Yurtdışında finansman temini ve yapıcı diplomasi ihtiyacımız arttı
Uluslararası arenada önemli projelere imza atan Türk müteahhitlik sektörünün temsil noktalarından biri olan Türk Müteahhitler Birliği, ülkemizin ilk sivil toplum kuruluşları arasında yer almaktadır. 1952 yılından beriüyelerinin ulusal ve uluslararası pazarda üyelerinin rekabet gücünü artırmak için çalışmalar yapan Türk Müteahhitler Birliği, göreve başlayan yeni yönetimi ile sektörün sorunlarını gidermeye çalışıyor. Gelecek dönem ile ilgili görüşlerini almak için biraraya gediğimiz Türk Müteahhitler Birliği Başkanı M. Erdal Eren, sorularımızı yanıtladı.
Sektörün ülkemizin gelişimine katkıları konusunda bir değerlendirme alabilir miyiz?
Müteahhitlerimiz başta büyük altyapı projeleri alanında olmak üzere ülkemizin imar çalışmaları ve kalkınma sürecinde Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana kilit rol oynamıştır. Nitekim ülkemizin ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olan Birliğimiz de 1952 yılında bu çerçevede bir ortak gelecek vizyonu ile Anadolu’yu inşa etmek üzere yola çıkmış vatansever bir grup Türk mühendis tarafından kurulmuştur. Türk inşaat sektörü Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren bu yönde bir gelişim sürecine girerek, önce demiryolları ve sulama projeleri; ardından limanlar, karayolları köprü ve tüneller; sonrasında da havalimanları, büyük sanayi tesisleri ve enerji santralleri gibi uzmanlık gerektiren projeler ile ülkemize hizmet etmiştir. Bugüne gelindiğinde; Türk inşaat sektörü, yarattığı katma değerin büyüklüğü ve sahip olduğu istihdam potansiyelinin yanı sıra 200’ü aşkın alt sektöre etkisi ile öne çıkmaktadır. Bu kapsamda sektörümüz, ekonomimizin “lokomotif sektörü” olarak tanımlanmaktadır.
TMB üyeleri, yurtiçindeki inşaat işlerinin %70’ini, Türk müteahhitlerinin yurtdışında üstlendikleri işlerin ise %90’ını gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla sektörümüzün bir diğer önemli özelliği, yurtdışı müteahhitlik ve inşaat malzemesi ihracatı boyutlarıyla uluslararası pazarda yüksek bir rekabet gücüne sahip olmasıdır. 1972 yılında Libya pazarı ile yurtdışına açılan müteahhitlerimiz, geçen zaman zarfında dünyada tanınırlığı olan ve takdir edilen firmalar haline gelmiş olup; ülkemizi bu alanda en üst sıralarda temsil etmektedir.
Bununla birlikte üyelerimiz artık sadece inşaat ve müteahhitlik alanında değil; inşaat malzemeleri üretiminden, enerji, turizm, sağlık ve ulaşım sektörlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede dünya çapında faaliyet göstermektedir.
Sektörün uluslararası arenadaki etkinliği ile ilgili bir değerlendirme alabilir miyiz?
Türk müteahhitleri yaklaşık yarım asırlık uluslararası faaliyetleri kapsamında zengin birikim ve deneyimler kazanmış, öte yandan Libya çöllerinden Sibirya soğuklarına uzanan çok çetin koşullarda, kimi zaman riskli coğrafyalarda önemli bir başarı öyküsüne imza atmıştır.
Müteahhitlerimiz 1972 yılından bugüne (2021 yılı Haziran sonu itibarıyla) kadar 129 ülkede toplam 428 milyar ABD Doları büyüklüğünde 10.789 proje üstlenmiştir.
Sektör olarak küresel çapta yakından izlenen uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR’ın (Engineering News Record) “Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi Listesi”nde ülkemizi firma sayısı ile on yılı aşkın süredir Çin’in ardından ikinci sırada temsil etmenin de gururunu taşımaktayız. Söz konusu listede son olarak, ülkemizden 39’u TMB üyesi olmak üzere toplam 44 firma yer almıştır.
Geçen zamanda özellikle Avrasya ve Orta Doğu ülkeleri olmak üzere yakın coğrafyamızda aktif biçimde iş üstlenen sektörümüz, söz konusu bölgede artık bir “Türk müteahhitliği markası” oluşturmuştur. Müteahhitlik firmalarımız son dönemde de Kuzey Afrika’nın ardından Sahra altı Afrika ülkelerinde tercih edilmekte ve Avrupa’da da öne çıkan projeler üstlenmektedir. Uzak Doğu ve Latin Amerika ülkeleri de hedef pazarlar olarak takip edilmektedir. Geldiğimiz noktada, yurtdışında tek başına 3-4 milyar ABD Doları büyüklüğünde proje üstlenen müteahhitlerimiz bulunmakta olup, sektörümüz küresel çapta da öne çıkan büyük ölçekli projeleri başarıyla inşa etmektedir.
Böylece sektörümüz ülkemizin hem hizmet, hem de -mümkün olduğunca Türk malı kullanımı ile- ürün ihracatına önemli destek vererek cari açığın kapatılmasına katkı sunmaktadır. Yurtdışı projelerde Türk işgücü istihdamı da sağlanmakta olup TMB olarak öncelikli hedeflerimiz arasında gerekli düzenlemelerin yapılması halinde yurtdışında Türk işçilerimizin sayısının 100 bine çıkarılması bulunmaktadır.
Sektörün geleceğe taşınması noktasında çözümlenmesi gereken sorunları olduğu ifade edilmektedir. Konu ile ilgili değerlendirme alabilir miyiz?
Küresel inşaat pazarı, Covid-19 salgınından önce küçülmeye başlamış, dolayısıyla salgınla birlikte de pazardaki zorluklar artmıştır. Bu çerçevede yurtdışı müteahhitlik hizmetlerimiz de salgından olumsuz etkilenmiştir. Salgın nedeniyle, öncesinde ortaya konan 20 milyar ABD Doları tutarındaki yeni proje hedefini 2020 yılında yakalayamamış olsak da bu olağanüstü şartlarda yurtdışında 15,2 milyar ABD Doları büyüklüğünde projeye ulaşılmış olmasını sektörümüz adına yine de başarı olarak kabul etmekteyiz.
Bu yıl ise müteahhitlerimizce üstlenilen yeni proje tutarı Ocak-Haziran 2021 dönemi için 6,5 milyar ABD Doları olmuştur. Yurtdışında 20 milyar ABD Doları büyüklüğünde proje hedefini korumaktayız. Orta vadede hedefimiz, bu rakamın 50 milyar ABD Doları’na çıkarılmasıdır. Öte yandan mevcut zorlu şartlarda yurtdışında finansman temini ve yapıcı diplomasi ihtiyacımız artmış bulunmaktadır. TMB olarak başta Türk Eximbank olmak üzere uluslararası kalkınma bankaları ve ihracat kredi kuruluşları ile üçüncü ülkelerle finansman konusunda ortaklık için temaslar sürdürmekteyiz. Diplomatik adımlar konusunda ise bölgemizde siyasi ilişkilerde başlayan iyileşmenin sürmesi önemlidir. Müteahhitlerimizin yurtdışında üstlendiği proje tutarı önceki yıllarda bu sayede 30 milyar ABD Doları’nı bulmaktaydı. Bu konularda yaşanacak olumlu gelişmeler sektörümüzün yurtdışındaki rekabet gücünü artıracaktır. Ayrıca sektörde küresel rekabetin korunması için dijitalleşme önem taşımakta, dünyada öne çıkan İnşaat 4.0 süreci bu açıdan kaçırılmamalıdır.
Yurtiçinde ise 2018 yılından bu yana küçülmekte olan sektörümüz, salgına kırılgan koşullarda yakalanmıştır. Salgınla yatırımlar gerilemiş, ödenekler tarafında, vergi artışı ve ek maliyetler kapsamında firmalar üzerinde maliyet baskısı artmıştır. Sektörümüz son olarak yüksek girdi maliyetlerinin baskısı altında toparlanmaya çabasındadır. Ülkemizde aşılama sürecinin hızlanması ve bu kapsamda izlenen normalleşme süreci ise ötelenen yatırımların hayata geçirilmesine dair sektör için umut teşkil etmektedir. Sektör üzerindeki yüklerin hafifletilmesi de ekonominin genline yansıyarak çarkların hızlanmasını sağlayacaktır.
Diğer taraftan ülkemizde yapı güvenliğinin sağlanması, sektörün yapılanmasının tamamlanması ve sürdürülebilir büyüme çerçevesinde “yapı müteahhitleri için yeterlilik sisteminin uygulanması, güçlü yapı denetimleri, imar mevzuatının geliştirilmesi ve deprem odaklı kentsel dönüşümün hızlandırılması ile kamu ihale uygulamalarında AB normlarının yakalanması” konularını her fırsatta vurgulamaktayız.
Maliyet artışlarının sektöre etkisiyle ilgili değerlendirme alabilir miyiz?
Bahsettiğim gibi sektörümüzün temel girdilerinde son dönemde öngörülemeyen fiyat artışları yaşanmaktadır. İnşaat demirinde %116, çimentoda %65 gibi son bir yılda yaşanan oldukça yüksek ve açıklanması güç fiyat artışları, inşaat sektörünü zor durumda bırakmıştır. TMB olarak, bu konuda geçtiğimiz günlerde bir çalışma hazırlayarak Hazine ve Maliye Bakanımız Sayın Lütfi Elvan ile ve Kamu İhale Kurumu Başkanımız Sayın Hamdi Güleç’e ilettik. Bu çerçevede kamu projelerinde “fiyat farkı formülünde değişiklik yapılması, maliyet artışlarının karşılanabilmesini teminen firmalara fiyat farkı ödemesi veya şartsız tasfiye/devir hakkı tanınmasını içeren bir düzenleme yapılması” ihtiyacını paylaştık. Mevcut şartlarda devletimizi de sıkıntıya sokmama gayreti ile hazırladığımız öneri çerçevesinde hızla adımların atılması sektörü bir nebze olsun rahatlatacaktır.
Yüksek girdi maliyetleri kamu projelerini olumsuz etkilerken fiyatların bu düzeyde kalması halinde ekonomik konut üretimi de mümkün olamayacaktır. Bilindiği üzere; ülkemiz gerçeği olan depreme karşı yapıların güçlendirilmesi, can ve mal kaybının önüne geçecek güvenli yapılaşmanın yaygınlaştırılması, modern kentleşme hedeflerine en kısa zamanda ulaşılabilmesi için kentsel dönüşüm projeleri ve konut yatırımları büyük önem taşımaktadır. Ağırlıklı olarak özel sektör yatırımları ile gerçekleştirilmekte olan kentsel dönüşüm projelerinin aksamadan hayata geçirilmesi için demir – çelik ürünlerinin yanı sıra çimento fiyatlarında da istikrarlı, piyasa koşullarına paralel, adil bir ortam oluşturulması gerekmektedir.EYLÜL2021