Yurtdışında, Türk müteahhitler kaliteli inşaat yapıyor algısı zarar gördü

Öztürk Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk:

Deprem, tüm gerçekliği ile hayatımıza etki etmeye devam ediyor. Yaptığımız yanlışlarla yüzleştiğimiz bu dönemde en fazla tartışılan alan ise müteahhitlik sektörümüz. Uluslararası alanda büyük başarılar elde ettiğimiz bir sektör olmasına rağmen, deprem sonrası uluslararası arenada da tartışılır hale geldi. Yaşanan deprem süreci ve bu sürecin sektöre etkileri ile ilgili görüşlerini aldığımız Öztürk Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk, önemli açıklamalarda bulundu.

Yurt dışında başarılı projelere imza atan bir müteahhit olarak yaşanan depremle ilgili gözlemlerinizi aktarır mısınız?

Yaşanan depremde insanların yaşadıkları acının tarifi yok, çok üzücü bir durum. Bunun dışında da deprem bölgelerinin yeniden toparlanması, ayağa kalkması, insanların psikolojisi, yeniden ayağa kalkarak iş yapması ciddi bir süreç ve büyük bir kayıptır. Şuanda yeni bir finans modeli, yeni bir kaynak ve yeniden yıkılan yerlerin yapılması gerekiyor. Hatay’da ciddi bir yıkım var. Firmamızda çalışan arkadaşlarımızın bir kısmı Hataylı ve aileleriyle görüştüğümüzde ayakta duran binaların %90’nı kullanılamaz durumda. Bunun anlamı bir şehir haritadan silinmiştir. Bir müteahhit olarak son yirmi yılda yapılan inşaatların yıkılması çok üzücüdür. Bugün müteahhitlerin sorgulanması çok önemli bir gelişmedir. En azından vicdanları rahatlatması açısından önemlidir. Fakat yukarıdan aşağıya baktığınızda bu bir prizmanın en üstte bulunan kişi gözaltına alınıyor. Oysa bu prizmayı tamamlayan birçok ayak var. Bu inşaatlara izin veren yapı denetim firmasından tutun, imar işleri, fen işleri, haritalara onay veren, mühendis olarak imza atan herkesi sorumlu tutmak gerekiyor. Bir de müteahhitlik sektöründe işin ehli olan insanlar maalesef işin başında değil. İnsanlar ticaret yaparak para kazanıyor, inşaatta para var diyerek bu sektöre giriyor. İnşaat sektörüyle ilgisi olmayan kişiler inşaat sektörüne giriyor. İmza atanları, nasıl kontrol edildiğini bilmiyorlar. İşin sonuna geldiğinizde de hepsi yıkıldı. Bu deprem yıkıcı mı, evet yıkıcıydı. Fakat siz gerekli önlemleri alsaydınız, en azından can kaybı olmazdı. Bir de yıkılanların içinde çok yüksek katlı binalar yoktu. Hatay’da bir tane rezidans gördüm yıkılan, olduğu gibi yanlış olduğunu söyleyebilirim. Türkiye’de insanlar konutların kozmetiğine çok bakıyoruz. Evin içine girdiğinizde, spotlardan, mutfaktan evin kozmetiğinden etkileniyor insanlar. Çünkü inşaattan anlamayan kişi kozmetiğe bakıyor. Oysa inşaattan anlayan kişi zemin etütlerine bakar. Bir de şimdiki müteahhitler 6 ayda 9 katlı bir binayı bitirip teslim edebiliyor. Bu işin doğasına aykırıdır. Bugün bir katı çıktığınızda 21 gün sadece piriz süresi vardır. Hangi kalitede çimento kullanırsanız kullanın fark etmez. Betonun gerilme ve reaksiyonunu tamamlaması için 21 gün beklemeniz geriyor. 21 gün sonra atılan betondan örnek alırsınız bir test yaparsınız emin olduktan sonra ikinci kata geçersiniz. Türkiye’de ise sistem böyle ilerlemiyor. Sanki biri sizi kovalıyor gibi hızla inşaatı bitirmeye çalışıyorlar. Şimdi ise yaşanan yıkımlardan sonra dünya liginde Türk müteahhitlere eksi puan yazacaklar. Türkiye dünya müteahhitlik sektöründe ikinci sırada yer alıyor. Bugün Almanya’da veya Avrupa’da inşaat yaptığınızda inanılmaz sistemler kullanıyorsunuz. Ben Avrupa’nın kuzeyinden güneyine kadar birçok rehabilitasyon merkezi yaptım. Orada yapı denetim işini devlet bizzat yapıyor. Müteahhit olarak siz demiri bağlıyorsunuz onların sayılarını gelip sayıyorlar, demirler arası bağlantıyı nasıl yaptığınıza kadar inceliyorlar. Bir eksiklik varsa bunları düzeltin diyorlar, bir eksiğiniz yoksa beton atma iznini alırsınız, onun için size saat aralığı veriyorlar. Beton atarken belediyeden tekrar biri gelir betonun kalitesini ölçer onun izniyle beton atılır. Onay vermediği sürece siz inşaatı ilerletemezsiniz. Oysa Türkiye’de şehir hastanesi yapılıyor 24 ayda bitiriliyor. 1000-1500 yataklı bir hastaneyi Almanya normlarında en az 5 yılda yapmanız gerekiyor. 24 ayda bitiremezsiniz. Bunu taahhüt etseniz sizin mühendisliğinize inanmazlar. O yüzden Avrupa’da bir bina yaptığınız zaman bin yıl ayakta duruyor. Türkiye’de de böyle binalar yok mu, var. Fakat arkasına baktığınızda o binayı ya Almanlar yapmıştır, ya da Fransızlar yapmıştır. İstiklal caddesine bakın ayakta kalan eski binaların hepsini yabancılar yapmıştır. Osmanlı döneminde de yapılan inşaatlarda Avrupa’dan teknoloji satın alınarak yapılmış. Fakat şimdiki inşaat hızına baktığınızda bizde bir sorun olduğu görülüyor. Dünyada Türk müteahhitleri genelde en iyi kaba yapıcı olarak görüyorlar. Biz ince imalatı bilmiyoruz. Türkiye için kalkınma hamleleri çok önemlidir fakat bu kadar hızlı yapmasaydık sonuçlar da böyle olmazdı. Ben İstanbul için de aynı şeyleri düşünüyorum. İstanbul’da son yapılan binalarda da aynı sorunlar var. Emlak Konut’un 2001 yılında yaptığı projelerle şuanda yaptığı projeler aynı değildir. 2001 yılında yaptığı inşaat kalitesi şuanda bulunmuyor. TOKİ’nin yaptığı evlerin ayakta kaldığını söylüyorlar, tabii kalır. Çünkü TOKİ projeyi kaya zeminlere yaptı, doğru yerler tercih etti. Şehir merkezini tercih etmedikleri için şehir dışında daha uygun yerlere yaptılar. Çok kaliteli yaptıkları için değil, zemini doğru seçtikleri için yıkımlar olmadı. O projelerde şehir merkezinde olsaydı onlarda yıkılırdı. Türkiye’de inşaat firmaları 20 metre kazık çaktım diyor. Tamam 20 metre kazık çaktın da o kazığı doğru bir zemine oturtturabildin mi? Belki 40 metre gitmen gerekiyor. Mühendisler zaten gidip bakmıyor, kâğıt üzerinden imza atıyor. Müteahhit dediğiniz kişi zaten işi bilmiyor. Bunun doğru bir kontrol mekanizması ve doğru bir zamanlama gerekiyor. O yüzden de yurt dışında Türk müteahhitlerin yaptığı evler ortada, bir depremde 10 şehir birden yıkıldı, diyorlar. İstanbul’la ilgili de deprem olsa şu kadar bina yıkılır diyorlar. Bir bölgede deprem olduğunda bina zarar görür ama yıkım olmaz. Yıkım olmayınca insan hayatını kurtarmış olursunuz. Önce yıkım olmaması gerekiyor. 99 depreminde de yıkılmayan binalar vardı ve o dönemde yönetmeliğe uygun yapılmamıştı. Birçok kişi kendi evini kendisi yapmıştı. Şuanda bütün dünyada herkes Türkiye’ye yardım ediyor, fakat bir yandan da şu soruyu soruyor, Türkler bu kadar kötü bina mı yapıyor. Bunlar çok kötü bir görüntü. Yurtdışında Türk müteahhitler kaliteli inşaat yapıyor algısı zarar gördü. Biz gözümüzle gördük Türklerin yaptığı binalar yıkılıyor diyecekler. Çünkü bu olaylar bütün dünyada görülüyor. Bugün siz Almanya’daki müteahhitlere bu tür inşaatları yaptıramazsanız. Bu nedenle Türkiye’deki havalimanı inşaatı ihalesine girmediler. Çünkü süre sorunu var. Bugün İtalyan Astaldi iflas ertelemesi yaptı ve biz hisselerini almak için görüşmeler yapıyoruz. Dünyanın en büyük firmalarından biri iflas erteledi. Gerekçesine baktığınızda Türkiye’de alamadığı paradan kaynaklanıyor. Mahkeme gerekçesindeki karara bakın devletten alamadığı ödemeler nedeniyle iflas kararı istiyor. Yapılan işte iş bitirme belgesi Astaldi firmasına aittir. Bolu tünelinde de o firma zarar görmüştü ve inşaat yarım kalmıştı. Sonrasında Sayın Cumhurbaşkanı göreve gelince yeniden ihale ederek Bolu Tünelini tamamladı. Şimdi herkes diyor ki yabancı müteahhitler Türkiye’ye neden gelmiyor. Dünyanın en büyük firmalarından biri iflas erteleme istiyor ve gerekçesi Türkiye’den alamadığı ödemeyi gösteriyor. Bu durumda kim gelebilir ki.

Türkiye’nin de çok iyi müteahhitleri var.

Tabii var. Bugün Enka dünyanın birçok bölgesinde çok iyi işler yapıyor.  Birkaç tane firma kaldı, sadece.

Dünya müteahhitlik sektöründeki pazarın ortalama 550 milyar dolar olduğuna vurgu yapılıyor ve Türkiye yıllık 17 milyar dolarlık iş yapıyor. Cumhurbaşkanı artık bu rakamın 100 milyar dolara çıkması gerektiğine vurgu yaptı. Bu durumda bu hedeflere nasıl ulaşacağız?

Ben Cumhurbaşkanımızla görüştüğümüzde de aynı şeyi söylemiştim. Türkiye isterse bu rakamı 1 trilyon dolara da çıkartabilir. Bu rakamı da abartarak söylemiyorum. Bunun için finans modeli kurmamız gerekiyor. Afrika özelinde biz bu rakamı yakalayabiliriz. Sahra altı ülkelerin neredeyse her şeye ihtiyacı var. Ülke olarak milli gelirleri ortadadır ve maden olarak çıkaracakları da bellidir.  ABD, İngiltere ve Fransa zaten boş durmuyorlar. Bugün Mali’de ekonomi biraz hareketleniyor, Fransa tarafından direk darbe yiyor. Çünkü dünyanın en büyük uranyum zenginleştirme madenleri buradadır. Afrika’daki ülkelerin kaynakları çok fazla. Bizde öyle işler alıyoruz. Güney Sudan’daki işimizi öyle aldık. Bizde o ülkelerin milli gelirlerini kontrol etmeye çalışıyoruz. Fakat siz şirket olarak bunu yapamazsanız. Bu işleri ancak devlet ölçeğinde yapabilirisiniz. Devlet kendini bir firma olarak ortaya atacak. Eskiden Oyak İnşaat gibi firmalar vardı veya Emek inşaat gibi firmalar ortaya çıkartacak. Devlet işi alacak, garantileri Merkez Bankası’ndan tahvilleri alacak, bu tahvilleri de Türkiye Varlık Fonu’na koyacağız. Bunları garanti de tutacağız, yeni bir fon basacağız, bunları Avrupa pazarına satacağız oradan gelen kaynağı da Afrika’da kullanacağız. Borçlu kim fonları sattığımız kişiler, Türkiye’nin hiçbir kaybı olmayacak. Türkiye sadece kâra ortak olacak. Örneğin Senegal’de Oyak inşaat 20 tane projenin ihalesini kazandı. Onları da Türkiye’de ihale edecek. Burada yeterliliği olan firmalara ihaleyi verecek. Yeterlilik açısından baktığınızda da bu ihalelere en fazla 20 firma girebilir. Çünkü Türkiye’deki hiçbir firmanın iş bitirme yeterliliği bulunmuyor. Hepsi yanına bir başka firma alarak ihaleye giriyor. Hükümetin böyle bir sistem kurması gerekiyor. Bu şirkette her yıl birim fiyatını belirleyecek, o fiyatı kabul eden müteahhitlerle çalışmalarını yapacak. Türkiye’de 10 TL fiyat varsa yurt dışı için 12 TL diye bir kitapçık yayınlayacak. Teknik şartnameleri yayınlayacaksın. Türkiye’de ihaleyi kazanan yurt dışına giderek işini yapacak. Dünyada bu sistemi şuanda ABD’li bir firma yapıyor ve o firma bu yöntemle aldığı işlerin bir kısmını Enka’ya yaptırıyor. Arkasında ABD devleti var, istihbaratı var. Bu yükü hiçbir firma kaldıramaz. Ama bu yükü devlet üstlenebilir. Şimdi benzer bir durumu Ukrayna için söyleyebiliriz. O bölgede Türk müteahhitler zaten biliniyor. Orada Türk müteahhitlere çok iş düşecektir. Fakat yaşanan deprem sonrası Ukraynalı yetkililerde bize iş verirken sorun yaşayacaktır. O yüzden siyasi adımlar ön plana çıkacaktır. Fakat siyasi ilişkilerimizde de sorunlar var. Eskiden Avrupa’ya gittiğimizde Türk pasaportunu gören bir görevli direk sen geç diyordu. Şimdi ise ihtiyatlı davranıyorlar. Türkiye’de küçük bir olay oluyor İngiltere kendi vatandaşlarına Türkiye’ye gitmeyin diyor. İngiliz halkı da bunlara uyuyor. Bugün Suriye’deki deprem görüntüsünü bile Türkiye’de olmuş gibi gösteriyorlar. Bu bir algı operasyonudur ve Avrupa bunu yapıyor. Avrupa vatandaşları da çok zeki insanlardan oluşmuyor, tek düzen yaşıyorlar. Ona söylenen işin dışında tek bir iş iste yapamaz. Türkiye’deki insanlar ise 150 tane farklı iş yapar.

Afrika dışında Avrasya ülkelerinde yeniden inşaat sektörünün canlandığına vurgu yapılıyor.

Biz şuanda Türkmenistan’da bir ihaleye katılmak için çalışmalar yapıyoruz. Tacikistan’da önemli projeler yürütüyoruz. Türkmenistan’da Cumhurbaşkanı değişikliği oldu Serdar Berdimuhammedov göreve geldi. Kendisinin yeni vizyonları var, yapmak istediği projeler var. İki tane yol ve tren hattı projeleriyle şuanda ilgileniyoruz. Türkmenistan’da daha çok alt yapı projeleriyle ilgileniyoruz, çünkü üst yapı tarafında birçok projeyi hayata geçirmişler. Sadece Özbekistan sınırı bölgesinde 15 bin adetlik bir konut projeleri var. Türkmenistan çok iyi bir pazar ve borçlarına çok sadıklar. Kazakistan’da yeni yeni toparlanıyor. Fakat biz Afrika pazarına daha fazla yoğunlaşmak istiyoruz.

Senegal pazarı son dönemde öne çıkıyor, oradaki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

Senegal, Afrika’da özel bir ülkedir. Bir dönem Afrika birliği kurulmak istenildi, eğer kurulsaydı Senegal başkenti Dakar, Afrika başkenti olacaktı. Fakat Batı Afrika’da bulunan 15 ülke ECOWAS kimliği altında, para birliği anlaşması yaptı ve tek para Afrika frangını oluşturdular. Aynı hukuk sistemi, aynı para birimini kullanıyorlar ve dış borçlanmaya karşı da 15 ülke birlikte imza atıyor. Bu durum çok iyi bir gelişmeye vesile oldu. Bu açıdan Senegal pazarı herkesin dikkatini çekiyor. Senegal üzerinden 15 ülkeyle iş yapabilirsiniz. Senegal’de da ayrıca fırsatlar var. Çok fazla maden çeşitliliğine sahiptir. KOBİ düzeyinin biraz üzerinde 10 milyon dolarlık sermayesi olan, Türk firmaları Senegal’de çok başarılı olabilir.

Sudan’daki projelerde gelinen nokta nedir?

Sudan’da bir yol projemiz vardı, devam ediyor.  144 km yol inşaatımız var. Ayrıca bir spor tesisi inşaatına başladık. 16 tane farklı projemiz var. Güney Sudan için Türkiye’de de banka hesabı açtık. Buradan çalışmaları yürütüyoruz. Yine havalimanı çalışmalarımız var. Fildişi Sahillerin’de bir askeri üs projemiz var. Aynı zamanda iki tane maden yolu için ray hattı projemiz var. MART2023