Uğur Okulları evrensel gelişimi ve dönüşümü takip ediyor
Geleceğin nasıl şekilleneceği ile ilgili öngörüler, eğitim ortamlarının hazırlanmasında önemli roller üstleniyor. Bilimsel bakış açısı ile ortaya atılan öngörülerin geleceği nasıl şekillendireceği hususu ise zaman içerisinde sonuçlandıracağımız ve yeniden kurgulayacağımız bir döngü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu döngünün uzun soluklu uygulayıcılarından biri olan Uğur Okulları, ülkemiz eğitim sistemi içerisinde etkin rol almaya devam ediyor. İçerisinde bulunduğumuz eğitim iklimi ile ilgili sorularımızı yanıtlayan Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, gelecek ile ilgili öngörülerini okuyucularımızla paylaştı.
Özel Eğitim sektörünün geleceği hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Türkiye’de özel eğitim sektöründe özellikle günümüzde devletin desteği ve teşviki ile özel eğitimin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi çabası var. Bu çaba ve program kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı’nın bize intikal eden istatistiklerinde şöyle bir hedefi var. 2019 yılına kadar yüzde 6.5 oranındaki öğrenci sayısını %12’ye, 2023 yılında da % 15’e çıkarmak gibi bir hedefi var. Türkiye’de şu anda anaokulundan lise düzeyine kadar eğitim alan 18.5 milyon öğrenci olduğunu düşünürsek şu anda 1 milyon 400 bin civarında öğrenci ülkemizde özel öğretim kurumlarında eğitim alıyor. 2019 yılında bu sayının 2,5 milyona 2023 yılında da 3 milyona çıkacak olması öngörülüyor. Tabi bunun için devletin iştirakçilere, kurumlara, yatırımcılara, velilere teşvikleri var. Bu yıl 75 bin öğrenci yeni teşvik kapsamına alındı.
Sayısal olarak baktığınızda özel eğitim sektöründe bir büyüme ve ilerleme var. Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nden 31 Ağustos itibariyle, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında başlayacak olan 1777 tane daha özel öğretim kurumunun açıldığı bilgisi geldi. Ancak bir eğitimci olarak söylemem gerekirse bu sayısal anlamdaki büyümeye eşdeğer bir nitelikli büyümenin olduğunu söyleyemem. Yani sayısal anlamda bir büyüme var ama kalite anlamında aynı oranda bir büyümenin olduğunu söylemek pek doğru olmayabilir. Zaman içerisinde bu sayısal büyüme duracak ve niteliğe doğru yöneleceğini öngörüyorum. Marka çatısı altında toplanabilen, geçmişi olan ve eğitim-öğretimi gerçekten iyi yapmaya çalışan ve iyi yapabilen okullar ayakta kalacaktır.
Bu gelişmede Uğur Okulları nerede duruyor?
50 yıllık bir geçmişi olan Uğur Okulları olarak öncü bir rolümüzün olduğunu söyleyebilirim. Hem nicelik olarak büyümekteyiz hem de nitelik olarak gelişmekteyiz. Biz 50 yıldır sadece eğitim sektörünün içerisinde yer aldık. Türkiye’de ortalama ticari bir şirketin ömrü 6-7 sene iken bir öğretim kurumunun ömrünün 50 yıl olması zannediyorum ki pozitif anlamda birçok sebebe dayanır ve bunun hakkında birçok yorum yapılabilir. Bu 50 yıllık geçmişin vermiş olduğu, gerek yayınlarımızla gerek eğitim-öğretim programlarımızla gerek öğretmen kadromuzla gerekse de eğitime bakış açımızla örnek teşkil ettiğimizi söylemek isterim. Birçok kurumun eğitimin her alanında bizi örnek aldığını, rol model teşkil ettiğimizi görüyoruz. Aslında bu da bizi gururlandırıyor.
Uğur Okullarında nasıl bir eğitim-öğretim anlayışı var?
Okullarımız, velilerin çocukları adına beklentilerini karşılayacak bütün olanaklara sahiptir.
Bizim yenilikçi bir yapımız var. Sürekli yeniyi ve daha iyisini araştırıyoruz. Diğer okullardan birkaç alanda farklılaştığımız konular var. Bunlardan bir tanesi, normal standartların dışında dört dilde çok iyi eğitim verdiğimizi ve vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Dört dil derken, bunlardan ilki anadil, anadil olmazsa olmazımızdır. Anadilin çok iyi öğretilmesi gerekir. Bir insanın çok okuması, okuduğunu iyi anlaması ve yorumlayabilmesi, anladığını ve yorumlayabildiğini yazılı ve sözlü olarak iyi ifade edebilmesi gerekir. Bu bizim önceliğimizdir. İkincisi, bize bu yıl anaokulunda emanet edilen çocuk 2035 yılında hayata başlayacak. 2035 yılında ekonominin, teknolojinin, siyasetin, coğrafyanın, tarımın, ulaşımın neye benzeyeceğini hiçbirimiz kestiremeyiz. Ama bildiğimiz, öngördüğümüz ve emin olduğumuz bir şey var. Şu anda bizim okulumuzda okuyan çocuklarımız o tarihte dünya avuçlarının içerisinde olacak. Dünyanın her köşesindeki insanlarla iletişim kurmak, oralara seyahat etmek, oradaki insanları ağırlamak durumunda olacaklar. Tabi bu da evrensel bir iletişimi gerektiriyor, şu anda gördüğümüz evrensel iletişim İngilizce. İkinci dil, İngilizceyi çok iyi öğretmemiz lazım. Bunun için de biz, hem Bahçeşehir Üniversitemizin hem de Amerika’daki Mentora Dil Okulumuzun gücünden, deneyiminden yararlanarak İngilizce öğretim programımızı geliştirdik. Hatta bu sene beşinci sınıflarımıza Amerika’da yazılan yayınlarımızı kullanmaya başladık. Üçüncü dilimiz olan bilim, olmazsa olmazımızdır. Bilim dili de matematiktir. Üçüncü dil olarak matematiği çok önemsememiz lazım. Dördüncü olarak da teknolojinin dilini çok iyi öğretmemiz lazım. Bunun için de okul öncesinden başlayarak erkenSTEM, robotik ve kodlama eğitimini iyi vermemiz lazım. Bunların hem müfredatını hem de yayınlarını bizim ekibimiz oluşturdu. Geçen yıl bunu kullanmaya başladık, bu yılda kullanacağız. Ayrıca bununla ilgili uygulamamızı da bilimsel bir araştırmayla da izliyoruz. Bu araştırmanın birinci ayağının sonuçlarını geçtiğimiz Mayıs ayında Avusturya’da dünyanın elli ülkesinden katılan akademisyenlere paylaştık. Uğur Okulları, evrensel gelişimi ve dönüşümü takip edip öncülük yapıyor ve öğrencilerine sunuyor.
Bir de ülkemizin gerçekleri var, sınavlar. Uğur Okullarının 50 yıllık geçmişinin 47-48 yıllık deneyimi bu sınavlara hazırlık kısmında. Biz bu deneyimi de okula entegre ederek “İki Kademeli Eğitim Modeli’ni” geliştirdik. 50 yıllık deneyimimizi burada kullanıyoruz. Ayrıca geçtiğimiz öğretim döneminde ilk kez hayata geçirdiğimiz Uğur Sınava Hazırlık Merkezleri ile de kariyer planlaması, deneme sınavları, kişiye özel düzenli geri bildirim sistemi ve online sınava hazırlık eğitim platformu sayesinde eğitim teknolojilerinin en güncel araçlarını kullanarak öğrencilerimizin başarılarını destekliyoruz. Kısacası hem yenilikçi bir okul hem de sınavlara en iyi şekilde hazırlayan bir okul olarak ilham verdiğimizi ve başarılı bir şekilde ilerlediğimizi söyleyebilirim.
Uğur Okullarının ulaştığı büyüklük nedir?
2016-2017 eğitim-öğretim yılı sonu itibariyle Türkiye genelinde farklı seviyelerde 133 okul, yaklaşık 65 bin öğrenci ve 4700 civarında öğretmen kadromuz var. 2017-2018 eğitim-öğretim yılına başladığımız zaman da mevcut okullarımıza 28 tane yeni okul ekliyoruz, bunların 18 tanesi kampüs. Ayrıca bu sene 72-75 bin arası öğrencimiz ve 5 binin üzerinde de öğretmenimiz olacak. Türkiye genelinde 44 ilde varız.
Bütün okullarınızda aynı eğitim kalitesini nasıl sağlıyorsunuz?
Bizim eğitim-öğretim programımız genel müdürlük bünyesindeki akademik birimler tarafından hazırlanıyor, üniversitemizin ve akademisyenlerimizin desteğiyle süreç şekilleniyor. Hangi dersin haftada kaç saat olacağı, bu derslerde hangi ders kitaplarının, hangi yardımcı materyallerin, hangi testlerin, hangi sınavların kullanılacak olduğu bütün yıl boyunca nelerin nasıl yapılacak olduğunu genel müdürlük bünyesinde planlıyoruz. Uygulama okullarda yapılıyor. Tabi 50 yıllık bir deneyimin sonucunda öyle bir program oluşuyor ki bu programın nerede uygularsanız uygulayın programa sabit bağlı kaldığınız sürece başarılı bir şekilde uygulayabiliyorsunuz. Burada önemli olan diğer bir konu uygulayıcı yani öğretmen faktörüdür. Öğretmenlerimizin sürekli eğitimi önemlidir. Türkiye genelinde 16-17 Ağustos’ta lider öğretmenlerimizi, başkanlarımızı genel merkezimizde eğitime tabi tuttuk. Bu eğitim sürekli olarak devam ediyor. Dolayısıyla merkezi program, merkezi yaklaşım, yerel uygulama ama yerel uygulamanın başarılı olması için sürekli mesleki gelişim, izleme ve değerlendirme bu şekilde kaliteyi sağlıyoruz.
Yeni dönem eğitim-öğretim çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Sağlıklı ve başarılı bir eğitim-öğretim yılı geçirmek için bütün planlamalarımız bitti ve şu anda çalışmalara başladık. 2018-2019 için 50 kampus ile başlamayı hedefliyoruz. Yani 50. yılda 50 kampus hedefliyoruz. Bir diğer husus da bu deneyimimizi Amerika’daki kanuni değişikliği de izleyerek, Amerika’da hazırlık liseleri kurmak gibi bir düşüncemiz var. Amerika’da lise dört yıl ve dört yıl kesintisiz olarak devam edecek okullar var. Ama bir kanun değişikliği ile iki yıllık yani son iki yılında sadece üniversiteye hazırlayan liselerin kurulmasına kanun onay vermiş. Biz de bu değişikliği takip ediyoruz ve Türkiye’deki bu deneyimimizi orada kullanabilmek için bu doğrultuda araştırma içerisindeyiz. Bu yönde de bir hedefimiz var.
2023 yılı büyüme planlarınız nelerdir?
2023’te 100 bin öğrenci ve 100 kampüse ulaşmayı hedefliyoruz. Uğur Okulları olarak, 100 kampüste 100 bin öğrenci hedefimiz var. Biz her zaman niteliğe çok önem veriyoruz. Çünkü sonuçta bu bir eğitim ve sadece sayısal veriler üzerinden konuşmak çok doğru değil. Bu nedenle nicelik ve niteliğin aynı oranda ve aynı doğrultuda ilerlemesine çok dikkat ediyoruz.
Her özel okul ben en iyi eğitimi veriyorum diyor. PISA sonuçları ise ülkemizdeki eğitimin kalite sorununa işaret ediyor. Eğitim kalitesinde neden gerideyiz?
Bunu iki şekilde değerlendirmek gerekiyor. Bir tanesi bu sınavlara sadece iyi özel okulların öğrencileri girmiş olsa Türkiye ilk 3’te yer alır. Ama bu sınavlara bütün ülkeyi temsil edecek şekilde farklı illerden farklı seviyelerden farklı sosyo-ekonomik bölgedeki okulların hepsinden öğrenci geldiği zaman maalesef bu sonucu etkiliyor. Yani ülkemizde kaliteli eğitim verilen okullar ile kaliteli eğitim verilemeyen okullar arasındaki uçurumun çok geniş olmasından kaynaklanıyor. Gönül ister ki her okulumuz eşit düzeyde olsun aynı eğitimi verebilsin ama gerçeklerimiz onu göstermiyor. İkinci bir diğer konuda eğitim-öğretim yaklaşımımızın hala ağırlıklı olarak bilgi yükleme mantığından gidilmesinden dolayıdır. O yaklaşımdan kurtulamadığımız sürece biz bu sıralamada aşağıda yer alırız.
Mevcut eğitim sistemi ve değişen sınav uygulamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Mevcut sistemde öğretmenlerimiz, okullarımız sınava hazırlık kaygısıyla istedikleri gibi bir akademik eğitim veremiyorlardı. Eğitim sistemimizin, öğrencilerin kendilerini daha çok ifade edebildikleri, öğrenci gelişim dosyalarının incelendiği ve öğrencinin sosyal, kültürel, sanatsal alanlarda da değerlendirilebildiği bir yaklaşımı benimsemesi gerektiğini düşünüyorum.
Biliyorsunuz gündemimizde TEOG ve üniversiteye giriş sınavlarındaki değişiklikler var. Çoktan seçmeli sınav sisteminin kalkmasıyla, sınava hazırlık baskısının azalacağına, eğitimin niteliğinin artacağına ve bu yaklaşıma daha da yakınlaşacağımıza inanıyorum. Sürecin hızlı ilerlemesi ve sınavlarda bu sene yapılan değişiklikler elbette öğrenci ve velilerde kaygıya sebep oldu. Ancak bu noktada öğrencilerimiz, sınavların şekli ne olursa olsun bir ölçme ve değerlendirmeye tabi tutulacaklarını bilmeli ve buna göre çalışmaya devam etmelidir. Velilerimiz de olaya bu açıdan yaklaşarak sadece sınava hazırlık nedeniyle değil öğrenme ve kendini geliştirme amacıyla da çocuklarını desteklemelidir.
Uğur markası, 50 yıllık deneyimi, vizyonu ile TEOG’un kaldırılması ve üniversiteye giriş sınavı değişikliği sürecine yeni yaklaşım ve uygulamalar geliştirerek bizzat dahil olmaktadır, her zaman olduğu gibi öğrencilerimizi mağdur etmeyecek şekilde yeni sürece adapte olacaktır. Bizler de okullarımıza kabul sistemlerimizi geliştirmek üzere düzenli çalışmalar yapıyoruz. Öğrencilerimizin akademik başarılarına ek olarak farklı alanlarda da başarılarını ve yatkınlıklarını önemsiyoruz. Bu süreçte de onlara güçlü rehberlik hizmetleri sunarak en iyi şekilde yeni sisteme adaptasyonlarını sağlayacağız. Ayrıca Uğur Okulları olarak geliştirdiğimiz ve uygulamakta olduğumuz Akademik Gelişim Dosyası (AGD) yani portfolyonun ulusal ve uluslararası üniversitelere girişte önem kazanmakta olduğu ve bu konuda da Uğurlu öğrencilerin bir adım önde olduklarını memnuniyetle paylaşmak istiyorum.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Uğur Okullarının fiziksel yapısında sportif, sanatsal, teknolojik altyapı üst düzeydedir. BAU Mimarlık Fakültesi desteğiyle bütün okullarımız yeni inşa edildi. En çağdaş, en güncel, öğrencinin her ihtiyacına cevap verebilecek fiziksel ve teknolojik donanımlarla yapıldığını ve bunların kullanıldığını söylemek isterim. Ayrıca yenilikçi bir yaklaşım olarak kendi bünyemizde sınavlara hazırlık merkezimiz var. Uğur Sınavlara Hazırlık Merkezi tasarlayıp, kurduk. Sınavlar ülkemizin bir gerçeği, tamamı çoktan seçmeli sınavlarla bugüne kadar geldik. İlk defa geçtiğimiz LYS sınavında kısa cevaplı sorular denendi ve başarılı bir şekilde de uygulandı. Biz Uğur Okulları olarak bu konuda da öncülük yaptık. Devlet daha bu kararı vermeden önce biz 2012 yılında Türkiye genelinde 20 binin üzerindeki öğrencimize kısa cevaplı sorularla deneme sınavı yapmıştık. Böyle bir deneyimimiz var.