasında yer alan milli mühimmatlarımız SOM-J ve HGK’nın F-35 uçağına entegrasyonuna yönelik çalışmaların da devam ettiğini belirtmek isterim.
Avrupa ülkelerinin oluşturduğu bir konsorsiyum projesi olan A400M Atlas Ulaştırma Uçağı Programı kapsamında 3 adet uçak teslim alınmıştır. 2017 yılında 2 adet uçağın daha teslim alınması planlanmaktadır. C-130 modernizasyon programımız Erciyes kapsamında da prototip uçakların teslimatı gerçekleştirilmiş, seri uçak modernizasyon faaliyetleri devam etmektedir.
Helikopter Projeleri:
2014 yılı içerisinde sözleşmesini imzaladığımız Genel Maksat Helikopter (GMH) Projesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Orman Genel Müdürlüğü’nün genel maksat helikopteri ihtiyacının karşılanmasını hedefliyoruz. Proje kapsamında 109 adet genel maksat helikopteri, yedek parça, yer destek teçhizatı ve ilgili eğitimler yer alıyor. Ana Alt Yüklenici Sikorsky firmasının ABD Hükümeti mevzuatı gereği helikopterin Türkiye’de lisans altında üretimi ve diğer kalemlere ilişkin ihracat lisanslarını alması ile proje uygulama takvimi 15 Haziran 2016 tarihinde başlatılmıştır.
Yerli katılım payını %67 olarak öngördüğümüz projede, helikopterin yeni nesil tam dijital ve açık mimariye sahip kokpiti Aselsan tarafından geliştirilmektedir. Tüm Kullanıcılarımızın katılımı ile geliştirilmekte olan kokpitin “Pilot İnsan Arayüzü” çalışmaları tamamlanmıştır. Yerli katılımı artırmaya yönelik çabalarımız da devam etmekte olup bu çerçevede yakın dönemde kalifikasyon testleri tamamlanacak olan Milli IFF modülünü de projeye dahil etmiş bulunmaktayız. Özetle, projemize ilişkin faaliyetler planlandığı şekilde devam etmektedir.
Özgün bir helikopter modeli geliştirilerek kamu ve diğer kullanıcı ihtiyaçlarının karşılanması ve söz konusu modelin uluslararası pazara sunulması maksadıyla 26 Haziran 2013 tarihinde imzalamış olduğumuz Özgün Helikopter Programında 06 Eylül 2013 tarihinde proje uygulama takvimi başlamıştır. Halen tasarım faaliyetlerine devam edilmekte olup Kritik Tasarım Gözden Geçirme sürecinde bulunmaktayız. Kritik tasarım sürecinin 2017 yılı içerisinde tamamlanmasını, helikopterimizin ilk uçuşunu da Eylül 2018’de gerçekleştirmesini planlıyoruz. Proje kapsamında Temel Helikoptere ilişkin SHGM/EASA sertifikasyonu da yer almakta olup SHGM bünyesinde Haziran 2016 içerisinde oluşturulan Sertifikasyon Panelleri halen faaliyetlerine devam etmektedir.
Tüm bu yerli geliştirme faaliyetlerinin bir nevi başlangıç noktası olan ATAK projesi kapsamında Kara Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı olan 59 adet T129 ATAK helikopterini tedarik ediyoruz. Proje modeline göre ASELSAN Milli Görev Bilgisayarı ve Silah Sistemi entegrasyonu, Leonardo S.p.A performans ihtiyaçlarını karşılayan temel helikopter sağlama, TUSAŞ ise helikopter üretimi ve aviyonik-silah sistemlerinin helikopter üzerine entegrasyonu işlerinden sorumludur. Bugüne kadar toplam 19 adet ATAK helikopteri Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim ettik. ATAK helikopterlerimiz; gerek 20mm burun topu ve 70mm roketi, gerekse de CİRİT, LUMTAS ve STINGER güdümlü füzeleri ile terörle mücadele faaliyetlerinde vurucu güç unsuru olarak aktif bir şekilde kullanılmaktadır. 2017 yılı ve devam eden yıllardaki helikopter teslimatlarının ve lojistik faaliyetlerinin hızlı ve problemsiz bir şekilde devam etmesi için gerekli idari ve teknik çalışmalara Müsteşarlığımız tarafından devam ediliyor. Ayrıca yabancı ülkelerden tedariki gerçekleştirilen uçuş ve harekat kritik ekipmanlara ilişkin yurtdışı bağımlılığı azaltacak yerlileştirme çalışmaları devam etmektedir.
Siber güvenlik konusunun son yıllarda gündemimizde daha fazla yer aldığına şahitlik ediyoruz. Konu ile ilgili yapılan çalışmaları aktarır mısınız?
Geçmişte siber saldırılar sadece bireyleri tehdit ederken, günümüzde ise hem kamu güvenliğini hem de milli güvenliği tehdit eden bir yapıya dönüşmüş durumdadır. Bu durum, siber güvenlik alanında ülkeleri savunmaya ve proaktif tedbirler almaya zorlamaktadır. Bazı ülkeler şimdiden kendi siber komutanlıklarını kurmaya başlamıştır. Ülkemizde de siber tehditlerle mücadelede farkındalık üst seviyeye ulaşmış, gerek TSK gerek çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarında gerekli tedbirler alınmaya başlanmıştır.
Bu gelişmeler ışığında, Müsteşarlığımız bünyesinde Siber Güvenlik ve Elektronik Harp Daire Başkanlığı teşkil edilerek, siber güvenlik projelerini yürütmek üzere Siber Güvenlik ve Koruma Projeleri Müdürlüğü oluşturulmuştur.
Müsteşarlığımızda Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü siber güvenlik ve siber savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere çeşitli projeler yürütülmektedir. Örneğin, TSK SİSAMER Projesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) siber savunma faaliyetlerinin etkin olarak yürütülmesi ve bilgi sistem güvenlik seviyesinin üst düzeye çıkarılması amaçlanmaktadır. Bu maksatla bilgi güvenliğine yönelik sistemler geliştirilecek ve ilgili donanım altyapısı tedarik edilecektir. Benzer şekilde, Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın (SSMDB) Bilgi Teknolojileri (BT) kaynaklarını, iç ve dış siber tehditlere karşı koruma ve SSMDB’nin bilgi birikim ve tecrübelerini, uyarı ve tedbirlerini, siber güvenlik kapsamında halka ve ilgili kuruluşlara web portali üzerinden yayımlama ihtiyacını; güvenli, yedekli, kesintisiz, şifreli veri iletişimi ve yüksek kapasiteli veri depolama yeteneğiyle karşılayacak, 81 ilde yer alan uç birimlerle bütünleşik vaziyette çalışacak sistemlerin geliştirilmesi planlanmaktadır.
Müsteşarlığımız önümüzdeki dönemde söz konusu projelerde azami yerli katılım kullanılmasını, özellikle kritik olarak değerlendirilen bazı yazılım ve donanımsal alt bileşenlerin milli imkânlarla geliştirilmesini, rekabetçiliği sağlamak ve milliliği korumak hedefleri arasındaki ideal dengenin kurulması suretiyle siber güvenlik teknolojileri alanında sektöre kabiliyet kazanımını hedeflemektedir. Müsteşarlığımız sanayileşme stratejisine uygun olarak, söz konusu kazanımların sadece ana yüklenici seviyesinde değil, KOBİ/yan sanayi seviyesinde de yayılması planlanmaktadır. Diğer taraftan, siber güvenlik alanında ülkemizdeki yetişmiş personel eksikliğinin kapatılmasına yönelik çalışma ve proje faaliyetlerine de destek verilecektir.
Uzay ve Uydu sistemleri ile ilgili yapılan ve yapılması planlanan çalışmalardan bahseder misiniz?
GÖKTÜRK-1 Projesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaç duyacağı istihbarat görüntülerinin elde edilmesini, işlenmesini, depolanmasını ve değerlendirilmesini sağlayacak bir Keşif Gözetleme Uydu Sistemi’nin tedariki sağlanmıştır. Hava Kuvvetlerimizin ikinci gözlem uydusu olacak olan GÖKTÜRK-1 Uydusu ile çok yüksek çözünürlüklü elektro optik görüntü ihtiyacımız hiçbir coğrafi kısıtlama olmaksızın bağımsız bir şekilde karşılanabilecektir. Uydumuz, Türk Silahlı Kuvvetlerimize yüksek teknolojik kabiliyetleri ile hizmet verecek; bunun yanında pek çok sivil faaliyet alanında da ülkemize yarar sağlayacaktır. GÖKTÜRK-1 Uydusu, 22 Ekim 2016 tarihinde USET Merkezi’nden alınarak Fransız Guyanası/Kourou’da yer alan Arianespace tesislerine nakledilmiş, fırlatma öncesi hazırlıklar ve test faaliyetleri burada gerçekleştirilmiştir. Uydu 5 Aralık 2016 tarihinde VEGA fırlatma aracı ile uzaya gönderilmiştir.
Yurt içinde kamu kurum/kuruluşlarından sağlanacak teşvik niteliğindeki ARGE desteği ile yürütülmesi öngörülen İMECE Projesinin gerçekleştirilmesi sonucunda; yurt içi uzay/uydu alanında GÖKTÜRK Projeleri ile kazanılan yeteneklerin devamlılığının sağlanması, teknoloji sahiplik düzeyinin artırılması, geliştirilecek uydu sistem ve alt sistemlerine uzay yeterliliği kazandırılması ve yer gözlem uydularında kullanılan alt sistemlerde yurt dışı bağımlılığın azaltılması planlanmıştır. Bu çerçevede İMECE Projesi Sözleşmesi imzalanmış olup 1 Ocak 2017 tarihi itibariyle proje faaliyetleri başlatılmıştır.
2017 yılı içerisinde ise GÖKTÜRK-1 Uydusunun görev ömrü bitiminde yerini alacak olan GÖKTÜRK Yenileme Uydusu Projesi sözleşmesinin imzalanması hedeflenmektedir. Bu proje ile Hava Kuvvetleri Komutanlığımızın uzaydan çok yüksek çözünürlüklü görüntü çekim kabiliyetinin artırılması ve elektro optik görüntü temininde sürdürülebilirliğin sağlanması amaçlanmaktadır.
Ülkemizin uzayda sahip olduğu elektro-optik sistemlerin tamamlayıcısı olarak gece ve gündüz her türlü hava koşulları altında yüksek çözünürlüklü görüntü ihtiyacı ise sentetik açıklıklı radar uydu sistemleri ile sağlanacaktır. Bu ihtiyaca binaen GÖKTÜRK-3 sentetik açıklıklı radar gözlem uydu projesinin de GÖKTÜRK Yenileme Uydusu Projesi ile birlikte 2017 yılında başlatılması planlanmaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizin uydu haberleşmesi ihtiyacını karşılamak için uzayda halihazırda görev yapan TÜRKSAT uyduları üzerindeki aktarıcılar kullanılmaktadır. Gelecekteki ihtiyaçlar için Türkiye’nin ilk milli haberleşme uydusu olan TÜRKSAT 6A projesinde yer alacak uydu aktarıcılarımız ile haberleşme kabiliyetlerimiz artırılacaktır.
Bölgesel Konumlama ve Zamanlama Projesi çerçevesinde ise atomik saate uzayda tarihçe kazandırılması, konsept tasarım ve modelleme, prototip seyrüsefer kullanıcı alıcı ekipmanın geliştirilmesi ile proje faaliyetlerine başlanılması planlanmaktadır.
Savunma Sanayii Müsteşarlığımız, yürütülmekte olan ve başlatılacak projeleri ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin uzay alanında da dünyanın sayılı güçleri arasında yer alması için tüm gayretiyle çalışmaktadır. Buna ilaveten yerli firma ve enstitülerimizin katkısı her projede daha da artmakta ve milli çözümlerle ihtiyaçların karşılanması doğrultusunda önemli adımlar atılmaktadır. Sanayisi geçmişte olduğu gibi imkânsızlıkların olduğu bir dönemde uçak üretebilen bu ülke; kendisinin, dost ve müttefik ülkelerin ihtiyacını karşılayacak nitelikte uzay sistemlerini üretmeye başlayacaktır. Bundan sonra uzay alanındaki gelişmişliğimize bağlı olarak bizden sonraki nesillere bırakacağımız mirasımız o ölçüde anlamlı olacaktır.
İnsansız araçların ülkelerin savunmasında daha etkin roller üstlendiğini görüyoruz. Bu konuda ülkemizde de önemli çalışmalara imza atılmaktadır. Konu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türk Silahlı Kuvvetlerinin yeni nesil savunma sanayii ürünleri ile donatılması, bu kapsamda imkân ve kabiliyetlerinin artırılması ana hedefi ile çalışmalarına yön veren Savunma Sanayii Müsteşarlığı, askeri ve sivil alanda günümüzün ve geleceğin vazgeçilmez sistemleri olan İnsansız Hava Araçları (İHA) konusunda da bu temel hedef doğrultusunda çalışmalarına devam etmektedir. Tamamen otonom olarak yönetilebilen, önceden belirlenmiş görevleri icra edebilen, son teknoloji faydalı yükler ile donatılan, TSK’nın görev konsepti ile birebir uyumlu olarak geliştirilen ve hiçbir kritik alt sistem/bileşeninin yurtdışı bağımlılığı olmaksızın milli imkânlarla geliştirilmesi motivasyonu ile İnsansız Hava Aracı Projeleri yürütülmektedir. Bu kapsamda; keşif, gözetleme ve istihbarat imkânlarımızın artırılması maksadıyla İnsansız Hava Araçları ve ilgili yer sistemleri terörle mücadele harekâtı kapsamında etkin olarak görev yapmaktadırlar. Söz konusu İHA’lar ile gerçek mühimmatlar kullanılarak başarılı atış testleri gerçekleştirilmiş ve hâlihazırda operasyonel olarak etkin şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca Operatif İHA geliştirme projesi ile savunma sanayimizin kabiliyet alanlarına tamamen milli imkânlarla orta irtifada geniş harekât çapında görev yaparak uzun süre havada kalan İHA Sistemleri eklenmiş ve Ülkemiz Operatif İHA üreten ülkeler arasında yerini almıştır. Söz konusu projelerimiz ile Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Emniyet Teşkilatımızın yeni nesil savunma sanayii ürünleri ile donatılması, bu kapsamda imkân ve kabiliyetlerinin artırılması hedeflenmektedir.
Füze sistemleri ile ilgili önemli başarılar elde edildi. Bu başarılardan bahsedip, konuyu uzun menzilli füze sistemleri ile ilgili yapılanları aktararak tamamlar mısınız?
HİSAR Projeleri, alçak ve orta irtifada hava tehditlerini etkisiz hale getirecek bir hava savunma füze sisteminin yurtiçinde geliştirilmesi hedefi ile 20 Haziran 2011 tarihinde Müsteşarlığımız ile Aselsan A.Ş. arasında imzalanmıştır. Projelerde Roketsan A.Ş. füzeden sorumlu ana alt yüklenici olarak görev almaktadır.
HİSAR-A Projesi otonom ve çekili olarak iki ayrı konfigürasyonda, HİSAR-O Projesi ise çekili konfigürasyonda, tabur seviyesinde geniş bir alana konumlanacak şekilde geliştirilmektedir. Projelerde Gereksinim Tanımlama ve Sistem Tasarım Aşamaları tamamlanmış olup hâlihazırda Alt Sistem Geliştirme ve Test Aşaması kapsamında Radar, Komuta Kontrol, Atış Kontrol, Füze Fırlatma Aracı ve Füze birimlerine ilişkin alt sistem testleri devam etmektedir. 2016 yılı sonunda füzeye ilişkin güdüm, veri bağı ve kontrol birimlerinin test edilmiş olup Türkiye’de ilk kez dik atışlı testler başarı ile gerçekleştirilmiştir.
HİSAR Projeleri ile ülkemizde alt ve orta katman hava savunmasına yönelik yetenek kazanılmakta olup, bu kazanımın diğer katmanların savunmasını sağlayacak sistemlerin millî olarak tasarımına temel teşkil edeceği değerlendirilmektedir.
Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi (T-LORAMIDS) Projesi, Hv.K.K.lığı’nın uzun menzilde ve tüm irtifalarda hava savunmasını derinliğine ve kademeli olarak yapabilmesi için gerekli uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi ihtiyacının karşılanması amacıyla başlatılmıştır.
Projeye, Türk firmalarının öncülüğünde, HİSAR Projeleri ve diğer hava savunma projelerinde kazanılan yurtiçi yetenek ve imkânların azami seviyede değerlendirileceği bir tedarik modeli çerçevesinde devam edilmektedir.