Mynmar Gerçeği Ve Enerji Politiği
Prof.Dr. A. Beril TUĞRUL
İTÜ Enerji Enstitüsü
Bugünkü adıyla Mynmar, geçmişte Birmanya veya Burma olarak ta bildiğimiz bu ülke bir güneydoğu Asya ülkesi olup Bengal Körfezi ve Andaman Denizine geniş kıyısı bulunan bir Asya devletidir. Bölgesinin genel özelliklerini gösteren ülke; Bengladeş, Hindistan, Çin, Laos ve Tayland ile komşudur.
Orta Asya’dan Türk ve Moğol asıllıların göçlerinin olduğu eski bir yerleşim bölgesi olmasına karşın, 11. yy.da devlet olarak tarih sahnesinde yer aldığı görülmektedir. 13. yy.da Çin’e hakim olan Cengiz Han’ın torunlarında Kubilay Han tarafından işgale uğramıştır. Daha sonra farklı hanedanların etkin olduğu bu bölge 19. Yüzyılda refah seviyesi yüksek bir bölge iken 1882’de İngiliz işgaline uğramış ve İngiliz sömürgesi olan Hindistan’a bağlanmıştır. II. Dünya Savaşında Japon işgali de yaşayan ülke 1948’de bağımsızlığını kazanmış, ancak çalkantılı dönemler yaşamış ve askeri yönetimler etkin olmuştur. 2010 yılında ise cumhuriyete geçiş sürecinin başlatıldığı söylenebilir.
57 milyon civarındaki nüfusu farklı etnik gruplar içermekte ve nüfusunun çoğunluğu Budist olup % 15’i Müslüman olarak bilinmektedir. Müslümanlığın ortaya çıkışından bir yüzyıl kadar sonra Bengal Körfezinde batan Müslüman tacirlere ait bir geminin yolcularının (deniz kıyısı bölgesi olan) Arakan (veya Rakhine) bölgesine yerleşmesiyle bu bölgede Müslümanlık yayılmış ve yaygınlaşmıştır. Bu bölgede İslami bir devlet de kurulmuş ve deniz ticareti yoluyla varlıklarını sürdürmüşlerdir. İngiliz işgaliyle birlikte Burma içinde nitelenmişlerdir. Bundan sonra da çoğu kez sorunlu ve kanlı süreçler yaşanmıştır.
Enerji Politik Açıdan Mynmar
Günümüzde, ülke maden zenginliğine sahip olmasına karşın Asyanın yoksul ülkeleri arasında yer almaktadır. Kişi başı yurtiçi hasıla 1000 USD’ın altındadır. Sahip olduğu madenler arasında kalay, çinko, kurşun, tungsten, altın, gümüş, bakır ve yeşim taşı sayılabilir. Madenlerinin çok iyi değerlendirildiği söylenemez.
Bunlardan ayrı olarak petrol ve doğal gaz yataklarına sahiptir. Karada yer alan petrol ve doğal gaz rezervlerinin yanı sıra (off-shore) denizde bulunan rezervleri de bulunmaktadır. Deniz rezervlerine yeni bulunmalarla birlikte eklemeler de olabilmektedir.
Şekil 1 Mynmar ve Enerji Hatları
Myanmar’da ilk önemli petrol üretimi 1871 yılında, İngilizler tarafından başlatılmıştır. Ülke 1970 yılından beri de doğal gaz üretmektedir. Myanmar yönetimi 1990’lı yıllarda Andaman Körfezi’ndeki doğal gaz yataklarını işletme ayrıcalıklarını Fransa ile İngiltere’ye vermiştir. Önemli bir rezerv kapasitesine ilişkin işletme ayrıcalığı ABD şirketlerine verilmiştir. 2005 yılında Çin, Tayland ve Güney Kore Myanmar’ın petrol ve doğal gaz sektörüne yoğun yatırımlar yapmışlardır. Ayrıca, devlet tarafından ve Japon şirketleri tarafından işletilen sahalar da bulunmaktadır. Tayland bölgede araştırma yapmış ve yeni doğal gaz alanları bulunmuştur. Ancak, rezervlerin önemine karşın halen yüksek verimlilikle işletildikleri söylenemez.
Görüldüğü üzere Mynmar’ın fosil yakıt rezervleri dikkat çekicidir. Üstelik deniz rezervlerine yeni bulunanlar eklenmektedir. Ayrıca, birçok ülkenin etkinliği de söz konusudur. Bir başka deyişle, enerji politik açıdan önemli ve gelecek vadeden bir bölgedir. Sahil bölgesinde ise Arakan eyaleti yer almakta olup ülkenin genelinden farklı bir yapı sergilemektedir ve deniz ticareti ile deniz bağlantılı hatlar bu bölgenin kontrolundadır.
Bütün bunlardan ayrı ve belki de bunlardan daha önemlisi Çin için bölgenin taşıdığı anlamdır. Şöyle ki; Çin 20. yüzyılın son çeyreğinde ve içinde bulunduğumuz 21. Yüzyılda “Doğunun parlayan yıldızı” nitelemesiyle anılmaya başlayacak kadar büyüme ve gelişme göstermiştir. Halen de dünyanın en büyük büyüme oranına sahip ülkesidir. Bu bağlamda, enerji gereksinimi devasa boyutlardadır. Kendisi daha çok kömür yataklarına sahiptir. Buna karşın petrol ve doğal gaz gereksinimi büyük ölçülerdedir ve önemli ölçüde ithal etmektedir.
Çin petrol ihtiyacını büyük ölçüde Orta Doğu’dan ve Afrika bağlantılarından deniz yolu ile sağlamaktadır. Bu yol Hint Okyanusundan ve Malaka boğazından geçmekte ve Hindi Çini’yi dolaşarak Çin’e ulaşmaktadır. Oysa, Hint Okyanusunda deniz yolu ile gelen petrolün Mynmar üzerinden boru hattı ile Çin’e ulaştırılması uygun ve karlı bir güzergah durumundadır (Şekil 2).
Nitekim, Çin ile Mynmar petrol ve doğal gaz konusunda 2004 yılından beri işbirliğine gitmiş bulunmaktadırlar. Bu bağlamda Çin ile Myanmar arasında 2009’da Çin-Myanmar Petrol ve Doğal Gaz Boru Hatları Projesi başlatılmıştır. Proje, biri petrol ve diğeri doğal gaz olmak üzere 2 hattan oluşmaktadır. Petrol boru hattı projesi daha çok deniz yoluyla gelen petrolün taşınmasına ilişkin olarak önem taşımakta olup ülke petrol rezerviyle de ilgili bir petrol terminali niteliğindedir. Doğal gaz boru hattı ise, Mynmar’ın derin su doğal gaz geliştirme projesi ile bağlantılıdır. Bir başka deyişle, doğal gaz boru hattı, Mynmar doğal gaz rezervlerinden taşıma yapılmasını ifade etmektedir. Bu hatlar çekilerek işletim aşamasına gelinmiştir.
Sonuç
Mynmar ve kıyı eyaleti Arakan, söz konusu rezervlerin bulunması ve boru hattı projelerinin oluşturulmasıyla dikkatleri üzerine çeken önemli bir enerji-politik ve stratejik bölge haline gelmiştir. Bu durum, önceleri Arakan bölgesi için bir avantajmış gibi görünse de zaman içinde bir tehdit unsuru olarak kendini göstermiştir. Öncelikle, Mynmar’ın kendi içinde eyalet bazında sorun olarak ortaya çıkmış, ancak kısa zamanda sorunlar üst boyutlara taşınmıştır.
Şöyle ki; yeni rezervler ve bu bölgeler üzerinde ayrıcalık (imtiyaz) alan ve almaya çalışanlar arasındaki rekabet ve yerel şartlarla uyum sorunları kendini göstererek daha sonra ortaya çıkan boru hattı projeleri ile bu bölge, Çin için de hayati öneme haiz olmaya başlamıştır. Böylece, bölge ve bölge rezervleri üzerinde etkin olanlar arasında kıyasıya olarak nitelenebilecek rekabet şartları oluşmuştur.
Öte yandan, Çin’in dünya ekonomisindeki etkinliğinin giderek artıyor olması ve ard arda gelen yıllar boyunca (dünya krizlerine rağmen) büyüme hızının yine dünyadaki en büyük büyüme hızı değerini koruması, Çin’in dünya liderliği konusunu gündeme taşımaya başlamıştır. Engelleme yollarından biri enerji kaynaklarını temin yollarını kısıtlamaktan geçmektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde, Arakan’a ilgi duyanların hiçte küçümsenmeyecek çoklukta olacağı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, bölge üzerinde eski ve yeni ayrıcalık (imtiyaz) alanlar ve de bundan sonra almak isteyenler arasında acımasız bir rekabet ve birbirlerini engelleme ve buna karşın durumlarını koruma ve geliştirme gibi hayli karmaşık bir yarışma ve çekişme ortamı doğmuş bulunmaktadır. Bu durum, dünyanın pek çok yerinde de olduğu gibi yine bölge yaşayanları bağlamında ve özellikle etnik ve dini farklılıklar üzerinden hayata geçirilmekte olduğu gözlenmektedir. Bölgede çok farklı ülke ve güçlerin çıkarları söz konusu olduğundan yaşanan gelişmeler pek çok dünya ülkesi tarafından sessizlikle izlenmektedir. Sonuçta, bölgede zalimane ve insani boyuttan hayli uzak şartlar kendini göstermiş olup, bu durumun çok ta kolay durulmayacağı izlenimi edinilmektedir.