Son 15 yılda savunma sanayiine büyük yatırımlar yaptık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her platformda savunma sanayii alanına yatırımların arttırılmasını istemesi ve bu alandaki yerlilik oranının azaltma hedefleri giderek meyvesini vermeye başlıyor. Türkiye’nin eskiye nazaran daha az teknoloji ithal ettiğine dikkat çeken Savunma ve Havacılık Sanayi İhracatçılar Birliği Başkanı Latif Aral Aliş, geçmişte dünyanın en büyük savunma sanayi firmaları arasına bir firma ile girerken bugün sayının üçe çıktığını belirterek sorularımızı yanıtladı.

Cumhurbaşkanımız ABD’yi işaret ederek onlara muhtaç değiliz şeklindeki değerlendirmesiyle ilgili düşüncelerinizi alabilir miyiz?

Türk savunma ve havacılık sanayii, son yıllarda yaptığı yatırımların meyvelerini almaya başladı. Savunma Sanayii Müsteşarlığı tarafından yerli ürünlere öncelik verilmesi kararı ile firmalarımız, tasarımı özgün olan milli ürünleri üretmeye, geliştirmeye, yurtiçinde ve yurtdışında pazarlamaya başladılar. Küreselleşen bir dünyada, küreselleşen ekonomik koşullarda, ticari olarak tamamıyla soyutlanmak mümkün olmadığı gibi, kimse tek bir kaynağa, tek bir üreticiye de bağlı değil. Ürününüzü üretmek için hangi tedarikçi size daha uygun imkânlar sunabiliyorsa, o tedarikçiyi tercih edebilir, uluslararası pazarda dilediğiniz müşteriye satabilirsiniz. Özgün tasarım bu noktada kilit terim. Bir ürün hakkında hak iddia edebilmek için onun tasarım haklarına sahip olmanız gerekiyor. Türk savunma ve havacılık sanayii olarak bizler, bu açıdan son 15 yılda gerçekten çok büyük yatırımlar yaptık. Sanayimizin sağlıklı gelişimini sürdürmek için en ideal koşulların oluşmasını beklemek doğal bir davranış ama bu koşulların değişken olabileceği hepimiz tarafından tahmin edilebilen bir olasılık. Eskiden özellikle teknoloji gelişimi açısından tek tarafı ağır basan bir ticaretten, günümüzde daha dengeli bir seviyeye doğru gelmeye başladık. Bu sadece ABD ile ilgili bir konu değil. Türkiye eskiye nazaran daha az teknoloji ithal eden, buna mukabil daha çok teknoloji üretip ihraç eden bir konuma geliyor.

Ülkemizde genel silah sanayinin geldiği nokta ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Öncelikle, silah sanayii ifadesi sektörün kullandığı bir ifade değildir. Bizler savunma ve havacılık alanında faaliyet gösteriyoruz. Bu alan ileri teknolojilerin geliştirildiği, sivil kullanıma yönelik birçok ürün ve hizmetin üretildiği lokomotif bir kimliğe sahip. Ayakkabıdan siber güvenliğe, jet motor aksamından elektronik haberleşmeye kadar çok geniş bir yelpazeden bahsediyoruz. Az önce de belirttim, özellikle son 15 yılda kaydettiğimiz aşama neticesinde bugün dünya ölçeğinde en üst standartlara sahip, rekortmen ürünlere sahibiz. İnsansız hava araçlarımız, eğitim uçağımız, MİLGEM başta olmak üzere farklı sınıflarda gemilerimiz, orta menzilli füze ve roketlerimiz mevcut. Firmalarımız elektronik harp ve haberleşme, siber güvenlik, modernizasyon projelerinde dünyanın farklı noktalarındaki ihalelerde üstün teknik özellikleri ve kaliteleri ile başarılı bir grafik çizmekteler.

Yerli silah sanayinin iç pazardaki durumu ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?

Savunma Sanayii Müsteşarlığı koordinesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri başta olmak üzere emniyet ve diğer benzeri kurumlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanan ihaleleri büyük oranda yerli savunma sanayimiz karşılamakta. TSK’nın ihtiyaçlarının %60’ını artık yerli tedarikçilerden karşılayabiliyoruz. Bu alanda hem köklü firmalarımız hem de teknolojik ürünlere yoğunlaşmış genç firmalarımız var. TSKGV tarafından uygulanan programlar yerli sanayimizin güçlenmesine neden oluyor, alt tedarikçi zincirini hem geliştiriliyor hem de zorunlu tutulan sertifikasyon ve diğer eğitimlerin alınması neticesinde kaliteli ürünün sürekliliği garanti altına alınıyor.

Yerli silah sanayinin gelişimi ile ilgili yapılması gerekenler hakkında bilgi verir misiniz?

Bu alan en iyilerin ayakta kalabildiği bir alandır. Ürettiğiniz, geliştirdiğiniz bir ürünün rakibi olan başka bir ürün her zaman karşınızda olacaktır. Sizin geride bıraktığınız bir araç, yeni kabiliyetlerle, yeni teknolojilerle, yeni donanımlarla karşına çıkacaktır. Er veya geç mutlaka karşınıza çıkacaktır. Bu yüzden Ar-Ge yatırımlarına devam edilmeli. Bu alanda sağlanan teşvikler genişletilmeli, çeşitlendirilmeli. Üniversite-sanayi işbirliğinin daha etkin olduğu teknokentlerin sayısı artırılmalı ve altyapısı güçlendirilmeli. Bu alanda sadece Milli Savunma Bakanlığı değil, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı gibi birçok kurum ve kuruluş görev ve sorumlukları var. Üretmek, geliştirmek ve pazarlayabilmek. Bu 3 ayağın sağlıklı bir biçimde, birbirini destekleyerek büyümesini, bu bahsettiğim kurumlar sağlayabilecektir.

Uluslararası pazarda Türk savunma sanayimizin geldiği nokta ile ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz? Bu konuda mütevazı davranamayacağım. Türk savunma ve havacılık sanayii, ürünlerinin kalitesiyle, benzersiz özellikleriyle, yapılan bağımsız testlerden elde ettiği başarılarla dünyanın önde gelen pazarlarında tercih edilen, talep gören bir sanayi durumuna gelmiştir. Çok değil, 10 yıl öncesine gittiğimizde, dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında hiçbir Türk firması bulunmamaktaydı.  2008 yılından 2012 yılına kadar 1 firmamızla bu listede yer alabildik. 2012 yılından itibaren 2 firmamız bu listede yer alıyordu. 2017 yılına geldiğimizde ise artık 3 firmamızın bu listede yer aldığını gururla söyleyebilmekteyiz. Her sene firmalarımız listede bir önceki yıla göre daha üst sıralarda yer alıyor. Bu veriler sanıyorum objektif olarak firmalarımız kısa zamanda dahi olsa elde ettikleri başarıları özetleyebiliyor.