İki ayda kaosu atlatabilen bir ülkeden korkmamak lazım

Yaklaşık bir asra dayanan üretim kültürü ile pazarda farklılık yaratan Ariston Thermo Group, Türkiye pazarından oldukça memnun. Bu memnuniyet çerçevesinde Türkiye’de üretim yapmak için araştırma yaptıklarını ifade eden Ariston Thermo Group Türkiye, Orta Asya ve Romanya Genel Müdürü Turgay Dağ, gelecek ile ilgili umut var açıklamalarda bulundu.

Ariston Thermo Group’un şirket profili ve Türkiye’deki faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?

Ariston, yaklaşık 90 yıllık büyük bir İtalyan aile şirketidir. Şirket her sene iki, üç tane satın alma yapıyor. Baktığınızda şirketin büyümesi satın almalarla olmakta. Grubun içerisinde birçok marka var. Tabi ki ana markamız Ariston ama bunun yanında ELCO, Cuenod, Chaffoteaux markaları da bize ait olan markalardır. Şirket yapısını üçe ayrılmış durumda. Cironun % 90’ı klima, kombi, ısı pompası, güneş enerjisi ve termosifondan sağlanmaktadır. Aynı zamanda % 5’lik bir kısımda da yedek parça üreten bir şirketimiz var. Bunun yanında bir de bizim brülör yapımız var. Biz birçok rakibimize bile brülör üretiyoruz. Dünyadaki en büyük brülör şirketleri bize aittir. Kısacası şirkette çok iyi bir saç ayağı oluşturulmuş durumdadır.

Ben daha önce Ariston şirketinin beyaz eşya grubunda çalışıyordum. 2015 yılında Ariston Thermo Group’una geçtim. Benim göreve gelmem ile birlikte Türkiye’deki yapı değişti. Çünkü biz, Türkiye’yi bir HUB haline getirdik. Şu an Romanya, Moldova, Azerbaycan, Ermenistan, İran, Gürcistan ve Kıbrıs bu bölgelerin tamamı Türkiye’den yönetiliyor. Romanya ve Türkiye’de iki ayrı ofisimiz var. Bu iki ofisimizde 50’şer kişilik ekibimiz var. Diğer ülkelerde distribütörlük şeklinde ilerliyoruz. Şu anda bizim için bölgedeki en önemli ülkelerden bir tanesi İran. Bu pazara ciddi girişimiz var ve burada güzel gelişmeler yaşıyoruz.

Türkiye genelinde yaklaşık 400 bin adet termosifon satılıyor. Yaklaşık 1.2 milyon civarında da kombi satılmakta. Klimayı da bu grup içerisine aldığımızda, yaklaşık 1 milyon civarında da klima pazarı var. Pazara baktığınızda büyük gibi görünebilir ama aslında çok da büyük bir pazar değil. Türkiye’de bizim üretimimiz yok. Genelde bizim rakiplerimizin hepsinin Türkiye’de fabrikası var. Ayrıca birçok rakibimiz radyatör üretiyor.  Bizim sektörümüzde Türkiye’de üretim yapan bir firmanın, ithalatçı bir firmaya göre çok büyük avantajları var. Özellikle döviz kurunun böyle olduğu günlerde, bizim en büyük sorunumuz Türkiye’de bu döviz kurunu yönetmektir. Yerli üreticiler bu dönemde TL de olan üretimlerinden dolayı daha karlıdılar.

Biz dünyada sektörün en büyük firması değiliz ama  en fazla ülkeye ihracat yapan grubuyuz. Yaklaşık  170’ten fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Dolayısıyla  risk dağılımı iyi olan bir şirketiz. Örneğin, bugün Nijerya’nın 140 milyon nüfusu var, Endonezya 250 milyon nüfusa sahip, Hindistan 1.2 milyar nüfusa sahip, Filipinler’in 100 milyon nüfusu var ve  bu ülkeler Türkiye’den çok daha büyük pazarlar halinde veya kısa sürede bizden daha büyük bir Pazar olacak. Biz bu ülkelerin hepsinde önemli pozisyonlardayız.

Ariston’daki görevinizin kapsamını kısaca anlatır mısınız?

Ben, bulunduğumuz bölgenin genel müdürlüğü görevini yürütüyorum. Bölge büyük bir bölge ve yaklaşık 100 milyon Euro’dan fazla bir bütçeyi yönetiyorum. Yaklaşık 110 çalışanımız var. Bu bölgede de bine yakın müşteri ile irtibat halindeyiz. Maalesef bu bölgede fabrikamız yok.  Benim aslında iş geçmişim endüstriye dayanmaktadır. Daha önceki 20 yıllık iş hayatımda fabrikalarda yöneticilik yaptım. Büyük işletmeler yönettim. Benim çok ciddi bir endüstri geçmişim olduğu için burada üretimin olmasını isteyenlerin en başında gelebilirim. İleride bir fırsat doğarsa mutlaka bu fırsatı değerlendiririz Aristonthermo grubu kendi ürettiğimizi satan bir şirket .

2015 yılında ben göreve geldiğimde en büyük değişimi ekibimizde yaşadık. Şu anda 1.2 milyonluk pazarda herkesin yaptığı birbirine benziyor. Hep ufak distribütörler, toptancılar kurulmuş. Ürünlerin birçoğu tüketiciyi görmüyor. Bizim sektörümüzde tüketici ile görüşen hemen hemen hiç kimse yok. Şirkette hiç kimse tüketiciyi ziyaret etmiyor. Bir tek servisler tüketiciyi ziyaret ediyor. Biz şu anda bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Son tüketiciye gitmek istiyoruz. Çünkü Türkiye’de kadının rolü değişmektedir. Türkiye’de artık insanlar bir ürün aldığında aile bireyleriyle birlikte karar veriyorlar. Ayrıca, herkes inovasyonu ve dijitali çok kullanmaya çalışıyor. Koli ile ürün sattığımız da, bu fırsatları kullanamazsınız. Kombide artık hayatımızda asılabilen tablo gibi cihazlar olacaktır. Biz  buna kendimizi hazırladık. Bu anlamda özel cihazlar üretmeye başladık. Şu anda bulunduğumuz pazarda bu cihazların eşi benzeri yok. Türkiye’de de bu konuda geçen sene giriş yaptık.

Sektörün Türkiye’deki genel gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, enerjisi dışa bağımlı bir ülkedir. En büyük cari açığımızı oluşturan kalemlerden bir tanesi enerjidir. Tüketicinin kullandığı tüm üretim gruplarında en önemli konu enerji tüketimi .Avrupa bu konuda bizden çok ileride . Ama her ne hikmetse ülkemizde bu geçişler zamanında olmadı. Ben bunu  biraz da konuyu bilmemek veya üretime hazır olmayan grupların ortak çalışma eksiklerine bağlıyorum.

Rekabet artık korumacılık duvarlarıyla yapılmıyor. Bakın artık endüstri 4.0 konuşuyoruz. Bizim İtalya’da üretip getirdiğimiz ürünler Türkiye’deki yerli firmalarla rekabet edecek seviyededir. Çünkü biz bütün üretimlerimizde endüstri 4.0 çok önceden hazırladık. Mesela, İtalya’da bizim üretim yaptığımız bölgede bir saatlik işçilik ücreti 18 Euro’dur. Hem beyaz eşya konusunda hem de bizim rakiplerimizin orada üretim yapması hususunda Türkiye’de Manisa iyi bir örnektir. Manisa’da ise işçilik 3,5 Euro’dur. İtalya’da ürün iki saatte banttan çıkarsa siz 36 Euro ödersiniz ama Türkiye’deki üretici 7 Euro öder. Arada 29 Euro’luk bir fark var. Eğer o tesis bir milyon üretiyorsa fabrika sadece işçilikten 29 milyonluk bir kar elde eder. Bu dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şeydir. Zaten ülkemizdeki beyaz eşyanın gelişmesine sebep olan en önemli hususlardan bir tanesi bizim Avrupa’dan çok daha ucuz olmamızdır. Şu anda bizi işçilik maliyetlerinde yakalayan sadece Polonya var. Aristonthermo gibi Avrupa da üretim yapan firmalar  için aslında bu çok önemli bir bariyerdir çünkü bizler 18 Euro’ya ürettiğimiz ürünleri nakliye bedelini ödeyip, ciddi anlamda gümrük vergisi  ödeyerek Türkiye’ye getiriyoruz. Dolayısıyla bizim bu kadar engelimiz varken, bizlere kalkıp farklı engeller çıkarılmasını anlayamıyorum. Bizim artık ülke olarak bu savunmacı bariyerlerden kurtulmamız gerekiyor. Aslında olması gereken, bizim sanayicimizin Avrupa’daki şartları öğrenip o şartlara göre üretim yapmasıdır. Çünkü bu ekonominize bir başarı, sürdürülebilir bir büyüme getirir.

Endüstri 4.0 biraz önce bahsetmiş olduğum 18 Euro ile 3,5 Euro ayrımı 3-5 sene içerisinde bizim aleyhimize geliştirecek. Çünkü eskiden 100 kişi ile yapılan iş artık 50 kişi ile yapılmaya başlanacak. Türkiye’nin en büyük pazarı Avrupa ama siz Avrupa pazarını bu şekilde kaybederseniz, eski ihracatınızı da kaybedersiniz. İhracatınızı kaybettiğinizde bu firmaların hepsi Türkiye’de oynamaya kalkar. Kısacası Avrupa’ya mal satmak istiyorlarsa asıl yapmaları gereken bizlerin nasıl iş yaptığını görüp bunu modellemeleri gerekiyor. Yoksa ayakta kalamayacaklardır. O yüzden bizler büyüyüp, birilerini satın alıyoruz. O yüzden bizler dünyanın her yerinde varız. O yüzden biz 18 Euro’ya ürettiğimiz ürünü Türkiye’ye getirip rekabet edebiliyoruz. Bana göre aslında Türk sanayicisinin öğrenmesi gereken konu budur. Ama ‘’Devlet Baba’’ şunu indir, bunu indir, ÖTV’yi indir dediğinde yarın bu işler ters dönüyor çünkü devlet bir yere kadar sizi destekleyebilir.  Ayrıca yabancı firmalar bu tür vergi değişimlerine çok iyi bakmazlar çünkü vergi bir günde geldiği gibi bir günde kalkabilir de. Dolayısıyla yabancı yatırım geldiğinde önce bir stabilizasyon ister. Yani bir işin uzun sürede nasıl gittiğine bakar. Bence bizim en büyük hatalarımız buralardan kaynaklanıyor. Tabi bu konular sanayiciyi de uyuşturuyor. Benim literatürümde teşvik uyuşturucudur ve beyni uyuşturur. O teşviklerin kalkması lazım ki eşit şarlarda herkes çalışsın ve rekabeti öyle yapsın.

Sektörde nasıl bir rekabet var?

Türkiye’de üretim yapmadığımız için Euro’dan çok etkileniyoruz, değiştirilen kurallardan da etkileniyoruz. Mesela biz termosifonda dünya lideriyiz ama yerli firmaları koruma adına bir günde karşımıza %33 vergi getirdiler. Durum böyle olunca mal satamaz hale geliyorsunuz ama o yerli firmalardan hiçbirisi Avrupa’da halen mal satamıyor. Mesela Azerbaycan’da biz lider durumdayız. Azerbaycan’da bir tane Türk firması göremedim. Demek ki, ülke dışına çıktığınız zaman bu duvarlar sizi engelliyor.

Siz bir günde vergiyi getirdiğiniz gibi bir günde de kaldırırsanız, yabancı bir yatırım ülkenize geldiği zaman o yatırımın 50-60 sene yaşaması lazım. Bütün dünyada teşvik sistemine yanlış bakılır çünkü hemen şartları değiştirir. Bugün Avrupa’da böyle bir şey yok, yapamazsınız. Avrupa Birliği bunu yasaklıyor. Biliyorsunuz ki gittiğiniz yerde kanun değişmeyecek. Bizler her ülkede üretim yapmış insanlarız, birçok fabrika yönetmiş kişileriz. Bakıyorsunuz meslek odalarına, sanayi odalarına hepsinde eski insanlar var. Yani 20 seneden beri aynı kişi aynı yerde. Aslında bizde insan yetiştirilmiyor. Bu ne sendikalarda var ne de başka yerde. Sendikaların başkanlarına baktığınızda ya da sanayi ve ticaret odalarının başkanlarına baktığınızda hep aynı kişileri görüyorsunuz. Biz yöneticiler dünyayı gezerken turistik gezi yapmıyoruz. Fabrikaları inceliyoruz, her şeyi didik didik ediyoruz. Biz bunları bilen kişileriz. Türkiye’de endüstri bilgi birikimi olan bir genç nesil var. Meslek ve ticaret odalarında bizim gibi insanların çalışması gerekiyor. Bizim gibi insanların liderlik yapması lazım ama bu şu an için pek mümkün değil.

2018’de yürürlüğe girmesi beklenen yoğuşmasız ürünlerin satışını yasaklayan yönetmelik konusunda neler söyleyeceksiniz?

Türkiye’de gaz kullanımı çok eskiye dayanıyor. Aslında bu ürünlerin gelmesiyle birlikte çok ciddi bir değişim pazarı doğar. İnsanlar evlerindeki eski cihazları söküp, yerine yeni cihaz almak ister çünkü çok ciddi anlamda doğalgazı az kullanıyor olacaklar. Eski ürünlere göre doğalgaz kullanımını %30-40 oranında aşağı çekecektir. Kullanılan kombilerin tamamen yoğuşmalı olması demek, evsel tüketimi %15-20 civarında azaltır. Bunun yanında daha emniyetli cihazlar, daha kullanımı kolay cihazlar. Örneğin, telefonunuzla evde olmadan kombiyi çalıştırabiliyorsunuz. Bu da kombinizin sabahtan akşama kadar çalışmasını engeller. Öncelikle tüketicinin cebinde fazla para kalır, güvenlik ve estetik açısından inanılmaz bir tatmine ulaşır. Bu Türk insanı için çok değerli bir şey. Çevre içinde çok önemli bir konudan söz ediyoruz. Bu cihazlar ile çevreyi kirletmiyoruz. Dolayısıyla cebinize faydası var, çevreye faydası var, işsizliğe faydası var. Bu nasıl getirilmez ben anlamıyorum. Umarım artık bu son olur

Yeni ürünlerinizden bahseder misiniz?

Öncelikle ilk yaptığımız şey düşük emisyon salan, tüketimini azaltan cihazlar üretiyoruz. Bunun dışında İtalyan bir firma olduğumuz için biz estetiğe de çok önem veriyoruz. Ayrıca dijital dünyada uzaktan erişim çok önemli hale geldi. İnsanlar artık evindeki bir cihazı evde olmadan yönetmek istiyor ya da servisin eve gelmesi çok zor, servis dışarıdan müdahale ediyor.  Hatta servis ayarları sizden çok daha iyi yapıp %15’lik bir tasarruf elde etmenizi sağlıyor. Dünya artık bu yöne doğru kayıyor. Akıllı ev dediğimiz teknoloji artık dünyanın her yerine en ilginç konu . Bizim cihazlarımız öncelikle emniyetli ve çevreye duyarlı cihazlardır. Devamında dijital ve estetiği olan cihazlardır. Aslında bu özellikleriniz bir bakıma sizin farkınızı da ortaya çıkarmaktadır. Bazı ülkelerde sizi vergiler boğsa da, biraz pahalı da olsanız tüketici  sizi bu özelliğinizden dolayı tercih ediyor. Sürdürülebilirlik için de bu yeniliklerin her zaman yapılması gerekiyor. Biz grup olarak ciromuzun %5’ini Ar-Ge’ye harcıyoruz. Dünya genelinde gelişmiş ülkelerde bu oran %3.5’tir. Türkiye’de ise bu oran %1.2 civarındadır. Bizim 19 tane Ar-Ge merkezimiz var.

Satış ve dağıtım kanalı yapınız nasıl?

Biz, satış noktalarında değişime gitmeye başladık. Artık cihazları sergilemeye çalışıyoruz çünkü kutu içerisinde bizim cihazımızın farkına varamazsınız. Bizim cihazlarımızın farkı, sergilendiğinde yani tüketici ile temas olduğunda  ortaya çıkar. Dolayısıyla tüketiciyle cihazlarımızı buluşturmaya çalışıyoruz. Bunun için de iki aşamalı plan yaptık. İlk önce servislerimizi geliştiriyoruz. Yani tüketici servislerde ürünü görebilecek. İkinci olarak satış noktalarımız geliyor. Satış noktalarımızı beyaz eşyanın olduğu yere doğru taşımaya başlıyoruz çünkü beyaz eşya ile bizim ürünümüz bütünlük sağlayan bir ürün. Artık beyaz eşya dükkanına girdiğinizde bir termosifon ya da kombi alabiliyorsunuz. Trend bu yöne doğru kaymaya başlıyor. Bizde şu anda bu trend için kendimizi hazırlıyoruz. Yatırımlarımızı bu yöne doğru kaydırmaya başladık. Önceliğimiz servis ve satış noktalarımız. Ekibimizi de o yüzden değişime soktuk. İlk önce şirketi değiştirdik, sonrasında ürünleri değiştirdik. Şimdi de sahaya inme zamanı dedik.

Bu kadar değişimi yapıp da büyümek kolay bir şey değil. Biz adetsel bazda 2017 yılında  %14 büyüyoruz. Bizim üç senedeki hedefimiz pazar payı anlamında %10’u geçmek. Şu anda %7 pazar payına sahibiz.

Enerji alanındaki gelişmelerin ürünlere yansıması nasıl olacak?

Isı pompası üretimi yapıyoruz. Isı pompası aslında klima, termosifon ve kombinin yaptığı işi tek başına yapabilen bir üründür. Her şeyden önce gaz yok, elektrik var. Yatırımlara dikkat ettiğinizde devletin en büyük yatırımları güneş enerjisi ve rüzgar enerjisidir. Bu yatırımlarla birlikte önümüzdeki on yıl içerisinde elektriğimizin altı kat daha ucuzlayacağını düşünüyoruz. Elektrik altı kat ucuzladığında birde bunu kablosuz sağlayabildiklerinde dünyada ısıtma ve soğutma enerjisi elektrikle sağlanacaktır. Dolayısıyla elektrik ucuz olduğunda ısı pompası gelecektir. Türkiye’de şu anda on bine yakın ısı pompası satılıyor. Biz bu anlamda yatırıma başladık ve her sene %100 büyüyoruz. Bana göre en büyük büyüme devletin bu işe el atması ile olacaktır. Enerji Bakanlığı birçok yatırım yapıyor ama bunları destekleyecek cihaz ısı pompalarıdır. Benim düşüncem ısı pompası büyük grupların devreye girmesiyle Türkiye’de patlayacaktır.

Ekonomi açısından Türkiye’nin gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

15 Temmuz beni çok korkutmuştu, 2016 Temmuz ayında biz bütçenin yarısını yapmıştık ama Eylül ayında bütçemizi yakaladık. Baktığınızda dünyada böyle bir ülke yok. İki ayda böyle bir  kaosu atlatabilen bir ülkeden korkmamak lazım.