Gıda Fiyatları Neden Yükselir?

Gıda enflasyonu bir ekonomide enflasyon oluşmasına neden olan dört temel faktörle de ilişkilidir. Bunları aşağıdaki gibi gözden geçirmek gıda enflasyonunun daha iyi anlaşılmasına katkı verecektir:

• Ekonomideki mal ve hizmet arzının toplam talebin artış hızına ayak uyduramaması halinde enflasyon ortaya çıkar. Genellikle ekonomilerin toparlanma/canlanma sürecine girdiği ve işsizlik oranlarının azalmaya başlamasıyla ani talep artışının yaşandığı durumlarda sık sık karşılaşılır.

• Petrol gibi temel girdi fiyatlarının yükselmesi veya doğal afetler ve salgınlar gibi nedenlerle üretim maliyetlerinde artış yaşanmasıyla enflasyon ortaya çıkar. Bu ve benzeri durumlarda toplam talep çok fazla değişmezken toplam arzın azalması sonucu fiyatların genel seviyesinde yükselme görülür.

• Para arzının toplam üretim artışından daha fazla artması paranın miktar teorisinde ifade edildiği gibi enflasyonun meydana gelmesindeki diğer önemli bir unsurdur. Bu durumda hem yatırım hem de tüketim harcamaları artarak fiyatları yukarı çeken bir baskı enflasyona neden olur.

• Toplumun tümünü oluşturan tüketiciler ve önemli bir kısmını oluşturan üreticilerin gelecekte fiyatların yükselmeye devam edeceği yönündeki beklentileri enflasyonun oluşmasındaki diğer bir etkendir. Bu tür beklentiler hem stoklama hem de yüksek mal ve hizmet ve ücret talepleri sonucu mal ve hizmet fiyatlarının yükselmesine neden olur.

Enflasyonun temel sebeplerinin gıda enflasyonunda da etkili olmasının yanında tarım ve gıda ürünlerinin kendine has özelliklerinden ötürü de gıda enflasyonunun birçok farklı nedeni vardır. Tarım ve gıda ürünlerinin üretim ve tedarik süreçlerine daha yakından bakıldığında bu nedenler beş başlık altında toplanabilmektedir:

• Gıda enflasyonunun nedenlerinin başında “iklim değişiklikleri” gelmektedir. İklim değişikliği anormal ve aşırı hava koşullarına neden olur. Sera gazı salınımı atmosferdeki ısıyı biriktirerek sıcaklığın yükselmesini sağlar. Oluşan bu sıcak hava atmosferdeki nem içeriğini daha fazla emmeye başlar. Göller ve nehirlerde var olan su buharlaşır ve peşinden toprak kurur. Yağmur yağdığında da su toprak tarafından yeterince emilmeyip bunun yerine toprak yüzeyinden akıp sellere neden olur. Tüm bunların sonucu olarak tarımsal üretimde verim, üretim ve arz azalır ve dolayısıyla gıda fiyatları yükselir.

• “Lojistik ve üretim maliyetleri” tarım ve gıda ürünlerinin fiyatlarının yükselmesine neden olan bir diğer faktördür. Örneğin petrol fiyatları veya taşımada kullanılan ulaşım ağlarının fiyatları yükseldikçe tarımsal üretim ve nakliye masrafları ve nihayetinde gıda fiyatları yükselir.

• Mısır üretiminin çok önemli bir kısmının biyoyakıt üretiminde kullanılması gittikçe yaygınlaşmaktadır. Bu sebeple mısır üretiminin gıda ve yem olarak tüketilen payı gittikçe azalmaktadır. Bu durum yem ve yiyecek olan mısır fiyatlarını hatta yerine ikame edilebilecek diğer tahılların fiyatlarını yükseltmektedir.

• Yıllar içinde gelir artışına paralel olarak et tüketimi oldukça artmıştır. Yani sadece tahılla beslenen insanlar artık et de tüketmektedir. Eti üreten hayvanlar ise bitkisel ürünlerle beslenmektedir. Belli bir üretim seviyesine sahip bitkisel ürünlere hayvansal üretim faaliyetinin artmasıyla oluşan ilave talep, bitkisel ürün fiyatlarının yükselmesine ve buna bağlı olarak gıda enflasyonuna neden olmaktadır.

• Tarımsal üretimde kredi imkanlarının artmasıyla gittikçe daha çok kullanılan sermayenin maliyetinin artışı ürün maliyetlerine de yansıyarak fiyatları yükseltmektedir.

Gıda fiyat enflasyonunun tanımlanmasında tarımsal ürün fiyatları, imalat maliyetleri, nakliye masrafları, toptan ve perakende ticaret maliyetleri göz önünde bulundurulması gereken unsurlardır. Örneğin ABD’de gıda ürünleri, bu ürünler için harcanan her bir doların bir payını içeren çok sayıda pazarlama ameliyeleri ve imalat sanayiindeki tedarik aşamaları aracılığıyla çiftliklerden süpermarketlere, restoranlara ve diğer satış noktalarına seyahat eder. Bu süreç ürünlere ve kategorilerine göre değişir. Ancak çoğu gıda ürünü perakende sektörüne ulaşmadan önce farklı seviyelerde nakliye, işleme ve paketleme işlemlerinden geçer. Bu gıda değer zinciri boyunca birçok gıda ürününün tedarik sisteminin ileri aşamalarındaki reklam, finans ve ücretler gibi ek maliyetler de tahakkuk eder.

ABD’de tüm tarım ve gıda ürünleri ortalamasında tedarik zincirindeki ameliyelerin aldıkları payları; ilk sırada yüzde 24 ile imalat/işleme sanayii, ikinci sırada yüzde 23 ile perakende ticaret ve üçüncü sırada yüzde 18 ile çiftçi/üretici oluşturmaktadır (Grafik 3). İşlenmiş gıda ürünlerinde bu paylar tüm ürünlerin ortalamasıyla çok benzeşmektedir. Ancak üzerinde en az işlem yapılan yaş sebzelerde bu payların ilk sırasında yüzde 41 ile çiftçi/üretici, ikinci sırasında yüzde 24 ile perakende ticaret ve üçüncü sırasında yüzde 17 ile toptan ticaret yer almaktadır. Yaş sebzelerde diğer grupların payı ise yüzde 6 ile nakliyeye ve yüzde 13 ile diğer ameliyelere aittir.

Gıda değer zincirindeki grupların bu payları (örneğin imalat sanayiinin payı muhtemelen daha düşük olabileceği gibi) farklılıklara rağmen Türkiye’de de benzer olacaktır. Yaş sebze için ifade edilen yüzde 41 çiftçi/üretici payının Türkiye’de de yüzde 40 civarında olduğu dikkate alınırsa çok benzeştiği görülmektedir. Bu raporda fiyatları analiz edilen meyve ve sebzeler başta olmak üzere tarım ve gıda ürünlerinin çoğu örneğin imalat sanayiindeki ameliyelerden, paketlemeden ve enerji maliyetlerinden muaftır ve tedarik zinciri bu ürünler için daha kısadır. Dolayısıyla üretici ve tüketici fiyatlarının yanı sıra pazarlama marjlarına yönelik büyüklük ve eğilimlerin değerlendirilmesi ve çıkarımların yapılmasında bu durumun dikkate alınması gerekmektedir

Gıda enflasyonunun ifade edilen sebepleri ülkeler düzeyinde ele alındığında ilaveler, eksilmeler ve ülkeden ülkeye farklılıklar olması kaçınılmazdır. Bu bağlamda Türkiye tarım ve gıda ürünleri genel fiyat artışlarının yani gıda enflasyonunun nedenleri dünya genelindekilerle benzeştiği gibi farklılıklar da içerebilmektedir. Bu sebepleri gerekçeleri ve açıklamalarıyla birlikte sırasıyla üretim/arz yetersizliği ve düşüşleri, ani ve dönemsel talep artışları, gıda tedarik zincirindeki problemler, artan dünya fiyatları, spekülatif faaliyetler ve doğal afet, ekonomi ve salgın krizleri başlıkları altında toplayabiliriz.

ÜRETİM/ARZ YETERSİZLİĞİ VE DÜŞÜŞLERİ

Ekonomi teorisine göre talepte çok önemli bir değişiklik olmadığı şartlarda arzda meydana gelecek önemli ve ani düşüşler/yetersizlikler fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. Tarım ve gıda ürünleri söz konusu olduğunda bu yükselmeler daha sert olmaktadır. Bunun sebebi ise tarım ve gıda ürünlerinin çabuk doyuma ulaşılan zorunlu tüketim malları olması ve dolayısıyla talebin fiyat esnekliğinin düşük olmasıdır. Bu durumu Şekil 1’deki gibi gösterebiliriz. Aşağıda sıralanan ve detayları verilen nedenlerle üretimdeki mevcut yetersizlikler veya arzda meydana gelen düşüşler arzı A0 ’dan A1 ’e sola ve yukarı çekmektedir. İnelastik olan talebin değişmediği varsayımından hareket edildiğinde arzdaki bu kayma fiyatı hızlı bir şekilde f0 ’dan f1 ’e yükseltmektedir.

Üretim Kapasitesi

Arzın yetersiz olmasının veya zaman içinde azalmasının en önemli sebeplerinden birisi üretim kaynaklarının/kapasitesinin tamamının üretime sokulamaması veya mevcut kapasitenin azalmasıdır. Bitkisel üretimde arazilerin atıl ve üretim dışı kalması, hayvansal üretimde hayvan sayılarının azalması tarımsal üretimde kapasiteyi ve dolayısıyla üretimi azaltmaktadır. Örneğin kırsaldan özellikle genç nüfusun göçü hem arazilerin atıl kalması hem de 2009’a kadar devam eden hayvan sayılarının azalmasında önemli bir rol oynamıştır. Ekonomideki olumlu gelişmeler ve yürürlüğe koyulan destekleme politikalarıyla 2010’dan sonraki on yıllık dönemde hayvan sayıları artmaya devam etmiş, koronavirüs salgınıyla ortaya çıkan gıda arz güvenliği endişeleri nedeniyle alınan tedbirlerle atıl arazilerin üretime kazandırılmasının yanı sıra mısır, soya ve fiğ gibi ürünler ikinci ürün olarak gündeme gelmiştir. Gıda sektörüne tarımsal ham ürün tedarikindeki yetersizliklerin yanında birçok başka nedenle oluşan gıda ve içecek imalatı sektöründeki atıl kapasitelerde üretim, işlenmiş gıda arzının azalmasında önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla gıda ve içecek imalatı sanayiine işlenmek üzere tedariki yapılan tarımsal ürünlerin yeterliliği ve sürekliliğinin yerine getirilmesinin yanında gıda sanayiindeki diğer olumsuzlukların giderilmesi de bu sektördeki üretim kapasitesini artırmak açısından önemlidir.

Verimlilik

Tarım ve gıda ürünleri üretiminde verimlilik gıda arz güvenliğini temin açısından en önemli faktörlerin başında gelmektedir. Üretimde ileri düzeyde mekanik, kimyasal, biyolojik, elektronik ve dijital teknoloji/sermaye kullanımının yoğunluğuna bağlı olarak verimlilik de artmaktadır. Ayrıca üretim, işleme ve gıda tedarik zincirinde ileri yönetim ve organizasyon teknikleri de verimliliğin artmasına önemli katkılar sağlamaktadır. Aslında Tarım 4.0 ve/veya Sanayi 4.0 gibi terminolojilerin içerikleri de buna işaret etmektedir. Türkiye tarımsal ürün ve işlenmiş gıda üretiminde verimlilik anlamında 2000’lerde epey mesafe katetmesine rağmen halen tarımsal üretimde dönüm araziye ve hayvan başına verimlilik açısından birçok üründe gelişmiş ülkelerin gerisindedir. Gıda ve içecek imalat sanayiinde ise işletmelerin küçüklüğü ve bazı alanlarda düşük teknoloji kullanımı verimliliği düşürmektedir. Düşük verim birim maliyetleri yükselttiği için Şekil 1’deki gibi arz eğrisini yukarı ve sola çekerek fiyatları yükseltmektedir. Bu sebeple “verim açıklıkları” (yield gap) her üretim alanının kendine has problemleri dikkate alınarak giderilmelidir. Örneğin basınçlı sulama sistemleri gibi teknoloji kullanımını artıran politikalar verimliliği artırmada büyük önem arz etmektedir.

Rekolte

Tarımsal üretimde her bir ürüne ait yıllık toplam üretimi ifade eden rekoltede iklim şartları başta olmak üzere birçok diğer nedenlerle meydana gelen düşüşler gıda fiyatlarında artışlara yani gıda enflasyonuna yol açmaktadır. Tarımın en gelişmiş olduğu ülkelerde bile rekolte iklim şartlarına bağlı olarak yıllar arasında çok önemli farklılıklar gösterebilmekte ve bu rekolte dalgalanmaları fiyatların oynaklığına neden olabilmektedir. Herhangi bir ürünün rekoltesi o ürün için uygun iklim şartlarında artarak fiyatları düşürürken uygun olmayan iklim şartlarında ise düşerek fiyatları artırmaktadır. İklimdeki değişimler tarımsal ürünleri farklı seviye ve yönde etkilerken tarımsal kuraklık gibi doğal afetler ve salgınlar tüm ürünleri olumsuz yönde etkilemektedir. Benzer şekilde hastalık, zararlılar ve sel/taşkın gibi doğal afetler de rekolteyi olumsuz etkilemektedir. Lisanslı depoculuğun problemlerinin giderilerek geliştirilip yaygınlaştırılması, dinamik ticaret politikaları ve Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) rekolte değişimlerinin etkilerini azaltan faaliyetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesi piyasadan ürün çekme ve piyasaya ürün arz etme anlamında önemlidir.

Artan Üretim ve İşleme Girdi Maliyetleri

Arzın azalmasının en önemli nedenlerinden biri de üretim maliyetlerinin yükselmesidir. Maliyetler denildiğinde akla ilk olarak üretim girdilerinin fiyatlarındaki artışlar gelmektedir. Tarımsal üretimde motorin, gübre, kredi, tohum, yem ve kimyasal ve diğer tarım ilaçları fiyatlarının artması üretimi/ arzı doğrudan etkilemektedir. Bu maliyetler gıda tedarik zincirinde ise nakliye maliyetleri, gıda işlemelerindeki elektrik, motorin, iş gücü fiyatlarındaki/ücretlerindeki artışlar olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomik teoriye göre üretim maliyetleri arz tarafından temsil edilir. Dolayısıyla maliyetlerdeki artışlar (Şekil 1’de olduğu gibi) arzı A0 ’dan A1 ’e çekerek inelastik olan talebin de etkisiyle fiyatların hızlı bir şekilde f0 ’dan f1 ’e yükselmesine neden olur. Tarımsal üretim girdilerinin daha ucuz/kolay temini ve sübvansiyonu, maliyetlerin azalmasını ve arzın artmasını sağlayacaktır.

ANİ VE DÖNEMSEL TALEP ARTIŞLARI

Ekonomik teoriye göre arzda çok fazla değişimin olmadığı varsayıldığında talep artışları fiyatların yükselmesine neden olacaktır. Tarımsal üretimin zamana bağlı canlı üretimi olması nedeniyle tarımsal ürünlerin arzının fiyat esnekliği düşüktür. Tarımsal ürünlerin bu özelliğinden dolayı talepte meydana gelen artışların tarım ve gıda ürünleri fiyatlarını hızlı bir şekilde artırdığı Şekil 2’de gösterilmektedir. Talep T0’dan T1 ’e yükseldiğinde fiyat f0 ’dan f1 ’e hızlı bir şekilde yükselmektedir. Yani talepteki ani artışlar fiyatların hızlı yükselmesine, düşüşler ise fiyatların hızla inmesine neden olmaktadır. Talepteki bu kaymalar özellikle ihracat, gelir ve nüfus artışlarının yanı sıra tüketim tercihleri ve alışkanlıklarındaki değişimler nedeniyle ortaya çıkmaktadır.

İhracat Artışları

İhracattaki ani artışlar, yurt dışı talebi olarak yurt içi talebine eklenince yurt içi fiyatların yükselmesine neden olmaktadır. Zaman zaman yumurta ve tavuk eti fiyatlarındaki yükselişler ya da düşüşler diğer sebeplerin yanı sıra bu ihracat genişlemeleri ya da daralmalarının etkisiyle ortaya çıkmaktadır. Yurt dışı gıda fiyatları özellikle meyve ve sebzede yurt içi fiyatlarından çok yüksek olduğu için ihracat imkanlarının genişlemesi toplam talebi (yurt içi + yurt dışı) hızlı bir şekilde artırmaktadır. Artan talep (Şekil 2’de olduğu gibi) talebi T0 ’dan T1 ’e fiyatları ve f0 ’dan f1 ’e yükseltmektedir. Bu etmenin son yıllarda gıda fiyat artışlarında öne çıktığı söylenebilir.

Gelir Artışı

Son yıllarda özellikle 2013’ten sonra döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle ABD doları cinsinden kişi başına gelirde düşüş görülse de 2011-2012 arasına kadar ABD doları cinsinden ve sonrasında ise satın alma gücü paritesi açısından kişi başına gelir artmaktadır. Bu durum hayvansal ürünler başta olmak üzere tarımsal ürünlere ve gıdalara olan talebi artırmaktadır. Grafik 2’deki zincirleme gıda TÜFE’nin 2010’dan sonra genel TÜFE’den yüksek olmasında ve bu yüksekliğin giderek artmasında, hayvansal ürünler başta olmak üzere tarım ve gıda ürünlerinin gelir esnekliğinin Türkiye’de nispeten yüksek olması nedeniyle reel gelir artışının katkısının olduğu söylenebilir. Yine Şekil 2’de gösterildiği gibi bu talep artışı fiyatı yükseltmektedir.

Nüfus, Göçmen ve Turist Sayılarındaki Artış

Gıda talebinin artmasının en önemli sebeplerinden biri de ülkedeki insan sayısının artmasıdır. Son on yılda (2010-2020) Türkiye’de yaşayan insan sayısında önemli artışlar olmuştur. Bu dönemde belirli oranda artan ülke nüfusuna ilave olarak iç savaş dolayısıyla başta Suriye olmak üzere dünyanın farklı ülkelerinden gelen mülteciler, göçmenler ve öğrenciler Türkiye’deki nüfusu daha da yükselmiştir. Ayrıca büyüyen turizm sektörüne binaen sürekli artan ve yıllık 50 milyonu aşan turist sayısı kısa süreler için de olsa gıda talebinin artmasında etkili olmuştur. Gıda tüketimini doğrusal bir şekilde zaman içinde birebir artıran bu gelişmeler gıda talebini (Şekil 2’de olduğu gibi) artırmakta ve fiyatları yükseltmektedir.

Tüketici Tercihlerindeki Artışlar ve Değişimler

İnsanların tüketim tercihleri zaman içerisinde birçok nedene bağlı olarak önemli değişiklikler ve kaymalar göstermektedir. Örneğin kolesterol seviyesini artırıyor diye tereyağı, yumurta ve kırmızı et tüketimi ile ilgili, özellikle belli yaşın üzerinde ve bu yönde sağlık problemleri olan insanlarda çekinceler söz konusu olmuştur. Ancak yapılan bilimsel çalışmalarla böyle olmadığı anlaşılınca tereyağı başta olmak üzere yumurta ve kırmızı et tüketimi tercihleri artmıştır. Yine benzer şekilde sağlıklı gıda tüketimi gerekçesiyle katı yağlardan zeytinyağı başta olmak üzere sıvı yağlara bir yönelme yaşanmıştır. Bu tercih kaymaları tereyağı ve zeytinyağı gibi gıdaların fiyatlarının anormal yükselişine neden olmuştur. Mevsimlik tüketim alışkanlıklarının mevsim dışı tüketimlere –özellikle domates, biber, patlıcan ve salatalık gibi sebzelere– kaymasıyla örtü altı üretimin sınırlı kalmasının da etkisiyle bu ve benzeri sebzelerin fiyatları mevsim dışında yükselmektedir. Mevsim dışı örtü altı üretim 2008-2020 döneminde örneğin domateste yüzde 70 artış olmasına rağmen mevsim dışı fiyatların iki katın üzerinde olması ve bu yüksekliğin giderek artması (Grafik 4’te verildiği gibi) mevsim dışı tüketimin örtü altı üretimden daha hızlı arttığını göstermektedir.

GIDA TEDARİK ZİNCİRİNDEKİ PROBLEMLER

Özellikle koronavirüs salgını sonrası tarımsal ürün ve gıda üretiminden ziyade gıda tedarik zincirinde ortaya çıkan problemler hem dünyada hem Türkiye’de gıda üretimini/arzını olumsuz etkilemiş ve gıda arz güvenliği sıkıntısı yaşatmıştır. Gıda tedarik zincirinin etkin şekilde çalışamaması da gıda fiyatlarının yükselmesine yol açmıştır. Bu fiyat artışları, çiftçi eline geçen fiyatlara yeterince yansımadığı gibi tüketicilerin de yüksek fiyatlar ödemek zorunda kalmasına neden olmuştur. Yaşanan bu problemler gıda tedarik zincirinin etkinliği konusunu ve dolayısıyla önceden beri çalışılmakta olan ve henüz tamamlanamayan Yeni Hal Yasası’nı ve Dijital Tarım Pazarı konularını Türkiye’nin gündemine taşımıştır. Gıda tedarik zinciri ile ilgili öne çıkan eleştiriler ise temelde tüketicinin ödediği fiyat ile çiftçi eline geçen fiyat farkının yüksekliği, üreticinin ürettiğinin ticaretinde yeterince olamaması ve gıda tedarik zincirinin uzun olması şeklinde üç başlık altında toplanabilir.

Tüketicinin Ödediği Fiyat ile Üreticinin Eline Geçen Fiyat Farkının Yüksekliği

Kamuoyunda ve medyada tartışılan ve üzerinde en çok durulan sorun tüketicinin gıda ürünlerine ödediği fiyat içerisinde üreticinin aldığı payın çok düşük olmasıdır. Bu problem tarım ve gıda ürünleri üreticiden tüketiciye ulaşırken oluşan maliyetlerin veya aracıların aldığı payın yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla gıda değer zincirinde üretim sonrası oluşan katma değerlerin giderek artması tüketiciye ulaşan nihai ürün değeri içerisinde üreticinin payını giderek düşürmektedir. Doğal olarak bu katma değerler tarım ve gıda ürünlerine yapılan pazarlama ameliyelerinin sayısına ve işlenme seviyelerine göre ürünler arasında farklılık göstermektedir. Üreticiden çıktıktan sonra sadece depolama, nakliye ve ticaret (mülkiyet değişimi) ameliyelerinin yapıldığı patates ve soğan ile ileri düzeyde işleme tabi tutulan işlenmiş içme sütü gibi süt ürünlerinin pazarlama marjı yani tüketicinin ödediği ile üreticinin aldığı fiyat farkı yüksek olacaktır.

Bundan çeyrek asır önce 1995’te yapılan bir çalışmada meyve ve sebzede tüketicinin ödediği fiyat içinde 1973-1992 döneminde çiftçi eline geçen payın meyvede yüzde 49, sebzede yüzde 61 olduğu belirlenmiştir. O tarihte bu sonuçlar, çiftçi eline geçen payın düşük olduğu ve bu payın artırılması gerektiği şeklinde değerlendirilmiştir. Gıda tedarik zincirinde sadece nakliye, depolama ve mülkiyet değişimi ameliyeleriyle en az işleme tabi tutulan ve gıda harcamalarında en büyük paya sahip olan ve dolayısıyla patates ve soğanın durumuna en çok tüketilen sebzeler olarak bakmakta yarar vardır. Patates ve soğana tüketicinin ödediği fiyatın çiftçi eline geçen payı Grafik 5’te 2008-2020 dönemi için verilmiştir. Patates ve soğan üreticisinin aldığı pay 2008’de yüzde 60-65 civarında iken 2020’de yüzde 45 civarına düşmüştür. Patates ve soğan üreticisinin aldığı paylar birbirine yakın olmasına rağmen 2013’e kadar soğan üreticisinin ve sonrasında ise patates üreticisinin payı daha yüksek olmuştur. Dolayısıyla 1995’te yapılan çalışma ile kıyaslandığında çiftçinin eline geçen payın düştüğü görülmektedir. Raporun ilerleyen bölümlerinde verildiği gibi diğer sebzelerde patates ve soğana göre çiftçinin eline geçen payın çok daha düşük olduğunu belirtmek gerekir. Grafik 5’te özellikle 2013’ten sonra çiftçinin eline geçen payın çok düştüğü görülmektedir. Son on üç yılda (2008-2020) çiftçinin tüketicinin ödediği fiyattan aldığı payın 15-20 puan civarında düşmesi kamuoyunda ve medyadaki iddiaları doğrulamaktadır. Gıda tedarik zincirinde en çok kazanç sağlayan halkanın pazarlama marjından en fazla pay aldığı öngörülebilir. Ancak bu payların net olarak ortaya koyulması için zincirdeki her bir halkanın aldığı güncel payları ortaya koyacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

Üreticinin Ürettiğinin Ticaretinde Olamaması

Çiftçinin ürettiği ürünün ticaretinde olamaması ürettiği değerden aldığı payı azaltmaktadır. “Rızkın onda dokuzu ticaret, biri cesarettir” özdeyişinde biraz abartı olsa da çok önemli bir gerçeğe işaret edilmektedir. O da ticaretin gıda değer zincirinde çok önemli bir payı olduğudur. ABD’de yapılan bir çalışmada hesaplanan bu pay yüzde 14 toptan ticaret ve yüzde 23 perakende ticaret olmak üzere toplamda yüzde 37’dir (Grafik 3). Dolayısıyla çiftçinin yeter gelir elde edebilmesi için belli oranda ürettiğinin ticaretinde olması gerekmektedir. Büyük çoğunluğu küçük aile işletmesi olan Türkiye’deki çiftçilerin/üreticilerin bunu yalnız başına başarmaları çok mümkün değildir. Gelişmiş ülkelerde tarım işletmeleri daha büyük olmasına rağmen çiftçiler başta kooperatifler olmak üzere örgütleri yoluyla ürettiklerinin ticaretinde olabilmekte ve gıda değer zincirinden daha fazla pay alabilmektedir. Ortakları ve üyeleri için önemli görevleri gerçekleştirerek işlevsel ve kendi finans kaynaklarını oluşturarak ayakları üzerinde durabilen profesyonel kooperatifleri ve/veya örgütleri aracılığıyla faaliyetlerini yürüttükleri takdirde çiftçiler hem ürettiklerini değer fiyattan satabilmekte hem de girdi olarak kullandıklarını uygun fiyattan alabilmektedir. Çiftçiler bunu başararak ürettiklerinin ticaretinde yeterince olabildikleri zaman çok daha kazançlı tarımsal faaliyet yapma imkanı bulabileceklerdir. Bu anlamda Yeni Hal Yasası’nın önemli katkıları olacağı beklenmektedir.

Gıda Tedarik Zincirinin Uzunluğu

Gıda tedarik veya değer zincirinin uzunluğu tarladan çatala ilave ameliyelerin dahil edilmesiyle artmaktadır. Patates ve soğan gibi en az ameliye ile üreticiden tüketiciye ulaşan tarım ürünlerinin tedarik zinciri mukayeseli olarak kısa olurken örneğin süt ürünlerinin tedarik zinciri daha uzun olmakta ve dolayısıyla bu zincirdeki katma değer yükselmektedir. Değer zinciri uzunluğundaki farklılık normaldir ve hatta teknoloji geliştikçe ilave ameliyelerle daha çok işlenen gıda ürünlerinin tedarik zincirlerinin uzaması da doğaldır. Buna rağmen gereksiz ameliyelerin kaldırılması, üreticiden doğrudan tüketiciye sunan pazarların geliştirilip yaygınlaştırılması ve yüksek ekonomik karların elde edilmesinin önüne geçilmesi daha rekabetçi ve etkin denetim mekanizmalarının olduğu yapılar oluşturularak sağlanmalıdır. Dijital Tarım Pazarı gibi sistemler ve uygulamalar bu anlamda çözümün bir parçası olabilir. Tarımsal üretimde öngörülebilirliği artırmak, fiyat dalgalanmalarının önüne geçmek ve gıda değer zincirini kısaltmak için sözleşmeli çiftçiliğin gelişmesi ve yaygınlaşması da önem arz etmektedir.

ARTAN DÜNYA FİYATLARI

Küreselleşme sonucu dünya küresel büyük bir köy haline gelince her alanda olduğu gibi ekonomik etkileşimler de artarak fiyatların değişmesine/benzeşmesine neden olmaktadır. Özellikle pahada ağır hacimde hafif teknoloji ürünlerinin ülkeler arası fiyatları çok küçük farklarla aynılaşırken diğer uç noktada olan hacimde ağır pahada hafif tarım ürünlerinin fiyatlarında da birbirini etkileyerek yakınlaşma söz konusudur. Tarım ve gıda ürünlerinin önemli bir kısmında özellikle meyve ve sebzede dünya fiyatlarının yüksek olması da Türkiye’de meyve ve sebze fiyatlarının yükselmesine neden olabilmektedir.

Yurt İçi-Yurt Dışı Fiyat Farklılıkları

Seçilen iki ürün üzerinden tarımsal ürünlerdeki yurt içi-yurt dışı fiyat farklılıklarının karşılaştırması yapılarak özellikle yurt içi fiyatların yurt dışı fiyatlardan nasıl etkilendiği Grafik 6’nın ilk grafiğinde mısır örneğiyle ve ikinci grafiğinde nohut örneğiyle gösterilmeye çalışılmıştır. Mısır yurt içi fiyatları 2018, 2019 ve 2020’nin ilk üççeyreğinde dünya fiyatlarının üstünde iken koronavirüs salgının da etkisiyle 2020’nin son çeyreğinde eşitlenmiş ancak Ocak 2021’de yurt dışı fiyatı (Grafik 6’nın ilk grafiğinde gösterildiği gibi) yurt içi fiyatının da artışa geçmesine rağmen üzerine çıkmıştır. Mısır gibi yurt dışı fiyatı yurt içi fiyatının altında olan tarımsal ürünlerde, yurt içi fiyatının yurt dışı fiyatına yaklaşması özellikle ticaret müdahalelerinin azalması durumunda söz konusu olabilmektedir.

Grafik 6’nın ikinci grafiğinde görüldüğü gibi nohutun yurt içi üretici fiyatları koronavirüs salgını nedeniyle 2020’nin ilk çeyreğinden sonra sınırlı bir hareketlilik gösterirken dünya fiyatında erken başlayan hareketlenme daha hızlı bir seyir izledikten sonra aynı yılın son çeyreğinde düşmeye başlamıştır. Bu grafikten de dünya fiyatından düşük olan nohutun yurt içi fiyatının yükselerek dünya fiyatına yaklaştığı görülmektedir. Meyve ve sebze başta olmak üzere birçok tarımsal üründe yurt içi fiyata göre yüksek olan yurt dışı fiyatının yurt içi fiyatlarını yukarı çekmeye meyilli olduğu söylenebilir. Sonuç olarak özellikle ticaretin daha serbest olduğu durumlarda yurt içi gıda fiyatları enflasyonunun bir müsebbibinin de yüksek yurt dışı fiyatları olduğu öngörülebilir.

Uluslararası Ticaretin Serbestleşmesinin Etkileri Küreselleşmede

Uluslararası ticaretin serbestleşmesinin yani ticaret müdahalelerinin azaltılmasının ya da tamamen kaldırılmasının önemli bir payı vardır. Genel Gümrük ve Ticaret Antlaşması’nın uluslararası ticaretin daha serbest olması amacıyla 1995’e kadar yürüttüğü faaliyetleri Dünya Ticaret Örgütü bu yıldan sonra daha etkili bir şekilde yürütmeye başlamıştır. Daha rekabetçi ve kaynakların daha etkin kullanıldığı dünyayı hedefleyen uluslararası ticaretin serbestleştirilmesinin, uzun vadede dünya fiyatlarının birbirine yaklaşmasını hatta nakliye masrafları dikkate alınmadığında eşitlenmesini sağlayacağı söylenebilir. Dolayısıyla yüksek fiyatların düşerek ve düşük fiyatların yükselerek yakınlaşması uluslararası ticaretin gittikçe daha fazla serbestleşmesiyle gerçekleşecektir. Bu gelişmeler özellikle meyve sebze başta olmak üzere yurt içi fiyatları düşük ürünlerin fiyatlarını yükseltecek, yurt içi fiyatı yüksek olan ürünlerin fiyatlarını ise düşürecektir.

SPEKÜLATİF FAALİYETLER

Hasat edilen veya stoklarda olan dayanıklı tarım ve gıda ürünlerini piyasaya arz etmek yerine ileride daha yüksek fiyattan satıp daha fazla kar elde etmek için üreticiler veya tacirler stoklama yaparak spekülatif faaliyetlere yönelebilirler. Koronavirüs salgını nedeniyle gıda arzı güvencesi endişelerinin arttığı 2020’nin son çeyreğinde tahıl stokçuları başta olmak üzere bu tip spekülatif faaliyetlerin yapıldığı, ülkede birçok dayanıklı gıda ürününde rekolte önceki yıllara göre yüksek olmasına rağmen bu ürünlerde fiyatların yükselmesinden çıkarılmaktadır. Ancak bu spekülatif faaliyetlerde yüksek kar beklentileri zaman zaman ters yüz olup zarara da dönüşebilmektedir.

DOĞAL AFET, EKONOMİ VE SALGIN KRİZLERİ

Kuraklık, sel, erken don gibi doğal afetler ve hastalıklar doğrudan tarımsal üretimi verimin düşmesi yoluyla olumsuz etkileyip arzı azaltır ve peşinden tarım ürünlerinin ve gıda fiyatlarının yükselmesine neden olur. Örneğin 2020’nin Ekim ve Kasım aylarında önceki yıllar ortalamasına göre yüzde 58 azalan yağışların kış ve bahar yağışlarının tahmin edildiği gibi normal seviyede veya üstünde olması durumunda tarımsal kuraklığın olmayacağı, aksi halde meteorolojik kuraklığın tarımsal kuraklığa dönüşebileceği, gıda arz güvenliğinin riske girebileceği ve gıda fiyatlarının yükseleceği öngörülmüştür. Nitekim öngörülen bu fiyat artışları birçok tarımsal üründe yaşanmaktadır. Tüm dünyayı etkileyen 2008 ekonomik krizinin, 2019’dan sonra hızla artan gıda fiyatlarının (Grafik 1’de verildiği gibi) 2014’e kadar yüksek kalmasında önemli etkileri olmuştur. Koronavirüs salgınının ardından hükümetlerin gıda arz güvencesi için tarımsal üretimi artırma çabaları ve sahadan gelen üretim artışıyla ilgili olumlu bilgiler tarımsal ürün arzının artacağına işaret ederken turizm ve dışarıda yeme içmenin azalması nedeniyle tarım ürünleri talebindeki azalmanın başlangıçta tarımsal ürün fiyatlarını muhtemelen düşüreceğine yönelik beklentilerin oluşmasına neden olmuştur. Ancak bu öngörünün ve başlangıçta fiyatların biraz aşağı doğru hareket etmesinin aksine gıdada kendine yeterlilik politikasının öne çıkması, dünyadaki ihracat kısıtlamaları nedeniyle Türkiye’den yapılan mamul gıda maddelerine olan talepteki ani artış ve gelecekte artması muhtemel fiyat beklentileri stokların ve dolayısıyla gıda fiyatlarının artmasına neden olmuştur. Kriz dönemlerinde zorunlu ihtiyaç maddesi olan gıdaları tüketim ve ticari amaçlı stoklamaya yönelme tutumu sonucu talebin artmasının yanında üretim ve/veya tedarik zincirinde meydana gelen olumsuzluklar neticesinde arzın azalması hem talep hem de arz yönlü olarak gıda fiyatlarının yükselmesine neden olmuştur. EYLÜL2021